
Günümüzde Adam Smith’i politik ekonomide dönüm noktası olarak kabul edilen kitabı Ulusların Zenginliği ile tanırız. Bunun neticesinde de onu önce bir ekonomist, sonra bir filozof olarak kabul ederiz.
Ancak aslında onun yaşamı boyunca ‘ekonomi’ bir meslek ya da bir disiplin olarak henüz kabul edilmemekteydi. Bu nedenle Smith kendisini bir çok şeyin yanı sıra bir edebiyatçı olarak görüyordu. İngiliz edebiyatının akademik çalışmasına öncülük etti; yazı ve retorik sanatları üzerine dersler verdi; ve en güçlü retorik aracını – onun sloganı ve ekonomide en fazla kullanılan metaforu haline gelen görünmez eli- Shakespeare’den aldı.
Smith, Shakespeare’den tam olarak bir asır sonra doğdu. 1762 ve 1763’te Smith, Glasgow Üniversitesi’nde Shakespeare ve diğer önemli yazarlar hakkında bir dizi konferans verdi. Görünmez el ifadesini, günümüzdeki anlamında çok uzak bir yerde, Macbeth’in sözleri arasında buldu.

Metaforlar bir şeyin benzerliği olan başka bir şeye benzetilmesidir. Bir çok zamanda metaforlar anlatımımızı güçlendirmeye yarar. Ancak bağlamdan koptuğu zaman metaforlar yanlış anlaşılmalara da neden olabilir.
Bunun bir örneğine Adam Smith’in görünmez el metaforunda rastlarız. Örneğin Astronomi ile ilgili kitabında karşımıza çıkan görünmez el aslında Tanrının eli anlamında kullanılmıştı. Günümüzde kullandığımız anlamı ile hiç bir ilgisi yoktu.
Shakespeare’in kültürel dünyamızdaki etkileri Smith’in zamanında hala taze ve güçlüydü. Matematikçi ve astrolog John Dee, filozof Sir Francis Bacon ve kaşif Sir Francis Drake gibi Shakespeare çağdaşları, Smith’i ve İskoç Aydınlanmasının diğer itici güçlerini güçlü bir şekilde etkiledi.
Hollandalı ünlü hukukçu Hugo Grotius tarafından kaleme alınan Savaş ve Barış Hukuku isimli kitap ise çalışmaları için önemli bir kaynaktı. Sonuçta Shakespeare Adam Smith’i, onun fikirleri de sonrasında kapitalizmin doğasını etkiledi.
Günümüzde Görünmez El Nedir?

Artık görünmez el ile çok daha genel bir şey kastedilmektedir. Görünmez el, bir anlamda, “doğal” bir düzendir. Her insan, kendi hâline terkedilirse, sâdece kendi amaçlarını gerçekleştirmekle kalmayacak, ortak iyiyi de gerçekleştirecektir.
Hatta, Smith’e göre, ortak iyinin plânlı modellerden çok kendiliğinden davranışlar tarafından gerçekleştirilmesi mümkündür. Görünmez elin en çok çalıştığı sistem serbest piyasadır. Bu bağlamda görünmez el bir yerde arz-talep kanunun kısa adıdır.
Bu iki etkenin toplumun tümüne nasıl fayda sağladığını açıklar. Görünmez el, herhangi bir gözlemlenebilir müdahale olmasa bile, serbest piyasaların arz ve talebinde bir dengeye geleceğini ifade eder.
Ekonominin temelinde ve insan ilişkilerinin en derinlerinde arz ve talep kanunu yatar. Bu iki gücün etkileşimi, dükkanlardaki ürünlerin fiyatını, bir şirketin elde ettiği kârı ve kimilerinin zenginleşirken, diğerinin nasıl yoksullaştığını belirler.
Arz ve talep kanunu, süpermarketlerin neden yüksek kalite sucuğu, sıradan marka sucuğa göre pahalıya sattığını, bilgisayar şirketlerinin, sırf rengini değiştirdiği dizüstü bilgisayarlar için neden ekstra ücret talep edebildiğini açıklar.

Talep, insanların bir satıcıdan belli bir fiyata almaya razı oldukları ürün veya hizmettir. Ancak fiyat arttıkça, daha az sayıda satın almaya başlar. Sonunda da almayı tamamen bırakır. Arz ise, bir satıcının belli bir fiyata satmaya razı olduğu ürün veya hizmet miktarıdır.
Fiyat ne kadar düşükse, satıcı o kadar az mal satmak ister, çünkü onları üretmek için belli bir para ve zaman harcamıştır. Buna istisna bir durum için göz atmak isterseniz: Giffen Paradoksu: Fiyatlar Arttıkça Daha Çok Satın Alma Durumu
Görünmez İle İlgili Örnekler
Bir firmanın ekmek için çok yüksek bir fiyat talep ettiğini varsayalım. Bu, başka bir fırıncıyı daha düşük bir fiyata ekmek satmaya teşvik eder. Tüketiciler de doğal olarak yüksek maliyetli ekmek yerine düşük maliyetli ekmeği satın almaya başlar.
Bu rekabetçi baskı, arz ve talep arasında bir denge sağlanana kadar fiyatın düşeceği anlamına gelir. Sonucunda da piyasa fiyatı, firmaların ve tedariklerin tüm eylemlerinden otomatik olarak oluşacaktır.
Bir mucidi ele alalım. Kendisi piyasadakilerden daha etkili, uzun ömürlü ve parlak yeni bir ampul tasarlamış. Bu ürün toplumun tümüne yarayacak. Hem ampul üreticileri için istihdam yaratacak hem de ürünü satın alanların hayatlarını aydınlatacak. Ampul için talep olmasaydı kimse ona para ödemezdi. Bu durumda görünmez el, böyle bir hataya düştüğü için onu cezalandırmış olurdu.
Ancak yaptığı şey başarılı olursa bu sefer de başkaları daha parlak bir ampul tasarlayarak ondan daha çok para kazanmaya çalışacaktır. Onlar da zenginleşmeye başlar. Fakat görünmez el yine işin içine girecektir. Bu sefer de ilk ampul üreticimiz fiyat düşürerek rakiplerinden fazla satmaya çalışacaktır.

Sonucunda bu kişi aslında kendi çıkarına göre hareket eder, toplumun çıkarını düşünmez, ama sonuç beklenmedik biçimde herkese fayda getirir. Görünmez el kuramı bir anlamda, matematikte iki negatif değerin pozitif değer etmesine benzer. Sadece bir kişi kendi çıkarını kovalasa ve diğer herkes fedakar davransa, toplumun ihtiyaçları karşılanamaz.
Oyun Teorisi İle Ekonominin Bağlantısı Nedir?
Görünmez el teorisi özellikle sadeliği ile ikna edicidir. Konu ile ilgili de pek çok örnek verilebilir. Ancak, bu teori, Smith’in iddia ettiği gibi, insanın ekonomik refahını maksimize etmeye gerçekten yarar mı? Bu noktada işin içine bir de Oyun teorisi karışır.
Mahkum ikilemi Oyun Teorisinde çok ünlü bir paradokstur. Bu paradoks basit bir durumda, bilinçli bir şekilde hareket eden, her ikisi de refahlarını en üst düzeye çıkarmaya çalışan ve gereksiz yere kötü sonuçlara yol açan seçimler yapan iki kişiyi tanımlar. Süreç şu biçimde işler.

Bir suça ortak olduklarından şüphelenilen iki kişi, birbirleriyle iletişim kurmadan ayrı hücrelerde tutuklu olarak tutulmaktadır. Polis mahkumlara, itiraf etmezlerse her birinin iki yıl hapis cezasına çarptırılacağını söyler.
Hapis cezası sadece bireysel olarak nasıl davrandıklarına göre değil, ortak olarak nasıl davrandıklarına da bağlı olacaktır. Çünkü biri itiraf eder de diğeri etmezse polis itirafçıyı serbest bırakacak, diğerini de 5 yıl hapse yollayacaktır. Eğer iki mahkum birden itiraf ederse de; bu durumda her ikisi için de üç yıl hapis cezası istenecektir.
Bu durumdaki bir mahkum ne yapmalıdır? Diğer mahkumun itiraf etmediğini varsayalım. O zaman en iyi şey itiraf etmektir. Diğer mahkûm itiraf etse bile, bu daha iyi olacak. Ancak bir sorun var. Her iki mahkûm da muhtemelen böyle akıl yürütecek, bu yüzden ikisi de itiraf edecek ve sonunda üç yıllık hapis cezalarına çarptırılacaklar.
Mahkum İkileminin Ekonomi İle İlişkisi Nedir?
Mahkum İkilemi’nin Smith’in Görünmez El teorisiyle ilgisini, mahkumları aralarında yaptıkları bir sözleşmeye sadık kalmaları ya da temerrüde düşmeleri ( birbirlerine ihanet etme) arasında karar vermeleri istenen kişiler olarak düşünürseniz ilişkiyi görebilirsiniz.
İki kişi karşılıklı çıkarları doğrultusunda anlaştıklarında benzer bir ikilem ile karşı karşıya kalır. Her biri diğerinin davranışından endişe duyar. Sonuçta da hatalı kararlar alınır. İşte bu ve bu gibi konular çerçevesinde ekonomik sistemlerin nasıl çalıştığı ve bunları geliştirmek için neler yapılabileceği, ekonomistler için popüler bir araştırma alanıdır. Detaylar için: Oyun Teorisi Bilmeniz, Doğru Adımlar Atmanızı Sağlayabilir!
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Adam Smith and the invisible hand; Yayınlanma tarihi: 1 Mart 2001; Bağlantı: https://plus.maths.org/
- The invisible hand; Bağlantı: https://www.economicshelp.org/
- Shakespeare’s Invisible Hand in Economics; Yayınlanma tarihi: 2 Ekim 2014; Bağlantı: https://bigthink.com/
- How the Invisible Hand of William Shakespeare Influenced Adam Smith; Yayınlanma tarihi: 9 Nisan 2019; Bağlantı: https://www.smithsonianmag.com/
Matematiksel