Mühendislik ve Teknoloji

Castle Bravo Ve Daha Fazlası: Nükleer Denemeler Marshall Adalarının Kaderini Nasıl Değiştirdi?

Araştırmalar 2035 yılına kadar Marshall Adaları’nın bir kısmının sular altında kalacağını öngörüyor. Geriye kalan kısımda yaşayanlar da, yeraltı suları tuzlu su ile kirleneceği için artık içme suyuna sahip olamayacaklar. Sonuç olarak Marshall adası halkı anavatanlarından uzağa göç etmek zorunda kalacaklar. Ancak bu onlar için çok da yeni bir durum değil.

Marshall Adalar

1954 yılında Amerikalı bilim insanlarından oluşan bir grup, dünyanın sonunu getirebilecek bir makine yapmakla bambaşka bir çağ başlattıklarını anladılar. Gruptaki bazı bilim insanları bu an için uyarıda bulunmuşlardı. Bu kişiler Enrico Fermi ve Isidor Rabi idi ve kendileri bu makineyi “şeytan işi” olarak isimlendirmişlerdi. Ancak çabaları sonuç vermeyecekti. Bu makine bir hidrojen bombasıydı ve Castle Bravo takma adı ile isimlendiriliyordu.

İnsanlar Marshall Adalarından en az 2000 yıldır yaşıyorlardı. Ancak adalar, 19. yüzyılda sömürge yönetimi altına girmiş ve ABD, 2. Dünya Savaşı sırasında adaları ele geçirmişti. Adalar gözlerden uzak bir konumdaydı. Bu da 1946’dan 1958’e kadar Amerika Birleşik Devletlerinin, insanların yaşadığı Bikini ve Enewetak Mercan Adaları’nda 67 nükleer silahı test etmesine olanak sağlayacaktı.

Marshall Adalarının konumu

Bu denemeler adaya zehir saçarken yerel nüfusun tekrar tekrar yer değiştirmesine neden oldu. Bir çok kişi testlerden kaynaklanan nükleer serpinti nedeni ile hasta oldu. Radyasyona maruz kalan Marshalllılarda radyasyon zehirlenmesi, doğum kusurları, lösemi, tiroid ve diğer kanserler yaygınlaştı.

Adalılar kısa bir süre sonra evlerine dönebileceklerini düşünüyorlardı. Ne yazık ki bu mümkün olmayacaktı. Bikini mercan adası sakinleri, 1946’daki Crossroads Operasyonu nükleer silah testinden önce tahliye edilirken.

Marshall Adaları 1986’da egemenlik kazandı. Ancak ABD, Marshall topraklarını ve sularını askeri faaliyetler için kullanma hakkı da dahil olmak üzere yetki ve sorumluluğu hala elinde tutuyor. Günümüzde Marshall Adaları’nın özellikle Bikini ve Enewetak atollerinin Çernobil ve Fukushima’dan daha radyoaktif olduğunu biliyoruz. Çünkü  1954’te Bikini Adası‘na atılan “Castle Bravo” bombası, İkinci Dünya Savaşında atılan bombalardan bin kat daha güçlüydü.

Castle Bravo bombası neden bu kadar güçlüydü?

1940’ların sonlarında Sovyetler Birliği’nin de fisyon cihazları geliştirmesinin ardından ABD, termonükleer silahlar veya hidrojen bombaları olarak bilinen yeni teknolojiler üzerinde çalışmaya başladı. Termonükleer silahlar, patlayıcı güçlerinin çoğunun, atomların bölünmesinin aksine, hafif atom çekirdeklerinin birbirine bağlanması olan nükleer füzyondan alır.

Dünya’da bugüne kadar üretilen en büyük ve en etkili nükleer bomba olan Çar Bombasıdır. RDS-220 veya RDS-202 olarak da adlandırılan bu bomba Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği liderlerinden Nikita Kruşçev’in emri ile üretilmiştir. Bu bomba 30 Ekim 1961’de test edilmiş bir hidrojen füzyon bombasıdır. 

İki temel nükleer silah türü vardır: fisyon silahları ve füzyon silahları. İlk olarak 2. Dünya Savaşı sırasında Manhattan Projesi kapsamında geliştirilen fisyon cihazları ( atom bombası), ağır atomların çekirdeklerini parçalayarak patlama yaratır. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki’sine atılarak yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan bombalar bu türdendi.

Termonükleer cihazların patlayıcı gücü, fisyon cihazlarınınkini gölgede bırakacaktır. Amerika Birleşik Devletleri tarafından test edilen en güçlü saf fisyon cihazı, 500 kilotonluk bir silah olan Ivy King’di. Bu bomba, İkinci Dünya Savaşı sonunda Nagazaki’ye atılan atom bombasından 25 kat daha güçlüydü. Ancak Ivy King, 15 megatonluk gücüyle ABD tarafından test edilen en büyük hidrojen bombası olan Castle Bravo’nun yanında sönük kalacaktı.

Ivy King’in patlaması. Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı

En Büyük Nükleer Bombalardan Biri: Castle Bravo Bombası

Kesin teknik ayrıntılar son derece gizli kalsa da, temel iki aşamalı termonükleer silah tasarımı 1950’lerin başında Edward Teller ve Stanislaw Ulam tarafından ortaya konuldu. Gücü çok daha az olan atom bombasının aksine bu hidrojen bombası saniyenin milyonda biri kadar kısa bir sürede reaksiyon gösterecek şekilde tasarlanmıştı. Böylece hidrojen izotoplarının füzyon denilen zincirleme bir nükleer reaksiyon meydana getirerek potansiyel olarak sonsuz miktarda güç ya da verim ortaya koyması sağlanmıştı.

Sonunda denizde ve uzaklarda dünyanın en büyük nükleer ateş topu gökyüzünü aydınlattı. Ancak 6 megaton olması öngörülen patlama kontrolden çıkmıştı. Castle Bravo, 15 megatonluk bir patlama oldu. Patlamanın bu kadar büyük olabileceği hiç kimsenin aklına gelmemişti. Sonunda nihayet mantar bulutunun hızla büyümesi yavaşlamaya başladı ve dünyanın sonunu getirdiklerinden endişe eden bilim insanları rahat bir nefes almayı başardı.

Altmış saniye içinde mantar bulutunun tepe noktası on beş kilometreyi aşmıştı.

Castle Bravo, benzeri görülmemiş bir imha silahıydı. Onu tasarlayan bilim insanlarının hesapladığından %250 daha güçlüydü. Zamanla Castle Bravo, tarihin en kötü radyolojik felaketi olarak bilinecekti. Radyoaktif kirlenme o kadar geniş bir alana yayıldı ki, patlamadan iki gün sonra donanma, Rongelap, Rongerik, Ailinginae ve Utirik atollerini tahliye etti. Oralarda yaşayan adalıların çoğu radyoaktif toza maruz kalmıştı.

Marshall Adaları, Okyanusya’da dörde ayrılan bölümlerden biri olan Mikronezya’da yer alır.

Castle Bravo, ABD’nin bir dizi hidrojen bombası denemelerinin sadece ilkiydi. Ancak Marshall adalarında olan biten bu denemelerden tüm dünya habersizdi. Fiziksel radyoaktif kalıntı haritası on yıllarca gizli kaldı. Ancak Castle Bravo bombasına ilişkin tırmanan uluslararası öfke sonunda detaylara kısmen erişmemize olanak sağladı.

Günümüzde en yüksek radyasyon seviyesine halen Bikini Adası civarında rastlanmaktadır. Bikini Mercan Adası’ndaki nükleer testler resmen 1958’de sona ermiş olsa da, yüksek radyasyon seviyeleri nedeniyle ada sakinleri bir daha evlerine dönememiştir.

Sonuç olarak

1977’de Birleşik Devletler atollerde kalan radyoaktif atıkları temizlemeye başladı. Runit Adası’ndaki düzinelerce nükleer patlamadan birinin yarattığı devasa bir kratere yaklaşık 73 bin metreküp radyoaktif toprak gömüldü. Nükleer atıklar üzerine, ABD geçici bir muhafaza olarak kalın bir beton kapak inşa etti. Ancak 40 yıldır geçici olan bu kapağın yerine henüz kalıcı bir çalışma yapılmadı.


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Deniz Kartal

Uludağ Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Mezunu, Uzun yıllar IT sektöründe çalıştı, GSM sektöründe teknoloji danışmanlığı, ulusal gazetelerde teknik yöneticilik yaptı. Dunyalilar.org kurucu editörlerinden biridir. Seyahat etmeyi, araştırmayı, yazmayı ve okumayı sever.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu