Toplum ve Yaşam

Kültürler Nasıl Gelişir? Antropolojinin Kurucusu Edward Burnett Tylor

Antropoloji, geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanları çeşitli biçimlerde inceleyen bir bilim dalıdır. Modern antropolojinin kurucusu İngiliz Sir Edward Burnett Tylor olarak kabul edilir. Kendisi insan gelişiminde “hayatta kalma” kavramını bize tanıtan kişidir. Bu “hayatta kalanlar”, Tylor’ın geçmişten beri süregelen modern dünyada gözlemlediği fikirler, inançlar ve geleneklerdi. Tylor, “ilkel” ve “modern” kültürler arasında evrimsel bir ilişki teorisi geliştirmiştir. Tüm insanlığın “vahşi” bir durumdan “uygar” bir duruma ilerlemesine damgasını vuran kültürel başarıları vurgulamıştır.

Kişisel Yaşamı ve Eğitim Hayatı

Edward Burnett Tylor, Londra’da pirinç fabrikasına sahip bir Quaker (mevcut Hristiyan mezheplerinden ve tarikatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere’nin kuzeybatısında ortaya çıkmış bir mezheptir. Üyeleri Arkadaşlar ya da İngilizce: Religious Society of Friends olarak adlandırılır) sanayicisi Joseph Tylor ve Harriet Skipper’ın oğlu olarak 2 Ekim 1832’de Camberwell, İngiltere’de doğdu. Grove House özel okulunda eğitim gördü. Quaker olmaları sebebiyle üyeler, Oxford veya Cambridge Üniversitesi’nde eğitim göremezlerdi. Buna karşın Tylor, 1896 yılında Oxford Üniversitesi’nde ilk antropoloji profesörü olmayı başardı.

16 yaşındayken babasının işinde memur olarak çalışmak üzere okuldan alındı. Ancak yedi yıl sonra, tüberküloz semptomları geliştirdiği için sağlığı bozulmaya başladı. 1855 yılında, daha iyi bir tedavi umuduyla Amerika Birleşik Devletleri’ne seyahat etti. 1856’da Küba’nın Havana kentinden geçerken, arkeoloji ve etnoloji öğrencisi Henry Christy’e (İngiliz Arkeolog, 1810-1865) rastladı. Christy, Meksika Vadisi’ndeki antik Toltek kültürünün kalıntılarını incelemek için Meksika’da bir keşif gezisi planlamıştı. Christy, Tylor’ı kendisine eşlik etmesi için ikna etti.

Henry Christy (1810-1865)

Christy’nin deneyimli yönlendirmesiyle Tylor, arkeolojik ve antropolojik saha çalışmaları hakkında pratik bilgiler edindi. Toltek kalıntılarını aramak için zahmetli ve bazen tehlikeli koşullarda seyahat etti. Sefer altı ay sürdü ve sona erdikten sonra, Tylor İngiltere’ye döndü. Kendisi de Quaker olan Anna Fox ile 1858’de evlendi. Hayatının sonuna kadar evli kaldığı Fox ile çocukları olmadı. Tylor’ın aile mirasıyla rahatça yaşadılar. 1917’de Wellington, Somerset, İngiltere’de hayata gözlerini yumdu.

Edward Burnett Tylor’ın Profesyonel Yaşamı

Tylor, bir daha seyahat etmedi. Bunun yerine, Kraliyet Antropoloji Derneği’ne katıldı. Ardından bağımsız olarak ilkel toplumları inceledi. Meksika seferini anlattığı ilk kitabı “Anahuac: Or Mexico and the Mexicans Ancient and Modern” 1861’de yayınlandı. 1865’te “İnsanlığın Erken Tarihi ve Medeniyetin Gelişimi Üzerine Araştırmalar” adlı çalışmasını yayınladı. Bu kitap, Tylor’ı antropolojide önemli bir figür haline getirdi. Ardından, yaşamının en ünlü eseri olan “İlkel Kültür (1871)” kitabı geldi. Ayrıca aynı yıl, Tylor Kraliyet Cemiyeti üyesi oldu.

1875’te Oxford Üniversitesi’nden Medeni Hukuk Doktora derecesini aldı. Bir bilim olarak antropoloji üzerine ilk makaleyi, Britannica Ansiklopedisi’nin (1878) dokuzuncu baskısında yazdı. “Antropoloji: İnsan ve Medeniyet Çalışmasına Giriş” adlı ilk antropoloji ders kitabını 1881’de yayınladı. Antropolojik konularda ders verdiği Üniversite Müzesinin Koruyucusu olarak (1883) atandı. Bunu takiben 1884-1895 yılları arasında Antropolojide ilk Okuyucu (First Reader in Anthropology) unvanını aldı. Antropoloji adlı kitabında teorilerinin özet bir açıklamasını (1881) yayınladı.

1888’de, Kraliyet Antropoloji Enstitüsü Dergisi’nde yer alan “Kurumların Gelişimini Araştırma Yöntemi Üzerine” adlı çalışmasında, istatistiksel bilgiyi sosyal antropolojik teorileri doğrulamak ve oluşturmak için kullanmaya yönelik ilk girişim olarak ortaya çıkardı. 1896’da Antropoloji Profesörü oldu ve 1903’te Balliol’den Fahri Burs kazandı. Emekliliğe 1909 yılında karar verdi ve 1912 yılında şövalye unvanını aldı. Tüm profesyonel yaşamı boyunca Tylor, ilkel insandan uygar insana doğru ilerleyen gelişmeleri gösterecek bir kültürel inşa üzerine çalıştı.

Animizim Teorisi Üzerine Bir Bakış

Animizm, bir inancı değil inanç teorisini ifade eder. Tylor’ın antropolojik çalışmalarında, “kültürel evrimin açıklanabileceği ve kökenlerinin doğasının anlaşılabileceği bir çerçeve geliştirmek” birincil hedefi oldu. Böylece “animizm” terimini “İlkel Kültür” adlı eserinde ilk kez kullanıma sundu. Kavramın kelime anlamı Latince anima (ruh, hayvan) sözcüğünden türemiştir.

Tylor’a göre animizm, “Een ilkel din biçimi nedir?” sorusuna bir cevaptı. Hiçbir dini anlayışa sahip olamayacak düşük kültürel biçime sahip halkların dağınık durumlarından şüphe duymayı öğrenmişti. Dinin tüm kültürlerde mevcut olduğunu, uygun şekilde gözlemlendiğini ve her yerde mevcut olabileceğini düşündü. Tüm kültürün temel taşının din olduğu fikrini benimsedi.

İlk çağ dinleri de dahil olmak üzere, insan toplumlarının gelişim aşamaları nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, animizm aşamasını yaşadığını öne sürdü. Kültürlerin evrimi din öncesi bir aşamaya aitti. Sorunun sistematik bir incelemesine devam etmek için, “minimum bir din tanımı” gerektirdi. Kendisi bunu “manevi varlıklara inanç” olarak adlandırdı. Hiç kimsenin böyle bir şeyden yoksun olmadığını gösterilebilseydi; minimal inancın o zaman tüm insanlığın “dinsel kültür durumu” eşiğini çoktan aştığı bilinecekti.

İlkel kültürleri, ancak anakronik (tarih yanılgısı yani anakronizm, bir tarihi olayın veya olgunun ortaya çıktığı dönemi hakkında yanılma, dönemleri ve çağları birbirine karıştırma anlamına gelir) olarak kabul etti. Özellikle, dini inançları ve uygulamaları bu şekilde inceleyerek insan gelişimini, ilkel animizmden organize din yoluyla bilimsel ve teknolojik bir anlayış dünyasına doğru ilerleyen tek çizgi olarak gördü. Tylor’ın tek çizgili gelişim modeli başka bir deyişle, insan kültürlerinin tek bir ilkel biçimden tek bir insanlık tarihi olarak geliştiği görüşü, insanların ortak bir tarihini, dolayısıyla ortak bir kökeni ve ortak bir kaderi paylaştığını kabul eder.

Din üzerine yapılan akademik araştırmalarda, yöresel inanç sistemlerini betimlemek amacıyla animizm kavramının kullanılması günümüzde nadiren rastlanır. Yine de bu kavram, kendi alanında pek çok soruya ilham olmaya devam ediyor.

Bilimsel Katkıları

Genel olarak Edward Burnett Tylor’ın çalışmaları, antropoloji alanına çok katkı sağladı. Tylor’ın teorileri, uzun süredir göz ardı edilmesine rağmen analiz yöntemleri, bir şövalyelik de dâhil olmak üzere birçok ödüle yol açtı. Ayrıca bir bilim olarak antropolojinin temellerini attı. Grove House’daki ilk yıllarında aldığı eğitimin dışında herhangi bir örgün eğitim almamış olmasına rağmen, antropoloji alanındaki çalışmaları ve tutkusu ona modern antropolojinin kurucusu yaptı. Ek olarak Oxford Üniversitesi’nde ilk antropoloji profesörü olma unvanını kazandırmıştı.

Animizm teorisi, Meksika’ya yaptığı keşif üzerine yazdığı ilk kitabı “Anahuac: Or Mexico and the Mexicans Ancient and Modern (1861)” olmak üzere “Researches into the Early History of Mankind and the Development of Civilization (1865)”, “İlkel Kültür (1871)”, “Antropoloji (1881)” ve “Kurumların Gelişimini Araştırma Yöntemi Üzerine” gibi eserlerini ve daha fazlasını yayınlaması için ona ilham verdi. “Kültür; bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, gelenek ve toplumun bir üyesi olarak insanın kazandığı diğer yetenek ve alışkanlıkları içeren karmaşık bütündür.” diyerek kültür kavramını daha dar terimlerle inceleyen meslektaşlarının aksine bu kavrama yönelik geniş bir çerçeve sundu.

İnsan evriminin ilerleyen eğrisine inanmasına rağmen, medeni kültürlerdeki insanların daha ilkel davranış biçimlerine gerileyebileceğini iddia etti. Farklı kültürlerden insanların dillerini, sanatını, ritüellerini, geleneklerini, mitlerini ve inançlarını inceledi. Sonucunda insan zihninin her yerde oldukça benzer şekilde çalıştığını gördü. Her kültürde evrensel bir gelişme modeli gördü. Tek çizgili evrim görüşünü yayma amacı şuydu: “Şimdiyi açıklamak için geçmişe ve parçayı açıklamak için bütüne sürekli olarak ihtiyaç vardır.”

Sonrasında Teorileri Kabul Görmese de Antropolojinin Bir Bilim Dalı Olmasını Ona Borçluyuz

Görüşleri genellikle etnosentrik (bir aşirete, kabileye, boya ve benzeri etnik gruba bağlılık ile tarif edilen, bir kimsenin kendi kültürünü temel olarak alması ve diğer kültürleri kendi kültürü açısından değerlendirmesi ile tarif edilen duygu) olarak kabul edildi.

Bu nedenle, teorilerinin çoğu modern antropologlar tarafından kabul görmedi. Bununla birlikte, toplumların analizinde istatistiksel verileri çığır açan kullanımı ve antropolojiyi bir bilim olarak kurma konusundaki öncü çalışmaları ile tanınır. Bu nedenle, O’nun çalışmalarının katkısı olmasaydı, antropoloji bugün olduğu gibi olmazdı. Ayrıca göz atmak isterseniz: Bilim Tarihinin İki Önemli Temsilcisi: George Sarton ve Aydın Sayılı


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

Matematiksel

Olgun Duran

Ömür boyu öğrencilik felsefesini benimsemiş amatör tiyatro oyuncusu ve TEGV gönüllüsü; kitaplarından, doğaya hayranlığından, yeni yerleri görmekten, gittiği yerlerin kültürünü keşfetmekten ve bunların uğruna çabalamaktan vazgeç(e)meyen kişi...  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu