Kendimizi Geliştirelim

Yaratıcı Düşünce Nedir? Nasıl Harekete Geçirilir?

Yaratıcılığa ve yaratıcı insanlara insanlık tarihi boyunca merak, saygı ve hayranlık duyulmuştur. Bu insanlar merakın çocuksu durumu ile ilişkili kalabilmişlerdir. Peki bunu nasıl yapabiliyorlardı? Daha yaratıcı olmayı nasıl öğrenebiliriz? Yaratıcı fikirlerin ansızın geldiği söylenir. Peki yaratıcı düşünce tam olarak nereden geliyor?

Yüzde yüz cevapları elbette bizler de bilmiyoruz. Sonuçta yaratıcılık için elimizde kesin bir reçete yok. Bırakın reçeteyi, yaratıcılığın tanımını bile yapmak kolay değil. Ancak kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki yaratıcılığın çok önemli olduğu bir çağda yaşıyoruz.

Üstelik biliyoruz ki yaratıcı insanların çoğu bu beceriye doğuştan sahip değillerdi. Ayrıca yaratıcı düşüncenin izlerini yaşamının ilk beş yılında tüm çocuklarda görmek mümkündür. Kısacası yaratcıcı olmak için hepimizin bir potansiyeli var. Bu konuda sizlere bazı önerilerimiz olsun.

Yaratıcı Düşünce Nasıl Ortaya Çıkar?

1. Yanal Düşünme

Yaratıcı Düşünce Nedir?

İlk olarak 1967’de Edward de Bono tarafından ortaya atılan bir terim olan yanal düşünme, bir kişinin tümdengelim veya mantıksal yollarla ulaşılamayan çözümleri hayal ederek sorunları çözme kapasitesini ifade eder.

Bu, yaratıcılığın özüdür ve tüm organizasyonlar değişim zamanlarında bundan yararlanır. Yanal düşünme açık seçik bilineni çöpe atar ve geleneksel düşünce tarzını geride bırakır. Yanal düşünme yöntemini öğrenen bireyler bulundukları topluluklarda diğer bireylere göre problem çözmede daha başarılı insanlar olurlar.

Örneğin elektrik faturanız şişkin geliyorsa en kestirme mantıksal çözüm, ihtiyaç duymadığınız ampulleri söndürmektir. Yanal düşünmeyse bunun yerine aşırı güç tüketen ışıklandırma ve ev aletlerini, enerji tasarrufu yapanlarla değiştirmenizi önerir.

Aynı zamanda “Benim buna gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusunu sormanızı sağlar. Yanal düşünme esnasında, alışkın olduğumuz normal mantıksal çıkarım sürecinde harcadığımızdan daha fazla enerji harcıyor olabiliriz. Ancak elde edilen sonuç harcanan enerjiye değecektir.

2- Zihninizi Serbest Bırakın

Yaratıcı Düşünce Nedir?

Bir araştırmada, neden hepimizin kitap yazamadığı ya da çığır açan fikirler ortaya koyup milyarder olamadığına dair bazı cevaplara ulaştık. Araştırmaya dâhil olan gönüllülerin ölçümleri, zihinlerini boşaltıp, hiçbir şey üzerinde düşünmedikleri zamanlarda beyinlerinin sağ yarımküresindeki temporal lobda aktivite artışı olduğunu gösterdi. Bu, yaratıcı düşünce mekanizmasının devreye girdiği anlamına geliyordu.

Belirli bir konu üzerinde mantıksal düşünme yetisini harekete geçtiği anda ise aktivite zayıflıyordu. Araştırmanın sonucunda anladık ki beyindeki düşünce aktivitesini azalttığımızda daha iyi odaklanıp “yaratıcı düşünme evresine” geçiş yapabiliyoruz. Diğer taraftan benzeri araştırmaların ortaya koyduğu çarpıcı bir gerçek daha var.

Yaratıcı fikirler, konu hakkında her türlü veriye sahip beyinlerden çıkıyor. Yani üzerinde çalıştığımız şey ne olursa olsun, bilgi ve deneyimlerimizin birikimiyle harekete geçirildiğine hiç şüphe yok. Ayrıca şaşırtıcı olarak Rose Zacks ve Mareike Wieth tarafından yürütülen başka bir araştırma en yaratıcı fikirleri günün en yorgun olduğumuz anlarında ortaya çıkarabileceğimizi gösterdi. Bu durumda sabahları erken uyanan biri için, uykunuzun bastırdığı gece saatleri yaratıcı düşüncelerin ortaya çıkacağı en ideal zaman dilimi olur.

3- Zihnin akış halini kullanın.

Yaratıcı Düşünce Nedir?

Trans hali olarak da bilinen akış, bütünüyle tek bir aktiviteye odaklandığımız durumlarda beliriyor. Böyle durumlarda odaklanılan durumla ilgili tüm beceriler en üst seviyede gerçekleştiriliyor. Akış deneyimi için önemli olan yaptığımız aktiviteden keyif alıyor olmamız.

Bu aktivitenin zorluk seviyesi arttığında, başarmak için kullanılan becerilerin düzeyi de artırılmak zorunda. Hatta becerilerimizi zorlayacak kadar ileri seviyeye ulaşmışsak akış halini sürdürmek için yeni beceriler geliştirmeye başlıyoruz.

Araştırmalar, kendimizi akış hali deneyimine ne kadar açarsak, ortaya çıkma sıklığının o oranda arttığını gösterdi. Ancak o esnada beliren yaratıcı düşünce ve çözümleri uygulamaya geçirmek de son derece önemli.

Beynimiz dikkat için iki farklı yöntem kullanır. Bunlardan biri belirli bir görevle meşgul olup sadece ona odaklandığımız andaki nöral ağ yapısı, diğeriyse hayal kurarken ya da dalıp gittiğimizde beliren ağdır. Bilişsel psikolog Daniel Levitin ve nörobilim profesörü Vinod Menon’un çalışmaları, beynin bu iki evre arasında gidip gelmesini sağlayan şalterin insular kortex adlı birimde olduğunu işaret ediyor. Bu minicik birim tahterevallinin hangi ucunu havaya kaldırmak istiyorsa, diğer tarafına baskı yapıp indiriyor.

Çok sık devreye girip, sürekli bir evreden diğerine geçtiğindeyse zihinsel yorgunluk ve sersemlik hissine sebep oluyor. “Daha üretken ve yaratıcı olup. enerjiyi de verimli kullanmak istiyorsanız günü dilimlere bölüp belirli aktiviteleri sadece kendine özgü diliminde gerçekleştirin” diyor Daniel Levitin. Örneğin sosyal medyanın tüm gün dikkatinizi dağıtmasına izin vermeyin; günün belirli saatlerinde kontrol edip, geri kalan zamanda uzak durun. Satranç oynamanın bir çok faydası olduğunu zaten biliyorduk. Ancak satranç akış haline geçmek için iyi bir araçtır.

4- Yeni Deneyimlere Açık Olun

Yaratıcı Düşünce Nedir?

Güzel fikirler üretebilmek için dünyaya ve yaşama bakışımızı genişletmek zorundayız. Bunun için en iyi yollardan biri yeni deneyimlere açık olmaktır. Bilmediğiniz bir konuda kurs almak, yabancı bir dil öğrenmek, hafta sonları arkadaşlarınızla doğa yürüyüşüne katılmak ya da kamp yapmak, bir enstrümanla uğraşmak, farklı görüşlere sahip insanların kitaplarını okumak ya da konser ve sergi gibi kültürel aktivitelere katılmak hayatın hiç bilmediğiniz yönleriyle tanışmanızı sağlayacaktır.

Ayrıca başkaları konuşurken cevap vermeyi ya da muhabbete katılmayı beklemek yerine, zihni bu telaştan uzaklaştırıp gerçekten dinleyin. Bu da yeni deneyimlere açık olmanıza yardımcı olur. ( Göz atmanızı öneririz: Sağ – Sol Beyin: Siz de Hangisi Baskın? Belki İkisi de Değil)

5. Kitaplara Saldırın

kitap, bilim

Yaratıcı düşünebilmek, özgün olmak ve zihninizi genişletip yeni fikirler üretmek istiyorsanız kitaplarla dost olmayı öğrenmek zorundasınız. Okumayı seven insanların ortak özelliği, hiç dinmeyen bir merakla, bıkıp usanmadan sorular soruyor olmalarıdır. Bu sorulara verilecek yanıtları da kitaplarda bulabilirsiniz. Ama sadece bilgi dağarcığınızı geliştirmek için okumayın. Örneğin kurgu edebiyat dalındaki kitaplar da başkalarının deneyimleriyle tanışmamızı sağlayacaktır.

6- Günlük Tutun

yanal düşünme

Düşüncelerinizi, o gün karşılaştığınız sorunları ya da bir anda aklınıza geliveren yaratıcı fikirleri kayıt altına alın. Bunun için en iyi çözüm günlük tutmaktır. Günlüğün tüm önemli detayları içermesi gerekiyor ki bir sonraki adımda size yardımcı olabilsin. Kaydını tuttuğunuz şeyler karşılaşılan bir sorunu dile getiriyorsa, ona daha yaratıcı bir çözüm bulabilirsiniz. Ya da tüm gün üzerinde düşünüp bulamadığınız cevaplara kavuşmanızı sağlayabilir.

Yapılan araştırmalar da günlük tutma alışkanlığının aktif belleği geliştirdiğini, stresi azalttığını, kan basıncını düşürdüğünü, zihni olumlu düşünmeye teşvik ettiğini ve hatta bağışıklık sistemini bile güçlendirdiğini gösteriyor bizlere…

7- Uzanın, Dinlenin

Yaratıcı Düşünce Nedir?

Ünlü yazar Truman Capote kendisini ‘yatay yazar” olarak tanımlamıştı. “Uzanmadığım zaman düşünemiyorum.” derdi. Araştırmacılar da bu durumu devamında onayladı. Uzanmak, yaratıcılığın baş düşmanı olan stresin seviyesini düşürür. Bunun sonucunda da beden ve zihin rahatlar.

Unutmayalım; Edward De Bono’nun dediği gibi “Yaratıcı düşünce mistik bir yetenek değildir. Bu öyle bir beceridir ki geliştirilebilir ve eğitilebilir.” Yazının devamında göz atmak isterseniz: Salvador Dali’nin Kısa Süreli Uyku Tekniği İle Yaratıcılığınızı Arttırın


Kaynaklar ve İleri okumalar için:

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu