
René Descartes’ın “Düşünüyorum öyleyse varım” gözlemi felsefenin en ünlü sözlerinden biridir. Ama aslında ne anlama geliyor? Bu makalede Kartezyen düşünceyi, özellikle Descartes’ın epistemolojisini yani bilgiye yaklaşım biçimini anlamaya çalışacağız.
Descartes, felsefi sorgulamaya çığır açan yaklaşımı nedeniyle genellikle ‘modern felsefenin babası’ olarak anılır. Yüzyıllar boyunca Avrupa’da hakim olan Skolastik düşünceyi terk eden ilk dikkate değer figürlerden biridir. Ayrıca modern bir zihin-beden ikiliği teorisi geliştirmiştir. Zihin felsefesinde bu, zihinsel işlevlerin fiziksel olmadığı ya da zihin ve bedenin ayrılabilir olduğu görüşüdür. Tüm bunların yanında kendisi matematikle de ilgilenmişti. Bildiğiniz gibi adı koordinat geometri ile bütünleşmiştir. ( Daha fazlası için: Analitik Geometri: Bir Diyagram Bin Sözcüğe Bedeldir)

Fransa’da doğup büyüdü, ancak yoğun bir şekilde Avrupa’yı dolaştı ve çalışma hayatının çoğunu Hollanda Cumhuriyeti’nde geçirdi.
Ancak tüm bunların ötesinde, Descartes filozoflar arasında en çok metodik şüphe sistemiyle tanınır. Buna aynı zamanda kartezyen şüphecilik de denir. Günümüzde René Descartes Modern Çağ kuşkuculuğunun kurucusu olarak kabul görür.
Kendisi geçmiş filozofların herhangi bir hakikat iddiasına karşı oldukça şüpheciydi. Ayrıca 17. yüzyıl dini otoriteleri tarafından gerçek olarak sunulan dogmadan da şüphe duyuyordu. Descartes, bireysel duyularımızın ve bilişsel yetilerimizin güvenilirliğini bile sorguladı.
Peki gerçek nedir? Güvenle işaret edebileceğimiz ve gerçek olarak kabul edebileceğimiz bir şey var mı? Bu sorular sonunda Descartes’ı en ünlü özdeyişlerinden birini geliştirmeye yöneltti. Cogito, Ergo Sum veya “Düşünüyorum öyleyse varım”. “Düşünüyorum öyleyse varım” Rene Descartes’in metafizik felsefesinin ilk ilkesidir. Kartezyen kuşku yönteminin temelini oluşturur. Ancak sanılanın aksine bu söz düşünmenin bir erdem olduğu anlamına gelmez.
“Düşünüyorum Öyleyse Varım”ın Kökenleri: René Descartes’ın Hayatı

Descartes, 1596’da La Haye’de doğmuştur. Öğreniminin önemli bir bölümünü klasik dil, matematik, fizik ve felsefe okuduğu, Cizvitler tarafından yönetilen La Flèche Koleji’nde tamamlamıştır. Daha sonra Poitiers Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi görmüş, 1618’den itibaren Hollanda, Almanya ve Avusturya’yı kapsayan geziler yapmıştır.
Descartes, yaşamı boyunca diğer filozoflarla diyalog kurmaya özen göstermişti. Diğer düşünürleri çalışmasına yanıtlar yayınlamaya davet etti. Sonrasında da sırayla onların düşüncelerine yanıt verdi. Başarılı bir akademik kariyerin ardından, Descartes hayatının son yılını İsveç’te Kraliçe Christina’ya özel ders vererek geçirdi. Ancak ne yazık ki Descartes, İsveç’in soğuk iklimine dayanamayıp, geldikten beş ay sonra 11 Şubat 1650’de zatürreden öldü. Devamında da Stockholm’deki bir Katolik mezarlığına gömüldü.
Descartes ve İlk Felsefe Üzerine Düşünceler

1641’de Descartes, İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar isimli kitabunı yayınladı. Latince olarak kaleme aldığı bu kitap Thomas Hobbes ve Pierre Gassendi gibi düşünürlerin eleştirel fikirlerini (ve Descartes’ın onlara yanıtlarını) içermektedir.
Descartes, ‘mükemmel bilgi’ olarak adlandırdığı belirli bir bilgi türünün peşindedir. Mükemmel bilgiyi, şüphe etmek için hiçbir zaman hiçbir nedenimiz olmayan bilgi olarak tanımlıyordu. Descartes için “güzel” olan şey matematiğin kesinliği ve matematiksel usa vurma biçimidir. Bunların dışındaki her şeyden kuşku duyulmalıdır. Bu öneri, doğal olarak Kartezyen kuşku yönteminin ortaya çıkıp gelişmesine neden olur.
Ancak Descartes, dış dünyaya ilişkin inançlarımız ve kuramlarımızda, matematikte çarpıcı bir biçimde bulduğu kesinliği bulamamıştı. Bu nedenle Meditasyonlar’ın ilk bölümünün çoğunda, doğru olduğunu varsaydığımız her şeyden nasıl ve neden şüphe ettiğini açıklamıştı.
Descartes’in ünlü “düşünüyorum o halde varım” mottosu, bir insan için şüphe edemeyeceği tek varlığın kendisi olduğunu ifade eder. O’nu bu yargıya ulaştıran yolun ilk adımı, dünyadaki neredeyse bütün bilgilerimizin kaynağı olan duyulardan şüphe etmesidir.
“İkinci Meditasyon”un başında Descartes “Kendimi dünyada kesinlikle hiçbir şeyin, gökyüzünün, dünyanın, zihinlerin, bedenlerin olmadığına ikna ettim. Şimdi benim de var olmadığım sonucu mu çıkıyor?” diye sorar ve cevabı “Hayır: Kendimi bir şeye ikna ettiysem, o zaman kesinlikle var oldum demektir. ” şeklinde olur.
Yani Descartes önce var olduğundan bile emin olup olamayacağını sorar. Ama sonra bunda şüphe olmadığını fark eder. Sonucunda kendini bir şeye ikna edebiliyorsa, o zaman var olması gerekir. Diğer bir deyişle duyulara verili olan dünyanın ve bedenin varlığından şüphe ediyor olması, ona düşünüyor olarak var olduğunun kanıtını sağlar. Descartes daha önce fiziksel bedeninin varlığından şüphe edilebileceğini iddia etse de, düşüncesinin varlığından şüphe edilemez.
Descartes ve “Düşünüyorum, Öyleyse Varım”ın Sonraki Felsefeye Etkisi

Böylece her şeyden kuşku duymakla Descartes, kuşkusunda son sınıra ulaşmıştı. Ancak aradığı sağlam, güvenilir ve aracısız bilgiyi de bulmuştur. Bu bilgi kuşku duyuyor olmanın bilgisidir. Kuşku duyuyorsak var olmamız gerekir. Var olmasaydık kuşku duyamazdık, bu da edindiğimiz ilk doğru bilgidir.
Descartes bunu Yöntem Üzerine Konuşma adlı kitabında şöyle açıklamaktadır. “… her şeyin yanlış olduğunu düşünmek istediğim sırada, bunu düşünen benim zorunlu olarak bulunan bir şey olmam gerektiğini fark ettim.
“Düşünüyorum öyleyse varım” hakikatinin, kuşkucuların en acayip varsayımlarının bile sarsmaya gücü yetmeyecek derecede güvenilir ve sağlam olduğunu görerek, bu hakikati aradığım felsefenin ilk ilkesi olarak kabul etmeye tereddütsüz karar verdim.”
Meditasyonlar, felsefe tarihinde radikal bir değişimi içerir. Descartes, “neyin doğru olduğunu” tartışmak yerine, “neden emin olabilirim?” diye sordu. Bunun sonucunda da “Düşünüyorum öyleyse varım” sözü, Descartes’ın oluşturduğu idealist felsefenin ilk ilkesi oldu. Burada geçen “düşünüyorum” sözcüğü, Descartes felsefesinde varlığı kesin olan tek şeyin us olduğunu betimler.
Sonuç Olarak;

Bu sözcüğün kullanılış amacı, düşünmenin erdem olduğu savını geliştirmek değildir. Descartes, idealist felsefesini oluştururken neyin erdem neyin tinsel olarak arzu edilir oluşuyla ilgilenmedi. Onu ilgilendiren şey varoluş idi.
Sonucunda idealist felsefeye, usun maddeye olan üstünlüğüne inanıyorsanız bu deyişi ilgili bağlamlarda kullanırsınız. Ancak, eğer insanları düşünmeye davet ediyor, onları düşünmenin erdem olduğuna inandırmaya çalışıyorsanız Descartes’a gönderme yapmayın.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- What Does “I Think, Therefore I Am” Really Mean? Yayınlanma tarihi: 27 Ekim 2021; Bağlantı: https://www.thecollector.com/
- Özgökman, Fatih (2023). Descartes’ta “Düşünüyorum” ve Ruhun Varlığının Argümanları, Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 10-19, ss. 185-204
- ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ sözü üzerine; Bağlantı: https://bilimvegelecek.com.tr/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel