Kampüs

Okuma Yazma Öğrenme Hızı Zeka Göstergesi Değil

Çocuğunuzun, ‘okuma ve yazmaya geçmesi’ hatta bunu diğer akranlarından önce yapması, bir zeka ve başarı göstergesi olamaz. İlk okuma ve yazma öğretimi, planlı ve programlı bir süreçtir. Büyük bir yanlış anlaşılmayı, yani geniş çevrelerce ‘sınav ya da başarı göstergesi’ gibi algılanmasını değiştiremediğimiz sürece; maalesef ki olumsuz etkilerini en çok çocuklarımız hissedecektir.

Okuma yazma öğrenme hızını etkileyen sayısız faktör vardır. Çocuklar ilkokul 1.sınıfa başladığında, birikim ve deneyimler konusunda eşit duruma getirmek mümkün değildir. Kısacası; çocuklarımız bir yarış için başlangıç çizgisinde değiller. Aynı anda koşuya başlayan atletlerle karıştırmak hatta aynı süreçlerde aynı öğrenme hızını beklemek doğru değil. Çünkü her öğrencinin hazır-bulunuşluğu farklıdır. (Öğrencinin okul öncesi süreçte edindiği bilgi ve birikimlere, kazandığı becerilere hazır-bulunuşluk denir.). Bununla beraber, okuma-yazma öğrenme hızını etkileyen başka faktörlerde vardır.

Okuma Yazma Öğrenme Hızını Etkileyen Faktörler

Öğrencinin güdülenmişlik düzeyinin yüksek olması, öğrenmeye ilgi ve ihtiyaç duyması, yaşı, sağlık durumu, gelişim düzeyi öğrenme hızını etkileyen sebeplerden bazılarıdır. Kalıtım yoluyla sahip olduğumuz zeka kapasitesinin, tam olarak kullanılmasında çevre önemli bir faktördür. Okula başlamadan önce zengin bir uyarıcı çevreyle iç içe zaman geçirmiş bir çocuğun okuma-yazma öğrenme hızı farklı olacaktır.

Çocuğun aile içinde yaş olarak kaçıncı birey olduğu yani abisi, ablası olup olmadığı, geniş ailede yaşıyor olması, lojmanda apartmanda müstakil evde kalıyor olması… bir etken olabilir. Okulun ilk günleri alışmakta zorlandığı için derse ilgi vermemiş olabilir…Sese, gürültüye, karmaşaya duyarlı olabilir…

Son yıllarda ise öğrencilerin hazır-bulunuşluğu üzerinde en çok etkisi olan faktör ‘teknoloji’dir diyebiliriz. Bir çok çocuk klavyeler ile okul çağından önce tanışmış oluyor. Yukarıda saydıklarımız bizim müdahale edip eşitleyebileceğimiz şartlar değil, korkulacak bir durum da değil. Çözüm üretmek istiyorsak yapmamız gereken basit.

Bu süreç içerisinde öğrencileri birbiri ile kıyaslamamak onlar için en olumlu davranış olacaktır.

Bunu bilinçli olarak yapmıyor olabiliriz, olabilirsiniz. Göz ardı ettiğimiz bazı durumlar başka kişilerin hayatında büyük etkiler yaratabilir. Gerek okullar arası, gerek sınıflar, gerekse de aynı sınıf içindeki çocuklar; büyükler tarafından birbiri ile kıyaslandığının farkındadırlar.

Bu ailelerin pek ciddiye almadığı konudur. Fakat gerçekten çocuklar anne ve babadaki kaygıları hissederler. Kısacası ‘Benim çocuğum yapamayacak mı?’ izlenimini ona yansıtmamak aileler için en olumlu davranıştır..  Bir çocuğu, henüz eğitim hayatının başında özgüven kaybına uğratmamak önemlidir.

Ahmet’in -L- yi geçmesinin, Zeynep’in yazma ödevlerini erken bitirdiği için whatsapp grubuna fotoğraf atmasının, kuzeni Leyla’nın sınıfının 4.fasikülü geçmiş olmasının, komşunun oğlunun harfleri birleştirirken sorun yaşamamasının, Özgür’ün hiç taşırmadan harika yazıyor olmasının…vb. inanın hiçbir önemi yok. Çocukların hepsi okuma ve yazmayı  -en fazla- birer ikişer ay gecikmeyle öğreniyorlar. Fakat bu süreçte kırdığınız özgüveni kazanmaları yıllarını alabiliyor.!!!

Sınıf İçi seviye grubu öğrencilerin özgüvenini zedeler.

Öğrencinin sınıf ortamında özgüveninin zarar gördüğü başka bir durum ise ‘sınıf içi seviye grupları’dır. Öğretmenin hızlı okuyanları ayırıp başka uygulama yapması, ‘geriden gelenler’ diye bir grup öğrenciyi sınıfın başka bir köşesine oturtması, ‘kötü’ durumdaki öğrencilere fazla zaman ayırıp ‘ön gruba’ yetiştirme çabası gibi çalışmalardır.

Sorun; öğretmenin burada, belirli seviye gruplarını sayesinde daha hızlı ilerleyeceğini düşünürken aslında, 2’ye 3’e bölündüğünün farkına varamamasıdır. Bu zaman kaybından çok ailenin bu durumdan rahatsız olmasına ve sorunu çocuğuna yansıtmasına ayrıca çocuğun da daha öğrenim hayatının başında (öğrenim hayatı ne demek onu dahi bilmezken) özgüvensiz ‘yapamayacağına inanan’ bir birey olmasına neden olur.

Öğretmenin; süreci bir bütün olarak planladığını, takım olmanın önemini ve sınıf olarak başarmanın keyfini, takım(sınıf) ruhunu, yardımlaşmanın ve empatinin daha büyük erdem olduğunu, bazı durumlar için geride kalanları beklemenin ve onlara takım hızı için yardım etmenin gerekliliğini ailelere anlatması, işini kolaylaştıracaktır. Elbette ailelerin de, süreç içerisinde gerekli sabrı göstermeleri gerekir. Heyecanı bir kenara bırakıp biraz empati yapmaları öğretmene verebilecekleri en büyük destek olacaktır.  

Konuk Yazar: Kahraman Karaçolak


Göz Atmak İsterseniz


Dip Not:

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım

Matematiksel

Editör

Bu yazı gönüllü yazarlarımız tarafından hazırlanmış veya sitemiz editörleri tarafından belirtilen kaynaktan aslına uygun kalınarak eklenmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu