
Nicolaus Copernicus – Kopernik (1473-1543), geçmiş çağlarda birkaç örneği olan, ama bizim karmaşık modem dünyamızda eşine rastlamayı pek ummadığımız evrensel dehalardan biridir. Din adamı, devlet adamı, bilgin, hukukçu, sanatkâr, şair, hekim, ekonomist, matematikçi, astronom. O, bunların hepsiydi; ama onun asıl tutkusu elbette matematiksel astronomiydi
Kopernik gerçek bir dahiydi. Latince, Almanca, Lehçe bilen ve aynı zamanda biraz Yunanca, İtalyanca ve İbranice konuşan birisiydi. Genellikle çevirmen olarak çalışmıştı. Diplomat ve vali olarak görev yapmasına rağmen, astronom ve matematikçi olarak da ün kazandı. Ayrıca bir ekonomistti. Daha sonraları Gresham yasası olarak bilinen paranın miktar teorisini de formüle etmişti. Ancak elbette Kopernik, güneş merkezli evren modelini önermesi ve bunun için güçlü kanıtlar sunmasına neden olan astronomik gözlemleri yapmasıyla ünlüdür.
Kopernik ve Güneş Merkezli Evren Modeli
Kopernik’in yaşadığı dönemde insanlar, yerküreyi, çevresinde yıldız ve gezegenlerin döndüğü, küresel evrenin tam ortasında sabit bir yer sayıyorlardı. Buna göre, göksel cisimler (Güneş, Ay, tüm gezegen ve yıldızlar) kürelerle bağlıydı. Hareketleriyle, dolaylı olarak, kürelerin nasıl hareket ettiğini gösteriyordu. Belli bir gezegenin (Örneğin Mars’ın) hareketindeki düzensizlik, her birinin kendine özgü yarıçapı, ekseni ve dönme hızı olan pek çok kürenin hareketinin sonucuydu.
Kürelerin kendileri görünmediğinden onların sayı ve özelliği, görünen göksel cisimlerin hareketlerinden çıkartılıyordu. Böylece astronominin başta gelen sorunu, görünen hareketlerin, düzgün hareket eden kürelerin ne tür bir kombinezonundan oluşabileceğini bulmaktı
Kopernik, 1512-1515 yıllarında uzun bir dizi yoğun yıldız ve gezegen gözlemleri yaptı. Ele aldığı bulmacalar arasında, eski Yunan gökbilimcileri tarafından geriye dönük hareket olarak bilinen ilginç bir olay da vardı. Mars ve Jüpiter gibi belirli gezegenlerin her gece konumlarını incelerseniz, tuhaf bir şey gözlemlersiniz. Gezegenler gökyüzünde yer değiştirirler. Ancak arada bir, gezegenler durur ve kısa bir mesafe geriye giderler. Sonra da ileriye gitme hareketine devam ederler.

Claudius Ptolemaeus (Ptolemy) bu bulmacanın cevabını verdi. Kendisi, başta da anlattığımız gibi evreni, tümü merkezde dünyanın etrafında dönen bir dizi iç içe geçmiş küreler olarak kabul etmişti. Hiç kimse 1.400 yıldan uzun süre bu sisteme meydan okumaya cesaret edemedi. Ancak Kopernik’in duyarlı matematik kafasını rahatsız eden şey de, sistemin karmaşıklığıydı. 15. yüzyıla gelindiğinde, “görüntüleri karşılamak için” eklenen kürelerin sayısı sekseni aşmıştı; ama gene de gözlenen düzensizlikler tam olarak açıklanamıyordu. Ancak merkeze Dünya yerine Güneşi koyduğumuz zaman sorun çözülüyordu.
Kopernik’in bile beklemediği sonuç
Kopernik, modelini destekleyecek karmaşık bir matematiksel model hazırladı. Ayrıca araştırmalarında kullanacağı orta halli bir gözlemevi kurdu. Ancak düşüncelerini yayınlama konusunda isteksiz olduğundan, üzerinde oynamak için çok zaman harcadı. Sonunda De revolutionibus orbium coelestium (Göksel Kürelerin Döngüleri) isimli kitap ortaya çıktı. Kopernik yetmiş yaşında felçten ölürken kitap da nihayet 1543’te basıma gitti.

Kopernik tarafından ortaya atılan sistem, görünüşte basit ve zararsız olmasına karşın, etkisi yönünden Ortaçağ düşüncesine ölüm darbesi indirmişti. Günümüzde, astronomi, fizik, kimya, teoloji, psikoloji, fizyoloji vb. diyebildiğimiz konular, o zaman içiçe geçmiş küreler biçiminde kabul ediliyordu. Astronominin üstünde de, teolojiye ait küre yer alıyordu. Bu ortamda, yerleşik astronomik sisteme bir kez dokundunuz mu, tüm düşünce sistemini alt üst etmiş oluyordunuz. Bunun neticesinde, Galileo onu yeniden canlandırana kadar Kilise onun çalışmasını bir tehdit olarak görüp Kopernik’in kitabını yasakladı. Kilise Kopernik ve Galileo resmi barışı 1990’larda yaptı. Kopernik bilime olan etkisi ve cesareti ile astronomi tarihine geçti.
Kaynak: Cemal Yıldırım; Bilim Tarihi; Remzi Kitabevi; 2016
Matematiksel