Günlük Hayatın Felsefesi

“Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir”: Sokrates Bu Sözle Ne Anlatmak İstemişti?

Bazı insanlar her şeyi bildiklerini zannederler. Ancak çevremizde gerekli gereksiz o kadar çok bilgi bulunmaktadır ki, her şeyi bilmek bir yana, bu iddia dahi gülünç görünür. Nitekim tarihin en büyük filozoflarından biri olan Sokrates bile kendi bilgisine dair şüphe duymuştur. Bu yaklaşımını da şu ünlü sözüyle özetlemiştir: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.”

Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir
“Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir”

Sokrates, tarihin en büyük ve en önemli filozoflarından biridir. Birçoğumuz onu, yukarıda bahsettiğimiz ünlü sözü sayesinde tanıyor olabiliriz. Onun bilge bir kişilik olduğunu düşündüğümüz için, bu derin ve alçakgönüllü sözün ona ait olmasına pek şaşırmayız.

Ancak Sokrates, bilgelikten çok bir filozoftu; yani bilgiye sahip olan değil, bilgiyi arayan ve seven biriydi. Peki, Sokrates bu sözüyle insanların takdirini kazanmayı mı amaçladı? “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” sözüyle ne demek istedi? Bu ifade aslında nasıl bir anlam taşıyor?

Bu yazıda Sokrates’in hayatına, çalışmalarına ve keşiflerine yakından bakarak onu tüm zamanların en büyük düşünürlerinden biri yapan özellikleri inceleyeceğiz. Ayrıca, bu ünlü sözünün ardındaki felsefi derinliği keşfedeceğiz.

Sokrates Kimdir?

Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir": Sokrates Bu Sözle Ne Anlatmak İstemişti?
Platon ve Sokrates, Thomas Worlidge

Sokrates, M.Ö. 470 yılında Atina’da, zanaatkâr bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası heykeltıraş, annesi ise ebelik yapıyordu. Aile mirasının büyük bir kısmını abisi aldığı için, Sokrates yaşamını fakir bir adam olarak sürdürmek zorunda kaldı. Ancak bu maddi kısıtlamalar, onun antik çağın en büyük filozoflarından biri olarak anılmasını engellemedi.

Sokrates gençliğinde Damon, Conon, Zeno, Anaksagoras ve Arkhelaus ile çalıştı. ncak, Sokrates öğretilerini yazılı hale getirmediği için, ondan geriye herhangi bir eser kalmadı. Bugün Sokrates hakkında bildiklerimizi, çağdaşlarının ve öğrencilerinin yazdıklarından öğreniyoruz.

Sokrates, hiçbir zaman düşüncelerini bir kitap haline getirmedi. Çünkü kelimelerin yazıya döküldüğünde anlamını kaybettiğine ve bu durumun hafızayı zayıflattığına inanıyordu. Düşüncelerini aktarmak için diyalog yöntemini tercih ediyor ve karşılıklı konuşmalar aracılığıyla insanları düşünmeye teşvik ediyordu. Felsefesinin temeli, etik, iyilik ve erdem kavramlarına dayanıyordu. Ona göre bilgi, cesaret ve dürüstlük bu kavramların ayrılmaz birer parçasıydı.

Sokrates’in Öğretileri ve Felsefi Görüşleri

Sokrates’in Portresi, Luca Giordano

Sokrates, bilginin erdem olduğunu savunarak bu anlayışı bir adım öteye taşıdı. Nesnelerin gerçek doğasını anlamadan ne doğru işler yapılabileceğine ne de cesur olunabileceğine inanıyordu. Ona göre, yalnızca bilgiyle erdemli bir insan olunabilirdi. Çünkü erdem, insanın eylemlerinin farkında olmasını ve buna uygun davranmasını gerektirir.

Sokrates, felsefeyi hem kendini hem de başkalarını bilgilendirme görevi olarak görüyordu. Bu anlayışa göre, bilgelik yolculuğu kişinin önce kendini tanımasıyla başlar. Nitekim Delfi Tapınağı’nda yazılı olan “Kendini bil” sözü, bu düşüncenin bir yansıması olarak Sokrates’e atfedilmiştir.

Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir": Sokrates Bu Sözle Ne Anlatmak İstemişti?
Delfi Tapınağı’nda yazan Sokrates’in ünlü “Kendini bil” sözü

Sokrates, kendini tanıma felsefesini geliştirmeden önce uzun bir yol kat etmişti. Gençlik yıllarından itibaren düşünmeye derin bir ilgi duyan, zihinsel sorgulamayı seven biriydi. Kimi zaman düşüncelerine öylesine dalardı ki çevresindeki dünyayı adeta unuturdu.

Sokrates, günlerini sokaktaki insanlarla konuşarak geçirirdi. Bugün “Sokratik diyalektik” olarak adlandırdığımız bu yöntem, karşılıklı soru sorma ve tartışma esasına dayanıyordu. Sokrates, sürekli sorular sorarak karşısındaki kişinin düşüncelerini sorgulamasını sağlıyor ve bu süreçte cevabı kendi akıl yürütmesiyle bulmasına yardımcı oluyordu. Bu yöntem, bilgiye doğrudan aktarmak yerine, bireyin kendi zihinsel yolculuğuyla ulaşmasını amaçlıyordu.

Sokrates, tartışmalarına genellikle hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranarak başlardı. Daha sonra muhatabını ustaca yönlendirdiği sorularla çelişkili veya saçma bir sonuca ulaştırır ve ardından varsayımlarını sorgulamalarını isterdi. Bu yöntem, muhatabının kendi düşüncelerini gözden geçirerek daha derin bir felsefi bakış açısı geliştirmesini sağlardı.

Kendisi bu yaklaşımı, ebe olan annesinin mesleğiyle karşılaştırırdı. Annesi bir bebeğin dünyaya gelmesine yardımcı olurken, Sokrates insanlara yeni fikirler doğurmada rehberlik ederdi. Tartışmalarında cesaret, sevgi, nezaket ve adalet gibi soyut kavramların ne olduğunu sorarak onları iyilik üzerine düşünmeye teşvik ederdi. Bu sorgulamalar, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de bir düşünme ve bilinçlenme sürecini başlatıyordu.

“Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir”

Sokrates Neden Felsefenin Dönüm Noktası Olarak Kabul Edilir?

Birçoğumuz, Sokrates’in “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözünü kendi bilgisine karşı bir alçakgönüllülük göstergesi olarak söylediğini düşünürüz. Ancak gerçekte bu söz, bundan biraz daha derin bir anlam taşır. Sokrates, bu ifadesiyle aslında hiçbir şeyi kesin olarak bilemeyeceğimizi vurgulamıştır. Ona göre, herhangi bir konu hakkında inançlarımız ve fikirlerimiz olabilir. Ancak bunların doğru olduğundan asla tam anlamıyla emin olamayız

Çoğumuz, olayları sorgulamadan, yalnızca gördüklerimiz ve duyduklarımız üzerinden gerçeği kabul etme eğilimindeyiz. İşte Sokrates’in bu sözleri, tam da bu noktada durup düşünmemizi ve bildiğimizi sandığımız şeyleri sorgulamamızı hatırlatır.

İnsanlar, belirli bir alanda bilgi veya başarı elde ettiklerinde, kendilerini her şeyi biliyor zannetme eğilimindedir. Ancak gerçek farklıdır. Ne Sokrates ne de başka biri her şeyi bilebilirdi. İnsan bilgisi sınırlıdır ve bu sınırlılığı kabul etmek, bilgelik yolunda önemli bir adımdır.

Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir": Sokrates Bu Sözle Ne Anlatmak İstemişti?
Alcibades ve Socrates; François-André Vincent, 1776

“Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir” İfadesi Çelişkili midir?

Düşünürler, yüzyıllardır Sokrates’in “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” sözü üzerine tartışıyorlar. Kimileri bu sözü, Sokrates’in kendi cehaletini kabul edişi olarak yorumlarken, kimileri ise onun, gerçek bilginin insanın kendi sınırlarını fark etmesiyle başladığını vurguladığını savunuyor. Peki, bu yorumlardan hangisi doğru?

Kesin bir sonuca varmak zor, ancak Sokrates’in felsefesini daha iyi anlamak için bazı önemli noktaları göz önünde bulundurabiliriz. Her şeyden önce, Sokrates’in yaşadığı dönemi göz önünde bulundurmak önemlidir. MÖ 4. yüzyılda Atina, büyük siyasi ve sosyal sorunlarla mücadele ediyordu. Zaten Sokrates de böyle bir ortamda insanları sorgulamaya yöneltiyordu. Bunun sonucunda Atina gençliğini yozlaştırmakla suçlanarak idam edilmiştir.

1878 yılında Jacques Louis David tarafından çizilen "Sokrates'in ölümü" tablosu
1878 yılında Jacques Louis David tarafından çizilen “Sokrates’in ölümü” tablosu

Sokrates’in de dediği gibi, hiçbir şeyi kesin olarak bilemeyeceksek, bilgiye ulaşmanın ne anlamı var diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bu düşüncenizde bir miktar hata olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü Sokrates bu ünlü sözünde, hiçbir şeyi bilemeyeceğimizi değil, her şeyi bilemeyeceğimizi vurgular.

Hiçbir şeyi kesin olarak bilemeyiz ve en sağlam inançlarımız bile yanılgılar barındırabilir. Ancak bu durum, çevremizdeki dünyayı öğrenmeye ve anlamaya çalışmaktan vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelmez. Aksine, bu söz bize, her zaman yeni bilgilere ve farklı bakış açılarına açık olmamız gerektiğini hatırlatır.

Sonuç olarak,

Sokrates’in bu ünlü ifadesinin kesin bir anlamı olduğunu söylemek zor. Kimileri bunu yanılabilirliğin mütevazı bir kabulü olarak, kimileri ise insan bilgisinin sınırlarına dair derin bir iddia olarak yorumlayabilir. Her iki durumda da bu sözün büyük bir bilgelik içerdiği ve bizi düşünmeye teşvik ettiği tartışmasızdır.


Kaynaklar ve İleri Okumalar

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Melike Üzücek

Ankara Fen Lisesi'nden mezun oldum. Araştırma yapmayı ve sorgulamayı seven biriyim. Matematik ve biyoloji başta olmak üzere felsefe, astronomi, modern fizik ile ilgileniyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu