Hepimiz bu durumu yaşamışızdır: Bir sohbetin ortasındasınız, bir kelimeyi, bir ismi ya da bir başlığı hatırlamaya çalışıyorsunuz ve… hiçbir şey aklınıza gelmiyor. Bildiğinizi biliyorsunuz, hatta neredeyse dilinizin ucunda hissediyorsunuz, ama bir türlü hatırlayamıyorsunuz. “Dilimin ucunda” fenomeni olarak bilinen bu durum hem büyüleyici hem de son derece sinir bozucudur.

“Dilimin ucunda” fenomeni ya da bilimsel adıyla lethologica, “görsel, işitsel veya dokunsal bir uyarana karşılık olarak belirli bir kelimeyi hatırlayamama durumu” olarak tanımlanır. Kişi, hatırlamaya çalıştığı kelimeyi bildiğinin farkındadır, ancak kelime bir türlü zihinsel olarak erişilebilir hale gelmez.
Dil, son derece karmaşık bir süreçtir. Çoğu zaman bu süreç o kadar zahmetsizce işler ki, üzerinde pek fazla düşünmeyiz. Bir şey aklımıza gelir, beyin bu soyut düşünceye uygun kelimeleri atar ve biz de düşündüğümüzü kolayca ifade ederiz. Ancak bu süreç karmaşık olduğu için, zaman zaman aksaklıklar yaşanır. “Dilimin ucunda” anları da bu aksaklıkların en sık karşılaşılan örneklerinden biridir.
Peki bu anlarda beyinde tam olarak ne oluyor? Bilim insanları bu soruyu araştırdı ve oldukça ilginç bulgulara ulaştı.
Dilimin Ucunda Fenomeni Neden Kaynaklanıyor?

Bir kelime “dilimizin ucundayken”, beynin birçok bölgesi kayıp kelimeyi bulmak için harekete geçer. Bunu, bir grup insanın bir kütüphanede belirli bir kitabı telaşla aramasına benzetebilirsiniz. Aynı şekilde beyin de belirli bölgeleri organize ederek bu arayışı destekler. Bu süreçte özellikle üç bölge önemli rol oynar: ön singulat korteks (anterior cingulate cortex), prefrontal korteks ve insula.
Ön singulat korteks ve prefrontal korteks, bilişsel kontrol ağının parçalarıdır ve bir kelimeyi hatırlamakta zorlandığımızda birbirini tamamlayan görevler üstlenirler. Ön singulat korteks bir tür “gözetmen” gibi çalışır ve bir çakışma olduğunu fark eder. “Bu kelimeyi biliyorum ama bir türlü hatırlayamıyorum!” sinyalini verir.
Bu sırada prefrontal korteks, arama sırasında yüzeye çıkan bilgileri değerlendirir ve doğrular. Hatırlanan bilginin gerçekten aranan kelime olup olmadığını kontrol eder. Daha derinde ve gözle görülmesi zor bir bölgede bulunan insula ise kelimenin ses bilgisine ulaşmada rol oynar. Yani kelimeyi oluşturan sesleri ve heceleri hatırlamamıza yardımcı olur.
Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) gibi teknolojiler sayesinde bilim insanları, bu anlarda beynin farklı bölgelerinin nasıl birlikte çalıştığını gözlemleyebildi. Sanki bu bölgeler, zor bir problemi çözmek için el ele veren ekip arkadaşları gibi organize oluyor. Sonrasında kayıp kelimeyi bulmak için ortak çaba harcıyor.
Ancak yaş ilerledikçe bu iş birliği eskisi kadar etkili olmuyor. Araştırmalar, kelime hatırlamadan sorumlu bazı beyin bölgelerinin — özellikle ön singulat korteks ve insula’nın — zamanla küçüldüğünü ortaya koydu. Bu da, tıpkı zamanla karışmış bir kütüphanede doğru kitabı bulmanın zorlaşması gibi, doğru kelimeye ulaşmayı daha güç hale getiriyor.

Dilimin Ucunda Fenomeni Engellenebilir mi?
Yaş ilerledikçe “dilimin ucunda” fenomeninin daha sık yaşanması tamamen normaldir. Bu durum, beynin ne kadar karmaşık bir yapı olduğunu gösterir; çünkü basit gibi görünen bir görev — bir kelimeyi hatırlamak — bile birçok beyin bölgesinin koordineli çalışmasını gerektirir.
Ayrıca, yaşlanmanın kelime hatırlama üzerindeki etkilerini azaltmanın yolları da vardır. Bunlardan biri, bilim insanlarının “bilişsel rezerv” olarak adlandırdığı koruyucu kapasiteyi geliştirmektir. Zihinsel, fiziksel ve sosyal aktivitelerle güçlendirilen bu rezerv, beyin sağlığını destekler ve yaşlandıkça bilişsel yeteneklerin korunmasına yardımcı olur. Bu da kelimeleri bulmayı, yaş ilerlese bile daha kolay hale getirir.

Sonuç olarak
Bir dahaki sefere bir kelime dilinizin ucunda takılıp kalırsa, beyninizin onu bulmak için yoğun bir şekilde çalıştığını unutmayın. İlk olarak kelimenin bir kısmı — örneğin bazı sesler veya ilişkili başka kelimeler — aklınıza gelebilir. Bu, arayışa devam etmeniz için bir işarettir.
Eğer kelime hemen gelmiyorsa, kısa bir ara verip zihninizi dinlendirdikten sonra yeniden denemek işe yarayacaktır. Bu anlar, beynimizin ne kadar karmaşık ve olağanüstü verimli bir sistemle çalıştığının küçük ama etkileyici bir kanıtıdır.
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Cleary AM, McNeely-White KL, Russell SA, Huebert AM, Hausman H. The tip-of-the-tongue state as a form of access to information. Use of the tip-of-the-tongue states for strategic adaptive test-taking. J Appl Res Mem Cogn. 2021;10(1):131-142. doi:10.1016/j.jarmac.2020.08.013
- What happens in the brain when there’s a word ‘on the tip of the tongue’? Yayınlanma tarihi: 13 Şubat 2025. Kaynak site: Conversation. Bağlantı: What happens in the brain when there’s a word ‘on the tip of the tongue’?
- Kim JW, Kim M, Yoon JH. The tip-of-the-tongue phenomenon in older adults with subjective memory complaints. PLoS One. 2020;15(9):e0239327. doi:10.1371/journal.pone.0239327
- D’Angelo MC, Humphreys KR. Tip-of-the-tongue states reoccur because of implicit learning. But resolving them helps. Cognition. 2015;142:166-190. doi:10.1016/j.cognition.2015.05.019
Size Bir Mesajımız Var!
Matematiksel, matematiğe karşı duyulan önyargıyı azaltmak ve ilgiyi arttırmak amacıyla kurulmuş bir platformdur. Sitemizde, öncelikli olarak matematik ile ilgili yazılar yer almaktadır. Ancak bilimin bütünsel yapısı itibari ile diğer bilim dalları ile ilgili konular da ilerleyen yıllarda sitemize dahil edilmiştir. Bu sitenin tek kazancı sizlere göstermek zorunda kaldığımız reklamlardır. Yüksek okunurluk düzeyine sahip bir web sitesi barındırmak ne yazık ki günümüzde oldukça masraflıdır. Bu konuda bizi anlayacağınızı umuyoruz. Ayrıca yazımızı paylaşarak da büyümemize destek olabilirsiniz. Matematik ile kalalım, bilim ile kalalım.
Matematiksel