Toplum ve Yaşam

İnsanlar Neden İtaat Eder? Milgram Deneyi Bize Otoritenin Gücünü Anımsatıyor

İtaat, bir otorite figürü tarafından verilen emirleri veya talimatları yerine getirmek anlamına gelen bir insan davranışıdır. Bu otorite figürü, sizden üstte ve sorumlu olduğunuz herhangi biridir. Bu tür dinamikler genellikle ebeveyn-çocuk, öğretmen-öğrenci, patron-çalışan arasında ortaya çıkar. Milgram deneyleri; itaat etmenin ne kadar güçlü bir dürtü olduğunu gözler önüne seren deneylerdir.

İkinci Dünya Savaşı bitiminde ahlak, itaatin gücü ve otorite figürleri hakkında birçok soru gündeme gelmişti. Sonucunda soykırımlar, işkenceler, toplama kampları gerçekleşirken bu tek bir zihnin hastalıklı ürünü olarak ortaya çıkmamıştı. Otoriteye tam itaat etmiş milyonlarca insan da bu katliamlarda aktif bir biçimde yer almıştı. Savaşın bitiminde bilim insanları bu durumun nedenini anlamak isteyeceklerdi. Bu dönemde Yale Üniversitesi’nden sosyal psikolog Stanley Milgram, bir deney yaptı (1963).

Stanley Milgram, Yahudi bir işçi ailesinin üç çocuğundan ikincisi olarak 15 Ağustos 1933’te New York-Bronx’ta dünyaya gelmişti. Lisansüstü çalışmaları sırasında da, sosyal gruplarda uyumla ilgilenen Solomon Asch’ın araştırma asistanı olur.

Deneyin çıkış noktası Yahudi soykırımında yer alanların suçu üstlenmeyip, sadece kendilerine denileni yaptıklarını söylemeleri olmuştu. Yani “Ben emir kuluyum” tarzı bir savunmaya geçmişler ve suçlu olmadıklarını öne sürmüşlerdi. Stanley Milgram, birisine zarar vermeyi içeriyor olsa bile, katılımcıların emirlere ne ölçüde itaat edeceklerini bilmek istiyordu.

Stanley Milgram’ın itaat deneyleri, otoriteyi anlamaya yönelik sosyokültürel oluşumları da dikkate alan son derece etkili ve aynı zamanda tartışmalı sosyal psikoloji temelli deneylerdir ve kişilerin durumsal uyma davranışını ölçmeyi amaçlar.

Milgram deneyinin temel unsurlarından biri olan ve günlük hayatımızda bizim farkında olmadan itaat ettiğimiz otoriteler birçok davranışımıza yön verir. Örneğin statüsüne bağlı olarak bir otorite figürü olan doktorun bizim üzerimizde büyük etkisi ve güvenilirliği vardır. Bu tür otoriteler karşısında normal rasyonel düşünce sürecimizi bir kenara bırakıp, kör bir şekilde otorite konumundaki kişiye inanırız ve söylediklerini soru sormaksızın yerine getiririz.

Milgram Deneyi Nasıl Gerçekleşti?

Deney, Milgram tarafından sanki bir tiyatro oyunuymuş gibi, her detayı düşünülerek hazırlanmıştı. Deneyde oyuncu ve kurgunun bir parçası olmayan tek kişi denekti. Deneyin odak noktası, deneklerin araştırmacının emirleriyle ne kadar elektrik şoku vermeye razı olacaklarıydı.

Denekler 20 ila 50 yaş arasında gazete ilanıyla ve doğrudan posta yoluyla New Haven ve çevresinden seçilen 40 erkekti. Deney gözlemcisi; bir grup insanın, başka bir grup insana sorular sormasını ve yanlış cevap verirlerse elektrik şoku uygulamasını sağlamakla görevliydi. Elektrik şoku uygulanacak olan kişiler öğrenci, uygulayacak olanlar ise öğretmen rolünde olacaklardı.

Milgram Deneyi

Öğretmen ile öğrenciler birbirlerini görmeyecekler, farklı odalarda olup sadece kablo bağlantıları olacaktı. Fakat katılımcıların bilmediği bir şey vardı. Öğrenciler işbirlikçiydi. Katılımcılar ise her daim öğretmen olacak şekilde bir kura çekildi. Böylece öğrenciler aslında kendilerine şok verilmeden veriliyormuş gibi rol yapacaklar ve katılımcıların tepkileri ölçülecekti.

Öğretmen rolündeki kişilerin, öğrencilerin verdiği her yanlış cevapta elektrik şokunu 15 volt 450 volta kadar artırmaları gerekiyordu. En başta öğretmenlerin de 45 voltu deneyimlemeleri sağlanıyordu ki verecekleri acıyı baştan hissetsinler. Böylece belki empati yaparak deneyi yarıda bırakmaları olasılığı vardı. Fakat öyle olmadı…

İşbirlikçiler kendilerine söylenen şekilde bir süre sonra sorulara bilerek yanlış cevap vermeye başladılar. Gerçek denekler ise onlara söylendiği gibi voltajı arttırmaya başladılar. Bir süre sonra işbirlikçiler bağırmaya ve ağlamaya başladılar. Hatta bazıları kalp problemi olduğunu ve artık elektrik vermemelerini söyleyerek deneklerin tepkilerinin ölçülmesini sağladılar. Deneklerin tepkisi ise şaşırtıcıydı.

Milgram Deneyi
Milgram’ın Ontario Bilim Merkezi’nde sergilenen orijinal deney düzeneği

Çoğu denek, çığlıklar arttığında deneyi durdurup öğrencinin durumunu görmek istedi. Bir kısmı ise belli bir voltajdan sonra deneyin amacını sorgulamaya başladılar. Fakat kendilerine, deneyden ve sonuçlarından sorumlu tutulmayacakları garanti edilince öğrencinin gördüğü zarara verdikleri önem azaldı.

Sonucunda denileni yapmaya devam ettiler. Denekler deneyi bırakmasın diye gözlemci onlara şu tarz cümleler kuruyordu. “Lütfen devam edin”, “Deney için devam etmeniz gerekiyor”, “Devam etmeniz kesinlikle çok önemli”, “Başka seçeneğiniz yok, devam etmek ‘zorundasınız’”….

Milgram Deneyinin Sonucu

Bu baskı altında kendi etik değerlerini bir kenara bırakan ve sadece itaat duygusu ile denileni yapan deneklerin çoğu huzursuz bir biçimde de olsa deneyin sonuna kadar gelebildi. Tüm katılımcılar 300 volta kadar devam etti.

Katılımcıların %65’i (üçte ikisi) 450 voltluk en yüksek seviyeye kadar devam etti. Daha düşük voltajlarda tereddütsüz şekilde deneyi bırakan olmadı. Dudağını ısıran, sinirden kahkahalar atan, terleyen ve benzeri tepkiler nedeniyle zorlandığı belli olan denekler bir şekilde otoritenin buyruklarına uymuş ve işkence etmeyi göze almıştı.

Milgram Deneyi

Deneyden çıkan sonuca göre Milgram şöyle der. “En masum kişiler bile kendi ahlaki değerleri kapsamında yapmaları imkansız gözüken bir şeyi, otorite baskısı altındayken tereddütsüzce yaparlar”. Milgram bu­nun, II. Dünya Savaşı’nda toplama kampla­rında görev yapan gardiyanların, baş­kalarına zarar verecek emirleri uygula­maya karşı çıkamamalarına benzediği­ni söyleyecekti devamında.

Milgram ve daha önceki bilim insanları muhakeme bece­risinin, kalabalığın etkisiyle ya da otori­tenin baskısıyla bozulabileceğini gös­termeye çalışmışlardı. Ancak devamında yapılan araştırmalar, insanların yal­nızken de şaşırtıcı hatalar yapmaya eği­limli olabileceklerini gösterdi bizlere.

İnsanlar Neden İtaat Eder?

Milgram deneyi ahlaki açıdan tartışmalı olsa da, sosyal psikoloji alanında çığır açan bir araştırmaydı. Bu deney, insanları en korkunç suçları bile işlemeye iten çeşitli faktörleri anlamamızı sağladı. Otoriteye itaat insan doğasının bir parçasıdır.

Doğumdan itibaren önce anne babamıza, sonra öğretmenlerimize, sonra da işverenlerimize itaat etmeye şartlanmışızdır. İtaat ihtimali, bir otorite figüründen (laboratuvar önlüklü araştırmacılar) veya kuruluştan (Yale Üniversitesi) geldiğinde artar. İnsanlar otorite konumundaki kişilerin en bilgili kişiler olduğuna inanırlar.

Öyle ki, söz konusu otorite politikacılar olduğunda, seçtikleri kişinin gerçekten o göreve layık olduğuna kendilerini ikna etmek için o kişinin en bilgili kişi olduğu yanılsamasına kapılırlar. Bu nedenle otoriteye bireysel olarak karşı gelmek çok zordur. Tarih boyunca otorite karşıtı eylemler ancak çoğunluk kitlelerce yapıldığında başarılı olabilmiştir.

Milgram’ın çalışması, insanları neyin itaat ettirdiğinin ve hatta gerçekten ne derece itaat ettiklerinin cevaplarını içermez. Bununla birlikte, diğer araştırmacılara, insanları neyin emirlere uymasını sağladığını ve belki de daha da önemlisi, onları otoriteyi sorgulamaya neyin yönlendirdiğini keşfetmeleri için ilham verdi. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Asch Uyum Deneyi: Bir Bardak Kahveye Neden Onca Para Öderiz?


Kaynaklar ve İleri Okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Maide İdil İspir

Ben İdil, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciyim. Bence insan olmaktaki en büyük şansımız düşünebilmek, konuşabilmek, okuyabilmek ve yazabilmek. Öyleyse bol şans! Ve keyifli okumalar…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu