Felsefe

Karl Popper’a Göre Bilim ve Sahte Bilim Nedir? Kuantum Mekaniği Bir Bilim midir?

Günümüzde bilimin hızla gelişmesiyle birlikte her gün bir dolu bilgiyle karşı karşıya kalıyoruz. Ve bu durumda da sahte bilim adını verdiğimiz bir fenomen ortaya çıkıyor. Bilimdeki hızlı gelişmeleri bazı kişiler çarpıtarak yayıyor. Bu yüzden bilim ile sahte bilimi ayırt etmek her geçen gün zorlaşıyor.

Bugünkü yazımızda da bilim ile sahte bilimi ayıran şeylerden bahsedeceğiz. Fakat bunu Karl Popper’ın gözünden yapacağız. Zira o, sahte bilimi (pseudoscience) yukarıda bahsettiğimizden farklı ele alıyor. Daha sonra ise yine Karl Popper’ın gözünden kuantum mekaniğinin bilimdeki yerini inceleyeceğiz. Bunun için işe Karl Popper’ı tanıyarak başlayalım.

Karl Popper Kimdir?

Karl Raimund Popper, 1902 yılında Viyana’da üst-orta sınıf bir ailede dünyaya geldi. Babası Simon Siegmund Carl Popper, Bohemyalı bir avukattı. Annesi Jenny ise Macar asıllı başarılı bir piyanistti. Amcası Joseph Popper-Lynkeus’un bir filozof ve babasının felsefe-politika meraklısı bir bibliyofil olması şüphesiz Karl Popper’ın dünyasını şekillendirmişti.

Karl Popper'a Göre Bilim ve Sahte Bilim Nedir? Kuantum Mekaniği Bir Bilim midir?
Karl Raimund Popper (1902-1994), 20. yüzyılın en büyük bilim filozoflarından biri olarak kabul edilir.

Popper’ın kariyerine Viyana’da başlaması da onu doğrudan etkileyen şeylerden biriydi. Bu sayede mantıksal pozitivizm doktrinini benimseyen Viyana Çevresi olarak bilinen bir grup filozofla yakın teması vardı. Mantıksal pozitivistler, dil hakkında belli bir görüşü benimsemenin bir sonucu olarak bilimin ne olduğu hakkında bir fikir geliştirmişti. Popper ise onların aksine direkt bilim hakkında bir teori kurmayı seçmişti.

Aynı zamanda kendisi “eleştirel rasyonalist” bilimdeki her türlü şüpheciliğin, gelenekselciliğin ve göreceliliğin bir muhalifi olan sosyal ve politik bir filozoftu. Popper’a göre bilimin ilerleme kaydetmesinin tek yolu, rakiplerinin görüşlerini çürüten nesnel ve test edilebilir teorilerdi.

Karl Popper, Viyana Çevresi’nde mantıksal pozitivistler ile beraber olmasına rağmen onları eleştirmiştir. Hatta bu konuda The Logic of Scientific Discovery (Bilimsel Keşfin Mantığı, 1935) kitabıyla tanınır. Ona göre bilimsel teorilerin doğru olduğu hiçbir zaman kanıtlanamaz. Bunun yerine teoriler, gerçeğin bir yaklaşımı olarak sadece geçici ve varsayımsal olarak kabul edilebilir.

Karl Popper’a Göre Bir Şeyin Bilim Sayılmasının Şartı Nedir?

Bu soruya verilecek en güzel cevaplardan birisi Popper’ın yanlışlanabilirlik teorisinde yatmaktadır. Ama yanlışlanabilirlik fikrine bakmadan önce neyin bilim olarak sayılabileceği sorusuna bir bakalım. Bu soru bilim felsefesinde oldukça tartışmalı bir sorudur.

Karl Popper'a Göre Bilim ve Sahte Bilim Nedir? Kuantum Mekaniği Bir Bilim midir?
Bilim ve bilim olmayan arasındaki sınırda bugün antropoloji, arkeoloji ve dil bilim gibi alanlar bulunur. Ekonomi ve psikoloji ise günümüzde büyük ölçüde bilim olarak kabul edilir.

Buna rağmen fizik, kimya, biyoloji gibi doğa bilimleri çoğunlukla bu tartışmaya dahil değildir. Ancak teorik fizik için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildir. Çünkü teorik fiziğin gittikçe daha az bilimsel hale geldiği düşünülüyor. Bunun sebebiyse bir bilim için uygun olandan daha fazla matematiksel model oluşturmakla ilgilenmesidir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Popper’ın bilim felsefesine en büyük katkısı, bilimi sahte bilimden ayırmaya çalışmasıdır. Popper’ın bunun için bulduğu çözüm yanlışlanabilirlik teorisiydi. Buna göre bir teori, olası bir gözlemle çürütülebilme potansiyeline sahip olmalıdır.

Çünkü ona göre teorileri doğrulamamız mümkün değildir. Sadece yanlışlayabiliriz ki bu da bilimin gelişmesini sağlayan en büyük unsurlardan biridir. Yanlışlanabilme potansiyeline sahip teoriler yeni soruların sorulmasına, yeni ve daha açıklayıcı teorilerin doğmasına sebep olacaktır.

Popper’ın teorisi hakkında tartışmalı olan şey, teoriler hakkındaki kesinlik derecemizi asla arttıramayacağımızı söylüyor gibi görünmesidir. Çünkü sadece teorinin henüz yanlışlanmamış olduğunu söyleyebiliyoruz. Bu nedenle yanlışlayana dek teorileri test etmeye devam etmemiz gerekiyor.

Kuantum Mekaniği Popper’a Göre Bilim midir?

Bilim felsefesiyle uğraşan biri olarak Popper’ın kuantum mekaniğiyle ilgilenmemesi pek mümkün değildi. Çünkü kuantum mekaniği ve yanlışlanabilirlik teorisi arasında bir çelişki görüyordu. Kuantum mekaniğinin doğası gereği olasılıksal ve belirsiz denklemlere sahip olması onu rahatsız ediyordu. Kuantum mekaniğinin gerçekten anlaşılamayacak ve üzerine çalışılamayacak bir alan olduğunu hissediyordu. Bu nedenle kuantum mekaniği tekrar yorumlanmalıydı.

Karl Popper kuantum mekaniğine yoğun ilgi gösteriyordu. Düşünce deneyleri, kitaplar ve yorumlar ortaya koyuyordu. Kuantum Teorisi ve Fizikte Parçalanma (1982), Popper’ın fizik felsefesindeki çalışmalarının zirvesi nitelindedir. Kitap, genel olarak bilim felsefesine öznelci yaklaşımlara karşı çıkar. Popper kitapta kuantum fiziği hakkındaki fikirlerini sunmanın yanı sıra bilimdeki ve fizikteki yöntem problemlerine dair de düşüncelerini anlatır.

Popper aynı zamanda Kopenhag Yorumu’na da karşı çıkıyordu. Çünkü ona göre yorum, fazlasıyla insan yorumuna bağlıydı. Bu da evrenin bilimsel olarak açıklanmasının önünde bir engeldi. Bunun üzerine Popper, kuantum mekaniğini test edilebilir hale getirecek alternatif bir yorum önerdi. Görüşleri çağdaşlarının çoğuyla çelişse de bilim felsefesi alanında oldukça etkili oldu.

Popper’ın Bohr, Heisenberg ve Pauli gibi Kopenhag Yorumu’na katılmadığını söylemiştik. Bu bağlamda onun poziyonunu Albert Einstein’ınkine benzetmek mümkündür. Popper, bilimin yanlışlanabilir hipotezlere dayanması gerektiğini savunduğu için kuantum mekaniği ona göre bilim değildi. Kuantum mekaniği sahte bilimdi (pseudocience). Çünkü kontrol edilemeyen etkileşimlere dayanıyordu.

Ona göre kuantum mekaniğinin amacı test edilebilecek ve potansiyel olarak yanlışlanacabilecek açık bir sistem bulmak olmalıdır. Bu sistem bulunamazsa kuantum mekaniğinin sahte bir bilim olarak kalacağına inanıyordu.

Sonuç Olarak;

Popper’ın da kendine göre bir kuantum anlayışı vardı. Onun kuantum mekaniği yorumu açıktır ve determinizme değil olasılık fikrine dayanır. Tek bir doğru soruya cevap aramak yerine, her biri kendi olasılığına sahip birden fazla olası cevap olduğunu kabul etmemiz gerektiğini düşünüyordu.

Popper’ın yanlışlanabilirlik hakkındaki görüşleri bilimin gelişmesinde önemli rol oynadı. Ancak bazı fikirleri çeşitli açılardan eleştirilmeye devam ediyor.


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu