Tarih

Koşu Bandının Karanlık ve Karmaşık Tarihi

Daha önce bir koşu bandına ayak bastıysanız, bunun nadiren hoş bir deneyim olduğunu bilirsiniz. Yürümeyi veya koşmayı seven insanlar bile genellikle koşu bandını sevmezler! Açık havada olmak yerine bir koşu bandında koşmak bir çok kişiye işkence gibi gelir. Aslında bu duygu tam olarak bir tesadüf de değildir.

Günümüzde yaygın biçimde kullanılan egzersiz aletlerinden biri olan koşu bandının tarihi, aslında son derece rahatsız edicidir. Çünkü koşu bantları iki yüz yıl önce, İngiltere’de bir hapishane rehabilitasyon cihazı olarak kullanılmaktaydı.

1818’de, hapishanelerde kullanılması için tasarlanan bu koşu bantlarını geliştiren kişi ise, İngiliz mühendis Sir William Cubitt (1785-1861) idi. Cubitt daha sonra 1851’de Londra’daki Kristal Saray’ın inşasını denetlemekle görevlendirildi. Devamında da çabalarından dolayı Kraliçe Victoria tarafından şövalye ilan edilecekti.

Sir William Cubitt (1785-1861)

Böyle bir icada neden duyulmasının arka planındaki itici güç, uç derecede kötü koşullarda bulunan dönemin cezaevlerine bir yenilik getirmekti. Aslında dönemin İngiltere’sinde cezaevlerindeki olumsuz koşullara karşı başlayan toplumsal hareketler bunu zorunlu hale getirmişti. Bunun sonucunda cezaevleri şekillendi ve koşu bandı gibi yeni rehabilitasyon yöntemleri getirildi. Ama bu kaşı bandı günümüz koşu bantlarına elbette pek benzemiyordu. Kısaca mahkumlar hariç herkes bu işten avantajlıydı.

Hapishanelerde kullanılan koşu bandı, metal çerçeveli uzun ahşap bir silindirdi. Yaklaşık 1.8 metre çapındaydı. Silindirin dış tarafında yaklaşık 19 cm aralıklı ahşap basamaklar vardı. Mahkum ağırlığını basamağa verdiğinde çark dönüyor ve sonrasında bir sonraki basamağa basmak zorunda kalıyordu. Bir anlamda bu koşu bantları “sonsuz bir merdiven” idi. 

Londra’daki Brixton Hapishanesine kurulan koşu bandı geniş bir tekerlek içeriyordu. Bu koşu bandı, tekerlek boyunca yan yana duran 24 mahkum aynı anda kullanabiliyordu.

Mahkumlar dururlarsa düşecekleri için devamlı hareket etmek zorundaydılar. Tekerleğin üzerinde, her biri ahşap bir bölmeyle ayrılı18 ila 25 kişilik yer vardı. Bu sayede bir mahkum başka bir mahkum ile iletişim kuramıyor ve sadece önündeki duvarı görüyordu.

Hapishane Bantları İngiliz Ekonomisine de Fayda Sağlıyordu

Bu arada hükümet bu işten kar etmeyi de başarmıştı. Çünkü sistem bir nevi ayak değirmenine benziyordu. Onların bu hareketi, buğdayların öğütülmesi, suyun çekilmesi ya da madenlerin havalandırması için gereken enerjiyi sağlıyordu. İngiltere’deki kırk dört hapishane, tahıl öğütmek için bu ağır iş biçimini benimsedi. Bu mekanizmalar aslında en başta mahkumları adam etmek için planlanmıştı. Ancak Napolyon Savaşları’ndan dolayı daralan İngiliz ekonomisinin yeniden inşasına da fayda sağladı.

Coldbath Fields Hapishanesi, 1864

Tahminlere göre mahkumlar ortalama olarak koşu bandında günde 6 saate yakın kalıyorlardı. Bu esnada sürekli merdiven çıkmaya benzer bir hareket yapıyorlardı. Bu 14 bin basamaklı bir merdivene tırmanmaya eş değerdi. Bu da 1524 ila 4267 metre tırmanmaya eşdeğer bir efor harcanması anlamına geliyordu. 4267 metre, aşağı yukarı Everest Dağı’nın yarı noktasıdır. Bunu haftanın beş günü az bir besinle sürdürdüğünüzü düşünürseniz mahkumların koşullarını tahmin edebilirsiniz.

Dünyaca ünlü yazar Oscar Wilde da 1895 yılında hapse girdiğinde, koşu bandı cezasının kurbanlarından biri olmuştu. İki yıl ağır cezaya mahkûm edilen Wilde’ın günde altı saat koşu bandı üzerinde kaldığı günümüzde bilinmektedir. Nitekim Wilde cezaevinden çıktıktan üç yıl sonra da ölmüştür.

Koşu bantları kısa sürede İngiliz İmparatorluğunda yaygınlaştı. İngiltere’de olduğu gibi, Amerikalılar da suçlularıyla ne yapacakları konusunda kararsızlık yaşıyorlardı. 1822’de Auburn, NY’de açılan bir hapishanede yeni bir yaklaşım ortaya çıktı. Sonuçta bu insanların koşu bandı aracılığı ile ürettikleri enerji ekonomi açısından faydalı bir çok işte kullanılabilirdi. Sonrasında koşu bantları Amerika’da da yaygınlaştı.

İcadından sonraki on yıl içinde, 50’den fazla İngiliz cezaevi bir koşu bandına sahip olmuştu. Ve Amerika’da da rakam benzer seviyedeydi. Beklendiği üzere, yetersiz beslenme ve harcanan aşırı efor birleşince pek çok mahkum hastalık ve sakatlıklar ile yaşamak zorunda kaldı. Bu koşu bantlarının İngiltere’de kullanılması 19. yüzyılın sonuna kadar sürdü. Nihayetinde, 1898’de çıkarılan Cezaevi Yasası’yla bu uygulama aşırı derecede acımasız bulundu ve yasaklandı.

Modern Koşu Bandının Hayatımıza Girişi

Cubitt’in koşu bandı tasarımına yönelik ilk girişimleri, üzerinde yürüdüğünüz ve çarkları birbirine geçen iki tekerlek de dahil olmak üzere birçok biçim aldı. Görselde Pentonville Hapishanesi, yer alıyor. Sene ise 1895

Fakat elbette bu işkence aleti tamamen ortadan kalkmadı ve bu sefer bizleri hedef alarak geri döndü. 1911 yılında ABD’de patent alan koşu bandı, 1952 yılına geldiğimizde ise günümüzdeki formuna büründü. 1960’larda Amerikalı makine mühendisi William Staub, PaceMaster 600 adında bir ev tipi fitness aleti yarattı. 1970’lerde ABD’de koşu çılgınlığı patlak verdiğinde, koşu bandı aerobik kondisyonu geliştirmenin ve istenmeyen kiloları vermenin kolay ve kullanışlı bir yöntemi olarak yeniden ilgi odağı oldu.

Sonucunda da bu makine o zamandan beri popülerliğini korudu. Dolayısıyla, daha önce insanlık dışı bir ceza olan şeyle bir dahaki sefere kendi isteğinizle karşı karşıya kaldığınızda, ne zaman inebileceğinize de kendiniz karar verdiğiniz için memnuniyet duyabilirsiniz. Yazının devamında göz atmak isteyebilirsiniz: Stanford Hapishane Deneyi: Roller Davranışlarımızı Nasıl Etkiler?


Kaynaklar ve İleri Okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu