Kimya

Modern Kimyanın Yaratıcısı: Cabir bin Hayyan

Milattan sonra sekizinci yüzyılda yaşamış ve modern kimyanın kurucusu olmasının yanında eczacı-hekim, gök bilimci, matematikçi ve filozof olan Cabir bin Hayyan çalışmalarıyla bilim dünyasında çığır açmıştır. Batı dünyasında kendisi ‘Geber’ lakabıyla tanınmaktadır. Pek çok kimyasal bileşiğin ve deneylerde kullanılan aletlerin mucidi olması, kendi zamanına kadar olan kimya bilgisini sentezleyerek bu dalın sınırlılıklarını ve ilkelerini belirlemesi sebebiyle ‘modern kimyanın kurucusu’ olarak tanınır.

Kimya biliminde (o dönemdeki adıyla simya) madenlerin araştırılmaya başlanması milattan önceki yüzyıllara uzanır. Özellikle M.Ö. III. yüzyılda madenlerin nasıl meydana geldiği, evrenin yapısının madenlerle ilişkisi, gök cisimler, metallerin nasıl elde edilebileceği gibi konular kimyanın ana tartışma konularını oluşturmuştur.

Modern kimyanın başlangıcının temeli on sekizinci yüzyıla Lavoiser’in (Fransız Kimyacı, 1743 – 1794) ‘kütlenin korunumu kanunu yani maddenin sakınımı prensibini’ bulmasına dayanır. Aslında İslamiyet’in bilim alanındaki en parlak devri olan yedinci ile on üçüncü yüzyıl arasında kimya alanında görülen gelişmeler, modern kimyanın temelini atmıştır. İslam dünyasında kimya ile ilgilenen ilk kişi, dini lider ve astronom olmasının yanında aynı zamanda Câbir İbn Hayyân’ın da hocası olan Cafer b. Sadık’tır (609/702 – 765).

Cabir bin Hayyan’ın Kısa Yaşam Öyküsü

Yemenli bir aileye mensup olarak 721 yılında Horasan’ın Tus şehrinde doğmuştur. Bitkilerle ilgili derin anlayışını bir eczacı olan babasının çalışmalarına borçludur. Kimya bilimine olan tutkusu Cafer b. Sadık’ın öğrencisi olmasıyla daha da gelişir. Eğitimini tamamlayarak Bağdat’a geçen Hayyân, Bermekî ailesinin desteğiyle çalışmalarına devam eder, aynı ailenin siyasi gücünü kaybetmesinden sonra Kûfe’ye döner. 815 yılında vefat edene kadar çalışmalarını bu şehirde sürdürür.

Cabir bin Hayyan’ın Bilimsel Anlayışı

Cabir bin Hayyan’a göre doğadaki her şeyi dört ana unsur belirlemiştir ve her biri birbirinden farklı oranlarla meydana gelmiştir. Çünkü onlar, varlığın sayısız birleşiminden oluşur ve bunları hesaplayıp ölçmek oldukça güçtür. Açıkladığı denge teorisiyle (kimyasal tepkimeye giren madde ile çıkan maddenin eşit olması gerektiği prensibi yani kütlenin korunumu yasası) Lavoiser’in yasasını aslında çok önceden aktarmıştır. Cabir bin Hayyan Cıva-Kükürt Kuramı ile madenlerin oluşumunu anlatır. Madenlerin özü cıvadır ve madenler kükürt sayesinde katılaşmıştır. Yani bütün madenler cıva ile kükürtün belli oranlarda karışmasıyla oluşmuştur. Maddelerin gruplandırmasını da yapan Câbir bunu üç ana başlık altında sunar:

  • Ruhlar: ateşte tamamen uçan maddeler (alkol gibi)
  • Metaller: çekiçle dövülebilen, ses ve parlaklığa sahip maddeler
  • Cisimler (mineral olmayan): eriyebilen veya erimeyen maddeler.

Câbir’in bilim anlayışı doğa felsefesine dayanmaktadır. Doğal denge – düzen – orantı üçgeni çalışmalarının temelini oluşturmuştur. Doğada var olan maddelerin fiziki özelliklerini kullanarak niteliksel ölçülerine erişmeyi amaçlamıştır. Cabir bin Hayyan, ilk maddenin ateş olduğunu ve merkezde yer aldığını söyler.

Hava ateşin sebebi olup ona komşuluk yaparak su ile karışmasını engeller. Aynı zamanda toprak ile de su komşudur. Ateş ile su birbirine zıttır ve bunların hepsi birleşerek yeryüzünü oluşturur. Madenler de bu yapının içinde bulunur.

Dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ile suyu; dört ana nitelik olan kuru, ıslak, soğuk ile sıcağı; denge ölçütü ve cıva-kükürt kuramı temelinde harmanlayarak teorisini geliştirmiştir. Dolayısıyla madde, dört ana unsurun (toprak, hava, ateş ve su), ıslak-kuru ve soğuk-sıcak gibi zıt niteliklerle sentezlenmesi ve bunların sürekli hareket halinde olmasıyla meydana gelir.

Yani nitelikler, elementler arası geçişi sağlayan en temel faktörlerdir. Bu niteliklerden ikisi iç tarafa diğer ikisi ise dış tarafa ait etkenlerdir. Örnek olarak altının kuru ve soğuk oluşu içsel, sıcak ve nemli oluşu dışsal nitelikleridir. Gümüşün ise sıcak ve nemli oluşu içsel, soğuk ve kuru oluşu dışsal nitelikleridir. Dolayısıyla dışsal nitelikler içsel ve içsel nitelikler dışsal haline getirildiğinde dönüşüm gerçekleşebilir yani altın gümüşe çevrilebilir.

Bilime Kazandırdıkları

Ölçü ve tartı işlemlerini ustalıkla kullanmış ve element kavramına bakış açısını ilerleterek dünya üzerindeki ilk kimya laboratuvarının kurucusu olmuştur. Ayrıca atomun parçalanamaz oluşu tezini ilk kez reddedenin de Câbir olduğu bilinmektedir. Su geçirmez kâğıt ve paslanmaz çeliğin mucididir. Platin ve altının çözülmesini sağlayan kral suyunu elde ettiği bilinmektedir. O’nun tarafından ilk kez kullanılan bazı kimya tabirleri (alkol gibi) günümüzde de hâlâ kullanılmaktadır. Araştırmalarını matematik ve deneyin sentezi halinde sunan Câbir, madde dönüştürme sanatı ile harmanladığı bilgisiyle kendisinin icat ettiği imbikler, tüpler, fırınlar ve daha nicelerini kullanarak çağının ötesinde bilgi birikimine sahip olmuş ve pek çok laboratuvar malzemesini icat etmiştir.

Çözücü suları (nitrik/kezzap, sülfürik, hidroklorik, sitrik, asetik, tartarik asitleri gibi), mineral asitleri keşfetmiş ve baz kavramını açıklamış; metallerin işlenmesi, çelik yapımı, kumaş ve deri boyanması, dayanıklı kumaş yapımı, altın üzerine yazı yazmak için altın pirit kullanımı ve asetik asidin yoğunlaştırılması için sirke damıtılması, cam yapımı ve renklendirilmesi tekniklerini geliştirmiştir.

Kullandığı yöntemler arasında -bazılarının yaratıcısı olarak bilinir- oksidasyon/yükseltgenme (metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrıştırılması), bunun tersi olan redüksiyon/indirgenme tepkimeleri, buharlaştırma, süblimleştirme (saflaştırma-tasfiye), eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme (billurlaştırma) sayılmaktadır. Çok yönlü bir bilim insanı olan Câbir’in hayatı hakkındaki araştırmalar umarım daha derinlere iner.



Kaynakça:

Matematiksel

Olgun Duran

Ömür boyu öğrencilik felsefesini benimsemiş amatör tiyatro oyuncusu ve TEGV gönüllüsü; kitaplarından, doğaya hayranlığından, yeni yerleri görmekten, gittiği yerlerin kültürünü keşfetmekten ve bunların uğruna çabalamaktan vazgeç(e)meyen kişi...  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu