Tarih

Osmanlı’da Hocaların Hocası: Kadızade Rumi

Osmanlı bilim geleneğinin oluşmasında önem taşıyan kültür merkezlerinin başında Semerkand gelir. ktedir. Antikçağın büyük filozofu Platon’un (MÖ 427-347) matematiksel yaklaşımını temel alan bir düşünce merkezi olan Semerkand, Uluğ Bey tarafından başkent yapılmıştı.

Osmanlı Devleti’nde yetişen ilk önemli astronomi bilgini olan Kadızade Rumi (Kadızâde-i Rûmî – 1380-1429) 1411 yılından itibaren Semerkand’da yaşamaya başlamış ve burada dönemin seçkin düşünürlerinden dersler almıştır. Günümüzde bir çok tarihçi Kadızade Rumi’yi Yunan gökbilimcisi Ptolemy’e atıfta bulunarak ikinci Ptolemy olarak tanımlar.

kadızade-rumi
Kadızade Rumi (1380-1429), on beşinci yüzyılın başlarında İran ve Orta Asya’da yaşamış bir matematikçi ve astronomdur. 

Kendisi aynı zamanda Batı’da on sekizinci yüzyılın genel bir tutumu olarak düşünce tarihine yansıyan “doğayı matematikle kavramak” yaklaşımının öncülerinden birisi olmayı başarmış seçkin bir bilim insanıdır. Hatta kendisinin bilime konu olacak her şeyin matematiksel boyutuyla konu yapılmasını ısrarlı bir biçimde savunduğu için hocasıyla ters düştüğü bilinmektedir. Kadızade Rumi’nin bütün yapıtlarının matematik ve astronomiye ilişkin olması da bu durumu doğrulamaktadır.

Kadızade Rumi Kimdir?

Asıl adı, Selahaddin Musa olan Kadızade Rumi kesin olmamakla birlikte 1359 yılında, Osmanlı Devletine bir süre başkent olarak da hizmet vermiş olan Bursa’da ,ulema sınıfından bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. Babası ve dedesi Bursa kadılığı yaptığı için Kadızade ön adı ile anılmaktadır. Adına “Anadolu” anlamında “Rumi” sözcüğü daha sonraları eklenmiştir.

Eğitimine Bursa’da başlamış ve dönemin önemli bilginlerinden ders almıştır. 1382 yılında Bursa’da Risâle fî el-Hesab (Aritmetik Üzerine) adlı kitabını yazmıştır. Daha sonra dönemin gözde bilim ve kültür merkezlerinin yer aldığı Mâverâünnehr bölgesine gitmiş ve burada matematik alanında yetkinleşmesini sağlayacak bir eğitimden geçmiştir.

 Orta Asya’da, Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında kalan tarihi bölge. Bugün bu bölge Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan arasında bölünmüştür.

Bilim insanı olarak kazandığı yetkinlik, sadece bilginler arasında değil yöneticiler arasında da tanınmasına
yol açmış ve devamında da Uluğ Bey’in hocası olmuştur. Bu tanışıklık sonucunda da ilerleyen süreçte öğrencisi Uluğ Bey tarafından Semerkand Medresesi’ne baş hoca olarak atanmıştır. İlerleyen süreçte de Semerkand Gözlemevi’nin müdürlüğüne getirilmiştir. (Ayrıca göz atmak isterseniz: Göklerin Fatihi Uluğ Bey Ve Bir Dünya Mirası Rasathanesi)

Bu süreçte Semerkand Medresesi’nde birçok öğrenci yetiştirmiştir. Öğrencilerinden bazıları Osmanlı Devleti’ne gelerek Semerkand bilim geleneğinin Osmanlı topraklarında hayat bulmasını sağlamıştır. Bunlardan birisi Fethullah Şirvânî ve diğeri de Ali Kuşçu’dur. Kadızade Rumi’nin 1432 yılında öldüğü tahmin edilmektedir. Göz atmak isterseniz: Ali Kuşçu: Yaşadığı Döneme Damga Vuran Bir Matematikçi

Ali Kuşçu, 14 yaşındayken matematiğe karşı ilgisi ve başarısı nedeniyle Uluğ Bey Medresesinde eğitim almaya başladı. Burada Kadizade-i Rumi ve zamanın ünlü matematikçisi Gıyaseddin Cemşid gibi bir dehadan matematik ve astronomi dersleri alma şansına erişti. Eğitimini Semerkant ve Kirman’da tamamladı. Ali Kuşçu, zamanının ünlü bilim adamı Kadizade-i Rumi tarafından eğitildikten sonra da Uluğ Bey’in yardımcısı oldu.

Kadızade Rumi’nin Bilime Katkıları Nelerdir?

Pek çok kitap kaleme almış olan Rumi’nin en ünlü eseri Risala al-muhitiyya’yı (Çevre Üzerine İnceleme) olarak bilinmektedir. Bu kitapta Pi sayısının açılımını dokuz ondalık basamağa kadar açıklamıştır. Başka bir matematikçinin daha doğru bir sonuç bulması için 200 yıl geçmesi gerekmiştir.

Kadızade Rumi

1427’de Kadızade Rumi başka bir önemli kitabı olan, Miftah al-Hisab (Aritmetiğin Anahtarı) tamamladı. Bu kitap, astronomi için gerekli temel ve ileri matematik konularını anlatan bir ders kitabıdır. Ancak kitap zaman içinde amacını aştı.

Mimarlık, muhasebe ve ticaret öğrencileri tarafından da kullanılmaya başlandı. Kitap, ondalık kesirleri içermesi ile dikkate değerdi. Ancak kitabın en etkileyici bölümlerinden biri, mukarnas adı verilen karmaşık bir şekli ölçmek için kullandığı formüldü.

Kadızade Rumi'
İslam sanatında mimari yapılarda görülen geometrik bir bezeme çeşididir. 

Mukarnas, camilerde, saraylarda ve diğer büyük kamu binalarında kenarları ve derzleri gizlemek için kullanılmaktaydı. Bu teknik, prizmatik formların simetrik bir biçimde kullanılması ile elde edilir. Kadızade Rumi’nin mukarnaslarla ilgili ortaya koyduğu formül pratik bir uygulamaya da sahipti.

O dönemde zanaatkarlara saat başı değil kübit başına (kübit eski bir ölçü birimidir ve bir kübit yaklaşık 1 metredir) ödeme yapılıyordu. Onun formülleri, inşaat öncesinde maliyeti ve gereken malzeme hesabını yapmayı kolaylaştırdı. Aynı zaman da bina tamamlandıktan sonra fiyatının değerlendirilmesinde de kullanıldı.

Kadızade Rumi
Uluğ Bey, Kadızade Rumi, Ali Kuşçu, Gıyaseddin Cemşid – Semerkand’da bulunan bir heykel

Kadızade Rumi’nin Bilimsel Anlayışı

Kadızade Rumi’nin akılcılığın güçlü bir savunucudur. Onun bilim anlayışını anlamamızı sağlayan bir diğer yönü de bilimsel özerkliğe verdiği değerdir. Konu ile ilgili hakkında anlatılan bir anekdotu aktaralım.

Semerkand’da Kadızade Rumi’nin derslerine Uluğ Bey ve diğer hocalar da katılırdı. Bir gün Uluğ Bey, Kadızade Rumi’den habersizce bir hocayı (müderris) görevinden aldı. Bunun üzerine Kadızade Rumi de ders vermeyi bıraktı. Neden böyle yaptığını soran Uluğ Bey’e verdiği yanıt ise düşündürücü idi.

“Ben tavsiye üzerine ve kural olarak görevden almanın söz konusu olmadığı bir görev üstlendim. Şu ana kadar müderrisliğin de böyle bir görev olduğunu sanıyordum. Ancak bu işte de görevden almanın uygulandığını görünce görevi bıraktım.”

Bir hükümdar da olsa, yöneticinin bilime ve bilim adamına müdahalesinin doğru olmayacağını dile getiren bu davranış, bilimsel özerkliğin önemini ve değerini göstermektedir. Nitekim bu kararlı tutumu sonucunda Uluğ Bey geri adım atmış, müderrisi görevine iade etmişti. Bunun sonucunda da Rumi’de ders vermeye devam etmişti.

Çok yönlü bir bilim insanı olan Uluğ Bey, bilimin evrenselliğini kabul ederdi. Bu nedenle de kendisine kadar gelen döneme ait bir çok gökbilim çalışmasını incelemişti. Özellikle eski yıldız kataloglarını dikkatle okuyarak bulduğu hataları düzeltiyordu. Bunun sonucunda günümüzde üzerinde en çok çalışılan eseri, Zîc ortaya çıkacaktı.Kadızâde-i Rûmî, Uluğ Bey Zic’inin hazırlanmasında etkin görev aldı.

Öğrencileri aracılığıyla Anadolu’da bilimin kökleşmesi ve zenginleşmesini sağlarken, yapıtlarıyla da bu zenginliği artıran Kadızade Rumi’nin, geometri alanındaki Şerh Eşkâl el-Tes’is (Temel Teoremler Üzerine) olarak bilinmektedir. Bu kitap Osmanlı döneminde uzun yıllar medreselerde orta seviyeli bir geometri ders kitabı olarak okutulmuştur. Eserin dünya kütüphanelerinde 200’ü aşkın yazma nüshası bulunmaktadır. Eser üzerine pek çok matematikçi tarafından inceleme ve araştırma yazılmış ve bunlar Osmanlı geometri eğitiminde kullanılmıştır


Kaynaklar ve ileri okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu