Kampüs

Teori Nedir? Neden Bir Çok Kişi Teori Kavramını Yanlış Anlıyor?

“Teori nedir?” sorusu çoğunlukla “mantıklı bir tahmin” olarak yanıtlanır. Bu yüzden “Bu sadece bir teori” ifadesi sıkça, ya küçümseyici ya da temkinli bir anlamda kullanılır. Oysa bu yaygın kullanım, kavramın bilimsel anlamıyla örtüşmez. Bu da toplumda teori kavramına dair ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu düşündürür.

teori nedir
Teori nedir? Onu nasıl tanımlarsınız?

Teori kelimesi etrafında sıkça karşılaşılan bir kavram karmaşası vardır. Pek çok kişi bu kelimeyi, büyük ölçüde varsayımlara dayanan, kesinlik taşımayan bir bilgi türü olarak algılar. Örneğin, “Bu sadece bir teori,” ifadesiyle, konu hakkında güvenilir bir temelin olmadığı ima edilmektedir.

Oysa bu kelime, hem güçlü deneysel kanıtlara dayanan bilgileri tanımlamak hem de doğruluğu kesinleşmemiş, tahmine dayalı fikirleri ifade etmek için kullanılır. Bu çift anlamlı kullanım, bilimsel teorilerin toplumda yanlış anlaşılmasına yol açar.

Aynı kelimenin birbiriyle çelişen iki farklı anlamda kullanılması, özellikle bazı bilimsel teoriler insanların inanç ve değer sistemlerine doğrudan temas ettiğinde, ciddi sorunlara yol açar. Evrim kuramı ya da Büyük Patlama teorisi buna örnektir. Tanımsal belirsizlik, bilimsel bilgiyi çarpıtmak isteyen grupların insanları yanıltmasını kolaylaştırır. Ayrıca bu durum, gerçek anlamda bir bilgi kirliliği riskini beraberinde getirir.

Ne yazık ki, teori kelimesi bilimsel bağlam içinde bile hatalı şekilde kullanılabiliyor. Bu da mevcut karmaşayı daha da derinleştiriyor. Örneğin “süper sicim teorisi”, yüksek enerjili fizik alanında, maddenin temel yapıtaşlarının parçacıklar değil, titreşen enerji sicimleri olduğu varsayımına dayanır. Ancak bu fikir, şu ana dek güçlü deneysel kanıtlarla desteklenmemiştir. Bu nedenle, “süper sicim hipotezi” ifadesi daha yerinde olurdu.

sicim teorisi
Atom altı parçacıklardan baryonlar, kuarklardan oluşur. Sicim teorisine göre en küçük atom altı parçacık kuarklar değil, kuarkları oluşturan sicimlerdir.

Teori Aslında Nedir?

Herkesin çevresinde, Ay’ın aslında bir hologram olduğu ya da dünyayı gizli bir kertenkele ırkının yönettiği gibi sıra dışı iddialarda bulunan bir tanıdık mutlaka vardır. Bu kişiler de kendi fikirlerine rahatlıkla “teori” der; tıpkı bilim insanlarının görelilik kuramını bir teori olarak adlandırması gibi. Bu eşitlik yanıltıcıdır ve bilimsel kavramların anlamının günlük dilde erozyona uğramasına neden olur.

Ancak bu tür örneklerde söz konusu olan yalnızca bir fikir, yani bir hipotezin ilk hali olan düşünce tohumudur. Her bilimsel teori başlangıçta bir fikir ya da hipotez olarak ortaya çıkar. Ama bu, her fikrin bilimsel bir teoriye dönüşebileceği anlamına gelmez. Bir düşüncenin bilimsel teoriye dönüşmesi için, çeşitli aşamalardan geçerek titizlikle sınanması gerekir.

teori hipotez farkı
Bazı bilimsel teorilere duyulan yersiz şüphe, öznel varsayımlarla nesnel açıklamaların birbirine karıştırılmasından kaynaklanır. Oysa bilimsel teori ile bilimsel hipotez birbirinden farklıdır. Hipotez, henüz deneysel olarak test edilmemiş ve bilim camiası tarafından onaylanmamış bir fikirdir. Teoriler ise, test edilmiş ve bilimsel yöntemlerle geçerliliği sınanmış hipotezlere dayanır.
  1. Hipotez, makul bir hipotez mi? Bir fikrin bilimsel teoriye dönüşmesi için önce akla yatkın olup olmadığı değerlendirilir. Mevcut bilgilerimize göre, bu fikir doğru kabul edilirse, eldeki gözlemler, ölçümler ve verilerle çelişiyor mu? Eğer çelişiyorsa, en azından mevcut hâliyle, o fikir akla yatkın değildir. Bilimsel süreçte ilk adım, yeni bir fikrin mevcut bilgiyle tutarlılık gösterip göstermediğini sorgulamaktır.
  2. Hipotezin açıklayıcı gücü var mı? Bu yeni fikir, mevcut bilgilerle açıklanamayan bazı olguları anlamamıza katkı sağlıyor mu? Eğer sağlamıyorsa, bu fikir bilimsel teori olma potansiyeline sahip değildir. Çünkü bilimsel teorilerin varlık nedeni, açıklamak ve öngörmektir.
  3. Test edilebilir mi? Bu, bilimsel geçerliliğin temel ölçütlerinden biridir. Yeni fikri sınayacak somut bir yöntem var mı? Bu fikir, mevcut kabul gören bilimsel teoriyle yan yana konduğunda, ikisinin öngörüleri arasında belirgin farklar ortaya çıkıyor mu? Ve bu farklar doğaya başvurarak doğrulanabilir mi?

Eğer bu sorulara yanıt “hayır” ise, o hâlde bu fikrin bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği yoktur.

Teori İle Yasa Farkı Nedir?

Yerçekimi genellikle, Dünya’daki nesnelerin saniyede 9,81 metre hızla yere düşmesiyle tanımlanır. Ancak bu tanımı “yerçekimi yasası” olarak adlandırmak teknik olarak doğru değildir. Yerçekimi, gerçekte bir teoridir. Peki neden?

Diyelim ki elimde bir kahve çekirdeği var ve onu bıraktığımda yere düşeceğini düşünüyorum. Bu sonuca güvenim tam olsa da, yine de bu olayın her koşulda gerçekleşeceğinden yüzde yüz emin olamayız. Bunun iki temel nedeni vardır.

Birincisi, yerçekimiyle ilgili bilgilerimiz eksik olabilir. Henüz fark etmediğimiz bazı özellikler olabilir ya da şu anki anlayışımızdan daha karmaşık bir yapıyla karşı karşıya olabiliriz. Tıpkı bir zamanlar gezegen sayısını dokuz sanıp daha sonra bunu sekize indirmemiz gibi, burada da konu yanlış anlamak değil, daha fazla bilgiye ulaştıkça önceki bilgilerin güncellenmesidir.

İkincisi, geleceği kesin olarak bilemeyiz. Bugüne kadar yerçekimi her zaman tutarlı çalışmıştı. Ama bir göktaşının çarpması, Dünya’nın eksenini kaydırması ya da manyetik yapının değişmesi gibi olağanüstü bir durum, bu davranışı değiştirebilir. Bu senaryoların gerçekleşme olasılığı çok düşük olsa da, olasılık tamamen sıfır değildir. Bu da mutlak kesinlikten söz edilemeyeceğini gösterir.

Buradaki amaç yerçekimini sorgulamak değil, “yasa” ve “teori” kavramlarının ne kadar farklı anlamlar taşıdığını vurgulamaktır.

Peki bu bilgi, gündelik yaşamda ne işe yarar?

Bilimsel teorinin ne anlama geldiğini öğrenmek, araştırma sonuçlarını toplumda ve medyada nasıl yorumlayacağını doğrudan etkiler.. Biri “evrim sadece bir teori” dediğinde, sen bu teorinin defalarca gözlemlenen olaylara dayandığını, verilerle desteklendiğini ve bilim insanlarının bu modeli geçerli bir açıklama olarak benimsediğini bilirsin. Evrim, rastgele ortaya atılmış bir fikir değildir. Testlerden geçmiş ve sürekli olarak doğrulanan güçlü bir açıklamadır.

Benzer şekilde, daha önce bir düşünceni “benim teorim” diye adlandırmış olabilirsin. Ancak bu fikir, düzenli gözlemlerle desteklenmiyorsa, bu tanım doğru olmaz. Bilimsel bir teori oluşturmak için bireysel gözlemler yetmez Farklı kişiler de aynı sonuçlara ulaşmalı ve bu sonuçları tekrar tekrar elde etmelidir.

Teorinin ne olduğunu, nasıl test edildiğini ve hangi koşullarda geçersiz hâle geldiğini öğrenmek, seni entelektüel olarak daha dikkatli ve alçakgönüllü kılar. Bu farkındalık, bilginin sınırlarını ve kesinlik arayışının doğasını sorgulaman için sağlam bir zemin hazırlar.

Ayrıca, teorinin bağlamına dikkat etmek ve kavramın bilimsel çerçevedeki anlamını açık biçimde ifade etmek, bilgi kirliliğini önlemek açısından önem taşır.


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir