Toplum Bilimi

Thomas Malthus’un Teorisini Yanlış Anlamış Olabiliriz!

“Malthusçu” ifadesi hiçbir zaman bir iltifat olarak kullanılmaz. Bu terim, sınırsız ilerleme iyimserliğini sorgulayan herkese yöneltilen bir suçlama niteliğindedir. Ne yazık ki çoğu insanın Malthus teorisi hakkında bildikleri neredeyse bütünüyle yanlıştır.

Yaygın anlatı şöyledir: Bir zamanlar bir İngiliz papazı, nüfusun “geometrik” hızla, yani her 25 yılda bir ikiye katlanarak arttığını, tarımsal üretimin ise “aritmetik” hızla, yani çok daha yavaş ilerlediğini öne sürmüştür. Bu iki eğilim arasındaki uçurum, kaçınılmaz olarak felakete yol açacaktır.

Malthus’a göre felaketi erteleyen iki unsur vardı. İlki, insanların ahlaki tercihlerle doğurganlığı sınırlamasıydı; buna “önleyici denetimler” diyordu. İkincisi ise yoksulluk, kirlilik, savaş, hastalık ve kadınlara yönelik eşitsizlik gibi “olumlu denetimlerdi.”

Thomas Robert Malthus (1766-1834). Malthus’un fikirleri, daha sonra hem iktisat hem de sosyal politika tartışmalarında büyük etki yarattı. Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace gibi doğa bilimciler, doğal seçilim kuramını geliştirirken Malthus’un nüfus üzerine görüşlerinden ilham aldılar.

Ancak sık karşılaşılan karikatürize anlatımda Malthus, hem matematikten anlamayan dar kafalı bir din adamı, hem de açlığa çözüm olarak yoksulları yoksul bırakıp daha az çocuk sahibi olmalarını savunan bir figür gibi sunulmuştur. Malthus’u daha geniş bir bağlam içinde ele almak, bambaşka bir karakteri ortaya çıkarır.

Thomas Malthus Gerçekte Kimdir?

Malthus, muhalif gelenekten gelen bir çevrede yetişti. Bu çevre, kilise ile devletin ayrılmasını savunan ilerici İngiliz Protestanlarından oluşuyordu. Eğitimini, radikal kölelik karşıtı Gilbert Wakefield’ın rehberliğinde aldı. Babası ise Aydınlanma filozofu Jean-Jacques Rousseau’nun dostu ve hayranıydı; Rousseau’nun fikirleri Fransız Devrimi’ne de esin kaynağı olmuştu.

Doğuştan gelen yarık damak sorununa rağmen Malthus, Cambridge’de kendini kanıtladı. Uygulamalı matematik, tarih ve coğrafya üzerine eğitim aldı. O dönemde, orta sınıf gençler için din adamı olmak sık görülen bir meslekti ve Malthus da Surrey’deki Wotton’da bir papazlık görevine atandı. Ancak bu, toplumsal meselelerle ilgisini bırakacağı anlamına gelmiyordu.

Thomas Robert Malthus’un 1798’de yayımladığı “An Essay on the Principle of Population” (Nüfusun İlkesi Üzerine Bir Deneme), Bu kitap modern demografi, iktisat ve sosyal politika düşüncesinde çığır açan metinlerden biridir.

Nüfusun İlkesi Üzerine Bir Deneme, Malthus’un teolojik görüşlerinden etkilenmiş olsa da aynı zamanda güçlü bir gözleme dayalı çalışmadır. Üstelik Malthus, sonraki baskılarda kitabı daha da ampirik bir temele oturtmuştur. Örneğin, nüfusun geometrik artışı ile gıda üretiminin aritmetik artışı arasındaki ayrım, büyük ölçüde Amerikan kolonilerinde gözlenen hızlı nüfus artışına dayanıyordu.

Malthus’un düşünceleri yalnızca kolonilerdeki gözlemlerine değil, Britanya’daki toplumsal koşullara da dayanıyordu. 18. yüzyılın son on yıllarında ülke, tekrarlayan gıda kıtlıkları ve isyanlarla sarsılmıştı. Nüfus 5,9 milyondan 8,7 milyona çıkarak neredeyse yüzde 50 artmıştı; buna karşılık tarımsal üretim geride kalmıştı. 1795 yılında açlık çeken Londralılar, Kral III. George’un arabasını kuşatarak ekmek talep etti. Tün bu koşullar Malthus’un düşüncelerini şekillendirdi.

18. yüzyıl İngiliz ressamı George Stubbs’a ait “Reapers” (Biçerdöverler) adlı eser. Tabloda, İngiltere kırsalında biçerdöver olarak çalışan köylüler yer alır. Bu sahne, yalnızca tarımsal üretimi değil, aynı zamanda 18. yüzyıl İngiltere’sindeki sosyal düzeni ve sınıf yapısını da yansıtır.

Malthus Nüfus Teorisi Nasıl Ortaya Çıktı?

Malthus’un Nüfus Üzerine Bir Deneme adlı eseri, kendi anlatımına göre, bir arkadaşıyla yaptığı tartışmadan doğdu. Tartışmanın merkezinde, bugün daha çok Frankenstein’ın yazarı Mary Shelley’nin babası olarak tanınan gazeteci ve romancı William Godwin vardı.

Malthus ve Godwin benzer geçmişlere sahipti. İkisi de muhalif orta sınıf ailelerden gelmiş, ilerici okullarda eğitim görmüş ve din adamı olarak meslek hayatına atılmıştı. Ancak Godwin’in radikal görüşleri, onu kısa sürede kendi çevresinden uzaklaştırdı. Vaaz kürsüsünü terk etti ve yazıya yöneldi.

William Godwin (1756–1836), İngiliz Aydınlanma düşüncesinin önemli figürlerinden biridir. Hem bir siyaset kuramcısı hem de roman yazarı olarak tanınır. Ancak en çok, politik felsefe alanındaki radikal görüşleriyle bilinmektedir. Onun en etkili eseri olan An Enquiry Concerning Political Justice (1793), otorite, mülkiyet ve toplum üzerine devrimci fikirler içerir.

Godwin’e ün kazandıran ve Malthus’u harekete geçiren eser, 1793’te yayımlanan Siyasal Adalet Üzerine Bir Soruşturma oldu. Bugün felsefi anarşizmin kurucu metinlerinden biri olarak kabul edilen bu kitap, yayımlandığı dönemde Aydınlanma düşüncesinin en güçlü ilerleme manifestolarından biri olarak görülüyordu.

Godwin, aklın doğru biçimde kullanılmasıyla tüm toplumsal sorunların çözülecini düşünüyordu.. Evliliğin kaldırılmasını, mülkiyetin yeniden dağıtılmasını ve devletin tamamen ortadan kaldırılmasını savundu. Dahası, insanlığın kaçınılmaz olarak ütopik bir geleceğe ulaşacağını ileri sürdü. Bu gelecekte insanlar artık üremeye ihtiyaç duymayacaktı; çünkü ölümsüz olacaklardı.

Godwin, böylesi bir dünyanın yalnızca akılcı tartışmaların yayılmasıyla zamanla gerçekleşeceğine okuyucularını güvenle inandırıyordu. Oysa Wotton’daki yoksul papaz evinden bakan Malthus, manzarayı çok daha farklı görüyordu.

Malthus’un amacı, Godwin’in iyimserlikte sınır tanımayan ilerleme söylemini sarsmaktı. Ancak onun söylediği, olumlu değişimin imkânsız olduğu değil; yalnızca doğa yasalarının çizdiği sınırlar içinde mümkün olduğuydu. Nüfus Üzerine Deneme, bu sınırların nerede başladığını anlamaya yönelik bir çabaydı.

Malthus büyüme modeli, nüfus artışı için matematiksel bir denklemdir. Büyüme hızının mevcut nüfusla orantılı olduğunu söyler.

Sonuç olarak;

Aradan geçen iki yüzyılda bilim ve sanayi olağanüstü ilerlemeler kaydetti. Malthus’un neredeyse inanılmaz bulacağı gelişmeler yaşandı. Denemenin yayımlandığı dönemde dünya nüfusu yaklaşık 800 milyondu; bugün ise 8 milyarı aşmış durumda. Bu, iki yüzyıldan biraz uzun bir sürede on kat artış anlamına geliyor.

Bu süreçte ilerleme yanlıları, insanların doğal sınırlara tabi olduğu fikrini küçümsedi. Sonsuz büyüme hayalini sorgulayan herkes “Malthusçu” olmakla alaya alındı. Oysa Malthus hâlâ önemlidir; çünkü onun kötümser toplum yorumu görmezden gelinemeyen bir gerçeği hatırlatır. Doğa yasaları insan toplumu için de geçerlidir.


Kaynaklar ve İleri Okumalar:


Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir