Fizik

Kuantum Fiziği İnsan Davranışlarının Gizemlerini Çözebilir mi?

İnsan davranışlarını anlamak günlük hayatta bizleri zorladığı kadar aslında bilim insanlarını da zorluyor. Çünkü genellikle bir insanın neden o an o davranışı sergilediğini anlamak pek mümkün değildir. Ya da bir insanın belli bir olay karşısında sergileyebileceği bir dolu davranış olmasına karşın bunlardan hangisini sergileyeceğinin olasılığını hesaplamak da son derece güçtür. İşte bilim insanları tam da bu noktada kuantum fiziğinin yardımcı olabileceğini düşünüyorlar. Nasıl mı?

Illustration of the thought processes in the brain

Aslında bilişsel bilimciler de fizikçileri klasik dinamikleri terk etmeye zorlayan aynı türden problemlerle karşı karşıyadır. Ölçümleri çoğu zaman uyumsuzdur ve genelde ilk ölçüm ikinci ölçümü etkiler. Bu nedenle herhangi bir zamanda karmaşık bir sistem hakkında yalnızca kısmi bilgi elde edilebilirler.

Kuantum fiziğinin farkı da esasında burada ortaya çıkıyor. Çünkü bir sistem hakkındaki kısmi bilgiyi tüm sistemin tutarlı bir şekilde anlaşılmasıyla birleştirmek kuantum teorisinin ayırt edici özelliğidir. Kuantum teorisi mantığa, akıl yürütmeye ve olasılıksal çıkarıma temelde farklı bir yaklaşım sağlar.

“Her şey iyi güzel de, kuantum fiziği ile insan davranışlarını nasıl çözeceğiz ki” diye düşünüyor olabilirsiniz. Çünkü dışarıdan bakıldığında bu iki alan birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünür. Ancak bilim insanlarının iddialarına ve yapılan çalışmalara göre gerçek bunun tam tersi gibi görünüyor. O nedenle gelin, bilim insanlarının kuantum fiziği ile insan davranışlarındaki gizemleri çözme çabalarına birlikte bakalım.

İnsan Davranışları İrrasyoneldir

İnsanın irrasyonel bir varlık olması sizce ne demektir? Bunu anlamak için öncelikle olasılık kavramına değinmemiz gerekiyor. Olasılık, bize bir olayın gerçekleşme olasılığının ne kadar olduğunu söyleyen matematiksel bir çerçevedir. Ve hepimizin bildiği üzere birçok günlük durumda da çok iyi çalışır. Örneğin hilesiz bir zar attığınızda 3 gelme olasılığı 1/6’dır.

Ancak araştırmalar insan davranışlarının bu klasik olasılık yasaları tarafından açıklanamadığını göstermiştir. Çünkü son 20 yılda elde ettiğimiz veriler, insan davranışlarının olasılığının kuantum dünyasındaki olasılıklara benzediğine işaret ediyor. Nobel ödülü sahibi Daniel Kahneman gibi bilim insanları, bu durumu insan davranışlarının irrasyonelliği olarak adlandırıyor. Eğer davranış kalıpları matematiksel açıdan klasik olasılık teorisinin kurallarına uymuyorsa irrasyonel olarak kabul edilir.

Daniel Kahneman, 1934 doğumlu İsrail asıllı Amerikalı psikologdur. Rasyonel ekonomi dünyasına psikolojinin, zihinselliğin, bahislerin, belirsizliğin ve rastgeleliğin girmesini sağladığı için 2002’de Nobel Ekonomi Ödülü’nün sahibi olmuştur.

Örneğin yapılan bir araştırmada dönem sonu sınavlarını başarıyla geçen öğrencilerin çoğunluğunun sınav sonrası tatili tercih ettiği ortaya çıktı. Benzer şekilde başarısız olan öğrenciler de tatile çıkmayı tercih etti. Buradan bakınca ortada bir sorun yok gibi görünüyor. Ama olaya klasik olasılık tarafından baktığımızda bir sorun olduğunu görüyoruz.

Klasik olasılık bir öğrenci sonucunu bilmiyorsa o öğrencinin tatili tercih etme olasılığının yüksek olduğunu söyler. Çünkü öğrenci başarılı da olsa başarısız da olsa başlangıçta tercih edilen seçenek budur. Fakat deneyde öğrencilerin çoğunluğu eğer sınav sonuçlarını bilmiyorlarsa tatile gitmemeyi tercih etti.

Aslında sınav sonucunu bilmeyen bir öğrencinin o stresle tatile çıkmamayı tercih etmesini anlamak zor değil. Ancak klasik olasılık davranışı tam olarak yansıtamadığından bu davranış irrasyonel olarak tanımlanır. Bilişsel bilimlerde klasik olasılık kurallarına uymayan bunun gibi birçok durum vardır.

Beynimiz Kuantum Dünyasının Kurallarına Göre mi Çalışıyor?

Klasik olasılıkta bir dizi soru sorulduğunda cevaplar, soruların sorulma sırasından etkilenmez. Ancak bunun tersine kuantum fiziğinde bir dizi sorunun yanıtı, büyük çoğunlukla soruların sorulma sırasına bağlıdır. Buna örnek olarak bir elektronun spininin iki farklı yönde ölçülmesini verebiliriz. Elektronun spinini önce yatay sonra dikey yönde ölçerseniz, önce dikey sonra yatay ölçtüğünüz zamankiyle aynı sonucu elde etmezsiniz. Bu durum sağduyumuza oldukça ters. Fakat unutmayın, burası kuantum dünyası. Burada bir sistemin bir özelliğini ölçmek, ölçülen şeyi ve dolayısıyla sonraki ölçümleri etkileyebilir.

Elektronların spininden bahsetmişken şunu hatırlamakta fayda var. Spin sözcüğünü dilimize çevirirken genelde dönme hareketi olarak çeviririz. Fakat elektronlar sandığımız gibi dönen küçük toplar değildir.

Söz konusu bu sıra bağımlılığı durumu insan davranışlarında da karşımıza çıkmaktadır. Örneğin sıra bağımlılığının katılımcıların cevapları üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, katılımcılara önce ABD başkanı Bill Clinton’ın dürüst olup olmadığı soruldu. Ardındansa başkan yardımcısı Al Gore’un dürüst olup olmadığı soruldu.

Sorular bu sırayla sorulduğunda ilk soruda katılımcıların %50’si Clinton’ı dürüst bulurken ikinci soruda %60’ı Gore’u dürüst buldu. Fakat katılımcılara önce Gore sonra Clinton hakkında sorular yöneltildiğinde bu oran %68’e %60 olarak değişti. Günlük hayatta böyle bir durumu tutarsız davranış olarak nitelendirmemiz olasıdır. Çünkü klasik olasılık kurallarına uymamaktadır. Fakat bilim insanları bu durumun kuantum mekaniğindeki olasılığın çalışma prensibine uyduğunu söylüyor.

Öyle ki bu tür çalışmalar ve sonuçları, Jerome Busemeyer gibi bilim insanının kuantum mekaniğinin genel olarak insan davranışlarını daha tutarlı bir biçimde açıklayabileceğini fark etmesini sağladı. Hatta bunun sonucunda kuantum bilişi adında yeni bir araştırma alanı bile ortaya çıktı.

Kuantum biliş (quantum cognition), insan beyni tarafından bilgi işleme, dil, karar verme, insan hafızası, akıl yürütme, yargı ve algı gibi bilişsel fenomenleri modellemek için kuantum teorisini kullanmayı öngörüyor. Detaylar bu yazımızda: Kuantum Beyin: Beyinlerimiz Kuantum Hesaplama Kullanıyor Olabilir

İnsan Davranışlarının Gizemini Çözdüğümüzde Elimize Ne Geçecek?

Davranış süreçlerimizin nasıl işlediğini öğrenmek hem faydalı hem de zararlı olabilir. Bu noktada akla ilk gelen düşüncelerse genelde zararlarına yönelik. Örneğin düşünme süreçlerimizi deşifre ettikten sonra bu süreçleri yapay zekaya uygulatabiliriz. Böylece bilim insanlarının yapay kuantum zeka adını verdiği insan gibi düşünebilen yapay zekalar gerçek olabilir. Böylesi bir yapay zekanın ne gibi etkilerinin olacağı ise son derece tartışmalıdır.

Yazının bitiminde okumaya devam etmek isterseniz: Kuantum Üstünlüğü Zamanı Geldi Peki Ama Kuantum Üstünlüğü Nedir?


Kaynaklar ve İleri Okumalar


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Erdemli insanların yetişmesinde en önemli unsurun eğitim olduğunu düşündüğüm için lisans eğitimime matematik eğitimi üzerinden devam ediyorum. Kitap okumayı yazarların zihinlerine, düşünce dünyalarına girmek olarak gördüğümden kitap okumak benim için boş zaman aktivitesinden çok daha farklı bir konumdadır. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu