Gezegenin En Eski Renginden Barbie’nin Dünya’sına Pembe Rengin Serüveni
Bugün pembe deyince birçoğumuz kadınsı şeyler hayal ediyoruz. Ancak pembenin serüvenine baktığımızda bunlardan çok daha fazlası var.
Dünya’mız sayısız renkle dolu. Her birimizin de bu koca katalogdan favorisi olan renk ya da renkler var. Zevkler ve renkler tartışılmaz ama acaba gezegenimizin en sevdiği renk ne?
Aklınıza ilk olarak yeşil gelmiş olabilir. Çünkü bitki alemi gezegenimize öyle uyum sağlamıştır ki, neredeyse her yerde onları görmek mümkündür. Ancak bundan 1.1 milyar yıl önce her şey bambaşkaydı. Dünya’mız Barbie’nin dünyası gibi pembe renge aşıktı. 2018 yılında yapılan bir çalışma, Dünya’nın en eski renginin parlak pembe olabileceğini söylüyor.
Öncelikle, Batı Afrika’daki Sahra Çölü’nün altındaki kayalarda iyi korunmuş bakteri fosilleri bulundu. Bu bakterilerin içinde klorofil vardı. Klorofil, fotosentezin gerçekleşmesi için gerekli olan bir pigmenttir. Aynı zamanda gelişmiş bitkilere yeşil rengini verir. Fakat bu antik bakterilerde, asıl ismiyle siyanobakterilerde, klorofilin konsantre formu koyu kırmızı-koyu mor renktedir.
Siyanobakteri fosillerini incelemek için toz haline getiren araştırmacılar, parlak pembe bir renk elde etti. Bu renkli kalıntı, fotosentetik bakterilerin eskiden okyanuslara pembe rengi verdiğini gösteriyordu.
Elbette pembe rengin hikayesi bu kadar değil. Çünkü zamanla bu renk insanın kültürel yaşamında önemli rol oynadı. Gelin bu yazımızda pembenin hikayesinden bahsedelim.
Pembe İlk Çağlardan Beri Hayatımızda
İlk insanlar el değmemiş doğanın o harika renklerine hayrandılar. Bu renkler arasında elbette çiçeklerin ve Güneş’in batışının göğe verdiği o tatlı pembe renk de vardı. Bunun üzerine ilk insanlar pembeye hayranlık duymasının ötesine geçmeye karar vermiş olmalı. Çünkü yaklaşık 9000 yıl önce pembe rengi kıyafetlerinde kullanmaya başladılar.
And Dağları’nda yaşayan bu insanlar, demir oksit içeren aşı boyası kullanarak pembenin tonlarını elde ettiler. Bu boyayı da özel deri kıyafetleri için kullanıyorlardı.
İnsanlar bu pigmenti sadece kıyafetleri için kullanmıyorlardı. Hem Güneş’ten korunmak için hem de estetik açıdan bu pigmenti vücutlarının çeşitli yerlerine sürüyorlardı. Günümüzdeki makyaj uygulamalarına benzer biçimde dudakların ve yanakların aşı boyasıyla boyanması aşk ve güzellikle ilişkiliydi.
Sömürgecilikten Kozmetiğin ve Modanın Vazgeçilmez Rengine
Pembe renk her ne kadar tatlı bir renk olsa da, uğruna sömürgecilik yapılmış bir renktir. Kozmetikte pembe renge yoğun talep olması, Avrupa’yı sömürge faaliyetlerine itmişti. Örneğin Avrupalılar, Brezilya’daki ağaçların kırmızımsı öz suyundan pembe renk elde edebilmek için Brezilya’da korkunç bir ormansızlaştırma faaliyeti yürütmüştü. Ayrıca bu Keşif Çağı boyunca Orta ve Güney Amerika’da yaşayan bazı böceklerin karmin adı verilen pigmentlerini de kullanıyorlardı.
Neyse ki yıllar geçtikçe pembe “daha iyi niyetli bir moda çılgınlığına” dönüşmeye başladı. 18. yüzyılda kırmızı ve tonlarının daha erişilebilir hale gelmesiyle aristokratlar pembe sevgisini iyice abarttılar. Avrupa toplumunun bu üst tabaka insanları, kendilerini orta sınıftan ayırmak adına pastel tonları tercih etmeye başladı.
19. yüzyılın ortalarında sentetik boyaların ortaya çıkışıyla pembe daha da erişilebilir bir renk oldu. 1930’lara geldiğimizde ise pembe renk almış başını gidiyordu. Moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli sayesinde pembe, kadınların vazgeçilmez rengi olmuştu.
Pembe Renk Yeni Bir Anlam Daha Kazanıyor
Farklı cinsiyetteki iki bebeği yan yana getirdiğimizde hangisinin kız hangisinin erkek olduğunu anlamak çok kolay değildir. Tabi bunu günümüzde bebek kıyafetleri sayesinde anlayabiliyoruz. Ancak eskiden böyle değildi. Bu yüzden Birinci Dünya Savaşı yıllarında gazetelerde annelerin bebeklerine cinsiyetlerini belli eden kıyafetler giydirmesini tavsiye eden yazılar vardı. Ama hangi cinsiyete hangi renk giydirilmeliydi?
1927 yılında Time gazetesinde bebek giyim renkleri üzerine bir anket yapıldı. Bir grup erkek bebeklerin pembe giymesini savunurken diğerleri mavi giymesini savunuyordu. Kısaca tam bir fikir birliği yoktu. Fakat 1960’lara geldiğimizde kız bebeklere pembe, erkek bebeklere pastel mavi giydirme modası neredeyse oturmuştu.
İkinci Dünya Savaşı ile beraber Amerikan ailelerinde cinsiyet rollerinin belirginleştirilmesi amacıyla mavi-pembe renk ayrımı iyice kabul gördü. Aynı zamanda bu durumun bebek kıyafeti satan firmalar için de olumlu tarafları vardı.
Eskiden cinsiyet fark etmeksizin eski kıyafetler, bebeklere giydiriliyordu. Ancak renk ayrımıyla beraber anneler eski erkek bebek kıyafetlerini kız bebeklerine giydirmeyecekti. Bu da yeni bebek kıyafeti almak anlamına geliyordu. Bu yüzden firmalar bu toplumsal algıyı destekliyordu. ( Detaylar bu yazıda: Bir Zamanlar Erkekler Pembe Kızlar İse Mavi Giyiyordu)
Pembenin Karanlık Yüzü
Pembe, bazı gruplar tarafından uğursuzluk ve zayıflık demekti. Fakat bundan daha fazlası da vardı. 1920’lerde eşcinsellerin en özgür oldukları yer Almanya ve özellikle de Berlin’di. Ancak Adolf Hitler’in başa gelmesiyle birlikte bu durum değişti. Pembe renk toplama kamplarında eşcinselleri etiketlemek için kullanılıyordu.
Pembenin kötü anlamlara geldiği başka bir konu daha vardı: Siyaset. Özellikle Soğuk Savaş döneminde Amerika’da komünizme ilgi duyanlara pinko deniyordu. Kişinin komünist partilere üye olup olmamasının önemi yoktu. Önemli olan kişinin bu fikre sempatisinin olmasıydı.
Pinko sözcüğü aslında kişiyi aşağılayıcı bir ifadedir. Terimin kökenleri İngilizce pink kelimesine dayanır. Komünizme sempatisi olanlara pinko denmesinin sebebi, pembenin kırmızının daha açık bir tonu olmasıdır. Böylece bu terim komünizmin daha hafif versiyonu olan sosyalizm destekçilerini ayırt etmeye de yarıyordu.
Sonuç Olarak;
Bugün pembe deyince birçoğumuz tatlı, zararsız, kadınsı şeyler hayal ediyoruz. Ancak pembenin serüvenine baktığımızda bunlardan çok daha fazlası var. Belki de buna “insanlığın pembeyle olan serüveni” demeliyiz. Çünkü sonuçta pembe pembedir. Biz ona ne anlam yüklersek pembe de o olur. O yüzden çok takılmamak lazım.
Kaynaklar ve İleri Okumalar
- Scientists discover world’s oldest colour – bright pink ; Bağlantı: Scientists discover world’s oldest colour – bright pink | Science | The Guardian ; Yayınlanma tarihi: 9 Temmuz 2018
- Earth’s Oldest Color Dates Back More Than 1 Billion Years ; Bağlantı: Earth’s Oldest Color Dates Back More Than 1 Billion Years | Live Science ; Yayınlanma tarihi: 10 Temmuz 2018
- Barbie’s signature pink may be Earth’s oldest color. Here’s how it took over the world. ; Bağlantı: Barbie’s signature pink may be Earth’s oldest color. Here’s how it took over the world. (nationalgeographic.com) ; Yayınlanma tarihi: 21 Temmuz 2023
- N. Gueneli et al. 1.1-billion-year-old porphyrins establish a marine ecosystem dominated by bacterial primary producers ; doi: https://doi.org/10.1073/pnas.180386611
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel