Biyoloji ve Coğrafya

Küresel Isınma Bir Tahmin Değil Gerçeğin Kendisidir!

Dünyamızın Arktik (Kuzey Buz Okyanusu) bölgesi inanılmaz derecede hızlı bir değişimden geçiyor. Küresel iklim değişikliğinin sonuçları, dünyamızın can damarlarından biri olan buzulları fazlasıyla etkiliyor. Sizlerle daha önce dünyamızın bir çöplük olmaya doğru hızla gidişini anlatan yazımızı paylaşmıştık.

Bu kötü gidişatımızın Kuzey Kutbu‘ndaki etkilerini anlamak ve çevremizdekilere anlatmak artık hepimizin boynunun borcu haline geldi. Bunu önleyemesek de yavaşlatmak ve olan biteni seyretmemek için duyarlı olmak, bilgilenmek önemli. Bu nedenle de bu yazımızda küresel ısınma ile ilgili bildiklerimize bir göz atalım.

1896’da İsveçli kimyager Svante Arrhenius, insanların neden olduğu karbondioksit (CO2) emisyonlarının küresel ısınmaya yol açabileceğini iddia eden ilk kişiydi. Arrhenius, ortalama sıcaklığının şu anda bilindiği üzere karbondioksit ve diğer sera gazlarından etkilenebileceğini ve artan CO2 seviyelerinin Dünya’nın sıcaklığını artıracağını düşünüyordu.

Daha spesifik olarak, karbondioksit seviyelerinin 2,5 ila 3 kat artması halinde, dünyanın Arktik bölgelerinin 8–9 ° C sıcaklık artışları göreceğini tahmin etti.

Sera Etkisi Nedir?

Arrhenius, Joseph Fourier ve John Tyndall’ın çalışmalarını temel alıyordu. Fourier, Güneş’in çok uzakta olmasına rağmen Dünya’nın neden dondurucu bir çorak arazi olmadığını merak etmişti. Dünya’nın yüzeyi gibi ısıtılmış yüzeylerin termal enerji yaydığını ve uzaya geri yayılan termal enerjinin Dünya’da daha düşük sıcaklıklara neden olması gerektiğini biliyordu.

Bir şey sıcaklığı ayarlıyordu. Fourier, çeşitli gazlardan oluşan Dünya atmosferinin bir cam fanus gibi davrandığını ve onu sıcak tuttuğunu düşündü. John Tyndall, Fourier’in sera etkisi hipotezini kanıtlayan ilk kişiydi.

Deneyleri, Dünya’nın gece soğuduğunda atmosferik gazların, özellikle su buharının, ısıyı (radyasyonu) emdiğini ve bir sera etkisine neden olduğunu gösterdi. Bu, Dünya’nın sıcaklığını ortalama 15 °C seviyesinde tutuyordu. Ancak son yıllarda sera gazlarını serbest bırakan insan faaliyetleri bu rakamı daha yükseğe çıkardı.

Küresel Isınmanın Etkileri

Patagonya’daki Perito Moreno buzulu, hala büyümekte olan birkaç buzuldan biridir. Bu buzulunda çoğunluğu yavaş yavaş erimektedir ve dünya çapında deniz seviyelerinin yükselmesine neden olmaktadır.

19. yüzyılın sonundan bu yana, atmosferdeki karbondioksit (CO2) seviyesi yaklaşık yüzde 25 ve ortalama küresel sıcaklık yaklaşık 0,5 °C arttı. Bilimsel kanıtlar, bu değişikliklerin buzulların ve deniz buzunun erimesine ve ardından yükselen deniz seviyelerinin (1880’den beri yaklaşık 20 cm) ve mercan resiflerinin zarar görmesine katkıda bulunduğunu kanıtlıyor.

Diğer fenomenler arasında, uzayan orman yangını mevsimleri, aşırı soğuk veya aşırı sıcak hava koşulları, hayvan ve bitki çeşitliliğindeki değişimler ve hastalıklar yer alıyor.

Küresel sıcaklıkların ne ölçüde artacağı, küresel CO2 emisyonlarının azalmasına bağlıdır. Bilim insanları, mevcut oranda bu artışın 2100 yılına kadar 0,3 ° – 4,6 ° C arasında değişebileceğini ve en büyük ısınmanın Kuzey Kutbu bölgelerinde meydana geleceğini tahmin ediyor.

Ayrıca yapılan araştırmalara göre Arktik Okyanusu (Kuzey Buz Okyanusu) giderek Atlantik Okyanusu’na dönüşmeye başlamış durumda. Sıcak su akıntıları İskandinavya’nın ve Rusya’nın kuzeyinden ilerleyerek buz okyanusunun üretkenliğini ve kimyasını kökten değişikliğe uğratabilecek olaylara yol açıyor.

Arktik Okyanusu Buzulları Eriyor!

Arktik Okyanusu
Küresel Isınma Bir Tahmin Değil Gerçeğin Kendisidir!

Bütün bu değişimler, Arktik bölgesini evi sayan insanlar, bitkiler ve hayvanlar üzerinde de derin etkiler doğuracak. Bu durum ayrıca jeopolitik sürtüşmelerde tansiyonun artmasına sebep olacaktır. Buzulların altında saklı duran çeşitli kaynaklar gün yüzüne çıkıp gemilerin yolları açıldıkça ticari girişimler artacak. Sonucunda da bölgenin doğal yapısı daha da çok bozulacaktır.

Arktik Okyanusu’nun doğusundaki durum kendisini buzul tabakalarındaki değişimlerle açıkça belli ediyor. Arktik Okyanusu’nun doğusunu kaplayan az tuzlu bir buzul katmanı mevcut. Altında daha sıcak ve tuzlu olan Atlantik Okyanusu’nun suyu yer alıyor. Aslında bu su son zamanlara dek yüzeye çıkmak için bir yol bulamamıştı. Üst üste duran buz katmanları suyun sıcak akıntısından buzulları korumaya yarıyordu.

Ancak günümüze kadar gelen süreçte buzullar, giderek daha çok katman kaybına uğruyor. Katmanlar arasındaki suyun ısısındaki farklılıklar 2002’den beri 16°C düzeyine kadar düşmüş durumda.

Hatta derindeki suyla yüzeydeki suyu ayıran katman bazı bölgelerde tamamen erimiş durumda. Dolayısıyla sıcak Atlantik sularının yüzeye ulaşarak buz kütlelerini kırıp denize karıştırması mümkün olmuş. Bütün bu olayların sonucunda ortaya çıkan geri besleme döngüsü de Arktik Okyanusu’nun tahminen üçte birinin buzsuz bir Atlantik Okyanusu kıvamına dönüşmesine neden oluyor

Arktik Okyanusu

Bir başka araştırmada açıklanan bilgilere göre bölgedeki buz katmanlarının incelmesiyle fitoplanktonların ortaya çıkıp çoğalmaları arasında bağlantı var. Fitoplanktonlar küçük bitkisel canlılardır ve yaşamak için saksıdaki bitkilerimiz gibi gün ışığına ihtiyaç duyarlar.

Okyanusun buz katmanları bu duruma engel olacak kadar kalındır. Ancak yeni bulgulara göre son 10 yılda buzulların %30’unda yaz aylarında fitoplanktonlar tespit edilmiş.

Arktik Okyanusu

Küresel Isınma Gerçeğini Kabul Etmemek Mümkün mü?

Dünyanın dört bir yanındaki bilim insanlarının çoğu iklim değişikliğinin insan kaynaklı bir fenomen olduğu ve acil müdahale gerektirdiği konusunda hemfikir. Buna rağmen inkâr, dünyanın en güçlü ülkelerinin çoğunda hâlâ devam ediyor.

Bazı akademisyenler, küresel ısınmanın tahmin edilenden daha yavaş gerçekleştiğini ve gereksiz alarm verildiğini öne sürebiliyor. Kimileri de küresel ısınmanın insan sebepli değil gezegenin doğal bir döngüsü olduğunu iddia ediyor. ( Küresel İklim Değişikliği İle İlgili En Çok Karşılaşılan 10 Efsane)

Yukarıda bahsi geçen çalışmayı yapan oşinograf Christopher Hovart’ın sözlerine yer vererek yazıyı bitirelim. “ Arktik bölgesi artık geçmişte olduğundan çok daha farklı bir yere dönüşmeye başlamış durumda. Su yolları değişiyor, ekoloji değişiyor. Sonucunda bunların hepsinin sebebi giderek azalan, yok olma düzeyine gelen okyanus buzulları.”


Kaynaklar ve ileri okumalar:

Matematiksel

a. caner sönmez

yaşamı anlamlandırma yürüyüşünde, "hiç" olmaya giden yoldayım. bir gün tüm beyinlerin birbirine bağlanması, dolayısıyla birbirimizi doğru anlama kapasitelerimizin sonsuzluğa kavuşması hayalim. ve çocukların hepsinin birlikte gülmesi, doyması, doğru yaşaması.. “Bilimsel bilgiyi küçük bir grubun tekeline bırakmak bir toplumun düşün gücünü zayıflatır, onu tinsel yoksulluğa sürükler.” Albert Einstein “Gelmiş geçmiş tüm dikkat gerektiren uğraşlar içerisinde, sevmek uğraşı üzerinde gösterilen dikkat, en yaşamsal önemde olanıdır.” Bertrand Russell "Meselemi hiç'e bıraktım." Max Stirner

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu