Toplum ve Yaşam

Kırık Camlar Teorisi’ne Tarafsız Bir Bakış: Kırık Camlar Teorisi Nedir?

Kırık Camlar Teorisi (İngilizcesi: Broken Windows Theory), Amerikalı sosyal bilimciler George L. Kelling ve James Q. Wilson tarafından geliştirilen kriminolojik bir teoridir. İlk defa Kelling ve Wilson’ın 1982 yılında The Atlantic dergisinde Kırık Camlar – Polis ve Semt Güvenliği” makalesinde sunulmuştur. Teori, en yalın haliyle, sokaklar, parklar, metro ve otobüs durakları gibi kamuya açık kentsel alanlarda gözlemlenen basit suç ve düzensizliklerin polis müdahalesi ile engellemesinin, orta ve uzun vadede ciddi suçların önlenmesinde etkili olacağını söyler [1].

Daha ayrıntılı haliyle kırık camlar teorisi, kamuya açık kentsel alanlarda, basit suç sayılabilecek vandallık (kamu kullanımındaki demirbaşlara zarar verilmesi, grafiti), toplu taşıma araçlarını kaçak kullanmak, çevreye rahatsızlık verecek seviyede madde etkisi altında olmak, gürültü yapmak, kavga etmek, semt/mahalle sakinlerini tartaklamak gibi istenmeyen davranışların, engellenmesinin, daha geniş kapsamda, kasten adam öldürme, uyuşturucu madde ticareti, gasp, fuhuş gibi ciddi suçlarla mücadelede de faydalı olacağını savunur.

Peki yukarıda örneklerini verdiğimiz ve istemesek de çoğumuzun günlük hayatta karşılaştığı basit suçlar ve düzensiz davranışlar ile kasten adam öldürmeye kadar gidebilecek ciddi suçlar arasındaki bağlantı nedir?

Suçlar Arasındaki Bağlantı Nedir?

Kelling ve Wilson’a göre, halka açık alanlarda gerçekleşen istenmeyen davranışlar ve düzensizlikler alışılagelmiş bir hal alırsa, bu davranışların sıkça yaşandığı semt ve mahallerde yaşayanların kafalarında “Bu semt/mahalle sahipsiz. Burada olup bitenler kimsenin umurunda değil” psikolojisi gelişecektir. Bu durum, ciddi suç işlemeye meyilli ya da halihazırda işlemekte olan suçluları (tabiri caizse, profesyonel suçluları) bu davranışların sıkça görüldüğü, “sahipsiz, kimsenin umurunda olmayan” semt ve mahalleri mesken edinmeye teşvik edecektir.

Bu da doğal olarak orta ve uzun vadede ciddi suçlarda artışı yanında getirecektir. Yazarlar, polislerin düzenli devriyeler ile bu istenmeyen davranışları, gerekirse ceza keserek hatta tutuklamalar yaparak engellemesinin, bu semt ve mahallelerde yaşayan insanlara güven vereceğini savunurlar.

Onlara göre bu müdahale, aktiviteleri gerçekleştiren şahısları ilerde daha ciddi suçlar işlemeye yönelmesini engelleyecektir. Ayrıca benzer suçların farklı bireylerde görsel algı ile tetiklenerek yayılmasını durduracaktır. Daha da önemlisi, polisin görünür ve aktif varlığı, buraları mesken tutmaya meyledebilecek profesyonel suçluları caydıracaktır. Böylelikle orta ve uzun vadede ciddi suçlarda azalma olacağı ön görülür [1].

Burada açıklamaya çalıştığımız bağlantıyı oldukça zayıf bulan, bu bağlantıyı desteklemek için kullanılan sosyal deneylerin ve uygulamaların sonuçlarının taraflı olduğunu, hatta bazı durumlarda bilinçli olarak saptırıldığını iddia eden akademisyenlerin olduğunu belirtelim [2]. Yazının ikinci kısmında bu konuya geri döneceğiz ama ana hatları ile Kelling ve Wilson’ın orijinal makalelerinde ortaya koydukları ve çeşitli örneklerle destekleri teori bu.

Örnekler demişken, teorinin adının (Kırık Camlar) oldukça ilginç bir hikayesi var. Bahsi geçen makalelerinde Kelling ve Wilson, öncelikle Amerikalı suç psikoloğu Philip G. Zimbardo’nun 1969 yılında gerçekleştirdiği bir sosyolojik deneyi aktarır.

Sonrasında yukarıda özetlediğimiz teorilerini bu deneyin sonuçları üzerine inşa ederler. Bu arada, Zimbardo ismi bir yerden tanıdık geldiyse, Prof. Zimbardo şu meşhur Stanford Hapishane Deneyi’ni kurgulayan ve gerçekleştiren psikolog. Hem teorinin adının nereden geldiğini görmek, hem de teorinin çıkış noktasını anlayabilmek için Prof. Zimbardo’nun deneyine, Kelling ve Wilson’ın makalelerinde aktardığı haliyle, burada biz de bir bakalım.

Kırık Camlar Teorisi Adını Nereden Alıyor?

Prof. Zimbardo ve araştırma ekibi, Oldsmobile marka iki arabanın plaklarını söker ve kaputları açık şekilde iki farklı semte park edip uzaklaşırlar. Park yerlerinden birisi New York şehrinin kültürel yapısı ile filmlere konu olmuş, yüksek suç oranı ve düşük güvenliği ile bilinen Bronx ilçesi. Diğeri ise Hewlett-Packard, Xerox gibi teknoloji devi şirketlere ev sahipliği yapan, 2021 itibariyle halen Amerika Birleşik Devletleri’nin halis muhlis en pahalı (averaj ev fiyatı olarak) şehri Palo Alto. Bronx yoğun olarak Afrikalı-Amerikalı nüfusa sahipken, Palo Alto beklediğimiz üzere yoğun olarak beyaz Amerikalıların yaşadığı bir yer.

Beklendiği gibi Bronx’ta bırakılan arabaya daha on dakika geçmeden ilk saldırı gerçekleşmiş. Anne, baba ve küçük bir erkek çocuktan oluşan bir aile arabanın kaputunun açık olmasından da faydalanarak arabanın radyatör ve aküsünü çalmış. 24 saat içerisinde arabada satılabilecek ya da yedek olarak kullanılabilecek ne kadar değerli parça varsa hepsi çalınmış. Sonunda çocuklar terk edilmiş aracı oyun yeri olarak kullanmaya başlamış.

Hem Kelling ve Wilson’ın makalesinde hem de farklı kaynaklarda arabadan parça çalan ve zarar veren bireylerin çoğunun beyaz Amerikalı olduğunu hususi olarak belirtilmiş. Çalışmanın yapıldığı zaman göz önüne alınırsa tepki çekmemek için böyle söylendiğine inanmak için bir sebep yok. Yani büyük ihtimalle böyle gerçekleşmiş.

Yine beklendiği gibi Palo Alto’da bırakılan araca bir haftadan daha uzun bir süre boyunca kimse dokunmamış. Hiç kimse bir şey çalmaya çalışmamış ve arabaya hiç zarar verilmemiş. Bazı kaynaklarda arabada çizik bile olmadığı belirtilmiş… En sonunda Prof. Zimbardo beklemekten sıkılmış ve bir balyoz ile aracın camlarını kırmaya başlamış. (Tam bu noktada işler biraz karışmaya başlıyor zira bundan sonrasını hangi kaynaktan okuduğunuza göre olaylar ciddi farklılık gösteriyor. Tekrar ediyorum, bu Kelling ve Wilson’ın 1982 makalelerinde aktırdığı versiyon.) Bunu gören çevredeki insanlar yıkıma katılmaya başlamışlar. Eline balyozu alan arabaya girişmiş. Saatler içinde araba paramparça olmuş. Arabaya zarar verenlerin çoğunun beyaz olduğu yine not edilmiş. Ama olayın Palo Alto’da geçtiği düşünülürse zaten farklı olması pek olası değildi. [1,3]

Çalışmanın Sonuçlarını Nasıl Yorumlamalıyız?

Kelling ve Wilson bu deneysel çalışmanın sonuçlarını şöyle yorumlar. Başı boş bırakılmış mal / mülk hem kolay kazanç peşindeki hırsızlar ve yıkımdan zevk alan vandallar için hem de normal şartlar altında kanunlara uyan düzgün insanlar için kolay ve meşru hedef haline gelir.

Bronx’un kendine has kültürel yapısı ve suçun günlük hayatın alışılagelmiş bir parçası olması burada yaşayan insanları zaman içinde “zaten kimsenin umrunda değil” diye özetlenebilecek bir kafa yapısına sahip olmasını sağlamıştır. Bunun sonucu olarak da burada bırakılan arabaya saldırılar çok daha erken başlamıştır.

Ancak Palo Alto gibi yüksek gelir seviyesine sahip ve saygın insanların yaşadığı yerlerde bile karşılıklı saygı ve medeni yükümlülükler gibi toplumsal bariyerler, “kimsenin umurunda değil” düşüncesini açıkça gösteren davranışlar ile ortadan kaldırıldığında vandalca davranışlar gözlemlenmiştir.

Toplumsal düzensizlik ve kötü davranışlar zamanında ve etkin müdahale ile düzeltilmezse, er ya da geç tehlikeli ve ciddi suçları tetikler. Sosyal psikologlar ve polis memurlarının hem fikir olduğu üzere, eğer bir binanın bir camı kırılır ve tamir edilmeden bırakılırsa, kısa bir zaman içinde birçok camın daha kırıldığı gözlemlenecektir.

Bu gözlem binanın bulunduğu semtin kalitesinden ya da binaya verilen ilk zararın ne kadar önemsiz göründüğünden bağımsızdır. Temel sebep kırılan camın tamir edilmeden bırakılması durumunun topluma “Bu bina kimsenin umurunda değil, öyleyse başka camlar kırılsa da bir zararı olmayacak.” mesajını göndermesidir. Yazımız ikinci bölümü için: Kırık Camlar Teorisi İkinci Kısım: Teorinin Uygulamaları ve Sonuçları


Referanslar:

Matematiksel

Toygar Akgün

Dr. Toygar Akgün lisans derecesini 2001 senesinde Bilkent Üniversitesi, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise 2004 ve 2008 senelerinde Georgia Institute of Technology, Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden almıştır. Doktora çalışmalarını tamamladıktan sonra NVIDIA şirketinde yazılım mühendisi olarak çalışmıştır. 2012 senesinde Türkiye’ye dönerek ASELSAN’da çalışmaya başlamış ve on yıla yakın bir süre zarfında Kıdemli Uzman Yazılım Mühendisi, Lider Sistem Mühendisi, Kıdemli Lider Sistem Mühendisi, Ekip Lideri ve Teknik Yönetici görevlerini yürütmüştür. Temmuz 2021 itibariyle kurucu ortağı olduğu bir özel girişimde CTO olarak görev yapmaktadır. Dr. Akgün’ün IEEE Transactions on Image Processing, ACM Transactions on Sensor Networks gibi saygın akademik dergilerde ve SPIE International Society for Optics and Photonics gibi endüstriyel etkisi yüksek, sadece hakem denetimli yayın yapan konferanslarda yayınlanmış akademik ve endüstriyel çalışmaları mevcuttur. 2021 itibariyle Dr. Akgün tamamı uluslararası olmak üzere ondan fazla yayınlanmış ya da yayınlanma sürecinde olan patente sahiptir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu