Bugün Roma’yı ziyaret edenleri, devasa bir bronz atlı heykel karşılar: İmparator Marcus Aurelius. Michelangelo’nun tasarladığı bu heykel, Marcus Aurelius’u Roma’nın en önemli imparatorlarından biri olarak konumlandırır.

“Kötülük nedir?” diye sorar Marcus Aurelius. Cevabını da kendisi verir: “Pek çok kez gördüğün şeydir. Bu yüzden meydana gelen her şeyi daha önce pek çok kez gördüğünü unutma. Yukarıda, aşağıda, her yerde aynı şeyleri bulacaksın. Eski zamanların tarihi, daha sonraların tarihi ve yakın zamanların tarihi hep bunlarla doludur.”
Devam eder: “Bugün şehirlerimizi ve evlerimizi dolduran şey, yine aynı kötülük. Güneşin altında yeni hiçbir şey yok. Her şey aynı ve geçici.”
Marcus Aurelius Kimdir?
Platon, Cumhuriyet adlı eserinde ideal şehir devletinin bir “filozof-kral” tarafından yönetilmesi gerektiğini savunur. Tarihte bu tanıma en çok yaklaşan isimlerden biri, 161 ile 180 yılları arasında Roma İmparatoru olarak görev yapan Stoacı filozof Marcus Aurelius’tur.

Marcus Aurelius, 121 yılında Roma’da, İmparator Hadrian döneminde doğdu. Doğrudan imparatorluk sarayının merkezinde, Roma aristokrasisiyle güçlü bağlara sahip bir ailede dünyaya geldi. Babası Marcus Annius Verus, İmparator Hadrian’ın yeğeniydi; amcası ise gelecekte tahta çıkacak olan Antoninus Pius’tu.
138 yılında Hadrian’ın önceki varisi Lucius Ceionius Commodus’un (diğer adıyla Lucius Aelius) ölümü üzerine, İmparator Hadrian, Antoninus Pius’u evlat edinerek tahtın yeni varisi ilan etti. Bunun bir parçası olarak, Antoninus’un da Marcus Aurelius’u evlat edinmesi kararlaştırıldı. Ancak Marcus tek başına evlat edinilmedi; Hadrian, Antoninus’un ayrıca Lucius Aelius’un oğlu ve Marcus’tan yaklaşık on yaş küçük olan Lucius Verus’u da evlat edinmesini şart koştu.
Bu evlat edinme sistemi, Nerva-Antoninus Hanedanı’nı akrabalık temelli önceki hanedanlardan ayıran önemli bir özellikti. Bu sistemde, imparatorlar “en layık kişiyi” seçtiklerini iddia ediyordu ve bu anlayış, tarihte “beş iyi imparator” olarak anılan dönemin temelini oluşturdu.

Marcus Aurelius Roma aristokrasisinin en seçkin eğitimiyle yetiştirildi. Ancak Marcus’un yetişmesinde en belirleyici unsur, Antoninus Pius’un onu sürekli yanında tutmasıydı. Böylece Marcus, imparatorluk gücünün doğrudan pratiğini yakından gözlemleme fırsatı buldu. Antoninus Pius’un yaşamının son beş yılı hastalıklarla geçti. Bu dönemde Marcus Aurelius, birçok idari sorumluluğu fiilen üstlendi.
Antoninus Pius’un 161 yılında ölümünün ardından, Marcus Aurelius ve Lucius Verus tahta geçti. Anlatımlara göre Marcus Aurelius kendini daha çok düşünsel ve yönetsel meselelere adamıştı. Ortak imparator olarak hüküm süren Lucius Verus ise, yönetimde ikinci planda olsa da askerî işlere daha yatkındı
Marcus Aurelius’un Meditasyonları: Stoacı Bir Spiritüel Egzersiz
Marcus Aurelius’un yönetimi sırasında Roma İmparatorluğu art arda felaketlerle sarsıldı. Şehir sel baskınlarına, depremlere ve yıkıcı salgınlara maruz kaldı. Aynı zamanda, kuzey sınırlarında ayaklanan Germen kabilelerinin sürekli akınlarıyla karşı karşıya kaldı. İmparator, ömrünün son on yılını bu tehditlere karşı mücadele ederek geçirdi.
Bu zorlu dönemde Aurelius, içsel dengesini koruyabilmek için düşüncelerini yazıya döktü. Hayatın güçlüklerine karşı zihinsel bir direnç geliştirmeye çalışırken, bir anlamda kendi kendine hitap eden bir günlük tuttu. Bu notlar daha sonra Meditasyonlar adıyla bilinen eserine dönüştü

Meditations (Kendime Düşünceler), Marcus Aurelius’un imparatorluğu boyunca tuttuğu kişisel bir düşünce defteridir. Büyük olasılıkla bu metinleri yayımlamak ya da başkalarının okuması için değil, yalnızca kendisi için kaleme almıştır. Bu şekilde okunduğunda metin, Marcus Aurelius’un karakteri hakkında derin bir içgörü sunar ve onu, ölümünden binlerce yıl sonra bile insani bir düzlemde anlamamıza olanak verir.
“Kaderin sizi mahkûm ettiği şeyleri kabul edin ve kaderin sizi bir araya getirdiği insanları sevin; ama bunu bütün kalbinizle yapın.” Bu söz, Marcus Aurelius’un Meditasyonlar adlı eserinden alınan ve günümüzde kişisel gelişim söylemleri içinde sıkça rastlanan bir alıntıdır. Ancak bu cümleyi, Stoacı felsefenin bütünsel bağlamı dışında yorumlamak, onun asıl anlamını çarpıtır.
Stoacılara göre insan, doğanın yasalarına tabidir ve bu yasalarla uyum içinde yaşamak hem erdemli hem de akılcı bir yaşam biçimidir. Hayatın getirdiği değişimlere ve zorluklara karşı soğukkanlılıkla durmak, Stoacı yaşamın temel ilkelerindendir. Bu nedenle, alıntıda geçen “sevgi” kelimesi günümüz anlayışındaki duygusal anlamıyla değil, kaderin bir gereği olarak kabul edilen insan ilişkilerine içsel direnç göstermeden yaklaşmak anlamında kullanılmaktadır.
Asıl vurgu, kişinin kontrolü dışındaki olaylara karşı teslimiyet değil, bilinçli bir kabulleniş geliştirmesidir. Marcus Aurelius’un düşüncesine göre mutluluğun kaynağı, evrensel düzenin iradesini tanımak ve bu düzene uygun yaşamaktır.
Marcus Aurelius’un Öfkeyle İlgili Bir Sorunu Vardı

Marcus Aurelius, Meditasyonlar adlı eserinde öfke konusuna sık sık değinir. Bu kadar çok bahsetmesi, onun bu duyguyla ciddi bir iç mücadelesi olduğunu düşündürür. Bazı bölümlerde, adeta kendisini sakinleştirmeye çalıştığı hissedilir.
Aurelius, öfkenin doğasını hem felsefi hem de kişisel düzeyde sorgular. Onun açısından önemli olan yalnızca öfkeye kapılmamak değil, aynı zamanda insan onuruna ve doğasına daha uygun bir tutum geliştirmektir:
“Ne zaman öfkelenecek olsan, şu düşünceyi hemen hatırla: Öfke erdemli bir nitelik değildir. Asıl erdemli olan, çünkü insana daha uygun olan, yumuşaklık ve sükûnettir.”
(Kitap 11, Bölüm 18)
Marcus’un bu sözleri kendisi için yazmış olması onları daha dokunaklı hale getirir. Bu itiraflar çok samimi ve kişiseldir. Ayrıca birçok yönden Marcus’un da bizim gibi olduğunu göstermektedir. Kitabı boyunca, Marcus’un stresli durumlarda kendini sakinleştirmeye çalışmak için kendi kendine Stoacı doktrinleri tekrarladığını görebiliriz.
Marcus Aurelius’da Sabahları Yataktan Çıkmakta Zorlanıyordu
Marcus Aurelius’a göre kişisel gelişim, güne başladığınız anla birlikte başlar. Ancak bu, söylemesi kolay, uygulaması zor bir ilkedir. Gün doğmadan yatan ve şafakta kalkan bir toplumda, gece geç saatlere kadar çalışan bir imparator olarak Marcus sabahları yataktan kalkmakta sık sık zorlanırdı. Oysa bir imparator olarak, hiçbir şey yapmadan yatakta kalma lüksüne sahipti. Yine de, ne kadar yorgun olursa olsun, her sabah kalkmayı bir görev bildi.
“Kalkmam gerekiyor. İnsan olarak doğmuşken, kendime uygun işi yapmayacak mıyım? Oysa bitkiler, kuşlar, karıncalar, örümcekler, arılar hepsi kendi işini yapıyor. Sen de insan olarak ne için yaratıldıysan, o işi yerine getirmeyecek misin? Yatakta tembellik etmek için mi doğdun?”
(Kitap 5, Bölüm 1)
Marcus Aurelius’un Meditasyonları bugün bizimle böyle konuşuyor. Onu, kendini geliştirmeye çalışan, şüphelerle mücadele eden ve bazen öfkesinin kendisini yenmesine izin veren mütevazi bir adam olarak görüyoruz. Tüm notları, binlerce yılın geçmesine rağmen insanların o kadar da değişmediğini gösteriyor. Ondan alabileceğimiz ana mesaj, her şeyden önce, biz insanların aslında o kadar da farklı olmadığımızdır.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Marcus Aurelius’ Meditations: Inside the Mind of the Philosopher Emperor. Bağlantı: Marcus Aurelius’ Meditations: Inside the Mind of the Philosopher Emperor. Yayınlanma tarihi: 3 Ekim 2022
- Rufus, M/Lutz, Cora E. (trans) (2020) That One Should Disdain Hardships: The Teachings of a Roman Stoic.
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel