Günlük Hayatın Felsefesi

Martin Heidegger Neden “Bilim Düşünemez” Demişti?

1951 yılında verdiği ve daha sonra “Düşünmek Ne Demektir?” başlığıyla yayımlanan bir yazısında Martin Heidegger “Bilim düşünmez” ifadesini kullanmıştır. Aynı metinde bilimi, dünyaya ilgi değil kayıtsızlık gösteren, sonuçları düşüncesizce biriktiren bir etkinlik olarak tanımlar. Martin Heidegger’in ne anlatmak istediğini tam olarak kavrayabilmek için onun kendine özgü felsefi konumuna aşina olmak gerekir.

Martin Heidegger

Martin Heidegger’in Felsefesi: Fenomenoloji Nedir?

Heidegger, fenomenoloji olarak bilinen bir geleneğe bağlıdır. Bu yaklaşımın temel fikri, gerçekliğe dair yargılarımızın, gerçekliğin bize nasıl göründüğünü analiz etmeye dayanması gerektiğidir.

Fenomenolojinin kurucusu Edmund Husserl’e göre felsefenin başlıca görevi, deneyimimizin doğrudan betimlemesidir. Gerçeklik hakkındaki düşüncelerimizin yanıltıcı olmadığından emin olmak için, onlara olan inancımızı askıya almalı ve içerdiklerini analiz etmeliyiz. Fenomenolojik yaklaşım, deneyimimizin bize neyi gösterdiğine değil, onu nasıl gösterdiğine odaklanır.

Bilimin şiirle karşılaştırılması, Martin Heidegger’in “Bilim düşünemez” sözünün anlamını ortaya çıkarmaktadır.

Fenomenolojik yaklaşımın, deneyime dair alışıldık bakış açısından farkı en iyi soyut kavramlar üzerinden anlaşılacaktır. Örneğin uzayı genellikle iki nokta arasındaki mesafeyi sayılarla tam olarak ölçebileceğimiz bir zemin olarak düşünürüz. Uzaydaki bir nokta, üç eksen üzerinde (x, y, z) koordinatlarıyla kesin bir şekilde tanımlanır.

Fenomenolog Dan Zahavi, Husserl ve Heidegger’den aldığı ilhamla uzaya dair farklı bir anlayış geliştirmiştir. Örneğin Paris ile Tokyo arasındaki mesafeyi düşünelim. Alışıldık bakış açısına göre bu mesafe yaklaşık 9.726 kilometredir. Ancak bu sayı, mesafenin bize nasıl göründüğünü, yani nasıl deneyimlendiğini açıklamaz. Bir şeyi uzak olarak deneyimlemek ne anlama gelir?

Edmund Husserl (1859-1938).

Zahavi’nin fenomenolojik yaklaşımı, Paris ile Tokyo arasındaki bugünkü mesafeyle birkaç yüzyıl önceki aynı mesafenin nasıl farklı şekilde deneyimlendiğini anlamaya yardımcı olur. 19. yüzyılın başında Japonya’ya Paris’ten gitmek neredeyse hayal bile edilemezdi. Bugün ise bu yolculuk bir gün içinde ve görece düşük bir maliyetle yapılabiliyor. Oysa mesafe sayısal olarak hep 9.726 kilometre olarak kalmıştır.

Bu tür bir deneyim anlayışı, Heidegger’in felsefesi üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Husserl’in asistanı olan ve daha sonra onun görevini devralan Heidegger’in çıkış noktası ise doğrudan deneyimin analizi değil, Varlık’ın analizidir.

Bilim Neden Düşünemez?

Heidegger’in temel noktası, Varlık’ın farklı biçimlerde ortaya çıktığı ya da kendini farklı şekillerde açığa vurduğudur. Varlık’ın mutlaka yorumlanması gereken bir şey olduğunu savunur. Varlık, her zaman bir şey olarak alınır. Bir çekiç, işe yarayan bir alet olarak görülür. Kırıldığında ise bir görevin yerine getirilmesine engel olan bir nesne haline gelir.

Heidegger’in eleştirisinin merkezinde, uygarlık tarihimiz ilerledikçe bu farklı yorum biçimlerinin giderek aynılaşması vardır. Varlık’ın özgün zenginliği kaybolmuş ya da unutulmuştur. Bunun başlıca sorumlusu ise bilimsel ve felsefi varlık anlayışıdır.

Günümüzde var olmak, ölçülebilir özelliklere sahip olmak anlamına gelir. Bir şey var ise belli bir hacmi, ağırlığı vardır.

İsviçre Alplerinden başlayıp Kuzey Denizi’ne dökülen Ren Nehri

Bu ölçülebilir faydacılığın egemenliği, Heidegger’in nefret ettiği modern teknolojinin hükümranlığını belirler. Ona göre artık dünyada güzelliği ve hayreti takdir edemez hale geldik. Her şeyi, kendimizi bile, endüstriyel üretimin girdisi olarak görürüz.

“Bilim düşünmez” ifadesiyle Heidegger’in kastettiği, bilimin Varlık’ı soyut sayısal özelliklere indirgediğidir. 1951’deki dersinde Heidegger, “düşünmek” kelimesinin etimolojik olarak “teşekkür etmek” ile bağlantılı olduğunu hatırlatır. Ona göre bu iki fiilin ortak kökeni, iç dünyayı dışa açmaktır. Teşekkür etmek, bir şeye minnettarlıkla karşılık vermektir. Benzer şekilde düşünmek de dünyadaki bir şeye açık ve alıcı olmaktır.

Heidegger’in sevdiği örneklerden biri Ren Nehri’dir. Ren üzerine düşünmek, nehirden ne kadar su aktığını ya da onun hareketinden ne kadar elektrik üretilebileceğini anlamak değildir. Ren’i, anlamlı bir dünyanın unsuru olarak kavramak ve ona göre kendini ayarlamaktır. Bilim esasen indirgemecidir, oysa düşünmek alıcı ve açık olmalıdır.

Heidegger’e Göre Bilimsel Felsefeye Alternatif Olarak Şiir

Heidegger’e göre felsefe, Platon’dan bu yana yanlış bir yola sapmıştır. Platon, felsefenin sağlam bir başlangıç yapabilmesi için deneyimi bırakıp matematik gibi kesin ve değişmez aksiyomlardan hareket etmesi gerektiğini savunur. Ona göre deneyim değişkendir ve güvenilmezdir. Bu yaklaşım, filozofları dünyayı yalnızca ölçülebilir özelliklere sahip nesneler olarak görmeye yönlendirmiştir.

Heidegger ise felsefenin bu yolu bırakması gerektiğini öne sürer. Düşüncenin modelinin matematiğin katı mantığı değil, şiirin yaratıcı ve mecazlı dili olması gerektiğini söyler. Çünkü şiir, dünyayı yeni biçimlerde görmemizi sağlar. Metaforlar dünyayı başka açılardan düşünmemize yardım eder. Örneğin insan hayatını mevsimlere benzetmek, yaşamı farklı bir gözle anlamamıza olanak tanır.

redrich Hölderlin
Heidegger’in sevdiği Alman şairler Hölderlin ve Rilke, insanın dünyadaki yerini, evindelik duygusunu şiirle yeniden tanımlar. Onların dizeleri, yeryüzü, gökyüzü, ölümlüler ve kutsallar gibi unsurları yeni bir anlam içinde düşünmemizi sağlar.

Sonuç Olarak;

Bilim ile şiiri karşılaştırmak, Heidegger’in “bilim düşünemez” sözünü daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Heidegger’e göre şiir gerçekten düşünür çünkü dünyayı bize farklı biçimlerde gösterir ve yeni anlamlar açar.

Bilim de dünyayı anlamamızı sağlar ama bunu tek bir yolla yapar. Diğer tüm deneyim yollarını kapatır, kendi yaklaşımını tek gerçek bilgi olarak sunar. Bu indirgemeci tutum, bilimsel düşünceyi şiirin yaratıcı ve zengin bakışına kıyasla daha çok katı ve alışılmış bir kalıba indirger.

Sonuçta Heidegger, bilimin dünyayı ölçülebilir ve hesaplanabilir özelliklere indirgerken şiirin ona anlam ve derinlik kazandırdığını savunur.


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir