Felsefe

Transhümanizm Felsefesi: Sadece İnsan mıyız Yoksa Daha Fazlası mıyız?

Sizce “insan” nedir? Bedenimiz, zihnimiz, genlerimiz, yeteneklerimiz ve öz farkındalığımız sizce bizi tanımlamak için yeterli midir? Elbette bu sorular hakkında uzun uzadıya konuşulabilir. Ancak şu da bir gerçek ki, insan kendini her zaman bu saydıklarımızın daha fazlası olarak görür. Bizde diğer canlılarda olmayan şeylerin olduğuna inanırız. Fakat kendimizi bu üstün görme davranışımıza rağmen bununla yetinmeyenler, daha fazlasının olması gerektiğini savunanlar da vardır.

Transhümanizm Felsefesi: Sadece İnsan mıyız Yoksa Daha Fazlası mıyız?
Transhümanizm terimindeki trans ön eki üstün, aşkın anlamına gelir. İsminden de anlaşıldığı gibi transhümanizm aşkın insan profilini yaratmaya çalışır.

Günümüzde bilimin ve teknolojinin hızına yetişmek çok zor. Her gün yen bir gelişme, yeni bir fikir ortaya çıkıyor. Kimileri uzayı kolonileştirelim diyor, kimileriyse bilincimizi buluta yükleyelim diyor. Artık bırakın 24 saatin insanlara yetmemesini, bir ömür bile yeterli gelmiyor. Medeniyetimiz her geçen gün gelişmeye devam ediyor ama önümüzde bir engel var gibi.

İnsan, bedenlidir ve bedenlerimiz bize bazı noktalarda engel oluyor. Zeki varlıklarız ancak ne kuşlar gibi uçabiliyor ne de çita gibi hızlı koşabiliyoruz. İnsan aslında birçok açıdan güçsüz bir hayvan. İşte tam da burada karşımıza transhümanizm felsefesi çıkıyor. Oldukça şaşırtıcı fikirleri olan bu felsefeyi gelin birlikte tanıyalım.

Transhümanizmin Doğuşu

İsveçli filozof Nick Bostrom, transhümanizmin Darwin’in Türlerin Kökeni ve Nietsche’nin Übermensch kavramıyla ortaya çıktığını söyler. Türlerin Kökeni, ortama en iyi uyum sağlayanların üremesiyle, yani doğal seçilimle evrimi konu alır. Böyle Buyurdu Zerdüşt ise üst insan olarak adlandırabileceğimiz Übermensch kavramıyla transhümanizm felsefesine kaynak olur. Yani transhümanizmin kökenlerini 1800’lerin ortalarına kadar götürmek mümkündür.

Transhümanizm nedir
Çoğu transhümanist için mevcut fiziksel, zihinsel, ekonomik veya teknolojik sınırlamaların üstesinden gelmek hayati bir amaçtır.

Her iki kitapta da insanlığın şu anki durumunun en iyi ve son durum olmadığı vurgusu vardır. Evrimle ilgili en çok yanlış anlaşılan şeylerden birisi de budur zaten. Evrim, insanın en mükemmel canlı olduğunu söylemez. Milyonlarca yıl önce bir tek hücreli, evrim geçirip geçirip en sonunda insan olmamıştır, evrim bu demek değildir. Günümüz Homo sapiens’i de halen evrimleşmektedir. Yani mevcut bedenlerimiz, genlerimiz ve yeteneklerimiz son model ve ebedi değildir.

Übermensch kavramıysa daha sosyal anlamda bir evrimden bahseder. Aslında insanlık henüz bebeklik aşamasındadır. Ve şu an içinde bulunduğumuz durum aşılabilirdir. İşte bu iki gelişme ve ilerleme fikri, transhümanizmin ana temasıdır.

Zamanla bilimin ve bilim kurgunun halk arasında popülerleşmesiyle insanlık kendisine bir başka bakmaya başladı. Evet Dünya üzerindeki en zeki canlı bizdik, teknolojimiz vardı. Ama hayatlarımız pamuk ipliğine bağlıydı. Hepimiz ölümlüydük, çeşitli hastalıklar sebebiyle her gün binlerce insan ölüyordu. Bir asteroidin çarpmasıyla yeryüzünden kolayca silinebilirdik.

Bu gibi daha bir çok farkındalık, transhümanizm fikrini oluşturmaya başladı. Felaket senaryolarıyla dolu filmler, TV şovları ve kitaplarla halk da bu fikirle yavaş yavaş tanışıyordu. 1998’de Dünya Transhümanist Derneği’nin kurulmasıylaysa fikir artık resmiyet kazanmıştı.

Transhümanizm zamanla insanlığın iyileşmesini ve hayatta kalmasını amaçlayan siyasi bir gündem haline geldi. Bunu sağlayansa transhümasitlerin Elon Musk gibi girişimcileri yanlarına çekmesiydi. Böylece transhümanizm gündemde büyük bir yer edinmeye başlamıştı. Hatta ABD’de transhümanist fikirleri savunan siyasi bir parti bile kuruldu.

Transhümanizm Bize Neleri Vaat Ediyor?

Aslında transhümanizm felsefesinde birçok görüş mevcuttur. Yine de transhümanistlerin şu üç şeyi ortak olarak savunduklarını söyleyebiliriz:

  1. İnsanlık hayatta kalmalı ve yok oluşa karşı korunmalıdır.
  2. İnsanları daha sağlıklı ve daha iyi hale getirmek için mevcut yeteneklerimizi geliştirmeliyiz.
  3. İnsanlığın mevcut kapasitesinin de ötesine geçmek için sınırlamalarımızı yıkmaya çalışmalıyız.

Fark etmiş olabileceğiniz gibi bu üç madde de birbiriyle son derece ilişkilidir. Bu üç maddeden birini yerine getirmeye çalışmak otomatik olarak diğer iki maddeyi de etkileyecektir.

Transhümanizm Felsefesi: Sadece İnsan mıyız Yoksa Daha Fazlası mıyız?
Oksipital lobuna yerleştirilen anten sayesinde renkleri duyan, dünyanın ilk cyborg’u Neil Harbisson.

İnsanlık, tarihi boyunca kanserler, salgınlar ve doğal afetler gibi birçok şeyle mücadele etti. Ve hala da etmeye devam ediyor. Transhümanizm ise sınırlarımızı aşarak bu olumsuzluklardan kurtulabileceğimizi öne sürüyor. Örneğin yukarıdaki görselde dünyanın ilk cyborg’u olarak görülen Neil Harbisson’ı görüyorsunuz. Harbisson doğuştan bir akromat, yani tam renk körü. Onun için dünya uzun yıllar boyunca siyah beyazdı. Daha sonra beynine yerleştirilen anten sayesinde renkleri duyabilmeye başladı. Evet, yanlış duymadınız. Harbisson renkleri görmüyor, duyuyor. Hatta kendisinin “Renkleri Dinliyorum” adında bir TedX konuşması da var, izlemenizi tavsiye ederim.

Stelios Arcadiou ya da 1972’de değiştirdiği ismiyle Stelarc, Kıbrıs doğumlu Avusturyalı bir performans sanatçısıdır. Performanslarının ana teması modası geçmiş insan bedeni üzerinedir. Stelarc’ın performanslarında genelde vücuduna entegre robotik bir yapı veya başka modern teknolojiler bulunur.

Bölümün başında da söylediğimiz gibi transhümanistler çeşit çeşittir. Onlara bir örnek olarak da Stelarc’ı verebiliriz. Stelarc, insan bedeninin sınırlarını aşmamız gerektiğini savunur. Bazı performansları son derece ürperticidir. Mart 2012’deki gösterisinde vücudunun arka tarafına kancalar takarak kendisini askıya almıştır. Başka bir performansındaysa kaslarının internete bağlı elektronik kas uyarıcılarla kontrol edilmesine izin vermiştir.

Transhümanizm İnsanlığın Ütopyası mı Distopyası mı?

NASA 2182 yılında Bennu asteroidinin 2700’de 1 ile ihtimalle Dünya’ya çarpma olasılığı olduğunu açıklamıştı. Diyelim ki bugün, o gün. Sizce transhümanizm bizi kurtarabilir mi?

Transhümanizm Felsefesi: Sadece İnsan mıyız Yoksa Daha Fazlası mıyız?
Aslında transhümanizme pek de yabancı değiliz. Akıllı telefonlar, akıllı saatler ve daha birçok teknolojiyle bedenimizin kapasitesini yavaş yavaş arttırmaya çalışıyoruz.

Günümüzde Mars’a insan göndermek birçok açıdan zor. Ancak 2184’e kadar insanlığın transhümanist felsefeyle geliştiğini varsayalım. Bennu’nun gezegenimize çarpacağı gün gelmeden kendi bedeninin sınırlarını aşan insanoğlu Mars’a göç etmeye başlamış olabilir. Böylece türümüz yok olmaktan kurtulmuş olur. Harika, öyle değil mi?

Aslında değil. Çünkü transhümanizm tekil bireylerin yaşamından çok insanlığın neslini korumayı amaçlar. Mars’a gidenler arasında sevdikleriniz hatta kendiniz bile olmayabilirsiniz. Ayrıca gidecek insanları neye göre seçeceğimiz de başlı başına bir problem.

2182’ye daha çok var diyorsanız gelin başka bir varsayımı ele alalım. Diyelim ki, transhümanist teknolojiler sayesinde birçok ölümcül hastalığa, sakatlıklara çare bulduk. Yine harika, insanlar artık daha uzun ve konforlu bir hayat sürebilir. Ama hangi insanlar? Bu teknolojilere ve tedavilere herkes erişebilecek mi? Yoksa seçkin sınıf ve sıradan insanlar arasındaki uçurum daha da mı büyüyecek? Bunlar transhümanizm ütopyasının ya da distopyasının cevaplaması gereken önemli sorulardır.


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu