Eskiden hepimiz Güneş Sistemi’nde dokuz gezegen olduğunu sanıyorduk. Ancak 2006 yılında Plüton gezegen statüsünü kaybetti ve sistem sekiz gezegenle sınırlı kaldı. Yine de Neptün’ün ötesinde, belki de çok daha ötede bir dokuzuncu gezegenin (X Gezegeni olarak da bilinir) var olması hâlâ mümkün mü?

Son yirmi yılda dış Güneş Sistemi’ni keşfetme konusunda önemli ilerlemeler kaydettik. Neptün’ün ötesindeki dev gezegenlerin ardında kalan karanlık bölgeyi incelerken, bilim dünyasında tartışmalara yol açan sıra dışı nesneler keşfettik.
Bazı araştırmacılar bu nesnelerin davranışlarında görünmez bir etkinin izlerini görüyor. Henüz keşfedilmemiş bir dokuzuncu gezegenin, Güneş Sistemi’nin soğuk ve karanlık sınırlarında yer aldığını öne sürüyorlar.
X Gezegeni İle İlgili Araştırmalar Nasıl Başladı?
Güneş’in etrafında dönen gizli bir gezegen arayışı 1800’lerin başında başladı. Bilim insanları, 1781’de William Herschel’in keşfettiği Uranüs’ün yörüngesinin Newton’un kütleçekim yasalarına tam olarak uymadığını fark ettiler.
Bazıları, büyük ve keşfedilmemiş bir gezegenin yerçekiminin bu sapmaları açıkladığını öne sürdü. 1846’da Alman astronom Johann Galle, Fransız meslektaşı Urbain Le Verrier’nin hesapladığı konumda gerçekten de gaz devi Neptün’ü gözlemledi.
1900’lerin başında Bostonlu aristokrat Percival Lowell, Arizona’daki kendi gözlemevinde başka bir gizli gezegeni bulmak için bir arayış başlattı. Bu kez hem Uranüs hem de Neptün’ün yörüngelerindeki anormallikler başka bir dev gezegenin varlığına işaret ediyordu.
1930’ların başında Lowell Gözlemevi’nde genç bir asistan olan Clyde Tombaugh, hesaplamaların öngördüğü konumda bir gezegen keşfetti. Bu keşif, Neptün’ün bulunmasına çok benzer bir başarı öyküsüydü.
Ancak işler beklendiği gibi gitmedi. Birkaç on yıl içinde Plüton’un Jüpiter büyüklüğünde olmadığı anlaşıldı. Hatta Plüton, Dünya’nın uydusu Ay’dan bile küçüktü. Zayıf yerçekimi, Uranüs ve Neptün’ün yörüngelerindeki anormallikleri açıklayamıyordu. Daha dikkatli ölçümler bu anormalliklerin aslında hiç var olmadığını ortaya koydu. Bu yönüyle Plüton’un keşfi bir tür yanlış alarmdı.
Buna rağmen Plüton’un keşfi büyük önem taşıyordu. 1980’lerde araştırmacılar, Plüton’un yalnız başına dönen küçük bir gezegen değil, Güneş Sistemi’nin donmuş sınırlarında yer alan geniş ve kalabalık bir bölgenin en parlak üyesi olduğunu düşünmeye başladılar. Bu bölgeye Kuiper Kuşağı adı verildi. 1992’de Hawaii’deki bir teleskopla Plüton dışındaki ilk Kuiper Kuşağı cismi (KBO) keşfedildi.

2005’te keşfedilen, Plüton’la neredeyse aynı boyutta ama daha ağır olan Eris, gezegen sayısını artıracak yeni keşiflerin önünü açabilirdi. Bu olasılık, Uluslararası Astronomi Birliği’ni 2006’da Plüton’un statüsünü cüce gezegene indirmeye yöneltti.
Gezegen X’in Yeni Adı: Dokuzuncu Gezegen
“Dokuzuncu Gezegen” hikâyesi, 2003 Kasım’ında Plüton’un ötesinde keşfedilen Sedna ile başladı. Sedna’nın yörüngesi son derece sıra dışı. Güneş’ten uzaklığı 76 astronomik birim (AU) ile 936 AU arasında değişiyor. Bu da önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Sedna nasıl böyle bir yörüngeye oturdu?
Bazı teorisyenler, Sedna’nın gençlik döneminde başka bir yıldızın etkisiyle yakalanıp bugünkü uzak yörüngesine oturduğunu öne sürdü. Eğer bu doğruysa, Sedna yalnız olmamalıydı. Bu düzeni açıklamak için gökbilimciler yeni bir Gezegen X fikrine yöneldi. Sonunda Amerikalı gökbilimciler Konstantin Batygin ve Mike Brown, günümüzdeki en güçlü açıklamayı geliştirerek buna “Dokuzuncu Gezegen” adını verdiler.
Ancak tüm astronomlar bu görüşü paylaşmıyor. Olağanüstü iddialar güçlü kanıtlar gerektirir ve bilim dünyasında bu teorinin sağlamlığı hâlâ yoğun şekilde tartışılıyor.
Eleştirmenler, bu cisimlerin hizalanmasının gizli bir gezegenin varlığıyla değil, gözlemsel önyargılarla açıklanabileceğini savunuyor. Basitçe ifade etmek gerekirse: Gökyüzünün bazı bölgelerinde bu soluk cisimleri diğer bölgelere göre daha kolay keşfediyoruz. Bu cisimler en parlak hâllerini Güneş’e en yakın olduklarında (perihelionda) sergiliyor. Dolayısıyla onları hep o konumdayken bulmamız, yörüngelerinin belirli bir yönde kümelenmiş gibi görünmesine yol açabilir.
Dokuzuncu Gezegen Teorisi ve Tartışmalar
Bugüne kadar Dokuzuncu Gezegen’in varlığına dair doğrudan bir kanıt bulunamadı. Ancak yeni bir çalışma olası bir aday ortaya çıkardı. Bir ekip, 1983’teki Kızılötesi Astronomik Uydu (IRAS) verileriyle 2006’daki Japon AKARI misyonunun verilerini karşılaştırdı. Amaç, 23 yılda çok hafif bir hareket sergileyen soluk kaynakları bulmaktı. Böyle bir yavaş hareket, çok uzaktaki büyük bir gezegenin beklenen davranışı olurdu.

Araştırmayı yürüten ekip, uzak bir gezegenin görünür ışıkta çok soluk olmasına rağmen kızılötesinde tespit edilebilir ısı yayabileceğini vurguluyor. Sabit kaynakları ve hareketi çok az ya da çok fazla olan nesneleri eleyerek yaklaşık 2 milyon adaydan sadece 13’ünü belirlediler. Çoğu yanlış alarmdı; ya yüksek arka plan gürültüsünden ya da görüntüde görünmeyen sabit kaynaklardan kaynaklanıyordu. Ancak ekip, Dokuzuncu Gezegen’in beklenen özellikleriyle uyumlu görünen umut verici bir aday saptadı.
Bu adayın Dokuzuncu Gezegen olup olmadığı yakında daha netleşebilir. Yakında faaliyete geçen Vera C. Rubin Gözlemevi’nin Legacy Survey of Space and Time (LSST) projesi, Güneş Sistemi’nin uzak ve yavaş hareket eden cisimlerini tespit etme yeteneğimizi kökten değiştirecek.
Sonuç Olarak
Bu arayışın zorluğu dikkat çekici. Başka yıldızların etrafında 5.800’den fazla gezegen keşfettik ama kendi Güneş Sistemi’mizi hâlâ tam olarak anlamış değiliz. Bilim insanları önce kendi evimizi tanımamız gerektiğini vurguluyor. Şimdilik astronomlar, Güneş Sistemi’nin karanlık kenarlarında saklı ipuçlarını aramayı sürdürecek.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Izidoro, A. & Raymond, Sean & Kaib, Nathan & Morbidelli, Alessandro & Isella, Andrea. (2025). Very-wide-orbit planets from dynamical instabilities during the stellar birth cluster phase. 10.48550/arXiv.2505.24093..
- Batygin, Konstantin & Adams, Fred & Brown, Michael & Becker, Juliette. (2019). The Planet Nine Hypothesis. Physics Reports. 805. 10.1016/j.physrep.2019.01.009.
- Holman, Matthew & Payne, Matthew. (2016). Observational Constraints on Planet Nine: Astrometry of Pluto and Other Trans-Neptunian Objects. The Astronomical Journal. 152. 10.3847/0004-6256/152/4/80.
- Scientists Think an Earth-Like Planet May Be Hiding in Our Solar System. Yayınlanma tarihi: 1 Temmuz 2023. Bağlantı: Scientists Think an Earth-Like Planet May Be Hiding in Our Solar System
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel