Psikoloji

İnkarın Gücü ve Doğrulama Yanlılığı Eğilimi

İnanç ve görüşlerinizin kaynağı nedir? Çoğu insan gibi siz de bunun yılların deneyimine ve elinizdeki bilgilerin nesnel analizine dayalı olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa ki düşüncelerimiz, yıllar içinde inandıklarımızı doğrulayan bilgilere dikkat ederken, bazı bilgileri görmezden gelmemizin bir sonucudur.

Diyelim ki yıllar evvel televizyonda eski bir film izlediniz ve çok etkilendiniz. Geçtiğimiz Netflix’de dolaşırken aynı filme rastlamak sizi mutlu etti. Sonucunda bir kere daha filmi izlediniz. Ertesi gün sosyal medyada film ile ilgili bir de yazıya rastladınız. Bir kaç saat sonra da arkadaşınızın yolladığı mesajda filmin aktörlerinden biri ile ilgili bir haber olduğunu görüyorsunuz. Şimdi ne oluyor? Yoksa evren size bir mesaj mı vermeye çalışıyor? Cevap elbette hayır. Sadece doğrulama yanlılığını deneyimliyorsunuz.

Sonuçta Netflix’de onlarca filme baktınız; sosyal medyada zaten film bloglarını takip ediyorsunuz ve bir çok film ile ilgili yazı karşınıza çıkıyor. Ayrıca arkadaşınız da size sürekli filmler ile ilgili mesajlar yolluyor. Ancak siz bir noktadan sonra izlediğiniz eski film ile ilgili bilgileri seçmeye ve diğerlerini göz ardı etmeye başladınız.

Bu nedenle, belirli bir marka araba almayı düşünüyorsanız, birdenbire yollarda o arabaya daha çok rastlarsınız. Uzun süreli bir ilişkiyi yeni bitirdiyseniz, duyduğunuz her şarkı aşk hakkında yazılmış gibi gelir. Bir bebeğiniz varsa, her yerde bebek görmeye başlarsınız. Doğrulama yanlılığı, dünyayı bir filtreden görmektir. Yukarıdaki örnekler bir sorun teşkil etmeyecektir. Ancak sorun, gerçekleri bu yanlılık nedeniyle inkar etmeye başladığınız zaman ortaya çıkar. Bu düşünce biçimi, durumlara objektif olarak bakmamızı engelleyebilir. 

Doğrulama Yanlılığı Nedir?

2009’da Ohio Eyaleti’nde yapılan bir araştırma, insanların bir makaleyi kendi fikirleriyle örtüşüyorsa okumaya yüzde 36 daha fazla zaman harcadıklarını gösterdi.

Doğrulama yanlılığı (İngilizce: confirmation bias) yeni bilgileri var olan mevcut teorilerle, dünya bakışıyla ve inançlarla uyumlu olacak şekilde yorumlamaktan adını alır. Bu önyargı, mevcut inançlarımızı veya fikirlerimizi doğrulayan bilgileri seçme eğilimimizdir. Başka bir deyiş ile görüşlerimizle çelişen yeni bilgileri işin kolayına kaçıp ve eleriz. Bu bilişsel önyargı, en çok kökleşmiş, ideolojik veya duygu yüklü görüşler durumunda belirgindir. Oysa ki Aldous Huxley’in dediği gibi “Sırf onları görmezden geldiğimiz için hakikatler ortadan kalkmaz.”

“İnsanlar iyidir” fikriyle hayatı yaşayan biri, bu kuramına yeterli doğrulama bulacaktır. “İnsanlar kötüdür” fikriyle yaşayan da. Kendi bakış açısına ters düşen durumları eleyip çıkaracak ve dünya görüşü için tonlarca doğrulama elde edecektir.

İnternet aynı düşünenlerle bir araya gelmemizi kolaylaştırır. Kendi fikirlerimizi destekleyen blogları, yazıları okuruz. Haberlerin kişiselleştirilmesi karşı fikirlerin ekranımızda hiç görünmemesini sağlar. Zamanla aynı düşünenlerin bulunduğu sanal topluluklarda giderek daha çok hareket etmeye başlarız ki bu da doğruluma eğilimini daha da güçlendirir.

Pek çok bilim insanının işaret ettiği gibi, zihinlerimiz modern dünyayı idare edecek donanıma sahip değildir. Kanıtları değerlendirmek (özellikle karmaşık veya belirsiz olduğunda) büyük miktarda zihinsel enerji gerektirir. Beynimiz kısayolları tercih eder. Bu, özellikle baskı altındayken karar vermek için gereken zamandan tasarruf sağlar. 

Doğrulama Yanlılığı Kararlarımızı Nasıl Bulanıklaşır?

Doğrulama yanlılığının karmaşıklığı, kısmen kavramın farkında olmadan bunun üstesinden gelmenin imkansız olmasından kaynaklanmaktadır. Taraflı bir görüşle çelişen kanıtlar gösterilse bile, onu mevcut bakış açımızı güçlendirecek bir şekilde yorumlayabiliriz. Doğrulama yanlılığı kararlarımızı bulanıklaştırır. Yalnızca sayısal rakamlardan oluşsa bile, bize bilginin çarpık bir görünümünü verir.

Doğrulama yanlılığı bir şekilde anılarımızla bağlantılıdır. İnançlarımızı destekleyen kanıtları hatırlama eğilimimiz vardır. Orijinal bilgi ne kadar tarafsız olursa olsun, seçici hatırlamanın kurbanı oluruz. Leo Tolstoy’un yazdığı gibi: En zor konular, en yavaş zekalı adama, onlar hakkında henüz bir fikir oluşturmadıysa açıklanabilir; ama en basit şey, bildiği şey hakkında hiçbir şüphe duymayan zeki bir insana, ne kadar gerçeklerle desteklense bile açıklanamaz.

Çelişkili Kanıtları Neden Gözardı Ediyoruz?

Doğrulama yanlılığının varlığını ilk öğrendiğinde, birçok kişi etkilendiklerini inkar eder. Sonuçta çoğumuz kendimizi zeki, mantıklı insanlar olarak görüyoruz. Öyleyse, açık ampirik kanıtlar karşısında bile inançlarımız nasıl devam edebilir? Bir şeyin doğru olmadığı kanıtlandığında bile, pek çok aklı başında insan, sonraki bilişsel uyumsuzluğu hafifletmenin yollarını bulmaya devam eder.

Bunun çoğu, bilişsel tutarlılığa olan ihtiyacımızın sonucudur. Bilgi bombardımanı altındayız. Aklımız, maruz kaldığımız verileri kodlamak, saklamak ve geri getirmek için kestirme araçlar bulmalıdır. Bunu yapmamızın bir yolu, bilişsel kısayollar ve modeller geliştirmektir. Bunlar yararlı veya yararsız olabilir.

Doğrulama yanlılığı bu kısayolların en sorunlularından birisidir. Belli bir hikaye anlatmak isteyen gazeteciler bu nednle, aksi yöndeki kanıtları görmezden gelme eğiliminde olabilecektir. Bir hipotezi kanıtlamak isteyen bilim insanları, alternatif sonuçlar için çok az hareket alanı olan deneyler tasarlayabilir.

 Sonuç olarak, dünya görüşümüzü güçlendiren daha fazla kanıt görme eğilimindeyiz. Doğrulayıcı veriler ciddiye alınırken, doğrulayıcı olmayan veriler şüpheyle ele alınır. Bilgiyi algılayış biçimimiz derin önyargıya tabidir. Dünya görüşümüzü sürekli olarak değerlendirmek yorucu, bu yüzden onu güçlendirmeyi tercih ediyoruz. Ayrıca farklı fikirleri kafamızda tutmak zor bir iştir. Sadece birine odaklanmak çok daha kolay.

Bilim, bilgi ve cehaletin sınırında ilerler. Biz bilmediklerimizi itiraf etmekten korkmuyoruz; bunda utanılacak bir şey yok. Utanılacak tek şey, tüm cevapları biliyormuş gibi davranmamızdır.

Neil deGrasse Tyson

Sonuç Olarak

Doğrulama eğilimine karşı savaşın. Doğrulamayan kanıtları aramaya çalışın. İnsanın en sevdiği kuramlarını yok etmesi zor iştir, ama açık fikirli biri bundan kaçamaz. Carol Tavris’in dediği gibi; Sözde bilim popülerdir, çünkü zaten inandığımız şeyleri doğrular. Bilim, o kadar popüler değildir, çünkü inandığımız şeyleri sorgulatır. İyi bilim, tıpkı iyi sanat gibi, dünyaya yönelik yerleşik algılarımızı sarsar ve bizi rahatsız eder. Yazının devamında göz atmanızı öneririz: Matematikte Sorun Yaşamamıza Sebep Olan 5 Şehir Efsanesi


Kaynaklar ve ileri okumalar:

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu