
Önemli bir sınavın tarihi yaklaşıyor. Bunun için ders çalışman gerektiğini biliyorsun. Ama ne yazık ki sen de diğer bir çok öğrenci gibi düzenli çalışma tavsiyelerini dikkate almadın. Sınavdan bir önceki akşam hiç ders çalışmadığın için üzerinde yoğun bir baskı var. Belki de biraz gayret ederek beyninize mümkün olan tüm bilgileri sıkıştırmayı denemelisin. Ancak hemen hatırlatalım. Sınava son gece çalışmak fazla da işe yaramayacaktır…
Yukarıda aktardığımız senaryo aslında tanıdık bir durumdur. Sınava son gece çalışmak bir çok öğrenci için alışkanlık olmuştur. Öğrencilerin çoğunun başarısızlıklarının başlıca nedenlerinden birisi de budur. Hepimiz hayatımızda en az bir kez zorlu bir sınavla yüzleşmek zorunda kaldık. Bu sınavlarda başarılı olmak için işlenen konuları hatırlamanız ve ardından test sırasında bilginizi göstermeniz gerektiğini bilirsiniz. Ancak eğer bunu son gece çalışarak yapmayı denerseniz sonuç muhtemelen başarısızlık olur.
Çalışmak Her Zaman Öğrenmek Anlamına Gelmeyecektir
Konuları son dakikada gözden geçirmek, belki de sınavdan bir parça daha iyi bir not almanızı sağlayabilir ve elbette bunun belli bir değeri de vardır ama zamanınızı kullanmanın en iyi yolu bu değildir. Çünkü sınavdan birkaç gün önce ezberlenerek öğrenilen bilgiler sınav tarihi geçtikten sonra hızla unutulmaya başlanır. Bu bilgileri unutulması da sonraki bilgilerin anlamlı öğrenilmesini zorlaştırır. Bu yeni konular ise kısa sürede tekrar unutulur ve bu kısır döngü sürüp gider.

Çalışma materyaline (ve üç fincan kahve ile bir kaç çikolataya) altı saat baktıktan sonra, onu hafızamıza aldığımıza kendimizi inandırmamız kolaydır. Her sayfa, her önemli gerçek, rahatlatıcı bir aşinalık hissi uyandıracaktır. Beynimizin de bu sayede çalışma notlarımızı hızla “daha önce gördüğüm bir şey” olarak etiketleyecektir. Ancak notlarınızı tekrar tekrar okumak, bilgileri hafızanıza yerleştirmek için genellikle yeterli değildir. Sonuçta bir şeyi tanıyabilmek, onu hatırlayabilmekle aynı şey olmaz. Beynin farklı bölümleri farklı bellek türlerini destekler. Görsel korteksinizin notlarınıza arka arkaya beş saat baktıktan sonra bilgiyi akıcı bir şekilde işlemesi, beyninizin geri kalanının gerçekten ihtiyacınız olduğunda onları yeniden oluşturabileceği anlamına gelmez.
Unutma Eğrisi
Hermann Ebbinghaus (1850 – 1909) unutma eğrisi ve aralık etkisinin keşfi ile tanınan, deneysel hafıza çalışmalarına öncülük eden Alman psikologtur. Ebbinghaus’un önemli bir bulgusu, unutmanın, öğrenmenin tamamlanmasından (yani bir ya da arka arkaya iki hatasız tekrara ulaşıldıktan) sonraki ilk saatlerde en hızlı (yani birim zamanda en fazla miktarda) olduğu ve iki günden sonra unutma hızının iyice azaldığıdır. Fakat unutma hızı düşmekle birlikte, öğrenmeden sonra geçen süre içinde unutulan miktar birimli olarak artar.
Yani öğrenme sağlandıktan sonra geçen her zamanda daha yavaş unutmaya başlarız. Fakat unuttuklarımızın miktarı her geçen saniye yavaş yavaş artar. Öğrenme ölçütüne ulaşıldıktan sonra geçen 20 dakikada unutma oranı %31,8; 1 saatin sonunda %55,8’dir.
Yani ilk 20 dakikadan sonraki 40 dakikada unutma oranı %14 artmaktadır. Oysa altıncı günde %74,6 olan unutma oranı, otuz birinci günde ancak %78,9’a yükselir. Artış %4,3’tür. Yani altıncı günden otuz birinci güne kadar geçen 25 günde birikimli unutma oranı ancak %4,6 artmıştır. İşte bu bulgudan, Ebbinghaus’un unutma eğrisi diye söz edilir.” Detaylar için: Unutma Eğrisi Nedir ve Unutma İle Nasıl Mücadele Edilir?

Ebbinghaus’un Unutma Eğrisi İle İlişkili Jost Kanunu
Ebbinghaus dışında Almanya’da hafıza ve düşünme süreçleriyle ilgili deneyler yapan farklı isimler de vardı. Bunlardan birisi de Alfred Jost‘tur. Jost, yaptığı çalışmalar ile aynı sayıdaki egzersiz miktarını zamana yayarak öğrenmenin, bir oturumda toplu egzersizle öğrenmeden daha kalıcı olduğunu ortaya koymuştur. Yani sınavlardan uzun süre önce başlayıp tekrarlar yaparak öğrenilen bilgi daha kalıcı olur. Böylece sınavdan sonra dahi uzun bir süre hatırlanmaya devam ederiz. Bu sayede yeni bilgiler daha anlamlı öğrenilebilir.

“Jost’un bu bulgusu, Ebbinghaus’un unutma eğrisi ile çok güzel bağlantıya gelir. Zamana yayarak öğrenme, öğrenmeyi eskitir; eskiyen öğrenme, artık unutma hızının çok yavaş olduğu bir zaman dilimine girmiştir. Bu durumu Jost, kendi adıyla anılan bir kanunla şöyle ifade etmiştir: ‘İki öğrenme şu anda aynı hatırlanabilirlik derecesinde fakat farklı eskilikte ise bundan sonraki zaman içinde eski olan öğrenmenin hafıza temeli daha iyi korunur.’”
Sonuç Olarak…
Tüm bu bilimsel araştırmaların ışığında anlıyoruz ki öğrendiklerimizin kalıcılığı için öğrenmeyi sınavlardan önceki bir iki günde toplu olarak gerçekleştirmemeliyiz. Bilgiyi ilk öğrendiğimiz andan itibaren yapılacak tekrarlarla zamana yayarak öğrenmeliyiz. Bu şekilde bilgilerimiz sınavlarda sonra da kalıcılığını koruyacaktır. Çalışma konusunu sınavlar üzerinden anlattığım için ayrıca birkaç söz söylemek istiyorum bu sınavlar hakkında.
Öğrencilerimiz, kademesi ne olursa olsun bilmelidirler ki okullarda olmalarının sebepleri sınavlar değildir. Okullar, siz öğrencilerimize düşünmeyi öğretmek için, ufkunuzu ve bakış açınızı genişletmek için varlar. Evet, biliyoruz ki eğitim sistemimiz oldukça kötü durumda. Hatta kimileri için bir eğitim sisteminin varlığı bile söz konusu değil. Fakat bunlar bireyin gelişimini imkânsızlaştırmıyor, sadece zorlaştırıyor.
İşte bundan dolayı burada iş anne-babalara, çağdaş öğretmenlere ve siz öğrencilerimize kalıyor. Bu yazıyı ve daha birçoğunu okuyorsanız, öğrenmeyi öğreniyorsanız ve öğreneceklerinizi merak ediyorsanız doğru yoldanız; okulun sizin için yapamadığı siz kendiniz için yapmaya başlamışsınız. İyi öğrenmeler!
Konuk Yazar: Atakan Yücel
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Özakpınar, Y., 2016. Psikoloji Tarihi. Ötüken Yayıncılık, 3. Baskı.
- Revising for exams – why cramming the night before rarely works; Bağlantı: https://theconversation.com/
- Memory: Why cramming for tests often fails; Bağlantı: https://www.bbc.com
Matematiksel