
İnsanlar en az 10.000 yıldır bir biçimde zamanı belirlemeye çalışıyor. Zamanı belirlemekte kullanılan tüm yöntem ve araçlar da doğadaki ve insan yaşantısındaki belirli referans noktalarını temel alıyor. Bunların en başında da elbette yaşam kaynağımız Güneş ile uydumuz Ay geliyor. Bu durum Romalılar zamanında da geçerliydi. Aslına bakarsanız, modern takvimimiz neredeyse tamamen bir Roma icadıdır, ancak tarih boyunca Roma takvimi önemli ölçüde değişmiştir.

Bilindiği üzere Roma’da din daima politikayla iç içe olmuştur. Bunun sonucunda da takvimimizdeki her isim ve sayı belli ritüeller ve gelenekler ile iç içedir. Romalıların bilimsel bilgileri ve sosyal yapıları zamanla değiştikçe takvimleri de değişti. Bunun sonucunda da Romalılar, cumhuriyetin MÖ 509’da kuruluşundan dağılma evrelerine kadar takvimlerinde bir kaç kez değişiklik yapmak zorunda kaldılar.
Eski Roma takvimi diğer ilkel takvimler gibi Ayın evreleri gözlemlenerek oluşturulmuştur. Ancak Ayın yaklaşık 29.53 günlük döngüsü ile 365.24 günlük güneş yılı uyumlu değildir. Bu nedenle Ay ve Güneş’in birlikte temel alındığı tüm takvimler temelinde sorunludur. Çünkü mevsimlerle ilişkili olan toplumsal etkinlikleri, örneğin hasat ve bağ bozumu şenliklerini bu takvimlerde yıl içinde sabitlemek olanaksızdır.
Romalıların Romulus’un Dönemi Takvimi

Roma’da takvimin Cumhuriyet öncesi, Cumhuriyet Dönemi ve Iulius (Caesar) sonrası olmak üzere üç ana gelişim evresi vardır. Bu gelişim sürecine, başta dini törenler olmak üzere çeşitli kültürel olgulara göre biçimlenen kamusal yıl (annus civilis) ile güneş yılı (annus vertens) arasındaki uyumsuzluğu giderme amacı yön vermiştir.
Başlangıçta Roma takviminde 10 ay ve 304 gün vardı. Bu takvim adını Roma tanrısı Mars’tan alan Mart ayı ile (Martius) başlardı. Yılın başlangıcı çiftçilere ağaçları budamaları, buğdayı ekmeleri gerektiğinin sinyalini verirdi. Takvim ılıman iklimi nedeniyle hasat zamanı olan Aralık ayına kadar devam ederdi. Sizin de fark etmiş olacağınız gibi bu takvimde kış aylarına denk gelen kabaca 70 gün yoktu. Her ayda, diğer günlerin hesaplanmasını sağlayan referans niteliğinde üç gün vardı.
Ayın ilk gününe Kalendae, 31 çeken dört ay için yedinci, diğerleri için beşinci güne Nonae ve ondan dokuz sonraki güne de Idus (Eidus) deniyordu. Romalılar tarihi belirlemek için ay başından itibaren geçen günleri toplamıyor, bunun yerine bu üç referans noktasına kadar kalan günleri sayıyorlardı. Örneğin, Temmuz’un 4. gününü en yakın referans noktasından geriye doğru sayarak, “Temmuz’daki Nonae’dan dört önceki gün” olarak ifade ediyorlardı.
Aylar aşağıdaki biçimde sıraya diziliydi. İlk aylar adlarını Tanrılardan alırdı, devamında gelenler ise ilk aya (Martius) olan uzaklıklarına göre sıralanmıştı. Örneğin September ( Eylül) adını yedinci ay anlamına gelen adını Latince yedi (septim) kelimesinden almıştır.
- Martius (31 ) — savaş tanrısı Mars
- Aprilis (30 ) — açmak anlamındaki aperire fiilinden gelir. Tanrıça Venus
- Maius (31 ) — Tanrıça Maia
- Iunius (30 ) — Tanrıça Juno
- Quintilis (31 ) — 5. ay
- Sextilis (30 ) — 6. ay
- September (30 ) — 7. ay
- October (31 ) — 8. ay
- November 30 ) — 9. ay
- December (30 ) — 10. ay
Ancak Ayın uzanımındaki kaymaları yani yeni ay, ilk dördün ve dolunay evrelerini temel alan bu sistem zamanla düzensizliklere yol açtı. Bu nedenle neyse ki ömrü fazla uzun olmadı.
Romalıların Numa Dönemi Takvimi

MÖ yedinci yüzyılda, Roma’nın ikinci kralı Numa Pompilius’un saltanatı sırasında, takvimde bir değişiklik gerektiği anlaşıldı. Sonucunda zamanı tutmak tarımdan daha önemli hale gelmişti. Bu durumda da ismi olmayan kısma da iki ay adı atamak gerekiyordu. Nihayetinde bu yeni takvim aşağıda gördüğünüz biçime dönüştü.
- Martius (31)
- Aprilis (29)
- Maius (31)
- Iunius (29)
- Quintilis (31)
- Sextilis (29)
- Septembris (29)
- Octobris (31)
- Novembris (29)
- Decembris (29)
- Ianuarius (29) — Tanrı Janus’u onurlandırmak için
- Februarius (28, 23 ve 24) — bir Roma arınma festivali olan Februa’yı onurlandırmak için
- Mercedonius (27) – Bazı yıllara eklenen fazladan ay

Romalılar tek sayıların uğurlu olduğuna inandıkları için yılı tek sayılı aylara bölmeye çalışmışlardı. Tek istisna, yılın sonlarına denk gelen ve uğursuz sayılan Şubat ayıydı. Romalılar ayrıca Ay ve Güneş döngüsündeki karışıklığı gidermek için iki veya üç yılda bir Mercedonius adı verilen fazladan bir ay eklemeyi düşündüler. Ancak bu işlerin sadece daha da karışmasına sebep olacaktı.
Jülyen Takviminin Doğuşu

Sizin de kafanızı karıştırması muhtemel olan bu takvim elbette sıradan Romalıların da kafasını karıştırmıştı. Ayrıca takvime yapılan eklemeler, genellikle siyasi gücü de elinde bulunduran yüksek rütbeli devlet rahipleri olan Papalık tarafından belirleniyordu.
Bir Roma sulh yargıcının görev süresi bir takvim yılına tekabül ettiğinden, araya ekleme yetkisi kötüye kullanılmaya meyilliydi. Rahipler bir müttefiki görevde tutmak için bir yılı uzatabilir veya bir rakip iktidardayken kısaltabilirdi. Ayrıca, ortalama bir Roma vatandaşı, özellikle başkentten biraz uzaktaysa, duyuruları bilmediğinden dolayı genellikle tarihi de bilmezdi. Bu sorunlar giderek işleri daha da karışık hale getirdi. Zaten bu dönem Roma tarihinde “karışıklık yılları” olarak bilinmektedir.
Sonunda, MÖ 45’te Julius Caesar, Jülyen takvimi olarak bilinen bir takvimi ortaya koydu. Bu takvim, her dört yılda bir artık yıl içeren 365 günlük bir takvim öneren bir gökbilimci ve matematikçi olan İskenderiyeli Sosigenes tarafından tasarlandı.
Yılın uzunluğunu yaklaşık 11 dakika fazla tahmin etmiş olmasına rağmen, takvim artık çoğunlukla güneşle uyumluydu. Önceki takvime göre bu takvime on gün eklenmesi gerekiyordu. Bu nedenle ayların içerdiği gün sayısı günümüzde kullandığımız biçimde düzenlendi. Ancak bu ay boyunca gerçekleştirilen ritüelleri etkilememek için Şubat ayına fazladan gün eklenmedi. Bunun yerine 4 yılda bir artık günün buraya eklenmesine karar verildi. Sezar’ın yeni takviminde bir yenilik daha vardı: Yeni yıl artık bir Ocak’ta başlıyordu.
Gregoryen Takviminin Doğuşu
Jülyen takvimi 1600 yıl boyunca neredeyse hiç değişmeden kaldı. Yüzyıllar boyunca, her dört yılda bir ortaya çıkan artık günler zamanla takvimi yine alt üst etti. İnsanlar baharın ilk gününün 20 Mart’tan 10 gün önceye kaydığını fark ettiler. Bunun üzerine Papa Gregory XIII döneminde, Aloysius Liliusa adında bir bilgin, takvimi mevsimlerle senkronize ve Paskalya’yı mümkün olduğunca bahar ekinoksuna yakın tutacak yeni bir sistem tasarladı.
Yeni takvimi mevsimlerle uyumlu hale getirmek için, Papa’nın mevcut takvimden 10 gün kesmesi gerekiyordu. 4 Ekim 1582 Perşembe (Jülyen takviminde) ardından 15 Ekim 1582 Cuma (Gregoryen takviminde) geldi. Aradaki 11 gün de yaşanmadı.
Günümüzde Gregoryen takvimi uluslararası bir standart olarak kabul edilmektedir. Ancak Afganistan, Etiyopya, İran, Nepal ve Suudi Arabistan dahil olmak üzere birçok ülke bunu hala benimsememiştir. Ayrıca bazı ülkeler Gregoryen takvimini diğer takvimlerin yanında kullanır.
Örneğin İsrail ayrıca İbranice takvimi kullanır. Bazı Ortodoks kiliseleri de revize edilmiş bir Jülyen takvimini kullanmayı tercih eder. Bu da onların Noel’i Jülyen takviminde 25 Aralık Gregoryen takviminde 7 Ocak’ta kutlamalarına neden olur. Sonuçta gördüğünüz gibi işin içine siyaset ve din karıştığında zamanı belirlemek hala çok da kolay değildir.
Ayrıca göz atmak isterseniz
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Why Does the New Year Start on January 1?; Bağlantı:https://www.britannica.com/
- The new year once started in March—here’s why; yayınlanma tarihi: 22 kasım 2021; bağlantı: https://www.nationalgeographic.com/
- Keeping Time: Months and the Modern Calendar; Yayınlanma tarihi: 16 Mayıs 2014; Bağlantı:https://www.livescience.com/45650-calendar-history.html
- Ekin Öyken; Fasti’nin Açtığı Pencereden Roma Takvimine Bakış; Sosyoloji Dergisi; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4341
Matematiksel