Tembel Değilsiniz Sadece Erteleme Alışkanlığına Sahipsiniz

Günlerdir verilerini topladığı makaleyi yazmak için bilgisayarın başına geçen Emre, arkadaşlarıyla pes atmanın şimdilik daha iyi olacağı kararını vererek tez yazımını yarına erteler. Ne zamandır fazla kilolarından rahatsız olan Nazlı, diyetisyen arkadaşından aldığı diyet programına uymak için hafif bir kahvaltı yapar; neden sonra gün içerisinde gördüğü baklavayı yemek daha ağır basar ve diyeti ileri bir tarihe erteler.

Yaz tatili ödevini yetiştirmek için az bir zamanı kalan Ceren, bu akşam kesinlikle yapmaya başlama kararı alır. Toplar araç gereçlerini ve oturur masasına. Fakat o da ne; güzel bir hava var dışarıda. Bu havada çay içmek ne de güzel olurdu. Derken Ceren, yaz tatili ödevine başlamak için yarının daha ideal bir gün olacağına karar verir.

 Erteleme Alışkanlı

Son teslim tarihine saatler kala hazırlanmaya çalışılan ödev ya da raporlar. Buzdolabının rafları tamamen boşalana kadar yapılmayan alışverişler. Uykuya geçmeden önce dayamayıp arka arkaya 2-3 bölüm izlenen diziler ve uykusuz geceler.

Hepimiz öyle ya da böyle erteliyoruz, daha gerekli veya tatmin edici görevler yerine kolay zevkleri seçiyor, kendimize “her zaman yarın var” diyerek sonraya, o sonra geldikten sonra da bir sonraki sonraya geçiyoruz. Bir gün geliyor, erteleyecek bir sonra kalmıyor. İşte o zaman bir telaş ve korkuyla işe başlıyoruz.

Anlatılanlar sizi tarif ediyorsa korkmayın, size tembel demek haksızlık olur. Bu durum tembel ya da çalışkan olmanızdan çok işe yaklaşımınızla ilgili. Ancak uzmanlara göre sürekli erteleme haliniz yalnızca planlama eksikliğinizden kaynaklanmıyor. Bu yaklaşımın altında daha karmaşık psikolojik nedenler var.

Yaşamımızın pek çok alanında bir işi yapmaktan kaçınmamızın ya da işi yapmayı ertelememizin nedeni hissettiğimiz korku ve endişe. İşi çoğunlukla daha en başından zor olarak tanımlıyoruz.

Bazen de nasıl bir iş ortaya koyacağımızdan emin olamadığımız için sonunda aptal durumuna düşmekten çekiniyoruz. Bunun sonucunda da özellikle okul yıllarında ertelemek, öğrenciler için bir savunma mekanizması haline gelebiliyor.

Ayrıca bir kısmımız daha fazla ertelemeye meyilli oluyoruz. Eğer bu makaleyi okumayı ertelemeyi düşünüyorsanız, siz de bu %80’lik kısım dilimin içindesiniz demektir.

Erteleme Alışkanlığı Neden Oluşuyor?

Aslında yukarıdaki soruyu son yıllarda, dünyanın dört bir yanındaki psikologlar ve araştırmacılar da soruyor. Bizim için gerçekten çok önemli olabilecek şeyleri ertelememize neden olan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu bağlamda bize verebilecekleri bazı cevapları var.

 Erteleme Alışkanlı

Öncelikle bu durum kişilik özelliklerimiz ile ilgili olabilir. Araştırmacıların gözlemlediği sonuçlara göre bazı insanların dürtüsel eğilimler gösterme olasılığı daha yüksek oluyor. Dürtüsel davrananların, kısa vadede daha çok keyif alacaklarına inandıkları şeyler nedeniyle kolayca dikkatleri dağılabiliyor.

Bu durum sonuçta uzun vadeli hedeflerini daha sonraya ertelemelerine yol açıyor. Bir erteleyicinin aynı zamanda dürtüsel bir insan olacağı garanti olmasa da iki özellik arasında bir ilişki olduğu görülüyor.

Yapanlarla Erteleyenlerin Beyinleri Birbirinden Çok Farklı

Ayrıca erteleme alışkanlığı tercihimizin sorumlusu beynimiz gibi de gözüküyor. O an yapmamız gerekeni yapmak isteyen prefrontal kabuk ve kaytarmak isteyen limbik sistem. Onlar yüzünden bir yanımız aklımızdaki şey her neyse onu yapmayı düşünürken diğer yanımız gezmek, yemek yemek, bilgisayarda oyun oynamak, kısaca kaytarmak istiyor. Erteleme alışkanlığı olanlarda ise limbik sistem galip geliyor. Peki, ikisi arasındaki mücadele nasıl gerçekleşiyor?

Prefrontal korteks, beynin bilgi edinmekten ve karar vermekten sorumlu kısmıdır. Burayı beynimizin uzun vadeli planlarımızdan ve irademizden sorumlu kontrol odası olarak da düşünebilirsiniz. Ancak işleyiş mekanizması otomatik değildir. Harekete geçmesi için bizim onu dürtmemiz gereklidir.

Limbik sistem için ise önemli olan duygularınızdır. Bu bölge prefrontal kabuğun aksine otomatik çalışır. Anlık ödüllendirme ve tepkilerle ilgilenir. Çevrenizdeki dürtülere hızla cevap vermenizi sağlar.

 Erteleme Alışkanlığı

Yarına yetişmesi gereken ödeviniz varken gözünüz yatağınıza iliştiğinde çevresel dürtüler devreye girer. Limbik sistem prefrontal kabuğu yener ve yatağınızda biraz kestirmeye karar verirsiniz. Limbik sistemi sizi huzursuz, mutsuz eden durumlardan kurtaran bir acil durum düğmesi olarak düşünebilirsiniz. Yani, bu acil durum düğmesi kısa bir süreliğine de olsa kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor.

Peki ya sonra? Bu döngüyü kırmadığınız durumda aslında yapmanız gereken şeyle ilgili olumsuz algınızı güçlendirmeye başlıyorsunuz. Bir şey yapmama alışkanlığınızı pekiştiriyorsunuz. Bu da içine düştüğünüz kısır döngünün devamını sağlıyor.

Erteleme Alışkanlığından Kurtulmanın Yolları

 Erteleme Alışkanlığı

Arka planda olan biteni anlamak, sürekli olarak bir şeyleri erteleme alışkanlığımızın gizemini çözmeye yardımcı olsa da, bu alışkanlığı iyileştirmez. Görünüşe göre, erteleme için en iyi çözümlerden biri onu alt etmek. Beyninizi, hoş olmayan bir göreve farklı tepki vermesi için onu eğitmek. Nasıl mı? Biraz klişe olacak ama ilk olarak elbette biraz farkındalık. Sonrasında da bazı önerilere kulak verebilirsiniz. 

Öncelikle kendinize karşı acımasız olmaktan vazgeçip olumlu düşünmekle başlayın. Çünkü yapamayacağınızı düşünmeniz sizi harekete geçmekten alıkoyar.

Kendinize her fırsatta bu işin zor olmadığını, işin nasıl yapılacağını bildiğinizi, bilmiyorsanız dahi yaparken öğrenebileceğinizi hatırlatın. Mükemmeliyetçilik motivasyonu düşürür ve göreve başlamanızı engelleyebilir. Bunun yerine koşullar altında elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak daha doğrudur.

Stresinizi daha da artırarak sizi ertelemeye itecek yöntemlerden uzak durun. Örneğin uzun bir yapılacaklar listesi hazırlayıp günün her dakikasını planlamak iyi bir fikir değil. Bunun yerine işe daha esnek yaklaşarak başarı hissini ve ödüllendirmeyi ön plana alan bir yöntem kullanın.

Gözünüze büyük görünen işleri parçalara ayırın ve adım adım ilerledikçe kendinizi ödüllendirin. ; Düzenli molalar, odaklanmanıza ve daha fazlasını yapmanıza yardımcı olabilir. Bir günde kaç mola sorusunun cevabı ise genelde her 75 ila 90 dakikalık çalışmanın devamında bir moladır.

Tüm bu öneriler kulağa mantıklı ve motive edici gelse de elbette erteleme alışkanlığı sorunu yaşayan insanlar için bunları hayata geçirmek biraz zaman alabilir. Ne de olsa alışkanlıkları bırakmak kolay değil. Ancak mümkün olduğunca az stresle, başarılı bir sonuç elde etmek istiyorsanız iplerin sizin elinizde olduğunu bilmeniz önemlidir.

Alışkanlıklardan bahsetmişken göz atmak da isteyebilirsiniz: Bir Alışkanlıktan Kurtulmak İçin 21 Gün Gerçekten Yeterli mi?


Kaynaklar ve İleri Okumalar:

  • The Science Behind Our Urge To Procrastinate; Yayınlanma tarihi: 15 Haziran 2015; Bağlantı: https://www.huffpost.com
  • Want to Train Your Brain to Stop Procrastinating? Read These Tips From a Neuroscientist; Yayınlanma tarihi: 27 Ağustos 2019; Bağlantı: https://www.realsimple.com/
  • There Are Fundamental Differences Between The Brains of Doers And Procrastinators; Yayınlanma tarihi: 26 Ağustos 2016; Bağlantı: https://www.sciencealert.com/

Size Bir Mesajımız Var!

Matematiksel, 2015 yılından beri yayında olan ve Türkiye’de matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak veya Patreon üzerinden ufak bir bağış yaparak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.

Matematiksel

Sibel Çağlar

Merhabalar. Matematik öğretmeni olarak başladığım hayatıma 2016 yılında kurduğum matematiksel.org web sitesinde içerikler üreterek devam ediyorum. Matematiğin aydınlık yüzünü paylaşıyorum. Amacım matematiğin hayattan kopuk olmadığını kanıtlamaktı. Devamında ekip arkadaşlarımın da dahil olması ile kocaman bir aile olduk. Amacımıza da kısmen ulaştık. Yolumuz daha uzun ama kesinlikle çok keyifli.

Bu Yazılarımıza da Göz Atınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu