Günümüzde yaygın biçimde kullanılan egzersiz aletlerinden biri olan koşu bandının tarihi, aslında son derece rahatsız edicidir.

Koşu bandında egzersiz yapan milyonlarca insandan biriyseniz, kas ve form kazanımının bir bedeli olduğunu çok iyi bilirsiniz. Bir dahaki 30 dakikalık koşunuzda, son saniyeleri sayarken şunu düşünün. Bu çaba sizi daha iyi bir insan yaptı mı?
İki yüz yıl önce, koşu bandı İngiltere’de bir cezaevi ıslah aracı olarak icat edildi. Amaç, mahkumlara fiziksel zorluk yaşatmak ve onları terleriyle “eğitmekti”. Yan ürün olarak da biraz tahıl öğütür ya da su pompalanmasına yardımcı olurdu.
Koşu Bandını Kim Buldu?
Koşu bandı, 1818 yılında, değirmencilikle uğraşan bir ailenin çocuğu olan inşaat mühendisi William Cubitt tarafından icat edildi. Cubitt daha sonra, 1851’de Londra’daki Crystal Palace’ın inşasını yönetmesiyle ün kazandı.

Cubitt’in koşu bandına dair ilk tasarımları farklı biçimlerdeydi. Ama en yaygın kullanılan versiyon, Londra’daki Brixton Cezaevi’ne kurulan model oldu. Bu tasarımda mahkumlar, geniş bir çarkın üzerine yerleştirilmiş basamaklara ayaklarıyla bastıkça çark döner, her adımda bir sonraki basamak önlerine gelirdi.
Koşu bandı, 24 mahkumu yan yana çalıştıracak şekilde tasarlandı. Bazı cezaevleri daha küçük modeller kullandı. Yetkililer, mahkumların birbiriyle konuşmasını engellemek için cihaza bölmeler ekledi. Mahkumlar yaz aylarında günde 10 saat, kış aylarında ise 7 saat boyunca yürümek zorunda kaldı.
Bu sistem, cezaevlerinin değiştiği bir dönemde ortaya çıktı. Önceden cezaevleri mahkumlara temel ihtiyaçlarını bile sağlamıyordu. Aileler yiyecek ve battaniye getiriyor, mahkumlar gardiyanlara rüşvet veriyordu.

Devlet bu eksikleri karşılamaya başlayınca, toplumda yeni bir kaygı oluştu. İnsanlar sırf barınmak ve yemek yemek için suç işleyebilir diye endişelendiler. Bu nedenle sağlanan her imkânın bir bedeli olması gerektiğini düşündüler. Bu bedel mümkünse yorucu, bunaltıcı ve işe yaramaz bir iş olmalıydı.

Cezaevi yöneticileri bir ikilemle karşı karşıyaydı. Hem mahkumları rehabilite etmek istiyorlardı hem de birbirlerinden uzak tutmak zorundaydılar. Aynı mekânda tutulan insanların bir araya gelip yeni suç planları yapmasını istemiyorlardı. Yorucu bir uğraş, hem disiplin sağlıyor hem de iletişimi engelliyordu. Koşu bandı bu ihtiyaca doğrudan yanıt ver
Koşu Bandının Tarihi Ekonomi İle de İç İçedir.

Koşu bandı tüm beklentileri karşıladığı için hızla yaygınlaştı. Ancak yetkililer zamanla ter dökerek suçu tedavi etme fikrini sorgulamaya başladı. 1882’de Scientific American, koşu bandının işe yaramadığını açıkça yazdı. Yazar, mahkumların bu düzeneği nefretle karşıladığını ve hiçbir somut sonuç alınmadığını vurguladı. Onun yerine bantlara dinamo bağlamayı ve üretilen enerjiyi depolamayı önerdi. Böylece cezaevleri kendi elektriğini üretip masraflarını azaltabilirdi.
Doktorlar da bu sistemin zarar verdiğini gösterdi. British Medical Journal, 1885’te yayımladığı bir yazıda, kalp hastası bir mahkumun koşu bandında hayatını kaybetmesini ele aldı.
Zamanla toplum da yaklaşımını değiştirdi. İnsanları yıpratmak yerine eğitmeye ve yeniden topluma kazandırmaya odaklanan yeni bir anlayış öne çıktı. Yasalar bu değişimi destekledi. 19. yüzyıl boyunca çıkarılan düzenlemeler, koşu bandının kullanım süresini sınırladı. 1898’de yürürlüğe giren yasa, bu sistemi tamamen kaldırmayı hedefledi. 1895’te İngiltere’de sadece 39 koşu bandı kaldı. 1901’de sayı 13’e düştü.
Koşu bandı, kısa sürede İngiltere’de gözden düştü ama bu durum, sistemin Amerika’ya taşınmasına engel olmadı. 1822’de dört farklı cezaevine kurulan bantlar, özellikle New York’taki East 26th Street Cezaevi’nde bir süre ilgi gördü. İlk cihaz 3.050,99 dolara mal oldu; aynı anda 16 mahkumu çalıştırdı ve günde 60 kileye kadar mısır öğüttü. Cezaevi, iki yıl içinde üç bant daha kurdu—ikisini kadınlar kullandı. Ancak 1827’de sistem rafa kaldırıldı.
Modern Koşu Bandının Hayatımıza Girişi
Koşu bandı zamanla cezaevi duvarlarının dışına taştı. Bir dönem insanlık dışı bir ceza aracı olarak kullanılan bu düzenek, bu kez bizleri hedef alarak geri döndü. 1911 yılında ABD’de “antrenman makinesi” adıyla alınan bir patent, onu tekrar gündeme getirdi.
1952’de bugünkü hâline yaklaşan ilk versiyonlar ortaya çıktı. 1960’larda Amerikalı mühendis William Staub, PaceMaster 600 adını verdiği ev tipi koşu bandını geliştirdi. New Jersey’de üretime geçti. Kendi egzersizlerinde de bu cihazı kullandı ve 96 yaşına kadar koşmaya devam etti.
1970’lerde ABD’de koşu tutkusu patlak verdiğinde, bu makine yeniden ilgi odağı oldu. Aerobik kondisyonu artırmak ve fazla kilolardan kurtulmak isteyenler için kolay, kullanışlı bir çözüme dönüştü.
Yine de her şey değişmedi. Koşu bandı hâlâ yorucu, sıkıcı ve bazen acımasız bir makine. Her yıl yaralanmalara, hatta ölümlere neden oluyor. Ama bu kez, kendi irademizle çıkıyoruz üstüne. Ne zaman başlayacağımıza ve ne zaman ineceğimize artık biz karar veriyoruz. Bu da her şeyi değiştiriyor.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- The Treadmill Originated in Prisons; Yayınlanma tarihi: 10 Ocak 2014; Bağlantı; https://www.mentalfloss.com
- Cox C, Marland H. ‘We Are Recreating Bedlam’: A History of Mental Illness and Prison Systems in England and Ireland. 2018 Nov 20. In: Mills A, Kendall K, editors. Mental Health in Prisons: Critical Perspectives on Treatment and Confinement [Internet]. Cham (CH): Palgrave Macmillan; 2018. Chapter 2. PMID: 30938943.
- Treadmills Were Meant to Be Atonement Machines; Yaınlanma tarihi: 2 Mayıs 2018; bağlantı: https://daily.jstor.org/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel