Biyoloji ve Coğrafya

Sıcak Daha da Sıcak Olacak: Bu Sıcaklara Ne Kadar Dayanabiliriz?

Mevsimin en sıcak aylarına giriş yapmış bulunmaktayız. Ve ne yazık ki iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini her gün daha da çok hissediyoruz. Peki bu küresel sıcaklık artışı daha ne kadar devam edecek? Daha da önemlisi biz sıcaklara daha ne kadar dayanabileceğiz?

İnsanlar, ister bir elektrik santralinde kömür olarak, ister bir araçta benzin olarak, karbon temelli yakıtlar tükettikçe oluşan karbondioksit atmosferde birikir ve Güneş’in sıcaklığını Dünya yüzeyinin yakınında hapseder. Sonuç, “iklim değişikliği” dediğimiz şeydir. Bu sürece yakılan her bir kömür, petrol veya gaz parçası katkıda bulunur.

İklim değişikliği öyle ya da böyle tüm canlıları etkileyen küresel bir sorundur. Kışların geç gelmesi, yağışların düzensizliği, yazların aşırı sıcak olması gibi durumlar iklim değişikliğini daha çok fark etmemize sebep olur.

1.5 Derecelik Sıcaklık Artışı Neden Bu Kadar Önemli?

1.5 Derecelik Sıcaklık Artışı Neden Bu Kadar Önemli?
Küresel ölçekteki sıcaklıkların yükseliş trendini grafikte rahatlıkla görebiliyoruz. 2020’lerde küresel sıcaklık anomalisi 1.2 derece civarında.

Bir yerlerde iklim değişikliği ya da küresel ısınmadan bahsediliyorsa, sıcaklıklardaki 1.5 derecelik bir artışın çok tehlikeli olabileceği söylemini duymuş olmanız olasıdır. Çoğu zaman 1.5 derece çok küçük bir fark gibi geldiği için dikkate almasak da aslında gerçek çok farklıdır.

Farklı bir odaya girdiğinizde bir veya iki derecelik bir sıcaklık farkını anlamanız olası değildir. Ancak bir derecenin çok küçük bir kısmı ile küresel iklimde büyük bir fark yaratır. 1.5 derecelik bir artıştan kast edilen Dünya’mızın ortalama sıcaklığındaki artıştır. Peki küresel ölçekte 1.5 dereceyi geçersek ne olacak? Hiç güzel şeyler olmayacağı kesin.

dünya sıcaklık artışı
Küresel yüzey sıcaklıkları son 30 yılda son 120 yıla göre her on yılda daha hızlı arttı. 

2024 yılında Amerika, Avrupa ve Asya’daki birçok ülke rekor sıcaklıklarla karşı karşıya kaldı. Meksika ve Orta Amerika’da haftalarca süren, 51,8 santigrat dereceye kadar varan sıcaklıklarla devam eden sürekli sıcaklıklar, uzun süreli kuraklıkla birleşince ciddi su sıkıntısına ve onlarca ölüme yol açtı.

Haziran ayında birkaç gün boyunca sıcaklıkların 38 derecenin üzerine çıktığı Yunanistan’da, çok sayıda turist hayatını kaybetti. Suudi Arabistan’da aşırı sıcaklar, Mekke’ye yapılan hac ziyareti esnasında bir trajediye dönüştü. Sıcaklıklar 17 Haziran’da Mekke’de 51,8 dereceye ulaşmıştı.

Üstelik iklim değişikliği sıcak ve nemli havanın dışında çok daha fazla soruna yol açar. Sıcak hava çok daha fazla suyu buharlaştırır. Bu nedenle bazı bölgelerdeki ekinler ve ormanlar ve manzaralar kurur ve bu da onları orman yangınlarına karşı daha hassas hale getirir.

Önümüzdeki 15 Sene İçerisinde İklim Değişikliğinin Öteki Yüzünü Görebiliriz!

1.5 Derecelik Sıcaklık Artışı Neden Bu Kadar Önemli?
Grönland’daki buz tabakasının yıllara göre erime miktarını gösteren bir grafik.

Yeni bir araştırmaya göre Dünya’mızın ekosistemi bilim insanlarının beklediğinden daha hızlı kötüleşebilir. Kuzey Kutbu permafrostunun erimesi, Grönland buz tabakasının çökmesi, Amazon ormanlarının yok oluşu gibi gezegenimizin potansiyel felaket devrilme noktalarının 5’te 1’inden fazlası 2038 yılına kadar gerçekleşebilir!

Klimatolojide devrilme noktası, yerelleştirilmiş bir iklim sisteminin geri dönüşü olmayan bir şekilde değişmesine verilen isimdir. Örneğin Grönland’daki buz tabakası çöktüğünde adanın kuzey kesimindeki kar yağışı azalacaktır. Bu da tabakanın büyük kısmını geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştirecektir.

Bunun gerçekleşmesi iklim değişikliği sonuçlarını daha sert yaşamamıza neden olacaktır. Elbette teknolojimizle sıcak havalara karşı kendimizi koruyabiliyoruz. Ancak bir yere kadar. Çünkü hepimiz biyolojik bir makineyiz ve birtakım sınırlarımız var.

İnsan Vücudu Ne Kadar Sıcak Havaya Dayanabilir?

Bu soruya “insan vücudu X dereceye kadar dayanır” diye cevap vermek biraz zor. Çünkü işin içine bir de nem faktörü giriyor. Ve ne yazık ki nemle sıcak havanın birleşimi sandığımızdan daha tehlikeli olabiliyor.

“Nem çok nem” cümlesini siz de çok kullanıyor olabilirsiniz. Kuru bir hava ve yüksek sıcaklıklar bizi nemli havalar kadar zorlamıyor. Çünkü havadaki nem oranı arttıkça terlemekte zorlanıyoruz. Nem havadaki su buharı miktarıdır. Hava neme doydukça terimiz buharlaşamaz ve vücudumuz soğuyamaz.

Yüksek nemle sıcak havanın bir araya gelmesiyle oluşan değere ıslak ampul sıcaklığı denir. 2010 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre insan vücudu, 35 santigrat derecelik ıslak ampul sıcaklığına dayanabilir. Bu değerin ötesinde vücudumuz terleme yoluyla kendini soğutamaz hale gelir.

Ancak geçtiğimiz sene insanlar üzerinde yapılan bir deneyde dayanabileceğimiz sıcaklığın çok daha düşük olduğu gerçeğiyle yüzleştik. Deneyin sonuçlarına göre 31 santigrat derecelik ampul sıcaklığına dayanabiliyoruz. Bu değer nem oranı %100 olduğunda 31 derece; nem oranı %60 olduğunda 38 derece olarak hissedilecektir.

Islak ampul sıcaklığını gösteren bir grafik. Dikkat ederseniz nem oranı her sıcaklık değeri için belli bir oranı geçtiğinde ıslak ampul sıcaklığı normal sıcaklık değerinden büyük olmaktadır. Örneğin 36 derece ve %50 nemde ıslak ampul sıcaklığı 34.3 derecedir. Ancak aynı sıcaklık değerinde %95 neme baktığımızda ıslak ampul sıcaklığının 40 derece olduğunu görürüz.

İklim Değişikliğinden Etkilenen Sadece Biz İnsanlar Değiliz!

Canlıların iletişim kurmasını sağlayan infokimyasallar adını verebileceğimiz kimyasal moleküller belki de en eski ve en yaygın iletişim kurma biçimidir. İnfokimyasallar, av ve avcı arasındaki gibi birçok ilişkiyi belirlemede görevlidir. Örneğin köpekbalıkları bu sayede çok uzak mesafelerden dahi avlarının kokusunu alabilir. Ya da bazı bitki türleri infokimyasalları tehlikeyi haber vermek için ve daha kolay tozlaşmak için kullanır.

Bal arıları haberleşmek için kimyasal bir haberci olan feromonları kullanır.

Ancak iklim değişikliği bu bilgi taşıyan kimyasalların üretimini olumsuz etkiliyor. Bilimsel araştırmalar sıcaklık, karbondioksit ve pH seviyelerindeki değişikliklerin organizmaların iletişim kurmak için gerçekleştirdiği bu süreçleri etkilediğini göstermiştir.

Örneğin bazı balık türleri bir avcıyla karşılaştığında ya da tehlike sezdiğinde hipoksantin-3-azotoksit adı verilen bir kimyasal salgılar. Ancak sudaki karbondioksit oranı yükselip pH düştükçe bu kimyasalın yapısı geri dönüşü olmayan bir biçimde bozulur. Bu da besin zincirindeki av-avcı dengesinin bozulmasına sebep olur. Bu durumun nasıl bir kriz getirebileceğini öngörmek çok da zor değil.

Sonuç Olarak;

İklim değişikliği sadece bizim için değil, gezegenimizin tamamı için bugün büyük bir sorun. Ülkeler 2015’te Paris Anlaşması’nın bir parçası olarak ısınmayı 2 C’nin altında tutma sözü verdiler, ancak dünyadaki mevcut hükümet politikaları bu hedeflere ulaşamayacak.

Kötü haber şu ki, karbon yakmaya devam ettiğimiz sürece, dünya giderek daha da sıcak olacak. İyi haber şu ki, modern yaşamın ürün ve hizmetlerine güç sağlamak için karbon yakmak yerine güneş ve rüzgar enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarını kullanabiliriz. Çünkü doğru adımları atmazsak yarın daha da büyük bir sorun olacak.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu