Tıp ve Sağlık

Locked-in Sendromu: Bir Kişinin Bilinçli Olduğu Ancak Bunu Belli Edemediği Koma Durumu

Koma, uzun süreli bir bilinçsizlik halidir. Bir koma sırasında, bir kişi çevresine tepkisizdir. Kişi uyuyor gibi görünür. Ancak derin uykudan farklı olarak ağrı dahil herhangi bir uyaranla uyandırılamaz. Komaların %50’den fazlası kafa travması veya beyin dolaşım sistemindeki bozukluklarla ilişkilidir. Farklı koma tipleri vardır. Bunlardan bir tanesi de bu yazımıza ve izlediğimiz bazı filmlere konu olan Locked-in sendromudur.

Locked-in sendromu hastanın farkında olduğu, yani bilinçli olduğu ancak hareket edemediği veya sözlü olarak iletişim kuramadığı bir koma durumudur. Bu sendrom oldukça nadirdir bu nedenle ilgili vakalar genellikle ilgi çeker. Bunlardan bir tanesi de Martin Pistorius’in hikayesidir.

Martin Pistorius 12 yaşındayken boğaz ağrısıyla eve geldi. Bu başlangıçta önemli bir durum gibi gözükmüyordu. Ancak durumu hızla kötüleşecekti. Kısa süre sonra hareket edemez, hatta konuşamaz hale geldi ve sonunda 12 yıl sürecek bir komaya girdi.

Martin Pistorius, etrafındaki her şeyi duyabiliyor ve görebiliyor ama iletişim kuramıyordu

Doktorlar bu durumun nedeni konusunda kesin bir kanıya varamasalar da nihayetinde nedenin akciğerlerden beyne yayılan bir enfeksiyon olduğuna karar verilecekti. Martin Pistorius komaya girdikten sonraki 4 yıl boyunca dünyayla etkileşime girmedi.

16 yaşlarında bilinci yerine gelmeye başladı. Ancak bilincinin yerinde olduğunu kimse fark etmemişti. 19 yaşına geldiğinde tamamen bilinci yerindeydi ve etrafındaki her şeyi duyabiliyordu ama iletişim kuramıyordu. Sonucunda bir kere daha onun bilincinin yerinde olduğu anlaşılamayacaktı.

Vücudu onun hapishanesi olmuştu. Yıllarca dış dünyayla iletişim kurmaya çalışsa da bunu başaramamıştı. Nihayet 12 yılın ardından komadan çıkmayı başardı. İyileştikten sonra da hikayesini bizlere aktardı ve bu sayede Locked-in sendromu esnasında bir hastanın neler deneyimleyebileceği konusunda daha fazla bilgi sahibi olduk.

Locked-in Sendromu Nedir?

Locked-in sendromu dikey göz (yukarı ve aşağı) hareketlerinizi kontrol edenler dışında istemli kasların felci ile karakterize edilen nadir bir nörolojik bozukluktur. Bu durumu yaşayan kişiler bilinçlidir, uyanıktır ve her zamanki bilişsel yeteneklerine (düşünme ve muhakeme) sahiptir. Ancak bunu yüz ifadeleri ile gösteremez, konuşamaz veya hareket edemezler.

Bunun sonucunda da çoğu zaman etraflarındaki insanlar onların bilincinin kapalı olduğunu düşünür. Eğer durumları fark edilirse bu kişiler, maksatlı göz hareketleri ile iletişim kurabilirler. İletişim kurmak için yardımcı teknolojileri de kullanabilirler.

Locked-in Sendromu beyin sapınızın pons olarak bilinen belirli bir bölümünün hasar görmesinden kaynaklanır. Pons, medulla oblongata’yı (beyin sapınızın en alt kısmı) serebellumu (beyninizin neredeyse tüm fiziksel hareketlerde, özellikle koordinasyonda hayati bir rol oynayan bir kısmı) birbirine bağlayan at nalı şeklinde bir sinir lifi kütlesidir.

Pons, beyin, omurilik ve beyincik arasındaki önemli nöronal yolları içerir. Locked-in sendromunda, bu bölgedeki hasar, beyninizden omuriliğinize ve vücudunuzun kaslarına giden tüm sinirlerin iletimlerinin kesintiye uğramasına neden olur. Bu vücut felci ile sonuçlanır. Hasar aynı zamanda yüz kontrolü ve konuşma için önemli olan merkezleri de etkiler. Bu da hastanın yüz mimikleri yapmasını, çiğnemesini ve konuşmanızı engeller.

Locked-in Sendromu Ekranlarda da Karşımıza Çıkar

39 yaşındaki Martin Pistorius, vücudunun kontrolünü yeniden ele geçirdi.

Locked-in sendromu durumunda en uzun süre komada kalan kişi olarak anılan Martin Pistorius sağlıklı bir birey olarak yaşamına devam ediyor. İyileştikten sonra üniversiteyi bitirdi, evlendi ve bir web tasarımcısı olarak yaşamını sürdürmeye başladı. Bu çarpıcı hikaye, koma durumu ve genel olarak insan vücudu hakkında bilmediğimiz çok şey olduğunu bizlere kanıtladı.

Locked-in sendromu beyazperdeye de bir kaç defa aktarıldı. Bunlardan en iyi bilineni ¨Kelebek ve Dalgıç¨ filmidir. Film Elle dergisinin editörü Jean-Dominique Bauby’nin gerçek yaşam hikâyesini anlatır. Güzel giden bir hayatı varken kendisi 8 Aralık 1995 günü, beyin kanaması sonucunda derin bir komaya girer. Komadan çıktığında, bütün vücut fonksiyonlarını yitirmiştir.

Jean, rüyasında bir dalgıç olduğunu, suların dibine kadar gittiğini görür. Filmin ismindeki ‘dalgıç’ buradan gelir. Hayatta kalan ve çalışan tek parçası olan sol gözü ve zihni ile bir kelebek kadar özgür olduğunu hisseder.

Her şeyi duymasına ve anlamasına rağmen sesini bir türlü kimselere duyuramayan, hareket edemeyen, vücudundaki yemek yemesini ve yutkunmasını sağlayan kaslar da dahil bütün kasları felç olan, hayata sadece sol gözü ile bakan bu adamın hikayesini herkesin izlemesini öneririz. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Stephen Hawking ALS Hastalığı Hakkında Bize Ne Öğretebilir?


Kaynaklar ve ileri okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Deniz Kartal

Uludağ Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Mezunu, Uzun yıllar IT sektöründe çalıştı, GSM sektöründe teknoloji danışmanlığı, ulusal gazetelerde teknik yöneticilik yaptı. Dunyalilar.org kurucu editörlerinden biridir. Seyahat etmeyi, araştırmayı, yazmayı ve okumayı sever.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu