Mühendislik ve Teknoloji

Zamanının Çok Daha Ötesinde Olan 6 Antik Teknoloji İle Tanışın

Teknolojik yenilik dediğimiz zaman aklınıza hemen modern zamanlar gelmesin. Dünyanın dört bir yanındaki arkeolojik kazılar, eski uygarlıkların çoğu durumda günümüze denk ve hatta kimi durumlarda bizden daha üstün olduğunu ortaya koyuyor.

Roma betonundan Şam çeliğine kadar pek çok antik teknoloji günümüzü biçimlendirdi. Bunlardan bazılarının izleri kayboldu, bazılarının da nasıl çalıştığını araştırmacılar yeni anlamaya başlıyor. Lafı fazla uzatmadan bazı örnekler verelim.

Yunan ateşi: sönmeyen alevler

Silahın kullanılma biçimine bir örnek.  Bu antik teknoloji harikası silahla Bizanslılar, düşman işgalcileri yabancı topraklardan püskürtmeyi başardılar ve başkentleri  Konstantinopolis kuşatmaları sırasında yerlerini koruyabildiler.

Roma ateşi, Yunan ateşi, Rum ateşi, Bizans ateşi, Grejuva ateşi ya da adına ne derseniz deyin. Bir ateş Bizans İmparatorluğu’nu kuşatmalara karşı yüzyıllar boyunca korudu. Günümüzün Napalm bombalarını andıran, bu süper güçlü silah, Bizanslılar için o kadar önemli hale geldi ki, İmparator II. Romanos üç şeyin asla düşman eline geçmemesi gerektiğini ilan edecekti. Bunlar Bizans imparatorluk kıyafetleri, herhangi bir kraliyet prensesi ve Yunan Ateşi idi.

Emevi Halifeliğinin filosu 674’te Bizans şehri Konstantinopolis’i kuşatmaya çalıştığında, gemileri alevler içinde kaldı. Ateş genellikle deniz savaşında kullanılırdı ve kolayca söndürülebilirdi. Bu nedenle başta bir panik yaşanmamıştı. Ancak sonradan bu ateşin sıradan bir ateş olmadığı anlaşılacaktı. Tüm filo yandıktan sonra denizin kendisi bile uzun süre yanmaya devam etmişti.

Tam tarifi kayıp olan bu sıvının petrol, zift, kükürt, çam veya sedir reçinesi, kireç ve bitüm karışımından oluştuğu tahmin edilmektedir. Karışıma kükürt ilavesi, konu ile ilgili yazıtlarda karşımıza çıkan patlama sesini de açıklamaktadır.

Yunan ateşini etkileyici kılan şey sadece, ateşin kimyası değildir. Bizanslıların onu düşmanlarına doğru fırlatmak için bir basınç pompası da tasarlamışlardı. Günümüzde araştırmacılar benzer bir pompayı yeniden yaratmak için çalışmalarına devam ediyor. Konu hakkında detaylar için: Bizans İmparatorluğu’nun Gizli Silahı Yunan ( Rum) Ateşi Nedir?

Antikythera mekanizması: 2200 yıllık bir bilgisayar

Antikythera
Bu antik teknoloji günümüzde üç parça halinde bulunmakta. Bu, Yunanistan’ın Atina kentindeki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen 2.100 yıllık Antikythera Mekanizmasının en büyük parçası.

1901 yılında keşfedilen Antikythera mekanizması, astronomik hesaplamalar yapma yeteneği nedeniyle bazen dünyanın en eski bilgisayarı olarak adlandırılan, ayakkabı kutusu büyüklüğünde eski bir cihazdır.  Günümüzde bu mekanizmanın yaklaşık 2.200 yıl önce inşa edildiğini biliyoruz. Ayrıca elimize orijinal mekanizmanın yaklaşık üçte birini oluşturan 82 parça geçmiş durumda.

BT taramaları, mekanizmanın akıllara durgunluk veren karmaşıklığını ortaya koyuyor. Antikythera mekanizmasını kopyalamaya yönelik 2021 tarihli bir girişim, bundan “Babil astronomisinden döngüleri, Platon Akademisindeki matematiği ve antik Yunan astronomik teorilerini birleştiren bir dahi yaratımı” olarak bahsetti. Bu mekanizma bir bilgisayar olmasa da

Mekanizmayı kimin yapmış olabileceği de başka bir tartışma konusu. Bir çok kişiye göre böyle karmaşık bir mekanizmayı yapan kişi Arşimet olmalıdır. Ancak bu konuda da emin değiliz. Detaylar burada: 2200 Yıllık Bilgisayar Antikythera Hakkında Geçen Yüzyılın Ardından Ne Biliyoruz?

Şam (Damascus) çeliği: Asla körelmeyecek kılıçlar

Günümüzde satın alacağınız Şam çelikleri görsel olarak benzese de orijinal olanlar ile aynı değil. Orijinal Şam çeliğinde, wootz çeliği adı verilen bir metal kullanılmaktaydı.

Şam çeliğinden yapılma kılıçlar, 9. yüzyılda Orta Doğu’da ortaya çıktı ve Haçlı Seferleri sırasında kullanılan Batı kılıçlarından kat kat daha güçlü ve keskin olduklarından, dayanıklılıklarının yanı sıra görünümleriyle de ünlendiler. Arapça “su” kelimesinden türetilen adları, yalnızca geldikleri Suriye kentine değil, aynı zamanda yüzeylerini süsleyen akıcı desene de gönderme yapıyor. 

Efsaneye göre, bu kılıçlar havadaki bir ipeği bile kolayca ikiye böler. Taş, metal ve hatta diğer kılıçları kestikten sonra bile keskinliklerini korur. Durum böyle olunca yüzyıllar boyunca Şam çeliğine olan talep oldukça fazlaydı. Ancak silahlı çatışmalarda kılıçların yerini ateşli silahların almasıyla kademeli olarak azaldı. Sonucunda 1850’de üretim sürecinin sırları ortadan kaybolacaktı.    

Kılıçlara olan ilgi, Manhattan Projesi’nde çalışan bir metalürji uzmanı olan CS Smith tarafından yeniden canlandı. Ne yazık ki Şam çeliğinde, wootz çeliği adı verilen bir metal kullanılmıştı. Bu metalin sırrı da ortadan kaybolmuştu.  Ancak 1960’lardan bu yana, araştırmacılar benzer sonuçlara ulaşan yeni dövme teknikleri geliştirmeye çalıştılar. Bu çalışmalar halen devam etmektedir.

Günümüzde bir çok yerde Şam çeliği bıçakların satıldığını görebilirsiniz. Ancak modern Şam çeliği, yüksek ve düşük karbonlu çelik katmanlarıyla yapılır. Desenler ise asitle aşındırma sonucunda ortaya çıkar. Nihai sonuç aynı değildir. Detaylar için: Şam (Damascus) Çeliği Neden Antik Bir Metalurji Harikasıdır?

Houfeng Didong Yi: Dünyanın ilk sismografı

Houfeng Didong Yi’nin bir kopyası. 

Hala depremleri doğru bir şekilde tahmin edemesek de, sismik şokları tespit etme, kaydetme ve ölçmede uzun bir yol kat ettik.

Bu sürecin yaklaşık 2000 yıl önce, MS 132’de Çinli bir astronom, matematikçi, mühendis ve mucit olan Zhang (‘Chang’) Heng adlı Çinli bir mucit tarafından başladığını öğrenince şaşırabilirsiniz. Zhang Heng tarafından icat edilen Houfeng Didong Yi, her ne kadar görünüm olarak modern muadillerine pek benzemese de, depremleri uzaktan tespit etmede son derece hassastı.

Zhang Heng tarafından icat edilen ilk sismograf, irice bir bakır gövdeye sahipti. Fıçıya benzeyen cihazın üzerinde, kafaları aşağıya doğru bakan sekiz adet ejderha figürü vardır. Ayrıca her ejderhanın ağzına bir bakır top bulunmaktaydı. Her ejderha kafasının altına da, ağzı açık bekleyen bir bakır kurbağa vardı.

Fıçının içindeyse, tarihi kayıtlarda pek değinilmeyen karmaşık bir mekanizma vardı. Araştırmacılar, cihazda, ejderhaların ağızlarını kontrol eden sekiz levyeye bağlı asılı bir sarkaç olması gerektiğine inanıyorlar. Normal zamanda cihaz kararsız denge durumundaydı. Ancak deprem anındaysa, titreşim dalgaları bu dengeyi bozar. Sonucunda, depremin olduğu yöndeki levye ejderhanın ağzını açmak için harekete geçer. Detaylar: Dünyanın İlk Sismografı 2000 Yıl Önce Çin’de İcat Edildi

Roma betonu: Antik teknoloji harikası çatlamayan çimento

Roma Mimari Devrimi, MÖ 509’da kurulan Roma Cumhuriyeti ile başlamış ve MÖ 27’de Roma İmparatorluğu’nun gelişiyle gelişmiştir. Antik Romalılar, köprüler, su kemerleri, kubbeler ve tonozlar gibi mimari formların yapılarının yaygın kullanımını bu dönemde benimsediler. Ancak bunları inşa etmek için sağlam bir malzemeye ihtiyaç vardı. Antik Roma’nın birçok mimari projesi, Roma betonu olmadan mümkün olmazdı. 

Opus caementicium olarak da bilinen Roma betonu, Yaşlı Plinius’un sözleriyle kaya parçalarını “tek bir taş kütlesi” halinde birleştiren ve onları “dalgalara karşı zaptedilemez ve her geçen gün daha güçlü” yapan, volkanik kül ve kireçten oluşan ve zamanla su ile sertleşen bir çimento karışımıydı.

Roma betonuna dair bilinen en eski referans, MÖ 25 yılına aittir. Mimar ve mühendis Vitruvius tarafından yazılan Mimarlık Üzerine On Kitap adlı bir el yazmasından gelmektedir. Ayrıca Vitruvius, inşaatçıların Napoli’deki Pozzuoli şehrinden gelen volkanik külü kullanmalarını tavsiye etmektedir. 

Roma betonunun özellikleriyle ilgili yapılan araştırmalar birçok soruyu yanıtlamaya hizmet etmiş olsa da, bu malzemenin hayatta kaldığı uzun süre boyunca nasıl değiştiği hakkında henüz çok şey bilinmiyor. Romalıların en etkileyici beton mü­hendisliği eseri Roma’daki Pantheonun kub­besidir. Bugün hala ayakta duran kubbe 2000 yaşındadır ve hala dünyadaki en büyük desteksiz beton kubbedir. Detaylar için: Roma Betonu Neden Günümüz Betonlarından Daha Güçlüdür?

Bağdat pili: bu antik teknoloji ilkel bir pil mi?

Bağdat Pili 2000 yıl öncesine ait olduğu kabul edilen, kilden yapılı 14 santimetre uzunluğundaki bir çömlektir. Bu düzenek, içine konulan sıvının özelliğine göre düşük dozlarda elektrik üretme özelliğine sahiptir. Dünyanın hiçbir yerinde böylesi objeler bulunmaması sebebiyle, buluntunun bir pil olabileceği iddiası bazı çevrelerce bir sahte bilim ürünü olarak ele alınır. Bazı çevreler ise Bağdat pilinin bazı objeleri akım ile kaplamak yani elektro-kaplama amaçlı kullanıldığını düşünmektedir.

Bu teori, geniş çapta kabul görse de, şu ana kadar aynı zaman periyoduna ve bölgeye ait elektrolizle kaplanmış hiçbir nesne keşfedilmediği için geçerli değil. Kimi bilim insanları da bu antik teknoloji düzeneğinin elektrik yükü ileterek ağrıyı hafifletebilen yerel bir analjezik olarak işlev gördüğünü öne sürmektedir.

Sonuç olarak Bağdat Pilinin tam olarak ne için üretildiği konusunda kesin bilgi sahibi değiliz. 2003 yılında Amerika’nın Irak işgalini izleyen dönemde Irak Ulusal Müzesi’nin yağmalanması sonucu, burada saklanan Bağdat pili kayıplara karışmıştır. Henüz nerede olduğu bilinmemektedir. Detaylar burada: Bağdat Pili: 2000 Yıllık Akıl Karıştıran Bir Düzenek


Kaynaklar ve ileri okumalar: Ancient technology that was centuries ahead of its time. Yayınlanma tarihi: 19 Mayıs 2022; Bağlantı: https://bigthink.com/the-past/examples-ancient-technology/?

Matematiksel

Sibel Çağlar

Temel eğitimimi Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladım. Devamında Marmara Üniversitesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümünü bitirdim. Çeşitli özel okullarda edindiğim öğretmenlik deneyiminin ardından matematiksel.org web sitesini kurdum. O günden bugüne içerik üretmeye devam ediyorum.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir