Felsefe, tanımı en belirsiz disiplinlerden biridir. Diğer bilim alanları genellikle konu ve yöntemle tanımlanırken, felsefe için ortak bir tanım yoktur. Bu belirsizlik, onun bilim olarak kabul edilmesini zorlaştırır. Ancak her felsefe dalı belirli bir konuya odaklanır ve kendi içinde tanımlanabilir. Bu disiplinleri incelemek, felsefenin neyle uğraştığını ve onu diğer bilimlerden nasıl ayırdığını anlamamıza yardımcı olur.

1. Evrenin İncelenmesi: Metafizik
Felsefenin ve hatta bilimin en eski sorularından biri, Varlık sorusudur: Her şeyin temel ilkesi nedir, varoluşun kökeni nerededir? Bu soruyla ilgilenen felsefe dalı metafizik ya da bir diğer adıyla ontolojidir. Metafizik, var olanı var olan olarak inceleyen disiplindir; yani doğrudan varlığın kendisini konu edinir. Metafizik içinde, varlığı nasıl tanımladıklarına göre iki temel yaklaşım vardır: materyalizm ve idealizm.
Materyalizm, varlığı maddi bir temele dayandırır. Örneğin Thales, her şeyin sudan meydana geldiğini savundu. Herakleitos’a göre ise evrenin temeli ateştir. Bu düşünceye göre tüm varlıklar maddesel bir kökten türemiştir.
İdealizm ise varlığın özünü maddede değil, düşünsel ya da ruhsal bir temelde görür. Pisagor, sayıların varlığın temel ilkesi olduğunu savunurken, Platon’a göre idealar (değişmeyen, sonsuz düşünsel formlar) asıl var olanlardır. Maddesel şeyler yok olabilir, ama idealar kalıcıdır.
İdealizmin iki farklı yorumu vardır:
- Nesnel idealizm: Platon’un savunduğu görüştür; idealar insan bilincinden bağımsız olarak vardır.
- Öznel idealizm: Berkeley’nin görüşüdür; dış dünya, bilincin içerdiği duyumların toplamıdır.

Metafizikte bir diğer önemli ayrım, temel varlıkların sayısıyla ilgilidir:
- Monizm, tek bir ilkenin tüm varlığı açıkladığını savunur. Herakleitos’a göre bu ilke ateştir. Her şey ondan türetilir ve sonunda ona geri döner.
- Dualizm, evrende iki temel ilke olduğunu öne sürer. Descartes, bu ilkeleri “zihin” ve “madde” olarak ayırır. Zihin düşünür, madde ise yer kaplar.
- Çoğulculuk (pluralizm) ise evrenin birçok temel varlıktan oluştuğunu savunur. Platon, sonsuz sayıda idea olduğunu söyleyerek bu görüşe yaklaşır. Demokritos da evrenin sonsuz sayıdaki atomlardan oluştuğunu savunarak bir başka çoğulcu örnek sunar.

Bu farklı yaklaşımlar, metafiziğin Varlık sorusuna verdiği çeşitli yanıtları ortaya koyar ve felsefenin temel sorunlarını anlamamızda önemli bir rol oynar.
2. Bilginin İncelenmesi: Epistemoloji
Varlık nedir, ne vardır sorusuyla karşılaştığımızda, kaçınılmaz olarak şu sorular da ortaya çıkar. Bu düşünürler varlık hakkında bilgiyi nasıl edinmiştir? Ne var ne yok, bunu nasıl biliyorlar? Söylediklerinin doğru olduğunu biz nasıl anlayabiliriz?

İşte bu noktada metafizikten felsefenin bir başka dalına, yani epistemolojiye geçiş olur. Epistemoloji, bilginin kaynağını, yöntemlerini, sınırlarını ve geçerlilik ölçütlerini araştıran felsefe dalıdır. Epistemoloji, bilginin ne olduğu ve nasıl elde edildiği konusunda farklı yaklaşımlar sunar. Bunlardan biri rasyonalizmtir. Rasyonalizm, bilginin kaynağını insan aklında görür. Aristoteles ve Platon gibi düşünürler, insan zihninin evrendeki her şeyi kavrayabilecek bir yapıya sahip olduğunu savunur. Bu görüşe göre bilgi, akıl yoluyla elde edilir.
Buna karşılık empirizm, tüm bilginin deneyim yoluyla kazanıldığını savunur. John Locke ve David Hume gibi düşünürlere göre insan zihni, doğduğunda boş bir levhadır (tabula rasa). Zihin, zamanla yaşanılan deneyimlerle dolar. Tüm bilgi bu süreçte oluşur.
Bu iki yaklaşım, tarih boyunca birbiriyle ciddi bir fikir çatışması içinde olmuştur. Bilginin kaynağının akıl mı yoksa deneyim mi olduğu konusunda net bir uzlaşma sağlanamamıştır.
Bunların dışında bir de irrasyonalizm vardır. Bu görüşe göre bilginin kaynağı akıl ya da deneyim değil, akıl dışı bir temeldir. İki ana alt türü bulunur: volüntarizm, bilginin temel kaynağının “irade” olduğunu ileri sürer. Sezgicilik (intüisyonizm) ise bilginin sezgi yoluyla edinildiğini ileri sürer.
Epistemoloji aynı zamanda insanın bilgi edinme sınırlarını da tartışır. Burada üç temel yaklaşım öne çıkar:
- Septisizm ise arada bir duruş benimser. Evrenin bilinebileceğini de bilinemeyeceğini de kesin olarak söylemez; yalnızca şüphe duyar.
- Dogmatizm, insanın evreni tam anlamıyla bileneceğini savunur.
- Agnostisizm, insanın bilişsel yetilerinin sınırlı olduğunu ve evrenin tümüyle kavranamayacağını öne sürer.
3. Sebebin İncelenmesi: Mantık
Felsefenin bilgiyle ilgili bir diğer önemli dalı mantıktır. Mantık, doğru akıl yürütmenin kurallarını inceler. Terim, Yunanca logos kelimesinden gelir; bu kelime “söz”, “akıl”, “düşünce” ya da “bilim” anlamına gelir.
Antik Yunan filozofu Aristoteles, mantığın kurucusudur. İlkeleri ve temel yapısını o oluşturdu. Ancak mantığı ayrı bir bilim dalı olarak kurmayı hedeflemedi. Ona göre mantık bir bilim değil, düşünmeyi mümkün kılan zihinsel bir beceriydi.

Aristoteles, insanların nasıl düşündüğünü dikkatle gözlemledi. Akıl yürütmenin ilkelerini fark etti, düşünce sürecini adım adım takip etti ve sonuçlara nasıl ulaştığımızı anlamaya çalıştı. Kendi zihinsel süreçlerini inceleyerek ve not alarak mantığı kurdu. Bu yüzden, mantık külliyatını topladığı esere Organon adını verdi. Bu kelime, “alet”, “araç” ya da “zihinsel işlev” anlamına gelir.

Bugün bile mantığın bağımsız bir bilim mi yoksa sadece bir yeti mi olduğu tartışma konusudur. Biçimsel mantık, öncüllerden çıkan sonuçların doğru olup olmadığını, konuya bağlı kalmaksızın inceler. Bu sistemde, bir sonucun geçerli ve doğru olup olmadığını belirleyen kurallar yer alır.
Biçimsel olmayan mantık ise eleştirel düşünme, argümantasyon ve mantık hatalarıyla ilgilenir. Biçimsel mantık resmi bir dil kullanırken, biçimsel olmayan mantık günlük dilde kurulan akıl yürütmeleri ele alır. Mantık, her bilim dalında destekleyici bir parçadır. Ancak özellikle felsefe, matematik, bilgisayar bilimi ve dilbilim gibi alanlarda merkezi bir konuma sahiptir.
4. Ahlakın İncelenmesi: Etik
Etik, felsefenin en temel dallarından biridir. En yalın tanımıyla etik, ahlaki felsefedir. Neyin doğru, neyin yanlış; neyin iyi, neyin kötü olduğunu sorgular. Aynı zamanda insanın nasıl yaşaması gerektiğini, hangi davranışların kabul edilebilir olduğunu araştırır. Etik, insanın hem doğayla hem de çevresiyle uyum içinde yaşamasını amaçlayan bir disiplindir.
Pek çok filozof, en iyi yaşam biçiminin ne olduğu üzerine düşünmüştür. Aristoteles, etik anlayışını “altın oran” ilkesine dayandırır. Ona göre erdemli yaşam, aşırıya kaçmadan ve yetersiz kalmadan, dengeli bir şekilde yaşanmalıdır. Örneğin, alçakgönüllülük, bencillik ile aşırı cömertlik arasında dengede duran bir erdemdir.

Ayrıca fizik, epistemoloji, toplum sözleşmesi ve din gibi konuları kapsayan kapsamlı bir felsefesi vardır.
Epikür ise etik anlayışını insanın içsel huzuruna dayandırır. Ona göre etiğin amacı, insanın ruhsal sıkıntılarından kurtulmasına yardımcı olmaktır. Mutlu bir yaşam için, insanın korkularını geride bırakması gerekir.
Etik kapsamında üç ana çalışma alanı vardır. Meta-etik, ahlaki ifadelerin doğası, kapsamı ve anlamının incelenmesidir. Normatif etik, “Ne yapılmalı?” gibi sorularla ahlaki bir eylem tarzını belirlemenin pratik araçlarının incelenmesidir. Son olarak uygulamalı etiğin odak noktası, bir kişinin belirli bir gerçek dünya durumunda ne yapmak zorunda olduğu (veya buna izin verildiği)’dir.
5. Güzelliğin İncelenmesi: Estetik

Estetik, felsefenin önemli dallarından biridir. Güzellik, beğeni ve sanat üzerine düşünür. Estetik değerleri inceler; güzel, çirkin, yüce gibi kavramları anlamaya çalışır. Aynı zamanda sanat eserlerine dair eleştirel yargıların anlamını ve geçerliliğini sorgular. Kimi tanımlar ise estetiği, zihnin güzellik duygusuyla kurduğu ilişki olarak açıklar.
Estetik düşünce antik çağdan beri varlığını sürdürür. Bazı filozoflar güzelliğin nesnel ve evrensel olduğunu savunmuş, bir eserin güzel sayılabilmesi için belirli ölçütlere sahip olması gerektiğini ileri sürmüştür. Bazılarıysa güzelliği öznel bir deneyim olarak görür; yani herkesin güzellik anlayışı farklıdır. Bu nedenle bir kişi için güzel olan, bir başkası için çirkin olur.
Estetiğin incelediği bir diğer konu da sanatın ne olduğudur. Doğa bir sanat eseri sayılır mı? Her insan ürünü sanat mıdır? Bir eserin sanat sayılabilmesi için hangi özellikleri taşıması gerekir?

Bu sorulara farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Örneğin, bazı görüşler sanat eserinin temel niteliğini “taklit” yeteneğinde bulur. Bir ressam doğayı tuvale aktardığında, gerçeğin bir temsili ortaya çıkar. Bu temsil edici yönüyle eser, sanat olarak kabul edilir. Gerçekliği taklit etmek, eserin sanat niteliğini kazandığı nokta olur.
Felsefe Dalları Yukarıda Listelediklerimizden Çok Daha Fazladır

Yukarıda bahsedilen disiplinler, felsefenin en köklü alanlarını oluşturur. Antik Yunan’dan bu yana varlık, bilgi, ahlak, akıl yürütme ve güzellik üzerine düşünmek, felsefenin temelini belirlemiştir. Bu dallar, geleneksel felsefe olarak bilinir ve felsefenin tarihsel gelişiminde her zaman merkezde yer almıştır.
Ancak felsefe yalnızca bu klasik alanlarla sınırlı değildir. Zaman içinde farklı sorunlara ve bilgi alanlarına yanıt arayan yeni felsefe dalları da ortaya çıkmıştır. Tarih felsefesi, siyaset felsefesi, yapa zeka felsefesi, zaman felsefesi, matematik felsefesi, bilim felsefesi ve çok daha fazlası mevcuttur. Bu dallar, felsefenin çağdaş dünyadaki düşünsel etkinliğini ve kapsamını genişletir.
Kaynak ve ileri okumalar: Panovski, Antonio. “Philosophy 101: The 5 Major Branches of Philosophy Explained” TheCollector.com, September 5, 2023, https://www.thecollector.com/what-are-the-branches-of-philosophy/.
Matematiksel