Felsefe

Spinoza’nın Tanrı Anlayışı Nasıldı Ve Einstein Neden Ona İnandı?

1936’da Phyllis adında bir liseli kız, bir insanın hem bilime hem de dine inanıp inanamayacağını sormak için ünlü fizikçi Albert Einstein’a bir mektup yazdı. Verdiği cevap kısa ve bir miktar kafa karıştırıcıydı.

“Sorunuza elimden geldiğince basit bir şekilde cevap vermeye çalışacağım. İşte cevabım: Bilim insanları, her olayın doğa yasalarından kaynaklandığına inanırlar. Bu nedenle, bir bilim insanı, olayların gidişatının duadan, yani doğaüstü bir şekilde tezahür eden bir arzudan etkilenebileceğine inanmaya meyilli olamaz. Ama aynı zamanda, bilim arayışıyla ciddi olarak ilgilenen herkes, evrenin yasalarında, insanınkinden çok daha üstün olan bir ruhun tezahür ettiğine ikna olur. Bu, bilinen dindarlıktan daha farkı, özel bir tür dini duyguya yol açar.”

Einstein bu ve benzer cevapları neticesinde karşımıza bir panteist olarak çıkmaktadır. Ayrıca 24 Aralık 1929’da, Herbert Goldestein’a yazdığı bir mektupta bunu açıkça ifade etmiştir. “Kendisini var olan her şey ile birlikte, yasalar dahilinde harmoni içerisinde ortaya çıkaran; insanın kaderi ve yaptıkları ile kendisini sınırlandırmamış olan Spinoza’nın Tanrısı’na inanıyorum

Spinoza’nın Tanrı Anlayışı Nasıldı?

Monoteizm tek tanrı varlığına duyulan inanç olarak tanımlanır. Genel olarak panteizm ise her şeyin Tanrı ile aynı olduğu inancıdır. Bu görüşü savunanlar sıklıkla Tanrı’nın evren, doğa, kozmos olduğunu veya her şeyin Tanrı ile “bir” olduğunu söyleyecektir.

Spinoza’nın Panteizmi ise evrenin Tanrı ile özdeş olduğunu savunur. Bu Tanrı kişisel değildir ve insan işleriyle ilgilenmez. Her şey, Tanrı’nın türevi olan aynı temel maddeden yapılmıştır. Fizik yasaları mutlaktır ve nedensellik bu evrende determinizme yol açar. Olan her şey bir zorunluluk sonucudur ve Tanrı’nın isteğidir. Birey için mutluluk, ilahi bir inanç ile dua etmeye çalışmaktan ziyade kozmosu ve içindeki yerimizi anlamaktan gelir.

Monoteist dinlerin geleneksel görüşlerine göre Tanrı insanlığı sever ve kullarının dualarına cevap verir. Onları dinler, ödüllendirir, cezalandırır, merhamet eder. Spinoza’nın Tanrı’sı ise, tüm bu geleneksel tasvirlerin karşısında yer alır. İnsan davranışlarına kayıtsızdır, herhangi bir insanı önemsemez, onu ödüllendirmez veya cezalandırmaz. Spinoza’ya göre Tanrı’ya bu gibi insani özelliklerin yüklenmesi bir hatadır.

Spinoza’ya göre “Siz Tanrı’yı sevebilirsiniz ama Tanrı sizi sevecek diye bir şey de yoktur.” Bu tıpkı doğayı seven kişilerin doğa tarafından sevilmeyi beklemesinin anlamsızlığı gibidir. İşte, bu “kimseyi önemsemeyen Tanrı” fikri yüzünden çoğu kişi Spinoza’nın Tanrı’ya inanmadığını düşünmesine neden olmuştur. Oysa Spinoza’ya göre kendi Tanrı/doğa inanışı zekaya dayalı, akıl ile erişilen bir inanıştır. Einstein da bu inanıştadır. Bu nedenle de Spinoza’yı anlamak, bu konuda Einstein’ı anlamanın anahtarıdır.

Baruch Spinoza (1632-1677) Kimdir?

Spinoza tipik bir filozoftu. Tartışılmaya herkesin duymaya hazır olmadığı fikirler öne sürmeye ve görüşlerini argümanla savunma­ya hazırdı. Çalışmalarına kimi zaman şiddetle karşı çıkılsa da Spinoza yazdıklarını okuyan­ları etkilemeye devam ediyor.

Spinoza, Amsterdam’da, Portekizli bir Yahu­di ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. 24 yaşındayken, Tanrı hakkındaki görüşleri yüzünden lanetlendi ve sonrasında Amsterdam’ı terk edip, Lahey’e yerleşti. Ailesi dahil herhangi bir Yahudi ile görüşmesi yasaklanmıştır.

Spinoza kendisine bir ev satın almak yeri­ ne pansiyonlarda kalarak oldukça sade bir ha­yat yaşadı. Fazla paraya ihtiyacı yoktu, mercek yontarak ve felsefi çalışmalarına hayranlık duyan insanlardan gelen kimi küçük ödeme­lerden kazandıklarıyla geçimini sağlıyordu. Bu onun ba­ğımsız kalmasına ve kaldığı odadan çalışması­na olanak veriyordu. Ne yazık ki aynı zamanda bu meslek, muhtemelen yakalandığı solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle, yalnızca 44 yaşın­da erkenden ölmesine de sebep oldu. Bazı kaynaklara göre, soluduğu cam tozlarını akciğerine zarar vermişti.

Spinoza’ya göre bilginin genel anlamda üç türü bulunmaktadır: Birincisi, kulaktan dolma veya okuma gibi pratiklerle edinilirler ki bu türden bilgiler güvenilmezdirler. İnsanın yanılgısının esas kaynağı bu türden bilgilerdir. İkinci tür bilgilerin ilkesi akla dayanır ve güvenilirdir. Üçüncü tür bilgi ise sezgi ve algıdan kaynaklanan bilgilerdir ki en doğru bilgiler ikinci ve üçüncü türlerdir.

Spinoza tek başına olmaktan hoşlanırdı. Yalnızlık ona çalışmalarını sürdürmek için ge­reken zaman ve iç huzurunu veriyordu. Onun görüşlerini kaleme aldığı en ünlü kitabı Ethica ise ancak ölümünden sonra yayım­landı.

Geometrik Düzene Göre Kanıtlanmış ve 5 Kısma Ayrılmış Olan: Etika

Yaşamı boyunca hepimizin Tanrı’nın parçaları olduğumuzu ileri süren Spinoza, felsefi görüşlerini anlattığı, güvenliğini düşünerek ölümünden sonra yayınlanmasını istediği Ethica kitabını sanki bir matematik kitabı gibi yazmıştır. Matematiksel ispatlara benzeyen bir içeriğe sahip olan Ethica; Tanrı, doğa, özgürlük, gibi konular hakkında aksiyomlar, varsayımlar ve kanıtlar içerir.

Dinlerin çoğu Tanrının dünyanın dışında bir yerde, belki de cennette olduğunu öğretir. Baruch Spinoza Tanrının dünyada olduğunu düşünmesi bakımından alışılma­dıkdı. Bu fikrini ifade etmek için “Tanrı veya Doğa” hakkında yazdı. Tanrı ve doğanın aynı şey olduğunu söyledi. Tanrı doğadır, doğa da Tanrı. Tanrının her şey olduğu inancı, bir çeşit panteizmdi. Spinoza’nın başı­na epeyi iş açan radikal bir fikirdi bu. Spinoza, Tanrı ile ilgili görüşlerini Etika isimli eserinde kaleme aldı.

Felsefegenelleştirilmiş bir matematiktir.

Baruch Spinoza

Aksiyomlar doğruysa sonuçlar da doğru olmak zorundadır. Hatta Spinoza daha da ileri gider ve kanıtlarının sonuna Q.E.D. yazar. Bilindiği gibi bu açılama daha çok matematik kitaplarında rastlanır. Açılım “quod erat demonstratum” olan Q.E.D. “gösterilmek istenen buydu” anlamına gelir. Sonucunda bu ifade matematikte, kesin kanıtların sonunda kullanılan bir ifadedir. Öyle ki Ethica kitabının tam adı “Geometrik Düzene Göre Kanıtlanmış ve 5 Kısma Ayrılmış Olan: Etika”’dır.

Spinoza, kitaptaki “kanıtların” geometri­ deki gibi bir mantığa sahip olmasını düşünmüştü. Ancak buradaki kanıtlar üçgenle­rin açıları ve çemberlerin çapları gibi konularla uğraşmak yerine Tanrı, doğa, özgürlük ve duy­gular hakkındadır.

Spinoza’nın Tanrı Görüşü Yanlış Anlaşılmıştı

Kesin kanıtlara akıl yoluyla ulaşabileceğimizi söyler Spinoza. Bilimsel yasalara da aksiyomatik bir biçimde ulaşmıştır. Ona göre Tanrı, dünyadan ayrı bir yerde, cennet veya benzeri bir konumda değil, dünyanın içindedir. Evren devasa bir sistemdir ve her şey bu sistemin içinde birbiriyle uyumludur. Bu uyumu kavramanın en iyi yolu ise düşüncenin gücüdür. Bu düzenli uyumda kendisini belli eden Tanrı aslında doğanın kendisidir. Sonucunda insan ruhu da bu doğal düzenin içindedir. Tam tersi bir düşünce, insanın yaşam amacını ve doğa içindeki yerini bulmasının imkansız olduğunu desteklerdi. Oysa insan doğanın bir parçasıdır ve doğa her yerdedir, sonsuzdur.

Spinoza tipik bir filozoftu. Tartışılmaya herkesin duymaya hazır olmadığı fikirler öne sürmeye ve görüşlerini argümanla savunma­ya hazırdı. Çalışmalarına kimi zaman şiddetle karşı çıkılsa da Spinoza yazdıklarını okuyan­ları etkilemeye devam edecekti. Yazının başında aktardığımız Albert Einstein da bu kişilerden biri idi.



Kaynaklar ve İleri Okumalar:

Matematiksel

Maide İdil İspir

Ben İdil, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciyim. Bence insan olmaktaki en büyük şansımız düşünebilmek, konuşabilmek, okuyabilmek ve yazabilmek. Öyleyse bol şans! Ve keyifli okumalar…
Başa dön tuşu