Sanatta asıl farkı yaratan hep küçük detaylardır. Rönesans ustası Raphael’in ölümsüz freski Atina Okulu tablosu da bu duruma güzel bir örnektir. Bu freskte antik dönemin filozofları, matematikçileri, devlet adamları ve gökbilimcileri bir araya gelir.

Ancak bu görkemli sahnede, merkeze yakın bir noktada, neredeyse kimsenin fark etmediği küçük bir ayrıntı gizlidir. Bu detay, yaklaşık beş yüzyıl boyunca sanat tarihçileri ve eleştirmenlerin gözünden kaçmıştır. Oysa ki, freskonun asıl anlamını belirleyen kilit unsurlardan biridir.
Ortada, düşüncelere dalmış şekilde oturan melankolik yazarın sol dirseğine dikkatlice bakıldığında, büyük bir mermer bloğun köşesinde duran küçük bir mürekkep şişesi görülür. İnce bir dengeyle duran bu nesne, sanki en ufak bir hareketle düşüp paramparça olacak gibidir. Görünüşte sıradan olan bu mürekkep şişesi, freskonun anlamını kökten değiştirir.

Bu nesnenin sembolik anlamını kavramak için Raphael’in bu freski neden yaptığını, tablonun Vatikan’daki gösterişli koridor ve odalar labirenti içinde tam olarak nerede yer aldığını ve görünüşte neyi resmettiğini hatırlamamız gerekiyor.
Atina Okulu Tablusunu Neden Yapıldı?
Raphael, doğup büyüdüğü ve sanat eğitimi aldığı antik kale kenti Urbino’dan yeni ayrılmıştı. Henüz yirmili yaşlarının ortasındayken, 1509 yılında Papa II. Julius onu Vatikan’daki Apostolik Saray’ın bir dizi kabul salonunun yeniden dekore edilmesi işinde görevlendirdi. Raphael’in dönemin bir diğer ünlü sanatçısı Michelangelo ile yolları bu noktada kesişti.
Michelangelo, bir yıl önce Sistina Şapeli’nin tavanını boyamak gibi olağanüstü bir görevle işe alınmıştı. Bu görkemli mekân, yaklaşık on yıl önce, yeni papa seçimi için toplanan kardinal toplantılarına ev sahipliği yapmaya başlamıştı.

Raphael’in işe koyulduğu ilk oda, “İmza Odası” anlamına gelen Stanza della Segnatura idi. Bu oda, Katolik Kilisesi’nin en önemli belgelerinin imzalandığı, mühürlendiği ve bağlayıcı doktrinlere dönüştürüldüğü yerdi. Aynı zamanda Papa’nın kütüphanesi olarak kullanılıyordu. Katolik Kilisesi’nin en yüksek yargı organı olan Apostolik Signatura Mahkemesi’nin toplantılarına da ev sahipliği yapıyordu.
Dolayısıyla bu önemli mekânın dört duvarına yerleştirilecek her bir renk, şekil, anlatı, Roma İmparatorluğu’nun coğrafyasında yaşayanların yaşamlarını etkileyecek güçteydi. Raphael bu sorumluluğun büyüklüğünün farkındaydı.

Raphael, dört büyük duvarı doldurmak ve adını sağlamlaştırmak üzere, Papa’nın kütüphanesinde yer alan dört temel konu — hukuk, din, edebiyat ve felsefe — ile ilgili freskler yapmaya karar verdi. İlk olarak teolojiye odaklanan bir sahne çizdi. Ardından klasik mitolojide ilham perilerinin lideri Apollo’nun yaşadığına inanılan Parnassos Dağı’ndan adını alan ve şiiri konu alan “Parnassus” freski geldi.
Bu iki eserin ardından iyice ısınan Raphael, sıradaki konu olan felsefeye yöneldi. Bu alanı onurlandırmak için, yirmi düşünürü bir araya getirdi. Bu figürler arasında her şeyin sonsuzluğunu savunan MÖ 7. yüzyıl filozofu Anaksimandros’tan, MS 6. yüzyılda “Felsefenin Tesellisi”ni yazan Boethius’a kadar uzanan geniş bir yelpaze yer aldı.
Atina Okulu Tablosu Neden Bu Kadar Karmaşık?
Ancak Raphael büyük freski için ön hazırlık çizimlerine başladığında önemli bir sorunla karşılaştı. Bu kadar çok filozofun yer aldığı bir sahnede, izleyiciler her birini nasıl ayırt edebilecekti?
Birkaç adım ötede Michelangelo, Sistine Şapeli’nin tavanında iskele üzerinde çalışıyor ve kolayca tanınabilen İncil kahramanlarını resmediyordu. Nuh’un tufandan insanlığı kurtarması ile Tanrı’nın evreni yaratışı karıştırılamazdı. Ancak ya da Diyojen ile Sokrates? Düşünürler farklı fikirler taşısa da giydikleri cüppeler birbirine fazlasıyla benziyordu.

Merkeze yerleştirilen Platon ve Aristoteles gibi bazı figürler belli başlı eserleriyle tanıtılabiliyordu. Platon elinde Timaeus’u, Aristoteles ise Nikomakhos’a Etik’i tutuyordu. Ancak tüm figürlere kitaplar verip isimlerini bunların üzerine yazmak, tablonun etkileyici görselliğini akademik bir listeye çevirebilirdi. Raphael’in çözmesi gereken şey, her bir düşünürü yalnızca dış görünüşüyle değil, duruşu, jesti ve kompozisyondaki yeriyle de tanınabilir kılmaktı.
Atina Okulu Tablosundaki Olası Kişiler Kimlerdir?
Raphael, bu büyük düşünürler topluluğunu oluştururken her bir figürü net şekilde tanımlamanın doğru bir yaklaşım olmadığını fark etmiş olmalı. Onları belirgin etiketlerle ayırmak yerine, bilinçli bir şekilde karışıklığı kabul etti. Kimliğin sabit değil, akışkan olduğunu vurgulayan bir portre ortaya koydu.
Böylece, bu fresk sadece felsefeyi temsil etmekle kalmayacaktı. Aynı zamanda felsefenin özünü oluşturan kimlik ve anlam arayışındaki muğlaklığı da yansıtacaktı. Raphael’in felsefe portresi, felsefenin kendisi gibi kesinlikten çok sorulara ve çoklu yorumlara açık olmalıydı.

Plato’nun yüzüne tekrar dikkatle bakıldığında, bilgece bakışları ve ak sakalları Leonardo da Vinci’nin meşhur otoportresini anımsatıyor. Yukarıyı işaret eden eli ise Leonardo’nun Son Akşam Yemeği’ndeki Thomas figürünün şüpheyle havaya uzanan elini çağrıştırıyor. Bu benzerlikler, Raphael’in çizdiği kişinin yalnızca Plato olmadığını düşündürüyor.
Eğer bu kimlik karmaşasının resimde sadece Plato’ya özgü olduğunu düşünüyorsanız, freskin sol ön planında kitabına notlar alan figüre bir bakın. Ayak ucundaki, üzerine armonik dizilerin çizildiği tablet onun Pisagor olduğunu açıkça belli ediyor. Ancak solunda kulağına bir şeyler fısıldayan figür kim? Duruşları ve aralarındaki etkileşim, dönemin ikonografisinde sıkça görülen kutsal bir sahneyi çağrıştırıyor.

Atina okulu tablosunun sağ tarafında, elinde pergel tutan figürün kim olduğu konusunda görüş birliği yoktur. Bazı kaynaklar onun Arşimet olduğunu söyler. Bazıları ise Öklid olduğunu savunur.
Hemen ilerdeyse, Strabon ile Zerdüşt’ün tek bir gövdeye büründüğü bir astronom figürü karşımıza çıkar. Elinde yıldızlarla dolu bir küre tutan bu karakter, süregelen kimliklerin iç içe geçişini devam ettirir. İlginç bir şekilde, tabloya göz ucuyla bakan genç adam Raffaello’nun kendisinden başkası değildir. Resimde direk gözlemciye bakan tek figür aslında odur.

Bu Eser Gücünü Küçük Bir Detaydan Alır
Peki ama tüm bu kimlik kaymalarının Raphael’in bilinçli bir tercihi olduğunu nasıl anlayabiliriz? Freskonun taşıdığı anlamın dağılmaması için, bu çoklu kimliklerin bir eksende toplanması gerekir. Yani tüm bu entelektüel kalabalığın ortasında, sistemi bir arada tutan ortak bir merkez olmalıdır. O anda dikkatimizi çeken küçük ama kritik bir detay belirir. Bu detay mermer bloğun köşesinde duran sade bir mürekkep hokkasıdır.
Bu nesne ilk bakışta sıradan görünür, ama taşıdığı anlam düşündüğümüzden çok daha derindir. Hokkaya ait olduğu anlaşılan yazar figürünün elindeki kalem havada asılı kalmıştır. Düşünce tamamlanmamış, kelimeler henüz dökülmemiştir. Dahası, bu figür Raphael’in taslak çizimlerinde yoktur. Freskonun son aşamasında, neredeyse bir son imza gibi eklenmiştir.
Tıpkı tablonun diğer karakterlerinde olduğu gibi, bu figür de tek bir kişiyi temsil etmez. Yüz hatları Michelangelo’ya, duruşu ve içine dönüklüğü ise Pre-Sokratik filozof Herakleitos’a benzer. Bu ikili yansıma, figürü sadece bir düşünür değil, aynı zamanda freskonun kavramsal merkezine yerleştirir.

Raphael’in freskosuna Herakleitos’u son anda dahil etmesi, yüzeyde küçük bir dokunuş gibi görünse de aslında eserin temel fikrini tamamlayan önemli bir hamledir. Herakleitos, değişim fikrinin filozofudur. “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsın” sözüyle özdeşleşmiş; evrendeki her şeyin akışta olduğunu savunmuştur. Ve zaman, bu düşüncenin doğruluğunu acımasızca göstermiştir — hiçbir metni günümüze tam olarak ulaşmamıştır.
Raphael, tam da bu kaybolmuşluk duygusunu tersine çevirir. Herakleitos’u, düşüncelerini kaleme almadan hemen önce, mürekkep henüz kurumamışken betimler. Bu sayede filozofun fikirleri henüz silinmeden, kaybolmadan yakalanmış olur.
Sonuç olarak
İşte tam da bu nedenle, Papa’nın kararlarının resmiyet kazandığı Stanza Della Segnatura’ya yerleştirilen bu küçük mürekkep hokkası, cesur bir simgedir. Her türlü iktidarın gelip geçici olduğunu, kalıcılık iddiasının boşuna olduğunu fısıldar.
Raphael’in tüm freskosundaki kimlik kaymaları ve belirsizlikler, bu sembol etrafında şekillenir. Mürekkep hokkası, tüm bu görsel oyunun hem kaynağı hem de mihenk taşıdır. O çıkarıldığında, yapı çöker; fresko, belirsiz figürler yığınına dönüşür. Raphael’in başyapıtının enerjisi, tam da bu görünmez merkezden taşar.
Kaynaklar ve İleri okumalar için:
- The Story Behind Raphael’s Masterpiece ‘The School of Athens..Yayınlanma tarihi: 21 mart 2022. Kaynak site: My Modern Net. Bağlantı: The Story Behind Raphael’s Masterpiece/
- The School of Athens: A detail hidden in a masterpiece. Yaynlanma tarihi: 10 Ekim 2020. Kaymal site: BBC. Bağlantı: The School of Athens: A detail hidden in a masterpiece
Matematiksel