Metafizik, insanın doğasına, evrene ve varoluşa dair en temel soruları yanıtlamayı hedefler. Gerçeklik nedir? Varlık nasıl tanımlanır? Bu soruların yanıtları, yalnızca metafizik perspektiflerle şekillendirilebilir.
İnsan, zaman zaman cevaplarını kesin bir şekilde öğrenemeyeceği sorular sormaya eğilimlidir. Örneğin, zaman bir illüzyon mudur? Mutlak bir gerçeklik var mıdır? Neden hiçbir şey yok değil de bir şey vardır? Yaşamın nihai bir anlamı var mıdır?Bu tür sorulara yanıt arandığında, fizik yasaları ve kavramlarının yetersiz kaldığı görülür. Bu tür meseleler, fiziksel dünyanın sınırlarını aşar ve daha derin bir sorgulama gerektirir. İşte metafizik, bu noktada devreye girer.
Metafizik Nedir?
Metafizik terimi, MÖ birinci yüzyılda Rodoslu Andronikos tarafından ortaya atılmıştır. Andronikos, büyük Yunan filozofu Aristoteles’in eserlerini düzenlerken, fiziğe dair yazılardan sonra gelen metinlere Metaphysika (fizikten sonra gelen) adını vermiştir. Bu adın, fizik konularından sonra ele alınması gerektiğini belirtmek için seçildiği düşünülmektedir.
Ancak Aristoteles, metafiziği ikinci planda değerlendirmemiştir. Aksine, bu disiplini “ilk felsefe” veya “ilk bilim” olarak adlandırmış ve her şeyin temelinde yer aldığını ifade etmiştir. Ona göre metafizik, varlığın doğasını, gerçekliğin temel ilkelerini ve evrenin nihai nedenlerini anlamaya çalışan bir disiplindir. Bu sebeple, fiziksel bilimlerden önce metafiziksel soruların ele alınması gerektiğine inanmıştır.
Metafizik, günümüzde felsefenin belirli bir dalı olarak kabul edilmektedir. Bu alanda, “Varlık nedir?”, “Bir dış dünya var mıdır?”, “Beden ile ruh arasındaki ilişkiler nelerdir?” ve “Tanrı var mıdır?” gibi temel sorulara yanıt aranmaktadır. Metafizik, gerçekliğin temel doğasını, zihin ve madde arasındaki ilişkiyi, varoluşun özünü ve doğasını, olasılık ve gerçeklik kavramlarını inceleyen bir disiplindir.
Metafizik, fizik biliminden, ele aldığı kavramları sorgulama aşamasını atlayarak sonuca dair çıkarımlar yapma çabasıyla ayrılır. Fizik, deney ve gözleme dayanarak kavramları sınamaya yönelirken, metafizik, daha soyut bir düzeyde temel ilkeleri ve anlamları araştırır.
Tarihsel olarak bakıldığında, felsefe Yeniçağ’a kadar ağırlıklı olarak metafizik ekseninde gelişmiştir. Ancak Yeniçağ’dan itibaren metafizik, salt düşünsel arayışların sınırlarını aşmadan, daha gözlem ve deney odaklı bir çerçeveye evrilmiştir. Bu değişim, bilimin ve felsefenin farklı yönlere evrilmesine katkı sağlamıştır.
Fizik ile metafizik arasındaki sınırlar ise durağan değil, sürekli değişken bir haldedir. Bugün metafizik olarak kabul edilen bir fikir, gelecekte fiziksel gözlemlerle doğrulanabilir bir bilimsel gerçek haline dönüşebilir. Bu açıdan bakıldığında, metafizik, bilmediğimiz konular hakkında tahminlerde bulunarak bilime öncülük etme potansiyeline sahiptir. Örneğin, bir zamanlar yalnızca metafizik bir düşünce olan atom kavramı, fiziksel bir gerçek haline gelmiştir.
Bilim Metafiziği Yenmeyi Başaracak mı?
1930’larda, bir grup bilim insanı ve filozof metafiziği eleştiren ve bu alanı geçersiz kılmayı amaçlayan bir girişim başlattı. Bu grup, Viyana Çevresi (Vienna Circle) olarak bilinir ve metafiziği, yalnızca “sözde ifadeler”den oluşan bir alan olmakla suçladı.
Onlara göre metafizik, ilk bakışta anlamlı gibi görünen, ancak daha yakından incelendiğinde içi boş ve doğrulanamaz ifadelerden ibaretti. Bu eleştirel yaklaşım, mantıkçı pozitivizm adı verilen bir düşünce akımı çerçevesinde şekillendi. Bu akım, matematik ve mantığa dayalı bir dünya görüşünü destekledi.
Ancak, Viyana Çevresi’nin radikal çabalarına rağmen, metafizik alanı yok olmadı. Her ne kadar metafiziğin bazı iddiaları bilim tarafından çürütülmüş olsa da, bilim tarafından henüz tam olarak yanıtlanamayan pek çok temel soru varlığını koruyor.
Bilinç nedir?, Bildiğimizi nasıl biliyoruz? Özgür irademiz var mı? Neden iyilik ve kötülük var? Gerçeklik gerçek mi? gibi sorular bilim tarafından henüz tam olarak yanıtlanmadı. Bu sorular, bilimin çözüm arayışlarında yetersiz kaldığı alanlarda, metafiziğin sağladığı düşünsel esnekliği ortaya koyuyor.
Bilimin ilerlemesi, metafiziğin temel sorularına bazı yanıtlar getirmiş olsa da, bu yanıtların felsefi yorumları hâlâ tartışılmaktadır. Örneğin nörobilim, “zihin teorisi” olarak bilinen felsefi kavramın, beyindeki biyolojik temellerini ortaya koymaya başlamıştır.
Beyin görüntüleme teknikleriyle yapılan deneyler, bir kararın, bireyin bu kararı aldığını düşünmeden önce beyinde oluştuğunu göstermiştir. Bu, “özgür irade” kavramının bilimsel ve felsefi açıdan yeniden ele alınmasını gerektirmiştir.
Ayrıca, ahlakın kökenine dair bilimsel araştırmalar, insanların neden iyi veya kötü davrandığına dair bazı açıklamalar sunmaktadır. Doğadaki diğer türlerin davranışları incelenerek, ahlakın biyolojik ve evrimsel temelleri anlaşılmaya başlanmıştır.
Sonuç Olarak;
Metafizik, bilimle sürekli bir etkileşim içinde olmaya devam etmektedir. İnsanlık, evrene dair anlayışını genişlettikçe metafizik de yeni biçimlerde varlığını sürdürmeye devam edecektir. Her bilimsel sürecin başında, genellikle metafizik olarak kabul edilen temel bir soru vardır. Metafiziği gerekli kılan ve bilim ile arasındaki ilişkiyi sağlayan da bu sorulardır.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Obeid, Maguy. (2023). What is Metaphysics? Is it Beyond Physics or a Living Philosophy?.
- Has science conquered metaphysics, and all of philosophy? Yayınlanma tarihi: 26 Haziran 2017; Bağlantı: https://bigthink.com/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel