Biyoloji ve Coğrafya

Eski Dillerin Çoğunda Mavi Renk İçin Bir Kelime Neden Yoktur?

En rahatlatıcı renklerden biri mavi renktir. Bu nedenle yorulan beynimizi masmavi bir denize bakarak dinlendirmeye çalışırız. Ya da biraz huzur için evimizin odalarını mavi renge boyarız. Ancak anlaşılan bir zamanlar bu mümkün değildi. Çünkü bilim insanları mavi rengin eski dillerde var olmadığını fark etti.

mavi renk
Antik dünyada renklerin yokluğu 19. yüzyılda fark edildiğinde büyük merak uyandırdı; dönemin bilim insanları duruma evrimsel ve
anatomik açıklamalar getirmeye çalıştı.

En eski edebi metinlere bir göz atarsanız ilginç bir durumla karşılaşacaksınız. Binlerce yıl öncesinin metinlerinde siyah, beyaz ve kırmızının ötesinde nadiren renk tasvirlerine başvuruluyor. Üstelik bu tasvirler genellikle isabetsiz; örneğin Homeros’a göre deniz ve öküzler şarap; koyunlarsa menekşe renginde. Yani o zamanlarda renkler için kullanılan ifadeler ile günümüzde kullanılanlar birbirinden çok farklı.

1858 yılında, daha sonra Büyük Britanya başbakanı olacak olan, William Gladstone, Homeros’un Odysseia destanını okurken Homeros’un renkleri çok garip tarif ettiğini fark etti. Yukarıda adı geçen örneğe ek, Homeros bal için yeşil, demir ve koyun için eflatun renklerini kullanıyordu.

Devamında Gladstone kitaptaki renklere verilen referansları saymaya karar verdi. Siyah 200 defa, beyaz 100 defa, kırmızı 15, sarı ve yeşil 10 defa yer alıyordu. Gladstone diğer antik Yunan yazılarını inceledi ve aynı şeyi fark etti. Mavi renkten hiç bahsedilmiyordu.

Eski Dillerin Çoğunda Mavi Renk İçin Bir Kelime Neden Yoktur?

Görünen o ki Yunanlılar renklerden yoksun karanlık ve bulanık bir Dünyada yaşıyorlardı. Çoğunlukla siyah beyaz ve tek tük kırmızı, yeşil ve sarı. Fakat antik Yunanlar renk körü değildi. Retinalarımız da evrimin bir sonucu olarak maviyi algılayacak yeteneğe birkaç yüzyıl önce ulaşmadı. Renkler hep çevremizdeydi, ancak onları birbirinden net bir şekilde ayırt edemiyorduk.

Mavi Renk Neden Kayıp?

Gladstone önce bunun Yunanlılara özgü bir durum olduğunu düşündü. Fakat ilerleyen süreçte Lazarus Geiger adındaki bir filozof onun bu çalışmasını dikkate aldı. Yaptığı incelemeler sonucunda da gerçekten de antik dillerin çoğunda (antik Yunan, Çin, Japon ve İbranice gibi)  ‘’mavi’’ rengi tanımlayan bir sözcük bulunmadığını fark etti.

Mavi renk için kelime geliştiren tek antik kültür, mavi boyayı da icat eden Mısırlılar idi. Yani bir zamanlar bugün bizim tanımladığımız biçimde mavi yoktu, yeşil ve daha koyu tonlardan ayrılmamıştı. Geiger mavinin ilerleyen süreçte nasıl ortaya çıktığını araştırmaya başladığında da ilginç bir durumla karşılaştı.

Her dilde ilk önce aydınlık ve karanlığı tanımlamak için kullanılan siyah ve beyaz vardı. Ardından gelen renk ise kanın ve şarabın rengi kırmızı idi. Antikçağ düşünürleri gökkuşağında üç mü yoksa beş mi renk olduğunu tartışıyordu. Bu durum renkler daha ayrıntılı tanımlanmaya başlanınca değişmişti. Anlaşılan önce sarı ve yeşil kendi kelimesine kavuştu, sonra da mavi. Günümüzde camgöbeği, turkuaz, gök mavisi diyecek kadar ayrıştırdığımız mavi, bir zamanlar yeşilin bir tonu olarak kabul görüyordu.

Eski Dillerin Çoğunda Mavi Renk İçin Bir Kelime Neden Yoktur?
Mavi morfo kelebeği aslında mavi değildir; kanat pullarının ışığı yansıtma biçimi nedeniyle mavi görünüyor. Bir prizmanın gelen ışığı dalga boylarına ayırarak yansıtması gibi, mavi morfo kelebeğinin kanadındaki mikroskobik yapılar diğer renkleri geçirirken yalnızca maviyi yansıtıyor. Mavi morfo kelebeğinin kanat pulları farklı şekillerde olsaydı mavi rengi kaybolurdu.

Aslında mavi renk doğada oldukça nadirdir. Hemen hemen hiç mavi renk hayvan yok, mavi gözler nadirdir ve mavi çiçekler insan üretimidir. Tabii ki gökyüzü var, fakat bu gerçekten de mavi mi? Geiger’in çalışmasına göre gökyüzünü inceleyen yazılara göre bile gökyüzü mavi değil.

Sonuçta eski insanların bizimle aynı biyolojiye sahip olduklarını ve renkleri en az bizim kadar iyi görebildiklerini biliyoruz. O zaman neler oluyordu? Bu soru aşağıdaki soruyu akla getirdi.

Tanımlayacak Bir Kelime Yoksa Bir Şeyi Görebilir miyiz?

Eski Dillerin Çoğunda Mavi Renk İçin Bir Kelime Neden Yoktur?
Belirli bir rengi ifade eden bir kelime olmadan, onu kendisine yakın olanlardan farklı olarak tanımlamanın hiçbir yolu yoktur; ve başka bir rengin tonu olarak algılanır. Yani mavi bir kelimeyle tanımlanmadan önce insanlar mavi şeyleri yeşilin tonları olarak görüyorlardı.

Bu sorunun cevabını bulmak için Jules Davidoff adındaki bir araştırmacı Namibia’da yaşayan Himba kabilesi üzerinde bazı testler yaptı. Yağmur ormanlarında yaşayan Himba kabilesinin seçilmesinin nedeni dillerinde mavi renge karşılık gelen bir kelime bulunmaması idi.

11 yeşil ve bir mavi kareden oluşan bir daire gösterildiğinde Himbalar hangisinin diğerlerinden farklı olduğunu bulamadılar. Ancak mavi renk konusunda tam bir hayal kırıklığı olsa da, yeşil renk konusunda bizlerden çok daha iyilerdi. Biri ton olarak diğerinden farklı, sadece yeşil karelerden oluşan daireye baktıklarında farklı olanı anında bulabildiler. Aşağıdaki örnekte siz farklı olanı bulabilecek misiniz?

Muhtemel bizim gibi bulamadınız, farklı olan aşağıda. Davidoff’a göre renk için bir kelimeniz yoksa, onu farklı olarak belirleme şansınız da yoktur. Yani renkler zamanla ortaya çıkmasa da bizlerin onları tanımlama yeteneğimiz dil ve kültürle şekillenmiştir.

Gözlerimiz ve Mavi Renk

Gözlerimizin hemen arkasında bulunan koni hücreleri aslında sadece üç rengi tespit etmektedir. Bunlar mavi, kırmızı ve yeşil renklerdir. Diğer renkleri algılarken içlerindeki kırmızı, mavi ve yeşil oranlarına odaklanıyoruz çünkü koni hücreleri beyne sadece bu üç rengin verisini yolluyor.

İçlerinde en az sayıya sahip olan renk algılama hücreleriyse maviye odaklanan konilerdir. 10’una karşılık gelen oranları nedeniyle kırmızı ve yeşil renklerdeki keskin görüş gücüne oranla mavi rengi ayırt etme konusunda belirgin bir dezavantaja sahibiz. Mavi rengi algılamaya odaklanan koni hücreleri sayısının az oluşu, gözümüzün evrimsel süreçte geçirdiği adaptasyonlarla ilgili. Mavi, doğada en az rastlanan renk olduğu için gözlerimizin bu şekilde evrildiği düşünülmektedir.

Sonuç Olarak;

Renkler ancak biz isim koydukça var olmaya ve sonraki nesiller tarafından apayrı bir renk olarak algılanmaya başlar. Anatomik olarak hiçbir engel olmasa da bir kelimenin dildeki varlığı veya yokluğu, o dili konuşan insanların o rengi kolayca ayırt edebilmesini sağladı. Belki de bizden yüzlerce yıl sonra gelenler de hem güle, hem de çileğe “kırmızı” dememizi anlamsız bulacak, kim bilir?


Kaynaklar ve ileri okumalar:

  • No one could describe the color ‘blue’ until modern times; Yayınlanma tarihi: 28 Şubat 2016; Bağlantı: https://www.businessinsider.com/
  • There’s Evidence Humans Didn’t Actually See Blue Until Modern Times; yayınlanma tarihi: 7 Nisan 2018; Bağlantı: https://www.sciencealert.com/
  • Roberson, Debi & Davidoff, Jules & Davies, Ian & Shapiro, Laura. (2006). Colour categories and category acquisition in Himba and English. 10.1075/z.pics2.14rob.

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu