Tıp ve Sağlık

Neden Kışın Daha Fazla Hasta Oluyoruz? Soğuk Hava Hasta Eder mi?

“Soğuk hava hasta eder mi?” sorusu, özellikle kış aylarında sıkça sorulan ve yıllardır tartışılan bir konudur. Çoğumuzun inandığı üzere, soğuk algınlığı ile soğuk hava arasında bir ilişki var gibi görünür. Ancak bu ilişki aslında düşündüğümüzden daha karmaşıktır. Soğuk havanın hastalıklara doğrudan neden olup olmadığına dair cevap, hem evet hem de hayırdır.

soğuk hava hasta eder mi

Soğuk algınlığı, adından da anlaşılacağı gibi, bir soğuk hava hastalığı gibi algılansa da, gerçek nedeni soğuk değil; solunum yollarını etkileyen virüslerdir. Bu virüsler, özellikle rhinovirus ve coronavirus gibi etkenlerdir ve kişiden kişiye bulaşarak hastalığa neden olurlar. Dolayısıyla, “soğuk hava hasta eder mi?” sorusunun cevabı, bu bağlamda hayırdır.

Neden Kışın Daha Fazla Hasta Oluyoruz? Soğuk Hava Hasta Eder mi?
Rhinovirüs, genellikle soğuk algınlığına neden olan bir tür virüstür. Rhinovirüsler, Picornaviridae ailesine aittir ve Enterovirus cinsine dahildir. Toplamda 100’den fazla farklı rhinovirüs türü vardır.

Birçok farklı virüs, soğuk algınlığına neden olabilir, ancak en yaygın suçlu rhinovirüstür. Bu virüs, basit bir nezle gibi görünen semptomların arkasında karmaşık bir biyolojik süreç başlatır. Rhinovirüs, burun boşluğundaki uygun sıcaklık ve nem koşulları nedeniyle ideal bir üreme ortamı bulur. Bu nedenle, soğuk algınlığının belirtileri genellikle burun ve üst solunum yollarında hissedilecektir.

Soğuk Hava Değil Kuru Hava Daha Riskli

Araştırmalar, soğuk havanın bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini gösteriyor. Ancak, sıcak evlerde oturup dışarı çıkmamak da grip gibi enfeksiyonlara karşı koruma sağlamaz.

Neden Kışın Daha Fazla Hasta Oluyoruz? Soğuk Hava Hasta Eder mi?
Soğuk havalarda soğuk algınlığına yakalanmanın daha olası olduğu yaygın bir kanıdır.

Grip virüsleri, soğuk ve kuru havada daha kolay hayatta kalır ve yayılır. Özellikle kış aylarında, bu durumun etkisi daha da belirgin hale gelir. Soğuk havada evlerimize kapanma eğilimimiz, bağışıklık sistemimizi olumsuz etkileyecek bazı durumları da beraberinde getirir.

Kış aylarında kullanılan ısıtma sistemleri, havayı ve burun mukozasını kurutarak solunum yollarını enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale getirir. Bu, virüslerin burun ve boğaz mukozasına kolayca yerleşmesine yol açar.

Ayrıca kış aylarında insanlar daha fazla iç mekanlarda zaman geçirir. Bu, bireyler arasındaki mesafeyi daraltır ve virüslerin hızla yayılmasını sağlar. Kapalı mekanlarda yeterli hava sirkülasyonu sağlanmadığında, virüs yoğunluğu artar ve bulaşma riski yükselir.

 Burun boşluğu, soğuğa neden olan patojenleri tespit eden ve temizleyen ilk savunma hattıdır. Boşluğu kaplayan hücrelerin yüzeyindeki reseptör proteinleri virüsleri tespit eder. Hücre tespit edildikten sonra harekete geçer ve virüs yok edici bileşiklerle dolu binlerce mikroskobik sıvı dolu kese veya kesecik aracılığıyla güçlü bir kimyasal savunma sağlar.

Ayrıca, insanlar soğuk havalarda daha az aktif olma eğilimindedir. Egzersizin belirli hastalıklara karşı bağışıklığınızı artırıp artırmadığı veya nasıl artırdığı tam olarak açık olmasa ve sağlam bir kanıt olmasa da konu hakkında çeşitli teoriler mevcuttur. Bu nedenle hava soğuk bile olsa hayatımızdan hareketi çıkartmamanız sağlığınız açısından önemlidir.

Sonuç olarak, soğuğa ve yağışlı havaya maruz kalmak kendi başına enfeksiyon kapmanıza neden olmaz. Ancak kış aylarında soğuk algınlığı veya grip olma riskiniz artar. Bir enfeksiyondan kaçınmanın en iyi yolu, hava durumuna bakılmaksızın onlara neden olan virüslere ve bakterilere maruz kalmanızı sınırlamaktır.

Vücut Isımızın Yarısını Gerçekten Başımızdan Kaybediyor muyuz?

Soğuk havalarda sıkça duyduğumuz bir efsane vardır: “Vücut ısısının yüzde 40 ila 45’i baş yoluyla kaybedilir.” Bu inanışın kökeni, 1950’lerde ABD ordusu tarafından yapılan ve yanlış yorumlanan bir çalışmaya dayanmaktadır.

Vücut Isımızın Yarısını Gerçekten Başımızdan Kaybediyor muyuz? Üşümemek İçin Şapka Taksak Bizi Korur mu?
Şapka takmak üşümek konusunda çok da fazla yardımcı olmayacaktır.

1950’lerde ABD ordusu, soğuk hava koşullarında askerlerin vücut ısısını nasıl koruyabileceklerini anlamak için bir dizi deney gerçekleştirdi. Bu çalışmalarda, gönüllüler aşırı soğuk ortamlarda test edildi ve vücutlarının açıkta kalan bölgelerinden ne kadar ısı kaybettikleri ölçülmeye çalışıldı.

Deney sırasında, baş açıkta kalan tek bölgeydi. Kafanın daha fazla ısı kaybettiği sonucuna ulaşmak kaçınılmazdı. Bu deneyin sonuçları, yanlış bir şekilde tüm durumlar için genelleştirildi ve “vücut ısısının yüzde 40 ila 45’i baş yoluyla kaybedilir” iddiasına dönüştü.

2006 yılında yapılan detaylı bir araştırma, baş yoluyla ısı kaybı konusundaki yanlış inanışları bilimsel temele oturttu. Araştırmacılar, vücut ısısının baş yoluyla ne kadarının kaybedildiğini anlamak için denekleri farklı koşullarda test ettiler.

İnsan başı, vücut yüzey alanının yaklaşık %7’sini kaplar. Isı kaybı da, açıkta kalan cilt miktarıyla doğru orantılıdır. Bu durumda, başın ısı kaybı, toplam vücut ısısının yaklaşık %7 ila %10’u kadardır.

Diğer bir deyişle, vücut ısısının %40-45’ini değil, %7-10’unu baş yoluyla kaybederiz. Ancak bu miktar, özellikle soğuk havalarda sıcak kalmak için göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Şapkalarınızı çöpe atmayın; sadece baş değil, tüm vücudunuzu koruyacak önlemler alın!


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir