Astronomi

Matematik Yardımı İle Keşfedilen Bir Gezegen: Neptün

Matematiğin gücünü anlamamıza yardımcı olan en çarpıcı örneklerden biri Neptün’ün keşfidir. Neptün, diğer gezegenlerin aksine teleskopla değil, kuramsal yöntemlerle ve hesaplamalarla keşfedilmiş bir gezegendir.

Fransız gökbilimci Urbain Jean Joseph Le Verrier  ve İngiliz gökbilimci John Couch Adams, yalnızca matematik kullanarak Neptün gezegeninin varlığını ve konumunu birbirlerinden bağımsız olarak tahmin ettiler. Bu astronomi tarihinde çok önemli bir olaydı. 1846’da varlığı görsel olarak da doğrulanan Neptün, gözlemsel araçlardan çok matematiksel olarak keşfedilen ilk gezegendi.

13 Mart 1781’in gecesinde, astronom William Herschel, kendi yaptığı teleskopla, her zamanki yıldızları araştırma girişimine başladı. Bahçesinde yalnız başına gözlem yaparken bir bir cismin yer değiştirdiğini ve diğer yıldızlardan daha önde gibi göründüğünü tespit etti. Uranüs’ü gören herkes şimdiye kadar onu bir yıldız sanmıştı. Herschel ise ilk başta kuyruklu yıldız olduğunu düşündü. Bir süre gözlemledikten sonra da keşfettiği yıldızın Güneş’in etrafında döndüğünü fark etti. Herschel’in keşfettiği şey bir yıldız değil, antik çağlardan beri keşfedilen ilk gezegen olan Uranüs İdi.

Uranüs’ü gece gökyüzünde nerede görebileceğimizi biliyoruz ve iyi şartlar altında çıplak gözle bile görebiliyoruz, ancak bu gezegenin keşfi için 1781 yılına kadar beklememiz gerekmişti.

Bu keşif onu bir gecede ünlü yaptı. Herschel, aslında Uranüs gezegenini keşfetmişti. Herschel gezegene ilk başta İngil­tere Kralı III. Gcorge’un onuruna, Georgium Sidus, yani Georgiyen Yıl­dız adını vermişti. Ancak daha sonra gezegenlere Yunan mitolojik tanrılarının isimlerini verme geleneğini iz­leyerek, Uranüs adını kullanmayı tercih etti. Böylece Uranüs, teleskop ile bulunan ilk gezegen oldu. 1977’de Uranüs’ün de çevresinde halkalar olduğu keşfedildi. Ancak hikaye burada bitmedi. Uranüs’ün keşfi sayesinde Neprün gezegenini keşfedecektik. Hem de Neptün’ün keşfi matematik sayesinde olacaktı.

Uranüs’ün Keşfi Sayesinde Neptün Gezegeninin Varlığını Anladık

Keşfinin ardından astronomların daha sonraları öğrendiği gibi Uranüs farklı davranışlar gösteren bir gezegendir. Öncelikle Uranüs’ün eksen eğikliği 98o civarındadır. Yani neredeyse yana yatık bir şekilde kendi etrafında döner. Ayrıca, yörüngesi de kusursuz bir elips biçiminde değildir.

gezegenler
Ayrıca Uranüs Güneş etrafında bir turunu 84 yılda tamamlamaktadır.

Uranüs’ün gezegen olarak belirlenmesinin üzerinden geçen süre içinde elde edilen veriler bu gezegenin yörüngesinin Newton’un hareket ya­salarına uymadığını gösteriyordu. Bu uyuşmazlığı açıklamanın bir yolu vardı. O da, Uranüs’ün yörüngesi dışında, henüz keşfedilmemiş bir gezegenin kütle çekim gücünün etkisine da­yalı bir hipotez öne sürmekti. Ve bu hipotez de elbette doğruydu.

Şimdiye kadar sadece bir araç (Ağustos 1989’da Voyager 2) Neptün’e yakın uçuş yaptı bu nedenle gezegen ile ilgili çalışmalar günümüzde de ağırlıklı olarak yer tabanlı teleskoplara dayanıyor. Neptün bir buz devi olarak sınıflandırılıyor. Bunun nedeni, atmosferinin altında bulunan su, amonyak ve metan buzları karışımı. Gezegen Dünya’nın hacmen 58 katı iken, kütle olarak 17 katı.

Neptün Gezegeninin Keşfi

Cambridge Üniversitesi’nden genç İngiliz matematikçi John Couch Adams (1819-1892) ve Fransız matematikçi ve astronom Urbain Le Verrier (1811-1877) bu konuyu araştırmaya başladılar. Adams böyle bir gezegenin yörüngesi ve konumunun nerede olabileceğini he­sapladı. Bunun ardından hesaplarını Greenwich’deki Kraliyet Gözleme­vi’ne gönderdi. Ancak hesaplamaları fazla ciddiye alınmadı. Bu arada Fransız gökbilimci Urbain Le Verrier de aynı hesapları ya­pmıştı. Kendisi bu hesapları doğrulaması için Berlin Gözlemevi’nden Johann Galle’nin yardı­mını istedi. Le Verrier’in tahminlerini aldığı 23 Eylül 1846 günü, Galle te­leskobun başında yalnızca 30 dakika geçirdikten sonra Neptün’ün yerini saptadı.

Güneş sistemimizin 8 büyük gezegeninin sırası ve boyutları – Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün

Alman astronom Johann Galle’nin matematiksel hesaplamayı doğrulaması bunun sekizinci gezegen olduğunu kanıtladı. Sonrasında bu gezegene, gökyüzündeki diğer gezegenlere uyması için Roma mitolojisinden başka bir isim verildi. Adı Neptün yani Roma deniz tanrısı oldu. Bu yeni bir başarıydı ve Le Verrier bunun sayesinde günün en ünlü astronomu oldu. Ancak sıklıkla karşılaştığımız bir sorun yaşandı. Neptün’ün keşfinden sonra, yeni gezegenin gerçek kaşifinin kim olduğu tartışması çıktı. Bu çatışma, Fransa ve Büyük Britanya arasındaki mevcut siyasi gerilim daha da arttı. Bunun sonucunda gezegeni bir teleskopla ilk gören Galle, keşifle anılmaya başladı.

Neptün Gezegenini Matematik Olmadan Keşfedebilir miydik?

İronik olarak, sonrasında ortaya çıktığı gibi, hem Le Verrier hem de Adams çok şanslıydı. Tahminleri, Neptün’ün hesaplamalarını 1840-1850 civarında yaptıkları için doğru sonucu vermişti. Hesaplarını başka bir zamanda yapsalardı, tahmin edilen her iki sonuçta yanlış olurdu. Neptün’ün güneş etrafında bir tur atması 165 yıl sürer. Bu nedenle aynı sonucu elde etmeleri ancak 165 yıl sonra mümkün olabilirdi.

Bu arada, Neptün gezegeninin keşfi aslında matematiğin yardımı olmadan da olabilirdi. Örneğin, ilk teleskoplardan birini kullanan büyük gökbilimci Galileo’nun 1612’de Neptün’ü sönük bir yıldız olarak kaydettiği söylenir. Onu birkaç hafta boyunca izlemiş olsaydı, olağandışı hareketini muhtemel fark ederdi.



Kaynaklar ve İleri Okumalar:

  • Discovery of Neptune; Yayınlanma tarihi:23 Eylül 2016; Bağlantı: https://earthsky.org/
  • Neptune; The First Planet Discovered by Mathematical Rather than Observational Means; Discovered Simultaneously by Le Verrier and Adams; Bağlantı: https://historyofinformation.com/
  • Today in science: Discovery of Neptune; yayınlanma tarihi: 23 Eylül 2016; Bağlantı: https://earthsky.org/

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu