Albert Einstein, dünya çapında akademik başarılarıyla tanınan, modern bilime yön veren en önemli isimlerden biridir. Olağanüstü çalışmaları neredeyse herkes tarafından bilinir. Ancak çok az kişi, onun oğulları Hans Albert Einstein ve özellikle de hayatı boyunca şizofreniyle mücadele eden Eduard Einstein’ın trajik hikâyesini duymuştur.

Hans Albert Einstein’ın Hikayesi
Hans Albert Einstein, 14 Mayıs 1904’te İsviçre’nin Bern kentinde dünyaya geldi. Albert Einstein ve eşi Mileva Marić’in ikinci çocuğuydu. O dönemde babası Albert Einstein, patent ofisinde katip olarak çalışıyordu.
Hans Albert’in Eduard Einstein adında bir erkek kardeşi ve bebekken kızıl hastalığı nedeniyle hayatını kaybeden Lieserl adında bir kız kardeşi vardı. Albert Einstein, 1914 yılında Marić’ten ayrıldı, ancak oğullarıyla iletişimini genellikle mektuplar aracılığıyla sürdürdü.

Bu ayrılık, genç Hans Albert üzerinde derin bir etki bıraktı. Babasız büyümek, onu mümkün olduğunca çabuk kendi ayakları üzerinde durmaya yönlendirdi. Kendi yolunu çizmek isteyen Hans Albert, anne ve babası gibi İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nde okumaya karar verdi. Hedefi, inşaat mühendisi olmaktı.
Bu kariyer seçimi, babası Albert Einstein’ın pek hoşuna gitmese de, Hans Albert 1926 yılında inşaat mühendisliği diplomasıyla mezun oldu. Ertesi yıl evlendi ve dört çocukları oldu. Ancak, ne yazık ki yalnızca biri yetişkinliğe kadar yaşadı. Bu trajedi, Hans Albert’in hayatında derin izler bıraktı.

Mezuniyetinin ardından birkaç yıl boyunca bir köprü projesinde mühendis olarak çalıştı ve özellikle çelik tasarımı alanında uzmanlaştı. Ancak yalnızca mesleki gelişimiyle yetinmedi; akademik kariyerine de devam etti. 1936 yılında doktora derecesini aldı.
1933’te Almanya’da antisemitik ideolojinin giderek güçlenmesiyle Albert Einstein ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Oğlunun da aynı yolu izlemesini istedi. Bunun üzerine Hans Albert Einstein, anavatanını geride bırakarak ABD’ye göç etti.
Yeni hayatına hızla uyum sağlayan Hans Albert, 1947 yılında California Üniversitesi’nde profesör oldu ve burada hidrolik mühendisliği dersleri vermeye başladı. Bilime olan bağlılığı, 1973 yılında hayatını kaybedene kadar kesintisiz devam etti.
Onun hidrolik mühendisliği alanındaki katkıları, ölümünden sonra da unutulmadı. 1988 yılında Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği, bu alandaki başarılarını onurlandırmak adına Hans Albert Einstein Ödülü’nü vermeye başladı.
Eduard Einstein’ın Hikayesi

Eduard Einstein, ne yazık ki ağabeyi Hans kadar şanslı bir çocuk değildi. Doğduğu günden itibaren sağlık sorunlarıyla mücadele etmek zorundaydı. Bu nedenle çocukluğunun büyük bir kısmını evde geçirmek zorunda kaldı. Onun bu hassas durumu, ailesini derinden etkiledi. Albert Einstein, oğlunun sağlığına kavuşması için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıydı.
Yıllar geçtikçe Eduard’ın ilgi alanları da gelişti. Şiire merak sardı, piyano çalmayı öğrendi ve psikiyatriye büyük bir ilgi duymaya başladı. Özellikle Sigmund Freud’a hayrandı ve onun teorilerini büyük bir tutkuyla takip ediyordu.
Ailesinin akademik geleneğini sürdürmek isteyen Eduard, Zürih Üniversitesi’ne girdi. Amacı psikiyatri eğitimi alarak bu alanda uzmanlaşmaktı. Ancak hayatı, onun planladığı gibi ilerlemeyecekti.

O dönemde Albert Einstein’ın ünü artık iyice sağlamlaşmıştı. Ancak böylesine büyük bir bilim insanının oğlu olmak, Eduard için kolay değildi. Bunun getirdiği duygusal yükü, yazdığı notlardan anlıyoruz: “Bazen bu kadar önemli bir babaya sahip olmak zordur, çünkü insan kendini çok önemsiz hisseder.”
Eduard, üniversite eğitimi sırasında bir kez daha babasının izinden gitti. Tıpkı Albert Einstein gibi, kendisinden yaşça büyük bir kadına aşık oldu. Ancak bu ilişki kısa sürede sona erdi. Bu ayrılık, onun ruh sağlığını daha da olumsuz etkiledi. Zaten hassas olan psikolojisi giderek kötüleşmeye başladı ve 1930’larda bir intihar girişiminde bulundu.
Doktorlar, yapılan muayeneler sonucunda Eduard’a şizofreni teşhisi koydu. Ancak dönemin tıbbi uygulamaları, hastalığını hafifletmek yerine daha da kötüleştirdi. Uygulanan tedaviler, zamanla konuşma yetisini ve bilişsel işlevlerini ciddi şekilde etkiledi.
Eduard Einstein Hayatını Bir Akıl Hastanesinde Tamamlayacaktı

Albert Einstein, ailesiyle birlikte Amerika’ya göç ettiğinde, en büyük arzusu küçük oğlu Eduard’ın da ağabeyi Hans Albert ile birlikte kendilerine katılmasıydı. Ancak Eduard’ın giderek kötüleşen zihinsel durumu, onun Amerika Birleşik Devletleri’ne sığınmasını imkânsız hale getirdi. Albert, oğlunun bakımını sağlamak için düzenli olarak para göndermeye ve yazışmalarını sürdürmeye devam etti, ancak baba ve oğul bir daha asla görüşemediler.
Eduard, hayatının geri kalanını İsviçre’de bir akıl hastanesinde geçirdi. Ekim 1965’te, 55 yaşında felç geçirerek hayatını kaybetti. Belki de babası gibi unutulmaz bir bilim insanı olacak potansiyele sahipti. Ancak hayatı bambaşka bir yöne sürüklendi. Sonunda, Zürih’teki Hönggerberg Mezarlığı’na defnedildi.
Zamanında söylediği “Asrın dâhisinin babam olması hiçbir zaman işime yaramadı.” sözü, yaşadığı zorlukları ve hayal kırıklığını belki de en iyi şekilde özetliyordu.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Hans Albert Einstein: Albert Einstein’s Brilliant Son With Whom He Had A Strained Relationship. Yayınlanma tarihi: 11 Şubat 2019;Bağlantı: https://allthatsinteresting.com/
- Albert Einstein’s Son: Hans Albert Einstein. Bağlantı:https://totallyhistory.com/
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel