
Bertrand Arthur William Russell (1872 – 1970), Britanyalı filozof, matematikçi, tarihçi ve toplum eleştirmenidir. Kendisi dönemindeki düşünürler arasında farklı bir yere sahiptir. Sonucunda 20. yüzyılda çok az filozof Bertrand Russell kadar eser yayımlamıştır. Bu çalışmalardan bazıları türünün en iyi örnekleri arasında yer almaktadır.
Alfred North Whitehead (1861-1947) ile birlikte yazdıkları Principia Mathematica (Metamatiğin İlkeleri) matematiği birkaç mantık prensibine indirgemek konusunda yapılmış cesur ve anıtsal bir teşebbüstür. Bu çalışmanın mantık alanında belirleyici üç eserden biri olduğu konusunda evrensel olarak uzlaşılmıştır.
Diğer iki eser ise Aristoteles’in Organon’u ve Gottlob Frege’nin Aritmetiğin Temelleri’dir. Dahası, Russell’ın “On Denoting” (Belirtme Üzerine) adlı makalesi, analitik felsefenin temel metnidir. Bu makale “belirtici ifade” kavramını ve Russell’ın betimleme kuramını izah eder. ( Göz atmak isterseniz: 1 Artı 1 Neden 2 Eder? Bu Sorunun Cevabı Tam 360 Sayfa!)

Russell, içine kapalı hırçın bir filozof karakteri taşımaz. Genelde dışa dönük günün problemlerini ele almaktan hoşlanan, eserlerinde; çok ağır konularda bile şakacı, mizahsen tavırlarını ortaya koymaktan çekinmeyen bir kişilik sergiler.
Bir Matematik Dâhisinin Eğitimi
Çok sayıda filozofun “soylu” olarak doğduğu söylenebilir. Ancak Russell bu etiketi çoğundan daha fazla hak eder. Soylu ve liberal bir İngiliz ailesinden gelir. Vaftiz babası John Stuart Mill’dir. Büyükbabası ise varlıklı bir toprak sahibi olan ve iki kez Başbakanlık yapmış Lord John Russell’dır (1792-1878).
Ancak Russell talihsiz, mutsuz bir çocukluk yaşamıştı. İki yaşındayken annesi ve kız kardeşini, dört yaşındayken de babasını kaybetmişti. Yetim kalan Russell, büyükannesi Lady Russell ve halaları tarafından büyütülecekti. Eğitimini evde tamamladı, Fransız ve Alman dili ve edebiyatının yanı sıra klasikleri öğrendi. Erkek kardeşi Öklid geometrisini öğrettikten sonra da kendini matematiğe kaptırdı.

1890 yılında Cambridge, Trinity College’a girdi, matematik ile felsefe eğitimi aldı. Zamanla dil konusundaki ustalığı onun diğer düşünürlerin çalışmalarına erişmesine olanak sağladı. Bu da onu, etkisi memleketi olan İngiltere’nin sınırlarının ötesine taşacak bir filozofluk kariyerine hazırladı.
Bir Aktivist Olarak Bertrand Russell
Russell’ın matematik ve mantık alanındaki çalışmaları son derece ileri düzeyde ve sadece uzmanlardan oluşan ufak bir topluluğa açık olduğu için, daha çok siyasi aktivizmiyle tanınmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması, bu savaşı hazırlayan koşulları yakından izlemiş olan Russell’ı duyarsız bırakamazdı.
Antiemperyalist bir savaş karşıtı idi. Savaş esnasında yayınladığı bir bildiri nedeniyle, Russell 1918 yılında İngiliz hükümetini ve Amerikan ordusunu küçük düşürdüğü gerekçesiyle altı ay hapse girdi. 1919’da üniversitedeki hakları geri verilse de üniversiteden çıkarılmayı bir onur sorunu yaptığından geri dönmedi.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Russell iki önemli felsefi eser yayımladı. The Analysis of Mind (Zihnin Analizi) ve The Analysis of Matter (Maddenin Analizi). Russell ayrıca Rusya’yı ziyaret etmiş ve bir yıl Çin’de yaşamıştır (1920-21).
The Problem of China (Çin Sorunu) adlı çalışmasında “tüm dünyanın önümüzdeki iki yüzyıl içinde belirleyici bir faktör olacak Çin’in gelişiminden -iyi ya da kötü- ciddi ölçüde etkileneceği” tahmininde bulunmuştur. Batı Felsefesi Tarihi kitabı 1945’te yayımlanan Russell, 1950 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almıştır.
Ayrıca Russell, 1960 yılında Nükleer Silahsızlanma Komitesi’nin İngiltere kampanyasını yürüttü. Amaç, Mohandas Gandi (1869-1948) ve Martin Luther King (1929-68) geleneğinde, şiddete dayalı olmayan doğrudan eylem uygulamaktı. 1961 yılının Şubat ayında Russell, dört bin göstericinin Whitehall’daki İngiliz Savunma Bakanlığı önünde oturma eylemi yapmasını sağladı. Aynı yılın Eylül ayında, Trafalgar Meydanı’nda yapılan gösteride bin üç yüz kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında 89 yaşındaki Russell da vardı.

Bertrand Russell, matematikçi olmasından kaynaklı sağlam düşünme yöntemiyle, sorunların çözümlenmesinde akılcı yöntemi kullandı. Politikadan ahlaka kadar her alanda reformist bir tutumu benimsedi. Eğitimden, kadın haklarına değin çeşitli alanlarda kalem oynatmış olan Russell’ın yapıtlarının ortak yanı, özlü ve açık üslubudur. Genel öğüdü şudur: “Kısa sözün elverdiği yerde uzun söze kaçmayın.” Kısaca böyle bir öz geçmişe sahip olan Bertrand Russell özgür düşünce için on maddelik mini manifestosu da yayınladı.
Özgür Düşünce İçin Mini Manifesto

Bu yazı ilk olarak The New York Times Magazine’in 16 Aralık 1951 tarihli sayısında, “Fanatizme en iyi cevap: Liberalizm” makalesinin sonunda yer aldı. “Bir öğretmen olarak duyurmak isteyeceğim On düşünce” diyerek düşüncelerini şu biçimde sıraladı.
- 1. Hiçbir şeyden hiçbir zaman emin olmayın.
- 2. Ortada olan gerçekleri gizleyerek bir yere varacağınızı sanmayın, hakikat er ya da geç ortaya çıkacaktır.
- 3. Başarılı olmak için asla düşünmenin önüne geçmeye çalışmayın.
- 4. Farklı fikirler karşısında, bu fikirler en yakınınızdan geliyor bile olsa, bu fikirlere karşı otorite kurmaya değil argümanlar üretmeye çalışın. Çünkü otorite kurarak kazanılan zaferler aldatıcı ve geçicidir.
- 5. Başkalarının kurmaya çalıştığı otoriteleri hoş görmeyin, çünkü her zaman farklı otorite odakları var olacaktır.
- 6. Zararlı olduğunu düşündüğünüz fikirleri güç yoluyla bastırmayı düşünmeyin, bunu fikirler zaten sizin yerinize yapacaktır.
- 7. Sıra dışı fikirlerden korkmayın, bugün genel kabul görmüş birçok fikir vaktiyle sıra dışı görülüyordu.
- 8. Pasif tartışmalar yerine entelektüel düşüncenin hazzına varmaya çalışın, düşünceye değer verdiğinizde, düşüncelerle tartıştığınızda daha kolay ve daha iyi anlaşılırsınız.
- 9. Doğrular sizin yararınıza olmasa dahi, her zaman dürüst olmaya azami ölçüde dikkat edin, hakikatin üstünü örtmek size daha fazla zarar verir.
- 10. Sahte bir cennette yaşayanların mutluluğuna gıpta etmeyin. Bunun gerçek mutluluk olduğuna sadece aptallar inanır.
Sonuç Olarak;
Russell, bir toplumun kalkınmasında insan kaynağının eğitim yoluyla devreye sokulacak en önemli bir araç olduğunu, aynı zamanda eğitimin uygarlaşmanın gerçekleştirilmesinin vazgeçilmez amacı olduğuna inanırdı. Sonucunda ona göre bize kötü huylar veren eğitim idi. Bu durumda karşıt erdemleri verecek olan da gene eğitim olmalıydı. Çünkü eğitim, yeni dünyanın anahtarı olma özelliğini taşımaktaydı. Onun düşüncesine göre yukarıda okuduğunuz öneriler çağdaş bir eğitimin ön koşullarıdır.
Russell’a göre, eğitimcilerin amacı, ne şüpheciliğe kapılan, ne de kurallara boyun eğen insanlar yetiştirmek olmamalıdır. Eğitimden beklenen insanda ne kadar zor da olsa belli bir ölçüde bilgiye varabileceği inancını yaratmaktır. Herhangi bir zamanda bilgi olarak kabul edilen şeylerin çoğunda insanların yanıldıklarını, ama bu yanılmaların dikkatle, çabayla düzeltilebileceğinin bize öğretilebilmesi olur.
Russell’e göre yaşamımızdaki amaçların ne olduğu konusunda ayrılan insanlar eğitimin amaçları konusunda asla birleşemezler. Russell bireyci ve bilginin önemine karşı kayıtsız davranan fikirleri kabul edemeyeceğini söyleyerek düşüncelerini şu biçimde dile getirir.
Bizler işbirliği gerektiren toplumlarda yaşıyoruz. İşbirliğinin ise kendiliğinden meydan gelen dürtülerden doğacağına inanmak boşunadır. Sınırlı bir alanda yaşayan büyük bir nüfusun varlığını sürdürebilmesi ancak bilim ve teknik sayesinde mümkündür. Bu sebeple eğitim, bilim ve teknikle ilgili aktarması gereken asgari bilgileri aktarmalıdır.
Kaynaklar:
- A Liberal Decalogue: Bertrand Russell’s Ten Commandments of Critical Thinking and Democratic Decency; https://www.brainpickings.org/
- Stephen Trombley; Fifty Thinkers Who Shaped Th e Modern World; Çeviri: : Gonca Gülbey; Kolektif Kitap, 2013
Matematiksel