Felsefe

René Descartes’ın Mirası Düalizm Nedir? Zihin ve Beden Birbirinden Ayrı İki Şey mi?

Medeniyetimiz geliştikçe bir zamanlar sadece bilim kurgu filmlerinde görebileceğimiz teknolojileri geliştirmeye başladık. Artık her geçen gün bizi şaşırtan yapay zekalarımız, Ay’a giden araçlarımız, uzak diyarlardan bize bilgi veren teleskoplarımız var. Yine de zihin denen şeyi anlamaktan çok uzağız. Hatta bu konuda kafalar oldukça karışık. Ve bu karışıklığa sebep olan şeylerden biri de René Descartes’ın mirası düalizm fikri.

René Descartes'ın Mirası Düalizm Nedir? Zihin ve Beden Birbirinden Ayrı İki Şey mi?

René Descartes’ı hepimizi meşhur sözü “Cogito ergo sum” ile tanıyoruz. Bu söz felsefe tarihinde o kadar önemli bir sözdür ki, Descartes’ı ilk modern filozof yapmaktadır. Yani René Descartes, bu sözü ve bu sözün bir ürünü olan düalizm fikriyle felsefede yeni bir döneme kapı açmıştır. Fakat Descartes’ın bu yaptığı felsefe ve hatta bilim için iyi bir şey mi olmuştur, bu tartışılır. Çünkü kimi felsefeciler Descartes’ın düalizminin başa bela olduğu görüşündedir.

“Zihin ve beden zaten ayrı şeyler değil mi? Descartes’tan önce de bu böyle değil miydi?” diye düşünmüş olabilirsiniz. Zihin ve bedenin ayrı iki şey olması meselesini bir kenara bırakırsak evet, Descartes’tan önce de benzer fikri savunan filozoflar vardı.

Mesela Sokrates, Platon ve Aristoteles de zihin-beden ikiliği üzerine düşünmüştü. Zaten Descartes da onların fikirlerinden beslenerek düalizm görüşünü ortaya atmıştır. Bu nedenle Descartes’ın düalizmini daha iyi anlamak adına ondan önceki filozofların konuyla ilgili görüşlerine bakalım.

Platon ve Aristoteles’in Zihin-Beden İkiliği Üzerine Düşünceleri

Zihin ve beden arasında nasıl bir ilişki olduğu yüzyıllardır üzerine düşündüğümüz bir konu. Öyle ki Antik Yunan’da da filozoflar bu konu üzerine düşünüyordu. Bu filozoflardan biri hiç şüphesiz Platon’dur. Platon’u birçoğumuz mağara alegorisi ve bu alegorinin temelindeki idealar kavramıyla tanıyoruz.

Onun idea dediği şey, günlük hayatta etkileşime girdiğimiz kusurlu kopyaların asıl olan, kusursuz ve mükemmel halidir. Dolayısıyla Platon, günlük hayatta algıladığımız kusurlu kopyalar ve onların ideaları arasında bir ayrım yaparak düalist bir evren anlayışı ortaya koyar.

René Descartes'ın Mirası Düalizm Nedir? Zihin ve Beden Birbirinden Ayrı İki Şey mi?
Platon’un mağara alegorisini anlatan bir görsel. Alegoriye göre gerçek sandığımız madde aslında ideaların birer gölgesidir. Asıl gerçek olan şey idealar dünyasındaki idealardır. Örneğin Platon’a göre çiftlikte gördüğünüz at, gerçek bir at değildir. İdealar dünyasındaki atın bir yansımasıdır sadece. Görselde de zincire bağlanmış olan insanlar sadece mağara duvarındaki gölgeleri görebiliyor ve onların gerçek olduğunu sanıyorlar. Halbuki gerçek olan mağaranın dışındadır.

Peki Platon’un idealarıyla zihin-beden ikiliğinin nasıl bir bağlantısı var? Platon çok basit bir şekilde idealar maddi olmadığı için zihnin de maddi olmadığını savunur. Çünkü zihin, ideaları kavrayabiliyorsa demek ki idealarla aynı kategoride olmalıdır diye düşünür. Beden de maddi bir şey olduğu için zihin ve beden Platon’a göre iki ayrı şeydir.

aristoteles.
Aristoteles

Zihin-beden ayrımına giden bir diğer isimse Aristoteles’tir. O, bu konuya form kavramı üzerinden yaklaşır. Aristoteles için form, bir şeyin doğasıdır. Yani onun özelliklerinin bir tanımıdır. Ancak Aristoteles, zihnin faaliyetlerinin önemsiz olduğunu savunur. Çünkü diğer yetilerden farklı olarak zihnin işlevini yerine getirmesini sağlayan bir organı yoktur.

Aristoteles’in zihnin bir organı olmadığını düşünmesinin sebebi, bir organın kısmen algılayamadığı şeylerle de tanımlanmış olmasıdır. Örneğin görme duyusunun organı gözdür. Fakat gözü “koku alamaz, sıcaklık hissedemez” şeklinde de tanımlarız. Aristoteles’e göreyse prensip olarak zihnin algılayamayacağı bir şey yoktur. Yani ortada bir çelişki var. Bu nedenle zihnin bir organı olamaz. Bu da onun maddi olmadığının göstergesidir. Dolayısıyla zihin ve beden birbirinden ayrı iki şey olmalıdır.

“Düşünüyorum, Öyleyse Zihin ve Beden Birbirinden Ayrı Şeylerdir”

Descartes, şüphe duyamayacağı mükemmel bilgiye erişmek istiyordu. Bunun için de 1642’de yayınlanan İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar isimli kitabında mükemmel bilgiye ulaşmak amacıyla metodik şüphe yöntemini kullandı. Bu yönteme göre Descartes, saçma olsa dahi en ufak şüphe içeren hiçbir şeye inanmamalıdır. Her şeye şüpheyle bakmalı ve reddetmelidir. Ta ki artık hiçbir şekilde şüphe edemeyeceği noktaya varana dek.

René Descartes'ın Mirası Düalizm Nedir? Zihin ve Beden Birbirinden Ayrı İki Şey mi?
René Descartes’ın meşhur kitabı Meditasyonlar’ın kapak sayfası. (Kaynak: Bibliothèque Nationale de France.)

İşte René Descartes‘ın o meşhur “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözünün arkasında bu fikir vardır. Descartes her şeyden şüphe ede ede en sonunda artık şüphe edemediği o şeye ulaşır: Cogito! Yani Descartes her şeyden şüphe edebilse bile düşünüyor olmasından şüphe edemeyeceği sonucuna ulaşır. Bu da onu düalizm fikrine götürür.

René Descartes’ın düşünüyor olmasıyla zihin ve bedenin birbirinden iki ayrı şey olmasında nasıl bir ilişki var? Descartes işe her şeyden şüphe ederek başlamıştı. Yani kendisinin, bedeninin varlığından bile şüphe ediyordu. Çünkü belki de kendisi kavanozdaki bir beyindi, bunu nereden bilebilirdi ki? Ancak düşünüyor olmasından yani zihninden bir türlü şüphe edemiyordu. Demek ki zihin ve beden arasında bir fark vardı. Ve Descartes bu farkı algılayabildiğinden zihin ve bedenin birbirinden ayrı şeyler olması gerekiyordu.

Sinirbilim, Düalizm Fikrine Nasıl Yaklaşıyor?

Descartes, ortaya attığı düalizm fikriyle felsefede yeni bir döneme geçtik. Yanı sıra bazı felsefecilerin değimiyle başımıza bela da almış olduk. Çünkü Descartes’tan bu yana hala düalizmi tartışıyoruz. Ona katılanlar da var katılmayanlar da. Düalizm fikrini benimsemeyenler “zihin ve beden iki ayrı şeyse o halde dünyayı nasıl algılıyoruz” diyerek itiraz ediyorlar. Haksız da sayılmazlar sanki, öyle değil mi?

David Chalmers (solda) ve Christof Koch, 25 yıl önce girdikleri iddia için tekrar bir araya geldiğinde çekildikleri bir fotoğraf. Chalmers, zihin felsefesi ve dil felsefesi üzerinde uzmanlaşmış Avusturyalı filozof ve bilişsel bilimcidir. Koch ise Alman asıllı Amerikalı nörofizyolog ve hesaplamalı nörobilimcidir. (Kaynak: Nature)

Bundan 25 sene önce, bir filozof ve bir nörofizyolog iddiaya girdi. Nörofizyolog, bilince yol açan beyin mekanizmalarının 2023 yılına kadar keşfedileceğine inanıyordu. Filozof ise keşfedilemeyeceğini düşünüyordu. En sonunda süre doldu ve filozof iddiayı kazandı. Çünkü bilinç ne yazık ki hala mekanizmasını çözemediğimiz bir kavram. Peki bu iddialaşmanın Descartes’ın düalizmi ile ne ilgisi var?

Bu noktada Chalmers’ın bilincin zor ve kolay soruları fikrine bakmamız faydalı olacaktır. Chalmers’a göre zihnin bilgiyi nasıl bütünleştirdiği, davranışı nasıl kontrol ettiği ve dikkati odaklama yeteneği gibi şeyler bilincin kolay sorularıdır. Ve bu soruları bilişsel bilimler yoluyla çözebiliriz. Fakat aynı durum bilincin zor soruları için geçerli değildir. Çünkü zor sorular daha felsefidir.

Örneğin bilişsel bilimler, bilginin işlenmesine neden deneyimin eşlik etmesi gerektiği sorusuna cevap veremez. Ya da beynimizin nasıl öz farkındalık ürettiği konusunda da bilişsel bilimcilerin söyleyecekleri pek bir şey yoktur.

Peki Tüm Bunlar Bilişsel Bilimin Geleceği Açısından Ne Anlam İfade Ediyor?

Her ne kadar iddiayı Chalmers kazanmış olsa da Koch ve onun gibi düşünen diğer bilim insanları umutsuz değil. Bilincin ve zihnin sırlarının çözülebileceğine inanıyorlar. Çünkü ne de olsa Chalmers’ın bilincin kolay soruları olarak adlandırdığı şeyleri mekanik sinir terimleriyle açıklayabiliyoruz. Sorun, zor sorularda.

Adına beyin dediğimiz, ortalama 1.4 kg’lık bir et yığını nasıl olur da içinde bulunduğumuz dünyayı böylesine deneyimleyebilir?

Zor sorular konusunda hala çalışmaya devam ediyoruz. Eğer Chalmers haklıysa bilişsel bilimlerin sunabileceği türden açıklamalar bilinci açıklamaya uygun değildir. Yani zihin-beden ikiliği ve dolayısıyla da düalizm, bilişsel bilimlerin sorunu olmayabilir. Bu daha derin ve metafiziksel bir sorundur. Bu nedenle de bir süre daha “zihin ve beden ayrı şeyler mi” veya “zihin ve beden arasında nasıl bir iletişim söz konusu” diye sormaya devam edeceğiz.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu