Felsefe

Friedrich Nietzsche Ünlü Sözü “Tanrı Öldü” ile Ne Anlatmak İstiyordu?

19. yüzyılda yaşamış Alman filozof Friedrich Nietzsche, meşhur kitabı Böyle Buyurdu Zerdüşt‘te “Tanrı öldü” diye yazar. Tıpkı Einstein’ın “Tanrı zar atmaz” cümlesini yanlış anlamamız gibi, Nietzsche’yi de bu cümlesinden ötürü yanlış anlamamız olasıdır.

Friedrich Nietzsche Ünlü Sözü "Tanrı Öldü" ile Ne Anlatmak İstiyordu?
Tanrının ölümünün en meşhur ifadesi, Şen Bilim’in 3. Kitabında yer alan deli adamın hikayesinde karşımıza çıkar.

“Tanrı öldü. Tanrı’dan geriye bir ölü kaldı. Ve onu biz öldürdük. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey: bu kanı kim silecek üzerimizden? Kendimizi temizlememiz için hangi su var? Hangi kefaret bayramlarını, hangi kutsal oyunları icat etmemiz gerekecek?”

Kısaca Friedrich Nietzsche Kimdir?

Friedrich Nietzsche, 15 Ekim 1844’te Leipzig yakınlarındaki Röcken’de doğdu. Babası Lutherci bir papazdı ve Nietzsche’nin ailesi dinine oldukça bağlıydı. 1849’da babasının ölümünün ardından iki teyzesi, büyükannesi, annesi ve kız kardeşiyle birlikte Naumburg’a taşındılar. Nietzsche başarılı bir akademik hayat sürüyordu. Mayıs 1869’da Basel’de klasik filoloji kürsüsüne çağrıldığında bu başarısı zirveye ulaşmıştı. 24 yaşında olan Nietzsche, bu kürsüye atanan en genç kişi olmuştu.

Nietzsche olağanüstü bir adamdı. Henüz yirmi dört yaşındayken profesör olarak atandığında, önünde onu
saygın bir akademik kariyer bekliyor gibi görünüyordu. Üniversitedeki ilk yıllarında dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceleyen filoloji alanında çalışmalar yapıyordu. Sonraları felsefeyle de ilgilenmeye başladı. Özellikle de Arthur Schopenhauer ve Friedrich Albert Lange’ın çalışmalarına merak salmıştı.

Friedrich Nietzsche Ünlü Sözü "Tanrı Öldü" ile Ne Anlatmak İstiyordu?
Friedrich Nietzsche (1844 – 1900), 1899 ortalarında hastayken. Nietzsche’nin ata sarılıp ağlaması olayı Suç ve Ceza romanında da karşımıza çıkmaktadır. Romanın başkahramanı Raskolnikov, rüyasında acımasızca dövülen bir at görür ve benzer bir davranış sergiler. Nietzsche’nin bir Dostoyevski hayranı olduğunu göz önünde bulundurursak onun bu garip davranışı açıklık kazanacaktır.

Fakat bu eksantrik ve özgün düşünür, uyumlu biri değildi, hayatı kendisi için zorlaştırmak hoşuna gidiyor gibiydi. Sonunda 1879 yılında, kısmen hastalığından dolayı üniversitedeki görevinden istifa etti. Görevi bırakmasından 10 sene sonra zihinsel yetilerinin tümünü kaybetti.

3 Ocak 1889’da Torino sokaklarında kargaşa çıkardığı gerekçesiyle iki polis Nietzsche’nin yanına geldi. Gerçekte ne olduğu tam bilinmese de ölümünden sonra anlatılan hikayeler, sokakta acımasızca kırbaçlanan bir atı görmesi ve koşup ona sarılması üzerinedir. Nietzsche daha sonra fenalaşmış ve ölümüne kadar ailesinin bakımına muhtaç bir şekilde yaşamıştır.

Friedrich-Nietzsche-neden-delirdi.j
Nietzsche’nin ata sarılıp ağlaması olayı Suç ve Ceza romanında da karşımıza çıkmaktadır. Romanın başkahramanı Raskolnikov, rüyasında acımasızca dövülen bir at görür ve benzer bir davranış sergiler. Nietzsche’nin bir Dostoyevski hayranı olduğunu göz önünde bulundurursak onun bu garip davranışına bu açıdan bir açıklama getirilebilir.

Değişen Toplum ve Ölen Bir Tanrı

Nietzsche’den kısaca bahsettik. Ve buradan şöyle bir çıkarsama yapmamız abes kaçmaz sanıyorum. Onun yaşadığı dönem tam da Sanayi Devrimi’nin hüküm sürmeye başladığı yıllardı. Kendisi de din, ahlak, kültür üzerine düşünen bir filozof olarak elbette bazı şeylere kayıtsız kalamazdı. Nietzsche, bilimsel ve teknolojik değişmelerin herkes gibi farkındaydı. Bunun yanı sıra toplumun da değiştiğinin farkındaydı. Ve bu durum onu endişelendiriyordu.

Peki Tanrı’nın ölmesiyle bunların ne ilgisi var diyor olabilirsiniz. Aslında “Tanrı öldü” ifadesindeki Tanrı, kelimenin tam anlamıyla ilahi bir varlığa karşılık gelmez. Nietzsche bu cümleyle Batı toplumunda değişen ahlaki ve dini inançları kast etmektedir.

Friedrich Nietzsche Ünlü Sözü "Tanrı Öldü" ile Ne Anlatmak İstiyordu?
Nietzsche, Dostoyevski için “Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog” der. Bu nedenledir ki onun felsefesinde Dostoyevski’nin etkisini görmek mümkündür. Dostoyevski Karamazov Kardeşler adlı kitabında Nietzsche’nin bu endişesini kaynağı olabilecek bir bölüm vardır. Karamazov Kardeşler’den İvan, “Tanrı öldüyse o halde artık her şey mübahtır” der. İvan Karamazov’un kendisi bir inançsız olmasına rağmen dinin önemini yitirmesinden endişe eder.

Sanayi Devrimi ile beraber seküler düşünce yükselmeye başlamıştı. Dolayısıyla toplumda da geleneksel dini değerlerde bir düşüş söz konusuydu. Nietzsche’ye göre, Aydınlanma Çağı’ndan sonra bilimsel anlayışın gelişmesi, Tanrı’ya olan inancı sürdürmeyi giderek imkansız hale getirmişti.

Nietzsche din olmadan insanların ahlaki ve varoluşsal bir boşluğa düşeceğini düşünüyordu. Doğru ya da yanlışa, iyi ya da kötüye dair düşüncelerimiz bir Tanrının olduğu dünyada anlam kazanır. Tanrıyı ortadan kaldırırsanız, o zaman nasıl yaşamamız, neye değer vermemiz gerektiğine dair açık ilkelerin var olma olasılığını da ortadan kaldırmış olursunuz.

Buradan Nietzsche’nin dini savunur durumda olduğunu düşünmek de yanlış olacaktır. Çünkü kendisi 20 yaşına kadar dinine bağlı bir insan olsa da sonraları tüm inancını yitirmiştir. Nietzsche kendisini bir “ahlak karşıtı” olarak tanımlar; kasten kötü şeyler yapan biri değil, ahlakın ötesine geçmemiz gerektiğine inanan biridir.

Friedrich Nietzsche, Edvard Munch’un bir portresi (1903).

Nietzsche Karamsar ve Nihilist Bir Filozof mu?

Tanrı’nın ölümünün sonuçları korkunç ama aynı zamanda özgürleştiricidir. Kendisi bu fikrinden The Gay Science ilk olarak 1882’de Almanca olarak yayınlandı) isimli kitabında bahseder. Tanrı olmadan, yalnızız; nesnelere Tanrı tarafından verilmiş bir amaç olduğu yönündeki rahatlatıcı fikirden yoksun doğal bir evrenle karşı karşıyayız. Bu da bizi nihilizm fikrine -hayatın hiçbir anlamı ve değeri olmadığı düşüncesi- sürükler. Ne kadar korkutucu ve yalnız olsak da bu süreci yaşamalıyız.

Nietzsche yıkımdan hoşlanan bir filozof değildir. Yaratım ve yıkımın beraberliğinden hoşlanır. Eğer bir yaratım söz konusuysa, bunun kısa bir nihilizmden ve yıkımdan sonra olması gerektiğini düşünür. Bu nedenle Tanrı’nın ölmesi onu ne üzer ne de sevindirir. Ancak toplumun bu yıkım sürecinde nihilizm batağına düşmesinden de korkar.

Nietzsche'nin kız kardeşi Elizabeth,
Nietzsche’nin kız kardeşi Elizabeth, kardeşinin ölümünden sonra yazılarını yayınlama yetkisine sahip olmuştu. Hitler hayranı olması sebebiyle kardeşinin yazılarını kabul görecek şekilde değiştirerek yayınlatıyordu.

Friedrich Nietzsche’nin çok yanlış anlaşılan bir filozof olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle de nihilizm konusunda. Nihilizm deyince hepimizin aklına ilk o geliyor. Ve bu nedenle sanki Nietzsche her şeyi reddeden, yıkımdan hoşlanan, insanları kategorize eden biriymiş sanıyoruz. Onu böyle biri sanmamızın sebebi ise kız kardeşi diyebiliriz. Öyle ki bazı felsefeciler Nietzsche’nin kız kardeşi için “Nietzsche’nin başına gelen en kötü şey” derler.

Nihilizmden Kaçış ve Übermensch

Nietzsche’ye göre nihilizm yeni bir varoluş biçimine giden bir köprü olabilir. Böyle Dedi Zerdüşt (1883- 1992) kitabında Nietzsche, übermensch ya da “Üst-İnsan” hakkında yazmıştır. Kitapta geleneksel ahlaki kuralların kendini engellemesine izin vermeyen, onların ötesine geçip yeni değerler yaratan, gelecekteki hayali bir kişiden söz ediyordu.

Übermensch

Übermensch konsepti biyolojik üstünlük, ırkçılık, savaş, güç sevdası gibi şeyleri içermez. Bu konsept her insanı ayrı bir birey olarak ele alır ve onları bağımsız bir şekilde hareket etmeye sevk eder. Übermensch kendi sorumluluğu alan, kendi değerlerini bulan ve kendini geliştiren kimsedir.

Ancak Nietzsche‘ye göre bir übermensch olmak kolay değildi. Übermensch olmak insanlar için uzak bir hedefti. Hatta Dünya üzerinde yaşayan bir übermensch olduğuna bile inanmıyordu. Nietzsche’den sonra gelen filozoflar onun bu yaklaşımı ve nihilizmden kaçış üzerine uzun yıllar düşündü. Ve birçok filozof çok farklı biçimlerde yanıtlar verdi. Örneğin Albert Camus’ün varoluşçu absürdizmi nihilizmden kaçmanın bir yolu olarak görülebilir.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu