Felsefe

Karl Popper: Neden Doğruluk Değil de Yanlışlanabilirlik Kuramı?

Bir fikrin bilimsel olup olmadığını ne belirler? Bu soru, hukuk mahkemelerinde filozoflar ve bilim tarihçileri, çalışan bilim adamları ve hukukçular tarafından tartışılmıştır. Bunun nedeni, bunun yalnızca soyut bir kavram olmamasıdır: Bir şeyi bilimsel yapan ya da olmayan şey, onun sınıflarda mı öğretilmesi gerektiğini yoksa devlet hibe parası tarafından mı desteklenmesi gerektiğini belirler.

Yanlışlanabilirlik kuramı ile Karl Popper bu konuya farklı bir bakış açısı getirdi. Popper, The Logic of Scientific Discovery adlı kitabında yanlış olduğu kanıtlanamayan bir teorinin bilimsel olarak yararsız olduğunu yazacaktı.

Karl Raimund Popper (1902 – 1994) 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden biriydi. Bilim felsefesine katkısı, bir teorinin nasıl kurulabileceğine dair fikirleri altüst etmekti. Bilimin bilim olmayandan ayrılması, olasılık ve kuantum mekaniğinin doğası ve sosyal bilimlerin metodolojisi ile ilgili tartışmalara önemli katkılarda bulundu. Çalışmaları, hem bilim felsefesinde, hem bilimin kendisinde hem de daha geniş bir sosyal bağlamda geniş etkisi ile dikkate değerdir.

Popper, bir hipotez üretmek ve ardından doğrulayıcı kanıtlar bulmak yerine, bir hipotez bulduktan sonra, onu çürüten kanıtlar aranmamamız gerektiğini savunmaktadır. Ona göre iyi bilimin yanlışlanabilirlik adını verdiği bir nosyona bağlıydı. Bir fikirle ortaya çıkarsınız ve onu bir deneyle sınarsınız. Eğer yanlış olduğu ortaya çıkarsa bir şeyleri dışarıda bırakarak düşünmeniz gerektiğini öğrenmiş olursunuz ve bilim ilerler. Eğer gözlem modele uygun çıkarsa yeni bir şey öğrenemezsiniz. Popper’ın felsefi çalışmalarının altında yatan amacın ‘bilim’ ile ‘sözde bilimi’ birbirinden ayırmak idi.

Yanlışlanabilirlik Kuramı

Karl Popper sözleri

‘‘… yalnızca birkaç temel önerme kuramla çeliştiğinde, kuramı yanlışlanmış olarak göremeyiz. Ancak kuramı çürüten bir etki bulunduğunda; başka bir deyişle, kuramla çelişme halinde olan -bu etkiyi betimleyen- evrensellik düzeyi düşük görgül bir varsayım öne sürüldüğünde ve sağlandığında, kuramın yanlışlığını söyleyebiliriz. Böyle bir varsayımı, “yanlışlayan varsayım” olarak adlandırıyoruz.’’

Genellikle bilimin dünya hakkındaki gerçekleri “kanıtladığını” düşünürüz. İyi bir bilimsel teorinin kesin olarak gerçeği kanıtlayabilen bir teori olduğunu imgeleriz. Ancak filozof Karl Popper durumun böyle olmadığında ısrar eder. Ona göre bir teoriyi bilimsel yapan yanlışlanabilme veya deneyim yoluyla yanlış olduğunun gösterilebilmesi kapasitesidir.

Örneğin, “Bütün kuğular beyazdır” evrensel genellemesi, tek bir siyah kuğu gözlenerek yanlışlanması mantıksal olarak mümkün olduğundan, yanlışlanabilirdir.

Popper kendi kuramını oluştururken özellikle Einstein’ın görecelik kuramı, Marx’ın tarih anlayışı, Freud’un psikanaliz kuramı ve Alfred Adler’in bireysel psikoloji kuramlarından esinlendi. Ona göre “doğrulayıcıları çok olan ama yanlışlayıcılarından” bahsetmeyen bu kuramlar bilimsel kuramlar olamazlar. Bunun nedeni ise kuramların dile getirdiği genellemelerin tüm örneklerini gözlemlemenin olanaksızlığı idi. Bilimsel kuramını ortaya koyan kişinin, kuramının hangi koşullar altında çürütülebileceğinin araştırmasını da yapması gerekmektedir.

Karl Popper sözleri

Popper’a göre, bir teorinin bilimsel olmadığını iddia etmek, aydınlatıcı olmadığı anlamına gelmez. Hatta kuramın anlamlı olup olmadığı konusunda emin olma zorunluluğumuz da yoktur. Bunun sebebi ise bazen belirli bir zamanda bilimsel olmayan bir teorinin ortaya çıkması, teknolojinin gelişmesiyle ya da teorinin geliştirilmesiyle değişebilmesidir. Dolayısıyla daha ileri bir vakitte bu teorinin bilimsel hale gelmesi mümkün olabilir.

‘‘Yanlışlanamayan, katı olarak sınanamayan her bilimsel kuram, sonsuza kadar hipotez veya tahmin olarak kalmaya mahkûmdur.’’

Karl Popper için bilimsel kuramın oluşum mantığı

Popper’ın yöntemini, bütün sistemleri zorlayıcı bir sınava tabi tutarak nispeten daha elverişli olan sistemlerin sınavdan geçmesi ve bu sistemlerin kullanılır hale getirilmesi olarak düşünebiliriz. Bilimde tümevarım ilkesinin (tek bir ilkeden tüm bir ilkeye ulaşma) geçersiz olduğunu söyler. Tüm kuramların deneysel gözlemlerle tamamen doğrulanamayacağını ama ‘yanlışlanabilir’ olacağını belirtir. Çünkü tümevarımın temelinde geleceğin de tıpkı geçmiş gibi olacağı inancı yatar. Popper’a göre bilimsel yasalar doğaları gereği asla kesin sonuçlu olarak doğrulanamazlar.

Karl Popper
‘‘Diğerlerinden üstün olan kuram, rakip kuramlar arasında yapılan ayıklamalarda, kendini daha iyi öne çıkaran; en katı biçimde sınanabilen ve o ana kadarki tüm katı sınamalara karşın hala dayanıklı kalan kuramdır.’’

Bilimsel kuramı öne sunan kişi, kuramının hangi koşullarda savunamayacağını da düşünmelidir. Her yeni kuramın kendinden önceki kuramın başarısını geçmekle kalmayıp aynı zamanda çürüttüğü kuramın aksayan yönünü de kendinde başarması gerekir. Böylece yeni kuram kendi aksayan yönü gösterilinceye kadar başarılı olarak kabul edilebilir. Ama bu yeni kuramın özelliği yanlışlanmaya açık olmasıdır. Yeni kuram hem eski kuramı içerir hem de eski kuramla çelişir. Popper buna “eleştirel yöntem” adını verir.

Popper kuramların zamanla doğrulanamayacağını fakat zamanla ‘pekiştirilebileceğini’ belirtir. Şöyle ki bir kuram yanlışlanabilirlik durumlarına ‘direndiği’ ölçüde pekiştirilme derecesi artar. Son olarak da bilimin eleştirel yönünü savunduğundan ona göre bütün kuramlar varsayımsal olarak kalır. Yani her an çürütülebilir. Yani kuramdan yanlışlanabilir olarak bahsedilmesi için yeni önermelerin türetilmesine açık olması gerekir. Dolayısıyla bilimin sürekliliği için sırtını dayadığı katı ‘doğrulanabilirlik’ ilkesinden çıkması bir zorunluluktur.

Son söz Popper’dan: “Bilim eleştirel bir uğraştır. Varsayımlarımızı eleştirel biçimde sınarız. Hataları bulmak, hataları ayıklayabilmek ve böylece doğruya daha da yaklaşmak için onları eleştiririz… Bilim doğruyu bulma aracıdır.’’



Kaynakça:

Matematiksel

Olgun Duran

Ömür boyu öğrencilik felsefesini benimsemiş amatör tiyatro oyuncusu ve TEGV gönüllüsü; kitaplarından, doğaya hayranlığından, yeni yerleri görmekten, gittiği yerlerin kültürünü keşfetmekten ve bunların uğruna çabalamaktan vazgeç(e)meyen kişi...  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu