Tarih

Ölüm Meleği Doktor Josef Mengele Neden İkizlere Takıntılıydı?

24 Mayıs 1943’te Polonya’nın Auschwitz kentindeki toplama kampına 32 yaşında Josef Mengele adlı yeni bir doktor dahil oldu. Mengele başlangıçta, doğumsal sakatlıklarla ilgilenen bir tıbbi araştırmacıydı. Savaş sırasında SS’lerin bir dağ biriminde hizmet verirken yaralanmış, sonrasında da ön saflarda mücadeleye uygun olmadığı için Auschwitz’e tayin olmuştu.

Auschwitz’de çalışmak onun için büyük bir fırsattı. Amacı tıp kariyerini “çığır açan” bir çalışma yayınlayarak ilerletmekti. Vakit kaybetmeden hemen mahkumlar üzerinde deneyler yapmaya başladı. Auschwitz’e trenler dolusu yeni mahkum geldiğinde seçim alanında onun daha sık görünmesinin bir nedeni de onun ikizleri araması takıntısıydı.

Ölüm Meleği Doktor Josef Mengele Neden İkizlere Takıntılıydı?
Kasım 1943’te Mengele, Auschwitz II’nin (Birkenau) Baş Kamp Hekimi olarak çalışmaya başladı. Tıbbi personel, işlerinin bir parçası olarak, mahkumların seçimlerini yapmak zorundaydı. Josef Mengele bu “seçim görevi” ile Auschwitz’deki herhangi bir sağlık görevlisinden daha yakından ilişkilidir.

Mayıs 1943’ten Ocak 1945’e kadar Josef Mengele, Auschwitz’de sözde bilimsel tıbbi deneyler yürüttü. Acımasız deneylerinin çoğunda ikizler yer alıyordu. Toplama kampında yapmış olduğu sıradışı deneylerle 2 milyon insanın ölümüne sebep olduğu için daha sonraları ‘’ölüm meleği’ olarak isimlendirilecekti.

Kendisi Münih Üniversitesi’nde fiziksel antropoloji alanında eğitim almış sonrasında da genetik tıp ile ilişkili çalışmalar için Dr. Otmar von Verschuer’in asistanı olmuştu. Verschuer, çeşitli hastalıkların genetik kökenlerinin izini sürmek için tek ve çift yumurta ikizleri üzerinde yaptığı deneylerle ünlüydü. Mengele ve Verschuer 1930’lar boyunca ikizleri denek olarak kullanan bir dizi araştırma gerçekleştirmişti. Sonucunda Auschwitz bu deneylere devam etmesi için ona bir fırsat verdi..

Josef Mengele’nin Auschwitz’deki Tıbbi Deneyleri

Ölüm Meleği Doktor Josef Mengele Neden İkizlere Takıntılıydı?

Josef Mengele deneyleri için fon sağlayarak, zamanın en iyi tıp araştırmacılarından bazılarıyla birlikte çalıştı. Amacı kalıtımın sırlarını açığa çıkarmaktı. Onun düşüncesine göre Aryan kadınları, sarışın ve mavi gözlü oldukları kesin olan ikizler doğurabilseydi, gelecek kurtarılabilirdi. Mengele’nin çok çeşitli başka araştırma ilgi alanları da vardı. Bunların arasında, bir bireyin gözlerinin irislerinin renk bakımından farklı olduğu bir durum olan heterokromiye olan hayranlık duyardı.

Mengele’nin Aryan ırkı yaratma yolunda en çok dikkati ettiği şey göz renkleriydi. Onun için kusursuz bir ırk demek; sarı saçlar, renkli ve iri gözler, beyaz ten ve uzun boy demekti. Mengele, kampa getirilen çocuk esirlerin göz renklerine bakar, renkli göze sahip olanları bir kenara ayırır ve kahverengi gözlü çocukların göz renklerini değiştirmeye çalışırdı. 

Mengele İkizleri Kampta Sözde Ayrıcalıklara Sahipti

Öjenik, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından formüle edilmiş, sağlıksız ceninleri ayırıp sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akımdır. Öjenik, Galton’un iyi doğan anlamında eski Yunancadan ürettiği bir kelimedir ve konu ile ilgili araştırmaların temelinde her daim ikiz çocuklar olmuştur.

Sonucunda Galton ve diğer öjeni araştırmacıları için ikizler, hangi özelliklerin genetik, hangilerinin çevresel olduğunu anlamanın anahtarıydı. Detaylı bilgi için: Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı Francis Galton Ve Rahatsız Edici Mirası

Mengele ikizler
 Genetik araştırmalar için tek yumurta ikizi çocukları tercih etmesinin nedeni, elbette ki aynı genlere sahip olmalarıydı. Dolayısıyla, aralarındaki herhangi bir farklılık, çevresel faktörlerin sonucu olarak oluşuyordu. Mengele’nin düşüncesine göre bu durum ikizleri mükemmel “denekler” haline getirdi. Çünkü vücutlarını ve davranışlarını karşılaştırarak genetik faktörleri izole edebilecekti. Kampın kurtarıldığı gün, hayatta kalan bir grup çocuk.

“Mengele İkizleri” gaz odalarına seçilmediler, ayrı mahallelerde yaşadılar. Ek gıda ve tıbbi bakıma sahip oldular. Buna karşılık, Mengele’nin ellerinde insanlık dışı deneylerin gönülsüz denekleri haline geldiler. Ancak Mengele’nin varlığı çocuklarda mutlaka korkuya neden olmadı. Sık sık şeker ve çikolatalarla dolu ceplerle ortaya çıktığı, kafalarını okşadığı, onlarla konuştuğu ve hatta bazen oynadığı için küçük çocukların ona “Mengele Amca” dedikleri de bilinmektedir.

Üzerinde deney yaptığı ikizlerin çoğu, deneylerin amacını veya onlara tam olarak ne enjekte edildiğini veya başka bir şekilde ne yapıldığını bilmiyordu. Ancak deneyler acımasızdı. Çeşitli ölçümler sonucunda ikizler arasında aynı olan özellikler kalıtsal, farklı olanlar çevresel olarak kabul edildi.

Bir denek öldüğünde, çocuğun ikizi kalbe kloroform enjeksiyonu ile derhal öldürüldü. Sonrasında da her ikisi de karşılaştırma için parçalara ayrılırdı. Auschwitz’de tıbbi deneylere tabi tutulan 3.000 ikizden sadece 200’ü hayatta kaldı. 

Auschwitz’den Kaçışı

Josef Mengele
Ocak 1945’e gelindiğinde, Auschwitz’deki kamp merkezi büyük ölçüde dağılmıştı. Josef Mengele araştırma notlarını ve test örneklerini topladı. Sonrasında hepsini güvendiği bir arkadaşına bıraktı. Sovyet ordusu tarafından ele geçirilmemek için batıya doğru yola çıktı.

Josef Mengele, Auschwitz’de topladığı bilgileri, Almanca konuşulan ülkelerdeki bir üniversite fakültesine profesör olarak kabul için gerekli olan, doktora sonrası ikinci bir tez olan habilitasyon sürecinde kullanmayı ummuştu. Ancak bu mümkün olmadı. Ocak 1945’te Sovyet Ordusu batı Polonya’da ilerlerken Mengele Auschwitz’den kaçtı. Sonraki birkaç haftayı, Gross-Rosen toplama kampında geçirdi. Daha sonra Sovyet güçleri tarafından yakalanmamak için batıya doğru gitti.

1945 – 1949 arası sahte belgelerle Bavyera Rosenheim yakınlarında bir çiftlik işçisi olarak çalıştı. Daha sonrada, Güney Amerika’ya göç ederek Arjantin’e yerleşti. Ancak suçları belgelendikten sonra Alman makamları 1959’da tutuklama emri ve 1960’ta iade talebinde bulunacaktı. Aynı yıl Buenos Aires’te Adolf Eichmann’ın yakalanmasından endişe duyan Mengele, Paraguay’a ve sonra Brezilya’ya taşındı.

Josef Mengele’nin Ölümü

Josef Mengele
Josef Mengele, bir Amerikan keşif kolu tarafından yakalandığı Haziran ayına kadar galip durumdaki Müttefiklerden kaçınmayı başardı.  Çeşitli takma adlar ve kimi zaman kendi ismini kullanan Mengele, onlarca sene yakalanmadan bir yaşam sürdü. Bettmann/GettyJosef Mengele (ortada, masanın kenarında), 1970’lerde arkadaşlarıyla birlikte resmedilmiştir.

Mengele, yaşamının son yıllarını Sao Pãolo yakınlarında geçirdi. 7 Şubat 1979’da Brezilya’nın Bertioga yakınlarındaki bir tatil beldesinde yüzerken felç geçirdi ve boğularak öldü. Sonrasında da “Wolfgang Gerhard” takma adıyla Sao Paulo’da gizlice gömüldü. Mengele’nin ölümünün ardından arkadaşları ve aile fertleri, nerede saklandığını her zaman bildiklerini itiraf ettiler.

1985 yılında Alman polisi, Mengele’nin mezarını buldu ve cesedini çıkardı. Devamında kalıntıların Josef Mengele olduğunu kesin olarak belirledi. 1992’de DNA kanıtı bu sonucu doğruladı. Mengele, 34 yıl boyunca kaçmayı başarmıştı. Ayrıca oğlunun dediğine göre, yaptıklarından asla pişman olmamıştı. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Kabilecilik Nedir? İnsanlar Neden Gruplar Halinde Hareket Ederler?


Kaynaklar ve İleri Okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Ceren Demir

Kendini, insanları, dünyayı tanıma ve anlama çabasında, belki de kaosta olan; filmin oyuncularından, dünya üzerindeki küçücük noktalardan biriyim.. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünde yüksek lisansa devam ediyorum ve İstanbul Gelişim Üniversitesi'nde akademik görevimi sürdürüyorum. Spora, sanata (özellikle resim sanatı), müziğe, doğaya, doğa sporlarına, felsefeye, psikolojiye, kitaplara, filmlere düşkünüm.. Okumayı, yazmayı, öğrenmeye çabalamayı çok seviyorum. Amaçlı ve amaçsız yaşamanın çeşitli noktalardan artı ve eksileri olduğunu düşünsem dünyadaki her şeyin gelip geçici olduğuna inanıyorum. Yine de -her şeye rağmen- ben uzun süredir amacı olanlardanım.. Buradan enerji sağlayabiliyorum.. Çoğunlukla enerjik, dışa dönük olsam da yeri geldikçe oldukça içe kapanmaya ve yalnızlığa susayabiliyorum. İkisi de keyifli ve öğretici.. Matematiksel sitesinin öncelikle hayranı olan bir okuruyum sonra Matematiksel’e katkı sağlamaya çalışan enfes ekibin bir parçasıyım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu