Astronomi

Panspermia Teorisi Nedir? Yaşam Uzaydan mı Geldi?

Yaşamı Dünya’ya göktaşları, uzay tozları veya uzaylılar getirmiş olabilir mi?

Başka gezegenlerde yaşam gerçekten var olabilir mi? Bu soruya vereceğimiz cevap belki, ama henüz bunun lehine veya aleyhine yeterli kanıtımız yok biçimindedir. Ancak Panspermia teorisi olayı farklı bir bakış açısı ile ele alır.

pansermia

Hemen her insanın merak ettiği sorulardan biri Dünya’ya yaşamın nereden geldiğidir. Tek bir hücreden zeki hayat formlarına nasıl dönüştüğümüzü biliyor gibiyiz. Ancak bu tek hücrenin nereden geldiğini sorguladığımızda işler karmaşıklaşmaya başlıyor.

Panspermia teorisine göre ise yaşam ilk olarak Dünya’da ortaya çıkmamıştır. Yaşamın Dünya’ya veya başka bir gezegene meteorlar, kuyruklu yıldızlar veya asteroitler tarafından taşınarak ulaşmıştır. Bu fikir size zorlayıcı gelmiş olmalıdır. Peki, Panspermi teorisi doğru olabilir mi? Aslına bakarsanız birçok araştırmacı pansperminin gerçekten mümkün olup olmadığını sorguladı.

Panspermia Teorisi Nedir?

Panspermia kelimesi “her yerdeki yaşam” anlamına gelmektedir ve yaşamın her yerde olma olasılığıyla ilgili yorumların geçmişi antik zamana kadar uzanır.  Sokrates öncesi filozoflardan Anaksagoras (MÖ 500 – 428) kozmolojik düşüncelerinde iki kez “tohumlar”dan (Yunanca spermata ) kozmosun bir parçası olarak bahsetmiş ancak bu kelimenin anlamını açıklamamıştı.

İlerleyen yıllarda, On sekizinci yüzyılda Fransız doğa tarihçisi Benoît de Maillet, Telliamed adlı kitabında bir proto-evrim teorisi formüle etti. Kitabında kozmosun “evrende yaşayabilecek her şeyin tohumlarıyla dolu olduğu fikrini ileri sürecekti.

Günümüzde az tanınan bir eser olsa da, Telliamed, bilim tarihinin gelmiş geçmiş en sıra dışı, egzotik, hatta fantastik kitaplarından biridir. Kitap, ismini, hem Dünya’nın oluşumunun hem de yeryüzünde yaşayan canlı varlıkların kökeninin sırrını çözmüş Hintli bir filozofun adından 

Konunun popülerleşmesi 1871 yılında William Thomson’ın ( Lord Kelvin) yaptığı konuşmalar neticesinde olacaktı. Kendisi yaşamın tümünün yaşamdan geldiğini, yani tüm canlıların birer atası olduğunu düşünüyordu. Ve hatta aynı durum dünyanın kendisi için bile geçerliydi. On dokuzuncu yüzyılda üç bilimsel gelişmenin bir araya gelmesi, bazılarının panspermiyi daha ciddi olarak ele almasına yol açtı.

Panspermia Teorisi Fikri Nasıl Ortaya Çıktı?

İlk gelişme, ilk dünya yüzeyinin yaşamı sürdüremeyecek kadar sıcak olduğunu gösteren Bulutsu hipotezi (Nebular hypothesis) idi. Bu, yaşamın ilk kez cansız bir ortamda ortaya çıktığı anlamına geliyordu. İkinci olarak, Darwin’in evrim teorisi olacaktı. Üçüncüsü ise Louis Pasteur’ün deneyleri, yaşamın hareketsiz maddeden gelebileceği şeklindeki “kendiliğinden nesil” fikrini tamamen çürüttü.

Bu üç keşif, erken Dünya’da yaşamın cansız maddeden ortaya çıktığını hayal etmeyi imkansız hale getirdi, ancak köken sorusunu her zamankinden daha fazla kafa karıştırmaya başladı. Bu yeni düşüncelerin ışığında panspermiyi ilk kez canlandıran ve ona bu şekilde isim veren ilk kişi Alman doktor Hermann Richter olacaktı. Panspermia yirminci yüzyılın başlarında Nobel ödüllü İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius’un çalışmalarıyla gerçek anlamda bilimsel hale geldi. Arrhenius, mikropların evrende güneş radyasyonu yoluyla taşındığını öne sürdü.

Bunun ötesinde, Pasteur’ün yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Emile Roux, şarbonun hava olmadığında UV radyasyonuna dayanabildiğini göstermişti. Bu bulgu da Arrhenius’u, bakterilerin yıldızlararası uzayın engin derinliklerinde canlı kalabileceğine inandırdı. Panspermia astrobiyolojide hiçbir zaman ana akım olmadı ama Arrhenius’un hipotezlerinden beri insanlar zaman zaman farklı bağlamlarda bu fikre döndüler ve tam anlamıyla ikna edici bir gerekçe göstermeden onun bilimsel geçerliğini güçlendirdiler.

Sonuç Olarak

Araştırılan kozmik toz analizleri ve yaşamaya devam eden mikroorganizmalar hipotezi güçlendiriyor. Sonuç olarak panspermia hipotezi gerek yeryüzünde gerekse uzayda yapılan deneylerle güçleniyor.


Kaynaklar ve ileri okumalar

  1. Yamagishi, Akihiko & Yano, Hajime & Okudaira, Kyoko & Kobayashi. Kensei & Yokobori, Shin-ichi & Tabata, Makoto & Kawai, Hideyuki & Yamashita, Masamichi & Hashimoto, Hirofumi & Naraoka, Hiroshi & Mita, Hajime. (2008). TANPOPO: Astrobiology exposure and micrometeoroid capture experiments. Transactions of Space Technology Japan. 7.
  2. Kawaguchi, Yuko & Yokobori, Shin-ichi & Hashimoto, Hirofumi & Yano, Hajime & Tabata, Makoto & Kawai, Hideyuki & Yamagishi, Akihiko. (2016). Investigation of the Interplanetary Transfer of Microbes in the. Tanpopo Mission at the Exposed Facility of the International Space Station. Astrobiology. 16. 363-376. 10.1089/ast.2015.1415.
  3. Tabata, Makoto & Hashimoto, Hirofumi & Horikawa, Daiki & Imai. Eiichi & Imani, Junya & Ishibashi, Yukihiro & Kawaguchi, Yuko & Kebukawa, Yoko & Kobayashi. Kensei & Mita, Hajime & Okudaira, Kyoko & Sasaki. Satoshi & Yokobori, Shin-ichi & Yano, Hajime & Yamagishi, Akihiko. (2017). Results from the. Tanpopo capture panels: Using silica aerogel for retrieving cosmic dust from low-Earth orbits.
  4. First Detection of Sugars in Meteorites Gives Clues to Origin of Life. Yayınlanma tarihi: 18 Kasım 2019. Kaynak site: NASA. Bağlantı: First Detection of Sugars in Meteorites Gives Clues to Origin of Life/
  5. Panspermia: Testing for the Interplanetary Transfer of Life; Yayınlanma tarihi: 19 Kasım 2021. Kaynak site: Bağlantı: Panspermia: Testing for the Interplanetary Transfer of Life

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

İrem Şalk

Çocukluğumda matematiğe ve lise ile birlikte ise fiziğe ilgi duymaya başladım. Şu an İTÜ-Fizik mühendisliği 4. Sınıf öğrencisiyim. Hayal etmeyi ve yeni şeyler keşfetmeyi sevmemin; doğa ve sanata olan düşkünlüğümün temelinde evrenin bu köşesinde anlamaya çalıştığımız doğa bilimlerini görüyorum. Bu yüzden, benim doğa da gördüğüm hayran bırakacak güzelliği, kaosu ve sadeliği, belirlenemez ve belirlenebilir davranışları imkanım olduğu kadar başkaları ile paylasabilmek için yazılar yazma kararı aldım. Hep birlikte yüzümüzü aydınlığa ve bilime dönebilmemiz umuduyla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu