Astronomi

Mars’a Yolculuk Filmleri Gerçekleri Ne Kadar Yansıtıyor?

Bilim kurgu filmleri hem popüler kültürün hem de bilim camiasının kalbinde özel bir yere sahiptir. Bu filmler insanlığın geçmiş, şimdiki ve gelecekteki teknoloji ile kendi karmaşık ilişkisini ve bu ilişkinin varlığımızı nasıl şekillendireceğini ele alır. Peki bilim kurgu Mars hakkında bize ne anlatır? Mars’a yolculuk filmleri gerçekleri ne kadar yansıtır? Bir yazıda detaylıca çoklu film incelemesi yapmak mantıklı olmadığı için gelin bu yazıda Mars temalı iki bilim kurgu filmini ve arka planda hikayeleri yönlendiren bilimi keşfetmeye çalışalım.

Marslı (The Martian)

Mars’a yolculuk filmleri denildiği zaman ilk olarak akla elbette Andy Weir’in Marslı kitabından uyarlanan ve bilim kurgu gurusu Ridley Scott tarafından yönetilen 2015 yapımı film Marslı gelecektir. Filmin konusu 2035 yılında geçer. Bir grup astronot Ares III isimli uzay araçları ile Mars gezegenine doğru yola çıkarlar.

Görev esnasında, Matt Damon tarafından canlandırılan Astronot Mark Watney Mars’ta mahsur kalır. Bunun nedeni de güçlü bir toz fırtınasına yakalanmasıdır. Fırtına onu mürettebattan ve onları eve götürecek uzay aracından uzağa sürükler. Ekip onu öldü olarak kabul eder.

Fakat Watney hayattadır ve kendisini Mars’ta yapayalnız bulur. Elindeki sınırlı olanaklarla, zekasını ve dayanıklılığını kullanarak dünyaya yaşadığına dair bir sinyal göndermeye çalışır. Bunu başarmasının ardından NASA onu gezegene geri getirmenin bir yolunu buluna kadar Mars gezegeninde hayatta kalmanın bir yolunu bulmak zorundadır.

Mars’lı Filmi Mars’a Yolculuk Filmleri Arasında Gerçeğe En Yakın Olanıdır

Bu film, Mars ile ilgili en doğru bilim kurgu filmlerinden biridir. Bunun nedeni biraz da yapım esnasında filmde aktarılan bilgilerin NASA tarafından kontrol edilmesidir.

Mars toprağının düşük enlemlerde ağırlıkça yaklaşık %5 ve kutuplara yakın yerlerde %60’a kadar sudan oluşması, hayatta kalma şansınızı önemli ölçüde artırır ve suyunuzu “yapmak” için roket yakıtıyla oynamaktan sizi kurtarır. Bu filmde gördüğünüz suyu sentezleme fikrinden daha efektif bir çözümdür.

Mars toprağının bitki yetiştirmek için kullanılmasından kızıl gezegende sunulan bir çok zorlu çevresel koşula kadar bir çok şey doğrudur. Dünya ile Mars arasındaki seyahat süresi bile gerçektir. Ancak film de tek bir yanlış vardır. Zaten bu yanlışı Andy Weir’in kendisi de kabul etmiştir. Bu da filmin başlangıcında karşımıza çıkan toz fırtınası ile ilgilidir.

Tüm filmin en dahiyane kısmı muhtemelen Matt Damon’ın Mars’ta patates yetiştirme fikriydi! Kızıl Gezegen’de tek başına yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan kahramanımız hayatta kalabilmek için kendi patateslerini yetiştirdi. Toprak olarak da kendi atıkları ile Dünya ve Mars toprağından oluşan bir karışım kullandı. Deneysel veriler gerçekten de Mars’ta tarım yapmanın mümkün olduğunu gösteriyor.  Aslında, NASA’daki araştırmacılar, deneyler yapmak için simüle edilmiş Mars toprağı ile çalışıyorlar.

Mars’ta Toz Fırtınası Mümkün Değildir

Mars’ta kesinlikle toz fırtınaları meydana gelir ve rüzgarlar 160 km/s civarında hızla eserler. Ancak Mars’ın atmosferinin kalınlığı Dünya’nın atmosferinin kalınlığının yaklaşık yüzde 1’i kadar. Bu yüzden rüzgâr gücü dramatik ölçüde düşer. Mars rüzgarları, Dünya’daki yaklaşık 18 km/sa’lik bir rüzgarla eş dinamik basınca sahiptir.

Sonucunda Mars’taki rüzgarların bir insanı alıp uzaklara fırlatması mümkün değildir. Yani filmin bu kısmı kurgudur. Filmde rüzgarların yanı sıra filmi izleyenlerin dikkat etmiş olabileceği gibi hortumlara da rastlanır. Mars atmosferi bu kadar inceyse, gerçekten bunları oluşturabilir mi? Cevap evet.

Hatta bu hortumlar, bilim insanlarının Mars yüzeyindeki hava aktivitesiyle ilgili olarak en uzun süredir ve en güvenilir şekilde bildiği iklim olayıdır. Buna “kum şeytanları” adı verilir. Bu hortumlar sayesinde Mars toprağı yavaş ama istikrarlı bir şekilde yer değiştirir. 

Mars’taki yerçekimi, burada Dünya’da deneyimlediğimiz yerçekiminin neredeyse üçte biri kadardır. Bu nedenle tüm astronot kıyafetlerinizi giydiğinizde bile, kendinizi fazla da ağır hissetmezsiniz. Ancak belirli bir sahnede, Mark’ın bir merdiveni tırmanırken oldukça zorlandığı görülüyor. Oysa ki daha az yerçekimi nedeniyle Mars’ta bu kadar zorlanmanıza gerek kalmaz.

Son olarak Mars, güneşe Dünya’dan çok daha uzaktır. Bu nedenle, Mars’tan bakıldığında güneş daha küçük ve sönük görünür. Çeşitli Mars gezicileri tarafından toplanan verilere göre, gezegenin yüzeyinden bakıldığında güneş aynı zamanda mavimsi beyaz bir gölgeye de sahip görünmektedir. Bu durum temelinde gezegenlerin farklı atmosfer bileşenlerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Mars’ta Güneş gün doğarken veya batarken kırmızı-turuncu renk almaz. Gerçek rengi yukarıdaki gibidir. Daha fazlası burada. Mars Gezegeni Fotoğraflarında Gün Batımı Neden Mavi Görünür?

Gerçeğe Çağrı (Total Recall)

Amerikan yapımı bu Oscar ödüllü filmin hikâyesi Philip K. Dick in We Can Remember It For You Wholesale (Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz) adlı kısa hikâyesine dayanmaktadır. Film 2084 yılında geçer. ‘Douglas Quaid ( Arnold Schwarzenegger) kolonileşmiş Mars’ı ziyaret etme hayalleri kurar. Quaid, Mars’ın heyecanını gerçekten oraya seyahat etmeden yaşamak için Rekall şirketine gider. Ancak, prosedür bir dizi aksiyon dolu olayı tetikleyerek yanlış gider.

Film konusu ve görsel efektleri ile beğeni toplasa da bilimsel açıdan bakıldığından hatalı bir çok bölüm içerir. Bunlardan biri filmin son sahnesinde Quaid’in Mars havasına maruz kalması sonucunda yüzünün garip bir biçimde şekil değiştirmesi ile ilgilidir.

Dünya benzeri bir ortamdan Mars benzeri bir ortama geçtiğinizde oluşan basınç değişikliği gözlerinizi dışarı fırlatacak kadar büyük değil. Ayrıca Güneş ışınları da sizi anında kızartmaz.

Gerçekten de Mars’ın süper ince atmosferi nefes alamayacağımız kadar seyrektir. Üstelik oksijen değil, zehirli karbondioksit içerir. Yüzey basıncı Dünya’nın yüzde 1’i kadardır. Yani Mars’ta basınçlı uzay giysileri olmadan dolaşmamız imkansız. Bu sebeple Mars’a giden insanların yeraltında yaşaması gerekir. Yani Mars atmosferi sizi korumasız olmanız durumunda öldürecektir. Ancak bu bir anda olmayacaktır ve yüzünüzün de bu biçimde biçim değiştirmesi olası değildir.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:


Dip Not

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım

Matematiksel

Batuhan Erdik

Grafik tasarımcısı ve bilgisayar meraklısı...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu