
Kabul edelim. Hepimiz yanılmaktan nefret ederiz. Ayrıca tutarsız olmaktan da nefret ederiz. Bir anda bir şeyden yanaysanız ve sonra farklı bir zamanda ona karşıysanız ve sonrasında da biri sizin bunu fark etmenizi sağlarsa kendinizi rahatsız hissedersiniz. Sonuçta fikrinizi değiştirdiğinizi veya daha önce söyledikleriniz konusunda yanıldığınızı söylemek belirli bir karakter gücü gerektirir. Ancak ne yazık ki çoğu insan bu kadar güçlü değildir.
Bu nedenle insanlar bir şeye inandıklarında, inançlarının yanlış olduğuna dair inkar edilemez kanıtlar sunulsa bile, inanmaya devam etmek isterler. Çelişkili kanıtlarla karşı karşıya kalsalar bile, inançlarına daha sıkı sarılırlar. Bilişsel çelişki ya da bilişsel uyumsuzluk olarak bilinen bu durum, Leon Festinger adlı bir sosyal psikolog tarafından açıklanmıştır.

Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramı Nedir?
Herkes bir dereceye kadar bilişsel çelişki yaşar, ancak bazen bu bilişsel çelişki sağlıksız davranışlara veya kötü kararlara katkıda bulunur. Buna bir örnek olarak verebileceğimiz, Festinger’in çalışmalarına ilham veren trajikomik olay ise 1954 yılında geçer.
Eylül ayı sonlarında Amerika’daki gazeteler kötü haberler vermişti. 21 Aralık sabahı, bir tufan olacak ve kuzey kutbundan, Meksika Körfezi’ne kadar uzanan bir içdeniz oluşacaktı. Benzer felaketler dünyanın büyük bölümünü mahvedecek, bunun sonucunda da gezegendeki insanların çoğu ölecekti. Bu felaketten de sadece inananlar sağ kurtulacaktı.
Medya bu kehaneti dalga geçerek verdiyse de haber, Minnesota Üniversitesi’nde genç bir psikoloji profesörü olan Leon Festinger’in ilgisini çekmişti. Bu duyuruyu yapan Dorothy Martin isimli bir kadındı. Bu kadının da kendi kehanetine, küçük bir mürit grubuyla birlikte yürekten inandığı ortadaydı. Kadın, Arayanlar (Seekers)” olarak adlandırılan tarikata mensuptu. Festinger bu grubu incelemeye karar verdi.

Hemen bir kaç arkadaşını ikna edip mürit numarası yaparak gruba dahil oldu. Böylece grup üyelerinin eylemlerini, mümkün olduğunca ayrıntılı olarak gözlemleyecek ve kaydedeceklerdi. Ve 21 Aralık’ta, dünya sona ermediğinde yanlarında olacaklardı. Bu sayede de tarikat üyelerinin gerçekleşmeyen kehanetler karşısında nasıl tepki verdiklerini tespit etmeleri mümkün olacaktı.
Festinger’in olayların nasıl sona ereceğine dair bir öngörüsü vardı. Teorisine göre inançlarının doğru olmadığının ortaya çıkması bile onların inançlarını zedelemeyecekti. Aksine daha da pekiştirecek ve gruba daha çok üye toplamaya zorlayacaktı.
Sonucunda körü körüne inanmışsanız yanıldığınızı kabul etmek o kadar kolay değildir. Böyle bir durumda, inanan başkalarını bulmayı deneyerek inancınızı pekiştirmeye çalışmak daha kolaydır. Bu sayede inandığınız şeyin yeniden doğru olma ihtimali olduğunu düşünmeye başlarsınız.
Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramını Nasıl İspatladı?

Gözlemci ekip, Martin’in müritleri içine ustalıkla sızdı. Gözlemciler inananların felsefesine uygun hikayeler uydurarak, gruba teker teker yaklaştılar ve kendilerini onlardan birisiymiş gibi lanse ettiler. Kız öğrencilerden biri rüyasında korkunç bir tufan gördüğünü ve ertesi gün uyandığında gazetelerde böyle bir kehaneti okuduğunu iddia etti.
Başka bir gözlemci de, çölde uzaylı benzeri bir yabancıyla tanıştığını söyledi. Aldatmaca işe yaramıştı, ancak ortaya başka bir problem çıktı. Gözlemcilerin böyle çılgınca öyküler yardımıyla toplu halde gruba katılmaları, müritlerin inançlarını beklendiği gibi büsbütün kuvvetlendirmişti. Bunun neticesinde Dorothy Martin hikayesini güçlendirmiş, işin içine artık uzaylıları da dahil etmişti.
Kendisine, Clarion gezegeninden mesajlar geldiğini iddia ediyordu. Mesajları transa geçerek alıyor ve uzaylıların bir kağıda yazı yazarken elini yönlendirmesine izin veriyordu.
21 Aralık’ta dünyanın büyük bir bölümü yok olacak ama uzaylılar önceden gelip onları yani gerçek inananları kurtaracaktı. Kurtarılma vaktini 21 Aralık gece yarısı olarak belirlemişti. Martin ve müritleri, ne kadar saçma sapan olursa olsun her şeye kolayca inanıyordu.
Bir Kehanet Boşa Çıkınca

Elbette beklediler, beklediler ama uzaylı falan gelmedi. Bu esnada araştırmacılar, uzay gemisinin gelmemesine karşı grubun tepkilerini anlamaya çalıştı. Bazı grup üyeleri hayal kırıklığına uğramış gibi etrafta anlamsızca dolaşıyorlardı. Herkesin kafası karışmıştı. Herkes neden hiçbir şey olmadığına dair Martin’den bir açıklama bekliyordu.
Ve Martin sonunda saat 04:45’te Clarion’dan bir mesajın geldiğini açıkladı. Bu açıklamaya göre grup dünyayı kurtarmıştı. Şimdi tüm insanlara mutluluk ve kurtuluşlarını anlatan bir “Noel Mesajı” yaymaları gerekiyordu.
Her şey tam da Festinger’in öngördüğü gibi gelişmişti. Kehanetin doğruluğunun kanıtlanamamış olması, ona inananların inançlarını zedelememişti. Aksine inançlarını daha da pekiştirmiş ve grubu yeni üyeler aramak üzere harekete geçirmişti. Kararlı üyelere göre olayın gerçekleşmemesi kendilerine verilen ikinci bir şanstır. Bu zamanda tarikata daha fazla taraftar toplamalı, daha fazla insanı kurtarmak için çaba sarf etmelidirler.
Daha önce Martin ve müritleri kamuoyundan uzak dururken, 21 Aralık sabahı kendilerini medyanın ilgisini çekmek üzere telefonlara sarılmış halde buldular. Martin, mesajlarının kaset kayıtlarını dağıttı. Bir basın bülteni yazdı. Daha sonra tüm grup, bahçede, hem komşularına mutluluk mesajını yaymak hem de son bir gayretle, uzay gemisini çağırabilme düşüncesiyle Noel şarkıları söylemeye başladılar.
Sonrasında, Leon Festinger (1957) bireyin inandığı şey ile bu inanca karşı çıkan bilginin tutarsızlığı nedeniyle ortaya çıkan ve psikolojik olarak rahatsız edici bir durum olan bilişsel çelişki teorisini tanımladı.
Kehanetinin doğru çıkmamasının ardından neler oldu?

Festinger’in araştırması, inançların nasıl dayanıklı olduğuna dair bizleri karamsarlığa sürükleyen bir ders veriyor. Daha önce hiç, önüne hangi gerçeği, kanıtı sürerseniz sürün fikrini değiştirmeyen biriyle tartışmaya girdiğiniz oldu mu? Dorothy Martin ve müritleri olayı, bize bununla boşuna uğraşmamak gerektiğini söyler. Çünkü inançlar yanlışlığı kanıtlansa bile ayakta kalır ve üstelik yanlışlığı kanıtlanınca daha da pekişir.
Festinger ve ekip arkadaşları, araştırmalarının sonuçları “Bir Kehanet Boşa Çıkınca” ( When Prophecy Fails) başlığı altında kaleme aldılar. Dorothy Martin ise kariyerini bir New Age peygamberi olarak sürdürdü. Adını Rahibe Thedra olarak değiştirdi ve orada “Abbey of the Seven Rays” adlı küçük bir dini merkez kurdu. Orada da sellerin basacağı ve okyanuslardan yeni bir Atlantis’in doğacağı kehanetlerinde bulunmayı sürdürdü. Neyse ki artık zamanı konusunda artık kesin bir tarih vermiyordu.
Yazının devamında göz atmak isterseniz: Geri Tepme Etkisi: İnsanları Düşüncelerinin Hatalı Olduğuna Neden İkna Edemezsiniz?
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Apocalypse Oak Park: Dorothy Martin, the Chicagoan Who Predicted the End of the World and Inspired the Theory of Cognitive Dissonance; https://www.chicagomag.com/
- When Prophecy Fails; https://en.wikipedia.org/
- What Is Cognitive Dissonance?; yayınlanma tarihi: 22 Temmuz 2020; Bağlantı: https://www.verywellmind.com/
Matematiksel