Kendimizi Geliştirelim

7-38-55 Kuralı Nedir? İletişiminin Altın Oranı Hakkında Duyduklarımızın Ne Kadar Doğrudur?

Bazen hayattaki en iyi şey, karmaşık bir sorunu çözmeyi vaat eden basit bir kuraldır. Ancak kuralın akılda kalıcı olması ve mümkünse belli sayılardan oluşması önemlidir. Buna bir örnek bu yazıda ele alacağımız 7-38-55 kuralıdır.

Bilim ve psikolojinin bize yaşamın karmaşık sorunlarını çözmek için kesin formüller sunabileceğini düşünmek güzeldir. Ancak gerçek şu ki bu tür kurallar çoğunlukla bize sahte rahatlıklar verecektir. Örneğin 10.000 saat kuralını düşünün. Bu kural bize kısaca bir beceride ustalaşmak için 10.000 saat pratik yapmamız gerektiğini söyler.

“Pratik yapmak mükemmelleştirir” kavramı, Roma İmparatorluğu’ndan bu yana hırslı gençlerin kafalarında yer etse de gerçek şu ki 10 bin saat kuralı bir efsanedir. Bugüne kadar yapılan hiçbir çalışma bu bulguyu bilimsel anlamda desteklememiştir.

1993’de araştırmacı K. Anders Ericsson ve arkadaşları, bir alanda üstün ve normal performans gösteren bireyler arasındaki farkın antrenman süreleriyle ilişkili olduğu görüşünü ortaya attılar. Bunun devamında da Malcolm Gladwell’ çok satan kitabı Outliers’ında kaleme aldı. Sonucunda bir hünerin geliştirilebilmesi için en az 10 bin saat pratik yapmak gerektirdiğini iddia etti. 

Benzer bir durum 21 gün kuralı için de geçerlidir. Bu kurala göre de bir alışkanlıktan kurtulmak ya da yeni bir alışkanlık için gerekli süre 21 gündür. Bildiğiniz gibi 80-20 kuralı ise sonuçların %80’i nedenlerin %20’sinden kaynaklandığını iddia eder. Benzer bir iddia da 7-38-55 kuralında mevcuttur.

7-38-55 kuralı nedir?

7-38-55 oranı, 1960’ların sonlarında psikolog Albert Mehrabian’ın çalışmaları sonucu ortaya çıktı. Bu kural bir konuşmanın anlamının yalnızca %7’sinin kelimelerde bulunduğunu iddia ediyor. Geri kalan %93’ü konuşmacının ses tonu ve beden dilinden gelir (sırasıyla %38 ve %55). Bu formülün nasıl ortaya çıktığını anlamak için öncelikle Albert Mehrabian’ın çalışmasına kısaca göz atmalıyız.

Albert Mehrabian bir mesajın toplam etkisinin yaklaşık yüzde 7’sinin sadece sözcükler, yüzde 38’inin sesli (ses tonu, sesin yükselip alçalması ve diğer sesler) ve yüzde 55’inin de sözel olmayan öğelerden oluştuğunu ortaya koymuştu

Mehrabian ilk çalışmasında 30 kadın katılımcıdan farklı ses tonlarında (olumlu, nötr veya olumsuz) söylenen kelimeleri dinlemelerini istedi. Bazen olumlu bir ses tonuyla “teşekkür ederim” demek gibi kelimeler ve tonlar; bazen de olumsuz bir ses tonuyla uyumsuz davranışlar eşleşiyordu.

İkinci çalışması da benzerdi ancak bu kez 37 kadın katılımcı vardı. Bu çalışmada farklı ifadelere sahip (beğendim, tarafsızdım veya beğenmedim) bir kişinin yüzünün fotoğrafı verildi. Katılımcılar bir fotoğrafa bakarken yüksek sesle söylenen bir kelimeyi duyuyorlardı ve duyguyu belirlemeleri gerekiyordu. Yine bazen tonlamalar ve yüz ifadeleri eşleşiyordu, bazen de uyuşmuyordu.

Bu sonuçları birleştiren Dr. Albert Mehrabian, yanlış anlaşılan ünlü araştırmasında, yüz ifadelerinin ve ses tonu, hız gibi ses özelliklerinin doğru kullanılması durumunda, söylenen sözlerin önem sıralamasında son sıraya indiğini açıkladı. Mehrabian’a göre, aktarılmak istenen mesajın sadece yüzde 7’si sözlerle iletilmişti

Mehrabian’ın kitabı görece büyük bir ilgi yaratmadı. Ancak üzerinden geçen vakitte bahsettiği ilkeler başkaları tarafından benimsenmeye ve kullanılmaya başlandı. 

Daha sonra  kendisi bu sonucunu Sessiz Mesajlar (1971) adlı kitabında kaleme aldı. 7-38-55 kuralı kısa sürede bir şehir efsanesine dönüştü. Ve tıpkı yukarıda listelenen diğer “kurallar” gibi, hayal gücümüzün derinliklerine yerleşti.

7-38-55 kuralı ile ilgili sorun nedir

Öncelikle sizin de fark etmiş olacağınız gibi deneylerin kurgusunda sorun vardı. Deneyler yalnızca az sayıda kadın katılımcılardan oluşuyordu. Ayrıca çalışmalarda yüz ifadeleri dışındaki beden dili hiçbir zaman dikkate alınmamıştı. Ayrıca bir iletişim süper gücünün kilidini açmanın anahtarı olarak lanse edilen bir kural laboratuvar dışı başka ortamlarda kontrol edilmedi.

Dr. Albert Mehrabian’ın kendisi de araştırmasının yanlış anlaşıldığını düşünüyordu. Çünkü çalışmasında 7-38-55 oranının bir bütün olarak iletişime uygulanabileceğini öne sürmemişti. Kendisi çalışmalarında insanların genellikle sözsüz mesaj gönderdiklerinin farkında olmadıklarını ortaya koymuş ve bu nedenle “örtük iletişim” terimini kullanmıştı. Yapılan bilimsel araştırmalar da, sözlü ve sözsüz mesajlar birbiri ile çeliştiğinde, sözsüz mesajların daha güvenilir olduğunu ortaya koymaktadır.

Ne yazık ki 7-38-55 kuralını çürütmeye yönelik herhangi bir girişimin kendisi Brandolini yasasına kurban gitmeye mahkumdur. Alberto Brandolinin’de dediği gibi bir şeyi çürütmek veya tartışmak için gereken zaman, çaba ve kaynaklar, her zaman herhangi birinin istediği saçmalığı dile getirme kolaylığından daha uzun sürecektir. Ancak bu durumda basit bir düşünce deneyi işe yarayacaktır.

İtalyan bilgisayar programcısı Alberto Brandolini tarafından 2013 yılında formüle edilen Brandolini Yasası Saçmalık Asimetri Prensibi (Bullshit Asymmetry Principle) olarak da anılıyor. 

Bir dersi dinlediğinizi hayal edin. Şimdi aynı dersin bir dizi mırıldanma, homurdanma, jest ve göz kırpma yoluyla verildiğini hayal edin. İlgili bilgilerin %93’ünü kavradığınızı söylemeniz mümkün mü? Muhtemelen değil.

İletişimin sözlü ve sözsüz yönleri bir bütün olarak önemlidir

Beden dilinin teknik olarak incelenmesi aslında zamanımıza özgü bir kavram değildir. Konu ile ilgili en önemli çalışma Charles Darwin’in 1872’de yayınlanmış olduğu İnsanlarda ve Hayvanlarda Duyguların İfade Edilmesi kitap kabul edilir. Aslında beden dili ve yüz ifadeleri ile ilgili sonraki çalışmalar bu kitaptan türemiştir.

İletişimin sözlü ve sözsüz yönleri bir bütün olarak önemlidir ve bunların göreceli önemini ölçmeye çalışmak sorunludur. Tüm konuşmalar bir bağlam içinde gerçekleşir. Buna çevre, konuşmacıların rolleri, geçmişleri ve ilişkileri gibi şeyler dahildir ve bunların tümü her türlü iletişim için hayati bilgiler sağlar.

Duygularımızı gösteren yedi farklı yüz ifademiz

İletişim konusunda ipuçları çok fazladır ve 7-38-55 kuralı bunlardan sadece biridir. İletişim guruları genellikle basit ipuçlarını okumanın, bir kişinin aldatıcı sözlerinin ardındaki gerçeği görmenize olanak sağlayacağı fikrini satarlar. Örneğin bir kişi kollarını kavuşturursa bir şeyler saklıyor demektir. Göz teması kurmuyorlarsa yalan söylediği anlamına gelir.

Ancak o kişinin kollarını kavuşturmasının nedeni üşümesi de olabilir. Ayrıca yalan söylediği için değil de belki de sadece utangaç olduğu için göz teması kurmaktan kaçınıyordur.

Sonuç olarak

Bir beceride ustalaşmak, bir alışkanlık oluşturmak ve hayatta mutlu olmak çok çalışmak gerektirir. Benzer şekilde başkalarıyla sohbet etmek ve anlamlı bağlantılar kurmak da merak, empati, anlayış ve duygusal zeka gerektirir. Ve elbette pek çok şeyde olduğu gibi bunu yönetmenin kolay bir yolu ve sihirli formüller yoktur.


Kaynaklar ve ileri okumalar

  • Amsel, Tuvya. (2019). An Urban Legend Called: “The 7/38/55 Ratio Rule”. European Polygraph. 13. 95-99. 10.2478/ep-2019-0007.
  • The 7-38-55 rule: Debunking the golden ratio of conversation. Yayınlanma tarihi: 22 Mayıs 2024. Kaynak site. Big Think. Bağlantı: The 7-38-55 rule: Debunking the golden ratio of conversation

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu