Sinirbilim

İçimizdeki Sınırsız Evren: Hayal Gücü Nasıl ve Neden Evrimleşti?

Homo sapiens gerçekten kompleks bir tür, bunu kabul etmemiz lazım. Çünkü homo sapiens‘i, yani bizleri karmaşık kılan şeylerden biri de hayal gücümüz!

Hepimiz öyle ya da böyle bir hayal gücüne sahibiz. Hayal gücümüz sayesinde çevremizdeki dünyanın daha farklı nasıl olabileceğini hayal edebiliyoruz. Hatta bazen gelecek hayalleri kurup bunları gerçekleştirebiliyoruz; ya da en azından bunun için çabalıyoruz.

Hayal gücünüzü kullanarak duyularınızla algılayamayacağınız bir şeyin zihninizde görüntüsünü yaratabilirsiniz. Hatta gerçekte hiç var olmayan şeyleri, örneğin yatağınızın altında 8 başlı bir canavar, dahi hayal edebilirsiniz. Peki böyle bir yeteneğin türümüze ne faydası olabilir ki? Hayal gücü denen şey neden evrimleşmiş olabilir?

Hayal kurma yeteneğimiz, soyumuzun evrimsel başarısında önemli bir rol oynuyor. Paleoantropolojik, arkeolojik ve biyolojik veriler, insan soyunun son 2 milyon yılda yeni bir niş tarafından şekillendirildiğini ortaya koyuyor.

Ve bu niş, türümüz için önemli davranışsal ve bilişsel değişimlerin yanında belirli morfolojik değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Elbette bahsedilen bu nişteki en önemli faktör hayal gücüdür. Bu nedenle bu yazımızda hayal kurma yeteneğimizin evrimsel tarihine ve nasıl hayal kurduğumuza değineceğiz.

Hayal Gücünün Evrimsel Yolculuğu

Yaklaşık 3,4 milyar yıl önce Dünya’da yaşam ortaya çıktıktan sonra, organizmalar giderek daha karmaşık hale gelmeye başladı. Nöronların basit sinir ağlarına dönüşmesi ise yaklaşık 700 milyon yıl önce gerçekleşti. Bundan yaklaşık 525 milyon yıl önce ise, sinir sisteminin önemli elemanlarından beyin ve omurilik oluştu.

Sinir sistemi adını verdiğimiz yapıyı çok basit bir formda deniz anası gibi canlılarda gözlemleyebiliyoruz. Görselde de görüldüğü üzere bu basit sinir sistemi ağ gibi organizmayı kuşatır. En gelişmiş sinir sistemi memelilerin sinir sistemidir. Yine görselden anlayabileceğimiz üzere beyin arkadan öne doğru gelişen bir organdır. Bu nedenle daha ilkel hayvanlarda ön beynin küçük olduğunu görürüz. Homo sapiens’i homo sapiens yapan özellikler ön beynimizde bulunmaktadır. Hayal gücü de ön beynin bölümlerinden olan prefrontal korteks ve neokorteksin aktivitesi sonucu ortaya çıkmaktadır.

Dinozorlar yaklaşık 240 milyon yıl önce evrimleşti ve memeliler de birkaç milyon yıl sonra ortaya çıktı. Hakim oldukları bu dünyada dinozorlar, memelileri yakalamak ve yemekte çok iyiydi. Ancak dinozorlar da günümüzdeki sürüngenler gibi soğukkanlı canlılardı.

Bu nedenle sadece gündüzleri etkin bir şekilde hareket ediyor ve avlanıyorlardı. Memeliler ise dinozorlara av olmamak için gündüz yerine, gece aktif oluyorlardı. Gündüzleri ise yer altına saklanıyorlardı.

Fakat yer altında yiyecek bulmak pek kolay değildi. Memelilerin yemek yiyebilmesi için toprak üstüne çıkmaları gerekiyordu. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, dinozorlardan ötürü avlanmak için geceyi seçiyorlardı.

Bu durum memelilerin dinozorların aksine sıcakkanlı olarak evrimleşmesine zemin hazırladı. Fakat sıcakkanlı olmanın da bir bedeli vardı. 37 derecelik vücut sıcaklığını sabit tutmanın bedeli, birim ağırlık başına çok daha fazla besin tüketmekti.

Bu yüzden memelilerin uyanık oldukları bu kısa zamanda 10 kat daha fazla yemek bulmaları gerekiyordu. İşte hayal gücü bu noktada çok önemli bir rol oynuyor! ( Göz atmak isterseniz: Diğer Hayvanlar Hayatta Kalırken Dinozorlar Neden Yok Oldu?)

Hipokampus Tabanlı Hafıza Sistemi, Hayal Gücüne Doğru Atılan İlk Adım Oldu.

Memeliler daha verimli bir şekilde yiyecek bulabilmek için yiyecek buldukları yerleri ezberleme davranışını geliştirdiler. Yiyecek buldukları yerin nasıl göründüğü, nasıl koktuğu gibi özelliklerini duyusal yönlerini beyinlerinin yön duygusunu kontrol eden bölümleriyle bağladılar.

Beynin en dış tabakası olan neokortekste yiyecek buldukları yerin görsel özelliklerini; entorinal korteksteyse navigasyonel özelliklerini kodluyorlardı. Bu iki sistem ise birbirine hipokampüs aracılığıyla bağlıydı.

Bugün hepimiz, bu hafıza sistemini arabamızın görünümünü ve nereye park ettiğimizi hatırlamakta kullanıyoruz. İşte 200 milyon yıl önce evrimleşen bu neokorteks-hipokampus tabanlı hafıza sistemi, hayal gücüne doğru atılan ilk önemli adım oldu.

İstemsiz Hayaller (Involuntary Memories)

Yeni nesneleri ve sahneleri hayal etmenin en basit yolu rüyalardır. Bu canlı, tuhaf, istemsiz hayalleri uykumuzun REM (ing: rapid eye movement) aşamasındayken deneyimliyoruz. Bilim insanları, dinlenmeleri REM uykusu dönemlerini içeren türlerin de rüya gördüklerini varsayıyorlar. Örneğin; keseli ve plasentalı memelilerin REM uykusu vardır ancak yumurtlayan memeli olan echidna‘nın yoktur.

Bu da REM aşamasının evrimsel çizgilerin 140 milyon yıl önce ayrılmasından sonra geliştiğini düşündürmektedir. Aslında, beyindeki “yer hücreleri” adı verilen özel nöronlardan yapılan kayıtlar, hayvanların daha önce hiç ziyaret etmedikleri yerlere gitmeyi hayal edebileceklerini gösterdi.

Bilim insanları uyku döngüsünde REM evresine sahip tüm memelilerin rüya gördüğünü düşünüyorlar.

Hayal kurma yeteneğimizin bir yansıması kabul edebileceğimiz rüyalar, gerçekten ilgi çekici bir fenomendir. Öyle ki bilim tarihinde kimi bilim insanlarının rüyalarında yeni bir keşfe imza attıklarını duyarız.

Örneğin sinirbilimci Otto Loewi, rüyasında sinir uyarılarının kimyasal olarak iletildiğini kanıtlayan bir deney yaptığını görmüştü. Loewi uyanınca deneyi gerçekleştirmek için laboratuvarını gitti ve bu rüyası ona Nobel’i kazandırdı.

Bir başka örnek olarak da Dmitri Mendeleyev’i verebiliriz. Mendeleyev, geliştirdiği periyodik cetveli rüyasında görmüştü. İşte bu keşifler, ilk olarak 140 milyon yıl önce memeliler tarafından edinilen aynı istemsiz hayal gücü sayesindedir. ( Detaylar için: Lüsid (Lucid) Rüya Nedir? Bilinçli Rüya Görmek Mümkün müdür?)

İstemli Hayaller (Voluntary Memories)

İstemsiz hayal gücü ile istemli hayal gücü arasındaki farkı, istemli kas kontrolü ve kas spazmı arasındaki farka benzetebiliriz. İstemli kas kontrolü, bizim isteğimiz doğrultusundadır ve kasıtlıdır. Kas spazmı ise istemsizdir ve kontrol edilemez.

Benzer şekilde istemli hayal gücü, düşüncelerimizi kasıtlı olarak bir araya getirmemize izin verir. Örneğin; iki özdeş dik üçgeni hipotenüsleri boyunca birleştirmeyi hayal ettiğinizde zihninizde bir kare belirir. Ya da yuvarlak bir pizzayı hayal gücünüz sayesinde iki dik çizgiyle 4 özdeş dilime bölebilirsiniz.

Zihinsel nesneleri birleştirmek için bu kasıtlı, duyarlı ve güvenilir yetiye prefrontal sentez denir. Bu yeti, beynin en önünde bulunan prefrontal korteksin neokorteks üzerindeki kontrol etme yeteneğine dayanır.

Peki türümüz prefrontal sentez yeteneğini ne zaman kazandı? Prefrontal sentez yeteneğini kazanmamız bundan yaklaşık 70.000 yıl öncesine kadar dayanıyor. Bunun kanıtlarını yapılan arkeolojik kazılarda rahatlıkla bulabiliyoruz.

Kazılarda bulunan hayvan figürleri, kemikten yapılmış iğneler, müzik aletleri ve ahiret inancının göstergesi niteliğindeki süslü mezarlar vb. türümüzün hayal gücünün ürünleridir. Prefrontal sentezle açıkça ilişkili çok sayıda arkeolojik eser türü birden fazla coğrafi bölgede aynı anda ortaya çıkmıştır.

Tarihçi Yuval Harari, hayal gücündeki bu ani değişimi “bilişsel devrim” olarak nitelendiriyor. Ayrıca bu bilişsel devrim, yaklaşık olarak Homo sapiens‘in Afrika’dan göçüyle aynı zamanda meydana gelmiştir.

Sonuç Olarak;

Genetik analizler, prefrontal sentez yeteneğini kazanan bireylerin daha kolay strateji ve öngörü oluşturabilmelerinden ötürü avantajlı hale geldiğini gösteriyor. Bu yeteneğe sahip bireylerin hayatta kalma ve dolasıyla üreme şansları arttığı için bu yetenek popülasyona yayılmıştır.

Kısacası türümüzün hayal gücüyle donatılması milyonlarca yıllık bir evrim yolculuğu sonucunda olmuştur. İnsan olmayan memelilerin çoğu, REM uykusu sırasında istemsiz bir şekilde hayal kurabilirler. Yalnız sadece biz prefrontal sentez yetimizle yepyeni, hiç var olmayan şeyleri hayal edebiliriz. Ayrıca göz atmak isterseniz: Rüya Korsanlığı, Reklamcılığın Distopik Geleceği mi Olacak?


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu