Toplum Bilimi

Stanford Hapishane Deneyi: Roller Davranışlarımızı Nasıl Etkiler?

Hayatınızda hiç rol yaptınız mı? Eğer bugüne kadar herhangi bir tiyatro veya benzeri performansta yer almaydıysanız bu soruya hayır cevabını verebilirsiniz. Ancak aslında hemen hepimiz hayatımızın çeşitli evrelerinde ve çeşitli biçimlerde rol yapıyoruz. Okuldayken sınıf başkanı oldunuz mu? Ya da herhangi bir spor müsabakasında hakem. Bir öğretmen, bir eş…Aslında bunların hepsi bir biçimde rol yapmak ile ilgilidir. Çünkü bu tanımlamalar beraberlerinde beklenen davranışları da getirirler.

Bu roller için uygun insan bile bazen olmayabiliriz. Ancak yine de bizden beklenen biçimde hareket etmemiz gerekir. Peki ya işler yolunda gitmezse ne olur? Örneğin bir öğretmenden sınıfın düzeni sağlaması ve ilgili konuyu sınıfına aktarması beklenmektedir. Ancak ya gerekli otoriteyi sağlayamazsa, bu öğretmen nasıl hissedecektir? Bu yazıda bu konu ile ilgili iki deneyi ele alacağız.

Orijinal deneyin aslında bir çok kişi adını duymuştur. 1973 yılında Stanford Üniversitesi’nden Philip G. Zimbardo ve meslektaşları tarafından yapılan deney sonrasında çok ses getirmiştir. İlerleyen yıllarda da bu deneyin bir tekrarı gerçekleştirilmiştir. Ancak öncelikle ilkini bir hatırlayalım.

Stanford Hapishane Deneyi Nasıl Başladı?

Araştırmacılar öncelikle Stanford üniversitesi kampüsündeki binalardan birinin bodrumunda sahte bir hapishane oluşturdular. Sonrasında yirmi dört erkek öğrenci seçtiler. Bu kişileri rastgele bir biçimde bir “mahkum” ya da “gardiyan” olarak atadılar. Mahkumlara bir mahkumun giydiğine benzer numaralar ve giysiler verdiler. Gardiyanlar ise; düz, hâkî renk gömlek ve pantolon, düdük, tahta sopa, göz temasını engelleyecek aynalı güneş gözlükleri kullanacaklardı. Mahkumlar gardiyanların emirlerini dinlemek zorundaydı. Ayrıca, gardiyanlar da sert davransalar bile şiddete kesinlikle başvurmayacaklardı.

Tutuklanma Süreci ve Kurallar

Mahkûmlar senaryo gereği, 14 Ağustos günü evlerinde tutuklandı. Silahlı soygunla suçlanıyorlardı. Rutin bir biçimde deneklerin parmak izleri alınıp fotoğrafları çekildi. Sonra, gözaltında tutuldukları karakoldan, gözleri bağlı bir şekilde gardiyan rolündeki denekler tarafından hücrelerine götürüldüler. Hapishane müdürü, gardiyanlarla birlikte geliştirdikleri kuralları mahkûmlara okudu. Bu kurallardan bazıları şu şekildeydi:

  • Mahkûmlar, üniformalarının üzerindeki numara ile çağrılacaktı. (Buradaki amaç mahkûmları kimliksizleştirmekti.)
  • Mahkûmların her gün üç öğün abartısız bir yemek ve üç defa gardiyan eşliğinde tuvalete çıkma hakkı vardı.
  • Hücrede kişisel eşyalara izin verilmeyecek ve mahkûmların görünüşü aynı olacaktı.
  • Günde üç defa mahkûm sayma işlemi yapılacaktı. (İlk sayım sadece on dakika sürmüşken sonraki sayımlar birkaç saati geçmişti.)
  • Oldukça dar olan hücrelerin her birinde üçer mahkûm kalacak, gardiyanlar ise geniş alanlarda duracaklardı.
Kendisinden sonra başka araştırmaları tetikleyen bu deney, 2015 yılında, The Stanford Prison Experiment filmiyle sinemaya da uyarlanmıştır. Filmden bir kare.

Olayların Başlaması

Nispeten problemsiz geçen iki günün ardından olaylar patlak vermeye başladı. Aslında ilk başta samimi bir ortam vardı ancak zaman içimde işler değişmeye başladı. Gardiyanlar mahkûmlara karşı acımasız hale geldiler ve mahkûmlar, gerçek mahkûmların yaptığı şeyleri yapmaya başladılar: gardiyanlara bağırmaya, onlara küfretmeye ve kendilerine söyleneni yapmamaya başladılar. .

Öğrenciler rollerini günden güne daha da benimsediler. Bunun sonucunda da gardiyanlar giderek şiddetlenen psikolojik kontrol taktikleri geliştirmeye başladılar. Örneğin, isyanlara katılmayanları aldıkları özel bir hücre yarattılar ve burada onları ödüllendirmeye başladılar. Benzer şekilde, mahkumların yatak çarşaflarını ve süngerlerini alarak onları metal yataklarda uyumaya zorladılar. Sonrasında ise şiddet artmaya başladı.

Bu eylemlere ek olarak, öğrencilerin rolü çok derin bir biçimde sahiplendiği de anlaşılacaktı. Çok üzülüyorlar ve çok sinirleniyorlardı. Bu nedenle bazıları çalışmadan erken çıkarılmak zorunda kaldı. Deneyin 6. gününde çığırından çıkan mahkûm ve gardiyan tavırları nedeniyle Zimbardo deneyi sonlandırma kararı aldı. Deneyin on dört gün yerine sadece altı gün sonra sona ermesine mahkûmlar oldukça memnun olmuştu. Ancak bu durumdan gardiyanların üzgün olduğu görüldü.

Stanford Hapishane Deneyinin Bulguları

Normal koşullarda bir çoğumuz insanların yaptıkları şeylerin kişilikleri ile ilişkisi olduğunu düşünürüz. Bu deneyin sonucunda keşfettiğimiz şey, bazen davranışlarımızın bize atanan rollerin gereği olduğunu düşündüğümüz için gerçekleştirdiğimizdir. Ve bu işi anlaşılan gerçekten ciddiye alıyoruz. Deneyde hapishane amiri olarak gözlem yapma fırsatı bulan Zimbardo, katılımcıların deneyimlerinin oldukça gerçekçi olduğunu, başlangıçta rol yapıyor olsalar bile sonrasında bu davranışları benlik olarak gördüklerini belirtmişti.

Zimbardo’nun çalışmasını tekrarlamak zordur, ancak Stephen Reicher and Alexander Haslam 2006 yılında bunun bir benzerini yapmaya karar verdiler. Bu çalışma da günümüzde “BBC Hapishane Çalışması” adı ile bilinmektedir.

Stanford deneyini denetleyen ve daha sonra bunun asla tekrarlanmaması gerektiğini söyleyen Philip Zimbardo, aslında bu konuya şüpheci yaklaşmıştı. 15 kişinin katıldığı ve daha kontrollü bir biçimde hazırlanan bu çalışmada da sonuçlar hemen hemen aynıydı. İkinci çalışma da 8 gün sonra sonlandırıldı.

Aslında bu deneyler üzerinde düşünmemiz için bize bir kapı açıyor. Davranışlarımızın ne kadarından bir sorumluyuz? Ne kadarı da bize biçilen roller sonucunda gelişiyor? Ayrıca göz atmak isterseniz: Stanford Marshmallow Deneyi: Özdenetim Hayattaki Başarıyı Nasıl Etkiler?


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Gamze Dönmez

Okumayı pek çok eyleme tercih eden, araştırmayı, öğrenmeyi, öğretmeyi ve yeniden öğrenmeyi önemseyen, amatör olarak öykü yazarlığı yapan, Türkçeyi çok seven bir ilköğretim matematik öğretmeniyim. Öğrenme psikolojisi, gelişim psikolojisi, olasılık, geometri ve mantık çokça dikkatimi çeken alanlardan. Merak uyandırıp geri çekilmenin merak gidermekten daha değerli olduğunu düşünüyorum. Bilimin, bilmenin ve bilenin gücüne inanıyorum. Paylaşmak güzeldir!

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir